25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

24 AĞUSTOS 2007 CUMA spor Gez, göz, arpacık ve sponsor: BAŞARI Ahmet YAZICI C 19 U Yıldız patlaması Alev ANAKÖK lusal Yıldız Kız Takımımızın Meksika’dan dünya ikincisi olarak dönmesi spora gönül vermiş herkesi mutlu etti. 16 yaşındaki kızlarımız, uzun süreli çalışmanın ve inancın semeresini takım sporları içinde elde edilen en iyi dereceyi yakalayarak gördü. Bu büyük başarıda şüphesiz ki herkesin katkısı var. Ama bu 12 sporcuyu çok iyi tanıyan, onların neler yapabileceğini iyi bilen ve zorlu maçlara taktiksel ve psikolojik olarak çok iyi hazırlayan antrenör Mehmet Bedestenlioğlu’nun emeği tabii ki bir başkaydı. İşte bu güzel sonuca imza atanların başında gelen Bedestenlioğlu’yla adım adım hedefe giden takımı ve maçları konuştuk. “Dünya Şampiyonası öncesi ilk toplandığımız günden beri bu kaliteli ve kapasiteli kadronun nasıl motive olabileceğini, hedeflere nasıl yönlendirileceğini, taktikleri uygulayabilme yeteneklerini, psikolojilerini biliyorduk. Çünkü Eczacıbaşı’nda görev yaptığım süre içinde şu anda kadroda bulunan 5 oyuncuyu ve 1 yıldır çalıştığım Güneş Sigortalı 4 sporcuyu çok iyi tanıyordum. Bir antrenör için 12 oyuncudan 9’uyla birlikte çalışmak ve onları iyi tanımak, onların da benim neler istediğimi bilmeleri gerçekten büyük bir avantajdı. Zaman zaman kaş göz işaretiyle bile anlaşabiliyorduk. Ayrıca teknik ekipteki arkadaşlarım Bülent Güneş ve Güzin Teksoy’la daha önce çalışmış olmam, fizyoterapist Fatma Delibaş ve menajer Elif Öz’ün uzun bir süredir takımda bulunması önemli etkendi.” “Oyuncuların gitmeden önce görüşleri nasıldı” sorumuza Bedestenlioğlu, “Sporcularımız Avrupa Şampiyonası’nda elde edilen 6.’lığı beğenmiyor ve Avrupa sıralamasında kendilerinden önde olan Almanya, Sırbistan, İtalya, Belçika ve Rusya’yı geçebileceklerine inanıyordu. Nitekim hepsi bizden sonraki sıraları alabildi” şeklinde yanıt verdi. “Ulusal takımlarda görev alabilmek genelde federasyon başkanlarına ve yönetimindeki kişilere bağlı. Bu nedenle yıllardır antrenörlük yapıyorsun. 1988’de U Emlak Bankası, 1997’de G.Saray’la (bayan) CEV Kupası’nda 3. olma başarısını gösterdin. Yetiştirdiğin oyuncuların sayısını bile belki hatırlamakta zorlanıyorsun ama ulusal takımlarda bu göreve getirilene dek sadece 12 kez sahaya çıkabildin. Şimdi ise dünya ikinciliği apoletini taşıyorsun. Bu unutulmuşluk sende bir kırgınlık yaratmadı mı?” diye soruyorum. Sadece gülümsüyor ve “Beni göreve getiren Voleybol Federasyon Başkanı Erol Ünal Karabıyık’la Ulusal Bayan Takımlar Koordinatörü Cengiz Göllü’ye teşekkür ederim” demekle yetiniyor. “Peki Meksika da neler oldu?” Sorumu yanıtlamadan önce duruyor. Sanki geride kalan o fırtına gibi günleri hatırlamaya çalışıyor, sonra cümleler dökülüyor... “Dünya Şampiyonası’na giderken en büyük korkumuz saat farkı nedeniyle uyum sorunu yaşamaktı. Belgrad’dan 28 Temmuz’da geç döndük. O gece İstanbul’da otelde kalacaktık. Belgrad’dan oteli arayarak kuru fasulye ve pilav yapmalarını istedik. Ayrıca sporcularımızın ailelerini arayarak pasta, börek zeytinyağlı dolma vb. yiyecekler yaparak sabaha dek takımla otelde kalmalarını istedik. Sabah uçakla yola çıktık. Uçakta uyumaya çalıştık. Meksika’ya uçakla İstanbul Chicago San Diego ve otobüsle Mexicali olmak üzere gidecektik. Ancak Chicago’da San Diego uçağını rötar nedeniyle kaçırdık. Bu durum 1 gece otelde konaklamamıza neden oldu. Uyumu tam olarak gerçekleştirmek için o gün antrenman yapmamız gerekiyordu ve takım herkesin şaşkın bakışları arasında Chicago Hilton Oteli’nin çimlerinde koştu. Bu arada Chicago San Diego hattında elektronik donanımlarımızın bulunduğu çantanın kaybolması bizi ilk grup maçlarında çok zorladı. Çantamıza 5 gün sonra kavuşabildik. Bu şartlarla ABD maçına çıktık ve 30 kazandık. 2. gün Çin Halk Cumhuriyeti’ne 32 yenildik. Kaybetmemize karşın şampiyonluğun favorisi olarak gösterilmemiz şaşırtıcı olduğu kadar bizlere güven de kazandırdı. Avrupa şampiyonu ve bu turnuvanın büyük favorisi Almanya’yı eleyen Japonya’yla oynadığımız maçtan sonra ise Japon antrenörün bültenlere bile geçen ‘Türk takımıyla aynı sahada olmak bile bize büyük onur verdi’ cümlesi bizi gururlandırdı. Grubun son maçında Tunus’u geçerek 2. etaba kaldık. Ardından Japonya’yı 30 yendik. Şampiyonadaki en kötü maçımızı Sırbistan’a karşı oynadık ve 30 mağlup olduk. Ama çabuk toparlanarak 1 gün sonra Dominik Cumhuriyeti’ni 30’la geçtik. Yarı finalde kolay geçtiğimiz Dominik’in ilk grupta Rusya’yı yenmiş olmasının getirdiği moralle güçlü rakibimizi 31 mağlup ederek finale yükseldik. Ancak ilk seti almamıza karşın Çin’e 31 yenildik ve 2. olduk. Maç bittiğinde sporcularımızın gözyaşlarını görmenizi isterdim. Takım sporcuları içinde ilk kez bir dünya ikinciliğini yakalamak bile onların üzüntüsünü hafifletmedi.” lusal başarılar her zaman önemlidir. Kürsüde kendine yer bulmak kolay değil. Ancak Oğuzhan Tüzün kazanılması güç başarılara imza attı. 2004’te elde ettiği dünya şampiyonluğu da herkesi olduğu gibi bizi de onurlandırdı. “2008 Pekin Olimpiyatları’nda şampiyon olmalıyım” diyor Tüzün... Atıcılığa babası ve aynı zamanda antrenörü olan Özer Tüzün’ün teşvikiyle 15 yaşında başlayan Oğuzhan Tüzün, “Babam antrenörüm olduğu için çok şanslıyım” dedi. İlk madalyasını 1999’da dünya şampiyonu olarak alan Tüzün başarıya doymadı. 2000 Sidney Olimpiyatları’na katıldı. Sidney’de trapta 107 puanla genel sıralamada 30.’luğu elde etti; 2004’ün Şubat’ında yine Sidney’deki Dünya Şampiyonası’nda 1., 2000 Avrupa Gençler Şampiyonası’nda 3., 2001’de Balkan Gençler, 2001’de de Avrupa gençler şampiyonu oldu. Tüzün’ün başarıları bitmedi... 2002 Dünya Gençler Şampiyonası’nda 2. sırayı aldı; Yine aynı yıl Balkan double trap gençler şampiyonluğunu kazandı. Oğuzhan Tüzün 2003’e ise Dünya Üniversitelerarası Şampiyonası’ndaki şampiyonluğuyla başladı. 2004’te de Sidney’de dünya şampiyonu unvanı yine Oğuzhan’a aitti. 25’inde olmasına karşın kazandığı madalya sayısı yaşından epey fazla. 2008 Pekin Olimpiyat Oyunları’na hazırlanan Tüzün, muhtemel rakiplerini daha önceden katıldığı yarışmalardan tanıyor. Bu yüzden geçmişteki performansını tekrarlaması halinde Pekin Oyunları’nda başarısını sürdüreceğini düşünüyor. Tüzün, kendine Michael Diamond ve İtalyan Peliore’yi örnek alıyor. Pazartesileri hariç haftanın 6 günü çalışıyor, 2 antrenman yapıyor, 5 seri tüfek atıyor. Sporun dışında kondisyon çalışmaktan ve yoga yapmaktan hoşlanıyor. Tüzün’ün sponsoru 1999’dan beri Ülker... Sponsoru sayesinde zorlu mücadelelerde başarıya kolay ulaşıyor. Ülker’in kendisinde çok büyük destek gösterdiğini belirten Tüzün, “Benim en büyük destekçilerimin başında sponsorum olan Ülker geliyor. 1999’dan beri sponsorluğumu yapıyorlar. Bana inanan insanların başında da Murat Ülker var. O bana çok büyük destek oldu ve beni buralara taşıdı. Ülker Grubu’yla neredeyse ağabey kardeş ilişkimiz var. Elbette ki federasyonumuzun ve ailemin desteği de yadsınamaz” ifadesini kullandı. Ayrıca Ülker’in özel görevlendirdiği spor psikoloğu Cengiz Karagözoğlu’yla çalışan Tüzün, psikoloğundan büyük destek aldığını ve olimpiyat oyunlarına dek iyi hazırlanması gerektiğini vurguluyor. Türkay’a 25. yıl ödülü Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin 44. kuruluş yıldönümü balosu, İstanbul’da yapıldı. TSYD Levent Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirilen organizasyonda 25. üyelik yılını tamamlayan gazetemiz spor yazarı Hilmi Türkay ile Samsun muhabirimiz Cemil Ciğerim plaket aldı. Hilmi Türkay ve Cemil Ciğerim’e plaketlerini eski TFF Yönetim Kurulu üyesi Ayhan Bermek verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle