05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C hacı bektaş veli anma etkinlikleri 24 AĞUSTOS 2007 CUMA Gözyaşları ve karanfil... acıbektaş Kültür Turizm Sosyal ve Dayanışma Derneği çocuk H ve gençlik semah ekiplerinin gösterisinin ardından Sıvas katliamından kurtulan Serdar Doğan bir konuşma yaptı. Doğan, “Birileri hem katliama hem de katillerine sahip çıkmıştır. Birileri de Hacıbektaş ilçesinde olduğu gibi Sıvas’ın acılarına sahip çıkmıştır. Ateşin sadece düştüğü yeri yakmadığını gösterdiniz” dedi. Konuşmaların ardından anıtın açılışı yapıldı. Bu sırada Sıvas’ta yakınlarını kaybedenler gözyaşlarını tutamadı. Tören katliamda yaşamını yitirenlerin anısına anıta karanfil bırakılmasıyla son buldu. 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Öğrenilmiş Çaresizlik... şünmüyor mu? Düşünmez. Dünyadaki gelişmelere bakınız. Çoğunluklar her zaman “durumun devamını” istemiş, rahatının bozulmasından kaçınmıştır. Eğer değişimi çoğunluk isteseydi bir şey yapmak da gerekmezdi. Durumu kötü olan insan bile “durumunun daha kötüye gitmesinden korkar”. Bizim topluma da yüzyıllar boyunca “öğrenilmiş çaresizlik” aktarılmıştır. Din öğretisinde “kul”, padişah yönetiminde “köle” olan kişi nasıl birey olabilir. Onun için de bizim toplumumuzun insanı her şeyi “başkasından bekler”, kendisinden hiç bir şey beklemez. Yaşamına kendi iradesinin yön verebileceğine inanmaz. Her şeyini kaderin belirleyeceğine inanır ve “rahat eder”, işin kolayını bulmuştur. Atatürk’ün bütün mücadelesi, “yüzyıllar boyunca kulköle edilmiş” insanımızı birey yapabilmek içindi. “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür insanlar yetiştiriniz” sözünü öğretmenlere bunun için söylemişti. Ama dışarıdan küreselleşmenin “tüketime teslim edilen insan”ı, içeriden “din inancıyla yaşamaya yönlenen insan” olması için yapılan çalışmalarla bu hedeften uzaklaşıldı. Şimdi ne yapalım? Ne yapsak olmuyor mu? Biz bu işi beceremiyor muyuz? Hayır, işte bu, yılgınlığa düşmektir; bu, “öğrenilmiş çaresizliğe” teslim olmaktır. Görev şimdi başlıyor. Demek ki, yeterli çalışmayı yapamadık. Yapmamız gereken budur. Demek ki sağlam bir örgütlenmeyi başaramadık. Yapmamız gereken budur. Demek ki daha iyi analiz yapamadık. Yapmamız gereken budur. Demek ki, mücadelenin bugünden başladığını göremedik. Yapmamız gereken budur. Yıl 1919. Mücadele bugün başlıyor. Görev başına... erdalatak?gmail.com erdalatak?superonline.com www.erdalatabek.com Hacıbektaş’a yaptırılan ‘Karanlıktan Aydınlığa İnsanlık Anıtı’ törenle açıldı Katliamlar unutulmayacak Selahattin ŞAHİN NEVŞEHİR Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde yaptırılan “Karanlıktan Aydınlığa İnsanlık Anıtı”, 44. Ulusal, 18. Uluslararası Hacıbektaş Veli Anma Kültür ve Sanat etkinlikleri kapsamında törenle açıldı. Çilehane mevkiinde Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. İzzet Temel ve 6 kişilik bir çalışma grubu tarafından yaptırılan anıtın açılışına Sıvas Katliamı’nda yaşamını yitiren 33 aydının aileleri de katıldı. Anıtın açılışı nedeniyle düzenlenen törende konuşan Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu, anıtın, Menemen, Maraş, Çorum ve Sıvas katliamlarını simgelediğini belirterek “2 Temmuz 1993’te kendilerini alev çemberi içerisinde görürken kılını kıpırdatmayan yetkililerin utancını sergileyen, bu 33 canın masklarından oluşan bir yapıyı oluşturuyor” dedi. ÜREKLERDEKİ YANGINI SÖNDÜRMEK İÇİN... Anıtın yüreklerdeki yangını söndürmek amacıyla yapılmadığını, bu acıların yinelenmemesi için inşa edildiğini vurgulayan Selmanpakoğlu, şöyle konuştu: “Anıt kendisini bilmeyen ve insanın ne Y olduğunu anlamayan ama, insan bedeninde görünen zavallıların beyinlerinin içerisine insan olmanın onurunu da kısmen de olsa verebilmek için yapıldı. Anıt, karanlıkların ve aydınlığın farkında olan, bu aydınlanma sürecinde yaşamlarını yitiren şehitlerimize saygıyı dünya durdukça göstermek için yapıldı. Hacıbektaş’a her ırktan, her kültür ve dinden insanlar akın akın gelir. Onlar da gelsinler, bu anıtı görsünler ve ders çıkarsınlar diye yaptık. Bu anıtların farklı illere de yapılması aydınlanma sürecinde çok önemli bir yer tutmaktadır. İnsanlık Anıtı burada tek başına kalmayacak. Bir çalışma ve bir kompozisyonun da ötesinde aydınlanma ideolo jisinin bir boyutunu oluşturuyor.” 7 bölümden oluşacak İnsanlık Müzesi’nin açılışı için de destek isteyen Selmanpakoğlu, ilk 5 bölümde Sıvas’ta katledilen 33 canın ailelerinin göndereceği resim, eşya, görüntülü ve sesli belgeleri toplayacaklarını söyledi. 6. bölümde ise gazetemiz çizeri Turan Selçuk’un aydınlanma süreciyle ilgili karikatürlerinin sergileneceğini ve burada Muammer Aksoy, Uğur Mumcu gibi aydınların heykellerinin de yer alacağını belirten Selmanpaoğlu, son bölümde ise müzeyi ziyaret edenlerin “aydınlanma sürecine nasıl katkıda bulunabilirim” diye düşüneceği ve dinleneceği bir mekân oluşturacaklarını açıkladı. sikolog Seligman ve arkadaşları ortaya bu terimi koydukları zaman, insanlar kendi umarsız durumlarını biraz daha iyi anladılar. “Öğrenilmiş çaresizlik learned helplesness”, hayvan ve insanlarda başlarına gelen şeyler üzerinde hiçbir denetimleri olmadığını gördükleri zaman ortaya çıkan “ne olduğunu anlayamama, hiç bir şey yapamadan öylece bakıp kalma” durumudur. İnsanlar tek olarak ya da çoğul olma koşulunda, daha önce de yaşayıp hiçbir şey yapamadıkları koşulları yeniden yaşadığında “öğrenilmiş çaresizlik” durumunu yaşarlar. Son seçimler, bu sonucu beklemeyenlerde buna benzer bir durum yarattı. Artık ne yapılır ki, işte olanları görüyorsunuz. Biz ne yapsak olmuyor, hep onlar kazanıyor. Bizden bir şey olmaz. Biz yapamıyoruz. Seligman ve arkadaşları, bu durumun sonuçlarını şöyle belirtiyor: Motivasyon kaybı: Çevreyi kontrol isteği kayboluyor, pasifliğe düşülüyor. Duygusal düzeyde: Kontrol kaybı, umutsuzluk, depresyon. Bilişsel düzeyde: İnsan, eylemleri ile sonuçlar arasında bağ kuramıyor. Ne yaptığında ne olacağını öngöremiyor. Özgüvenini kaybediyor. Oysa insan, kafese kapatılmış deney hayvanından çok farklı bir canlıdır. Benim “Görevimiz şimdi başlıyor” diye biten yazıma bir okurum “Ne olabilir ki? Toplumun yarıya yakını onlara oy vermedi mi?” diye bir yanıt veriyor. Şimdi, sorunu önümüze koyup duruma açıklıkla bakalım. Biz nasıl bir toplumda yaşamak istiyoruz? Biz, çağdaş, uygar, laik, bağımsız, iyi eğitimli, kültürlü, bilimsel düşünceli, sanatla zenginleşmiş, refah içinde, eşitlikle paylaşımcı bir toplumda yaşamak istiyoruz. Din eksenli bir yaşam biçiminin insanlığın kültürel gelişiminin gerilerinde kaldığını biliyoruz, toplumu bu konuda uyarıyoruz, bu anlamda açılmış olan yolda yürümesini istiyoruz. Ama çoğunluk bizim gibi dü P Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri’nde konuşan İlhan Selçuk: Enel Hak Aleviliğin temeli Miyase İLKNUR NEVŞEHİR 44 Ulusal ve 18. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri’nin ikinci gününde “Enel Hak” konulu panelde konuşan gazetemiz imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, “Enel Hak” düşüncesinin Heraklitos’tan gelen bir felsefenin dışavurumu olduğunu söyledi. Türkiye’de bu felsefenin yeterince bilinmediğini, bu nedenle dünyaya da gerektiği gibi tanıtılmadığını vurgulayan Selçuk, “Enel Hak çok büyük felsefenin, evrenin birliğini vurgulayan bir düşüncenin dışavurumudur” dedi. Bugün yayımlanan Alevilikle ilgili çok sayıda kitabın yetersiz kaldığına dikkat çeken Selçuk, evrenin birliğini vurgulayan Enel Hak düşüncesinin Alevi tasavvufunun temelini oluşturduğunu belirterek şunları söyledi: “Bağnaz düşünceye göre Enel Hak fikrini savunmak günahtır. Biz eğer Enel Hak kavramını yeterince algılayabildiysek; yarı bağımlı, yarı sömürge ve dinci bir toplumda yaşayamayız. Bu benim için züldür. Sanıyorum sizin için de züldür. Alevilerin felsefelerini, inançlarını, düşüncelerini bütün dünyaya haykıracak bir eylemleri var mı Allah aşkına? Aleviler burada geleneklerini yerine getiriyorlar. Güzel; getirsinler ama çok güzel bir öğretilerini dünyaya tanıtmadıkça, bu düşünceyi hakkıyla savunmadıkça bir süre sonra dağılması ve yok olmasını önleyemezler. Alevilik felsefesinin derinliğine indiğimizde insan allak bullak oluyor.” Uşak Müzesi’nde 122 eser kayıp ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Uşak Arkeoloji Müzesi’nde 122 eserin kayıp olduğu ortaya çıktı. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün, Uşak Müzesi’ndeki envanter bilgilerine göre, 20 bin 566 arkeolojik eserin kayıtlı olması gerektiğini belirterek “Yapılan teftiş sonucunda 122 eserin eksik olduğu görüldü. Sayımda 20 bin 444 eser olduğu ortaya çıktı. Bunların hangi dönemde kaybolduklarına ilişkin müfettiş soruşturması devam ediyor’’ dedi. Düzgün, “yaklaşık 15 yıldır denetlenmeyen müze koleksiyonlarının 2006 yılından itibaren sayıma tabi tutulduğunu’’ anımsattı. Uşak Müze Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu tutuklandığında bir müfettiş nezaretinde makam odasındaki çekmece ve dolapların kontrol edildiğini, orada bulunan eserlerin müzedeki değerli eserlerin saklandığı kasaya konulduğunu anlatan Düzgün, eserler kasaya yerleştirilirken sayımının yapılmadığını ancak kasanın mühürlendiğini belirtti. Gazetemiz imtiyaz sahibi İlhan Seçluk, Türkiye’de Enel Hak düşüncesini günah sayan zihniyetin devlet tarafından beslenip palazlandırıldığını söyledi. Türkiye’de Enel Hak felsefesinin yeterince bilinmediğini vurgulayan Selçuk, “Bağnaz düşünceye göre Enel Hak fikrini savunmak günahtır. Biz eğer Enel Hak kavramını yeterince algılayabildiysek; yarı bağımlı, yarı sömürge ve dinci bir toplumda yaşayamayız. Bu benim için züldür. Sanıyorum sizin için de züldür” dedi. ‘MERKEZ SAĞ İRTİCAYA SIĞINDI’ Türkiye’de Enel Hak düşüncesini günah sayan zihniyetin devlet tarafından beslenip palazlandırıldığını artık kimsenin inkâr edemeyeceğini söyleyen Selçuk, “Eskiden irtica merkez sağın şemsiyesi altına sığınırdı, şimdi durum tersine döndü. Merkez sağ irticaya sığındı” diye konuştu. Selçuk, şu anda Türkiye’de Çankaya’ya türbanın çıkıp çıkmayacağının tartışıldığını ve tesettürü Tanrı buyruğu sayan belli çevrelerin Tanrı buyruğu kabul edilen diğer kuralları yerine getirmediğine dikkat çekerek şöyle devam etti: “Tanrı buyruğu sadece tesettürden mi ibaret? Erkeğin karısına boş ol demesi ile boşanması Tanrı buyruğu değil mi ya da mirastan kadının yarı pay alması Tanrı buyruğu değil mi? Aslında burada kadının tesettüre girmesiyle kadının günahkâr olduğu vurgulanmış oluyor. O anlayış kadını günahkâr ve ikinci sınıf sayan bir anlayıştır. Ne yazık ki Türkiye’nin kaderini ortalama eğitimi 35 yıl olanlar belirliyor.” ‘iNŞALLAH HACIBEKTAŞ’A GÖMÜLÜRÜM’ İlhan Selçuk, Enel Hak felsefesini anlatırken evrenin ve evrendeki her maddenin değişimini vurguladı. İlhan Selçuk, insanların da zaman içinde bedenen değiştiğini, öldüğünde de toprak olarak yine değiştiğini ifade ederken sözlerini “Ben de öldüğümde inşallah Hacıbektaş’a gömülürüm” diye tamamladı. Selçuk, konuşmasının sonunda ayakta alkışlanırken dinleyiciler de “Allah gecinden versin ama Hacıbektaş sizi bağrına basar” diye karşılık verdi. Ahmet Kızılyalın uğurlandı Gazetemiz Spor Servisi Sorumlusu Arif Kızılyalın’ın, hayata veda eden babası emekli Emniyet Müdürü Ahmet Arif Kızılyalın, Bebek Camii’nde kılınan öğle namazının ardından Rumelihisarı Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verildi. Türk Polis Teşkilatı hizmetinde 40 yıl çalışan Kızılyalın için, İstanbul Emniyet Müdürlüğü bando ve tören kıtası düzenledi, polis memurları tarafından saygı nöbeti tutuldu. Kızılyalın evli, 4 çocuk ve 5 torun sahibiydi. Bebek Camii’ndeki cenaze törenine aralarında Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel, eski Beşiktaş 2. Başkanı Dr. Murat Aksu ve yazar Hıncal Uluç’un da bulunduğu çok sayıda siyasetçi, spor adamı ve gazeteci katıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle