05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

24 AĞUSTOS 2007 CUMA bilim/vaziyet Meme kanseri ile mücadelede Tan İnce’nin büyük başarısı Harvard Tıp Fakültesi’nde öğretim görevlisi ve MIT’deki Robert A.Weinberg Laboratuvarı’nda araştırmacı Dr. Patolog Tan İnce, normal dokudan meme kanseri kök hücreleri üretmeyi başardı ve kanser tedavisinde çığır açabilecek yeni bir döneme imza attı... Bu tip hücrelerin kanserin yayılmasında çok önemli bir rol üstlendiği ve bunların ayrıştırılmasını meme kanseriyle mücadelede çok büyük bir başarı olarak değerlendiriyor. lerine dönüştürmek için yıllardır kullanılan genleri uyguladı ve doku gelişmeye başladı. Dr.İnce, “Tümörler mikroskop altındaki insan tümörlerine benzer hale geldi” diyor. Daha sonra farede geliştirdiği tümörlerin tipik olarak tek, iri bir yumru oluşturacak yerde dört veya beş tane daha küçük yumrular oluşturduğunu fark etti. Dr.İnce bu sıradışı olayı şöyle açıklıyor: “Bu tür bir gelişme insanlardaki metastazlarda görülür. Bunun üzerine bu yeni tür hücrelerin uzaktaki organlarda metastaz yaratma potansiyeline sahip olduğunu düşündüm. Bu oldukça ilginç bir gelişmeydi, çünkü gerçek hayatta kanser hastalarının pek çoğunun ölümüne bu metastazlar neden oluyor” diyor. Farelere giderek daha az miktarda hücre enjekte etmeye başlayan ve fareleri daha uzun süreler boyunca izleyen Dr. İnce, “Öyle ki hücre sayısını 10'a düşürdüğüm zaman bile tümör oluştuğunu gördüm. Daha sonra 1012 hafta boyunca fareleri izlemeye aldım ve farelerin %7580'ininde birkaç hücreden oluşan daha küçük metastazların mikrometastaz oluştuğunu izledim” diyor. Sonuçta Dr. İnce, farklı bir hedefle yola çıkmakla birlikte tümör başlatan hücreleri yaratmış oldu. Bu da kanser araştırmalarında ortak bir platformun oluşturulmasında çok önemli bir gelişmedir. ANSER HÜCRELERİNİN EVRİMİ Bu çalışma ayrıca, kanser hücrelerinin geçirdiği evrime ilişkin de konvansiyonel görüşü değiştirecek kadar güçlü bir mesaj taşıyor. Yaygın kanıya göre normal bir hücre bir dizi genetik mutasyondan geçerek sonunda kanserleşir. Oysa şimdi bazı normal hücrelerin kanserleşmeye daha yatkın olduğu anlaşılıyor. Dr.İnce'nin üzerinde 2.5 yıl çalıştığı kültür sıvısının kanserleşmeye yatkın hücrelerin gelişimine uygun bir zemin oluşturduğu görülüyor. Özellikle bu çalışma ilaç testlerinde de yarar sağlayabilecek. “Bugüne dek ilaç testlerinin pek çoğu standart tümör hücreleri üzerinde yapılıyordu. Bu hücre hatlarının çok az miktarda tümör kök hücrelerine sahipti” diye konuşan Dr.İnce, “Bir ilaç, laboratuvar kabında tümör hücrelerinin %99'unu öldürmüş olsa dahi, bu ilacın tümör kök hücrelerinin tümünü öldürdüğü konusunda bir garanti veremeyiz” diyor. Dr. İnce, yeni ilaçların test edilmesinde keşfinin yol açtığı yararları şöyle açıklıyor: “Yeni hücreler yeni ilaçların test edilmesinde daha büyük yarar sağlayacak, çünkü spesifik olarak tümör kök hücrelerini öldürecek. Bu varsayımı test edebilmemiz için ne yazık ki yeterli miktarda maddi olanağa sahip değiliz. Bunun da nedeni son yıllarda Amerikan Sağlık Enstitüsü bütçesinde kısıtlamaya gidilmesi” Yağmur Ekim C İp koptu! dememişler. Kabaca hesaplarsak; insan yaşıyla cumhuriyetimiz 85 yaşında ama devlet yaşıyla 8.5 yaşında. Şimdi ilkokul üçte okuyor olmalıydık. Türkiye’nin eğitim ortalaması da bugün ne yazık ki ilkokul üç. İlkokulu bitirmeyenler direksiyon başına şoför yapılmazken, seçmen yapılıp Türkiye’nin uçuruma doğru yol almasını sağladılar. 2103 yılı 29 Ekim’inde 18 yaşını bitirmiş, ilk ve orta öğretimi tamamlamış çakı gibi babayiğit olacaktı. Tek dişi kalmış alçak canavarların gücü yeter miydi o zaman? Tavuk bile civcivlerini yumurtadan çıkar çıkmaz tilkinin çıkarına işleyen, dayatılan demokrasinin zalim ellerine bırakmıyor. Kanatları altında bir süre koruduktan; yem bulmayı, yem olmamayı öğrettikten sonra, Tatlı yiyelim tatlı konuşalım... Birlikte diyetisyene gideriz! şu sıra bir yere göndermez. Hürriyet’in manşeti “Tanımam polemiği”ydi. Hürriyet’in internet sayfasına girenler ise başka bir bomba haberle karşılaştılar: “Tanımam polemiğinde Bekir Coşkun’dan Başbakana cevap. Az sonra sadece hürriyet.com.tr”de.” Az sonra... Reklamlardan sonra... Bekir’in internetten getirdiği “reyting”, Emin Çölaşan’la gazeteden giden “prestij”i karşılamış olmalı ki saat 14 sularında beklenen cevap Hürriyet’in internet sayfasına düştü: “İşte Bekir Coşkun’un cevabı: Asıl cevabımı yarınki yazımda vereceğim.” Reklamlardan sonra ne olur bilinmez ama bu cıvıklığın sonunda Türkiye büyük bir bataklığın içine sürüklenecek gibi görünüyor. Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısının değiştirilmesi, yeni üyeleri siyasilerin ataması söz konusu. Üstüne bir de anayasa değişikliği yapılacak, “renksiz anayasa” hazırlanacak. Anayasayı istediğin gibi değiştir, “tanınmış” cumhurbaşkanına imzalat, “atanmış” yüksek yargıçlara onaylat ve sonra... Ve az sonra... Türkiye’nin yeni rejimini beğenmeyenlere üç gün içinde ülkeden çıkma izni verilmiştir! Allah’ın izniyle memleket nurlu ufuklara doğru yol almaktadır! 17 Türkiye’de çölleşme başlamış. Siyasette çoktan başlamıştı! PİN ucu kaçarsa, yakalarsınız; yakalayamazsanız eyvah! Bir de ipin kopma durumu var; inceldiği yerden kopabilir. O zaman ne yapacağız? Hilmi Kayıhan “İp koptuğu yerde bağlanır” diyor: “Atatürk öldüğünde Türkiye Cumhuriyeti 1.5 yaşındaydı, demokrasi diye yutturulan çok partili seçim sistemine geçildiğinde de 2.5 yaşındaydı. Daha 3 yaşına bile basmadan, ana okuluna gitmesi gereken bu çocuğu, özgürlük ve demokrasi adına sokağın eline bıraktılar. İşte, yıllarca bizi yönetenleri seçenler bu çocuklardı. Hiç değilse ilkokulu bitirmiş olsaydık, yani 2043 yılına kadar tek partili bir sistemle yönetilmiş olsaydık; Türkiye, soysuz sömürgenlerin elinde bu kadar şamar oğlanına dönmeyecekti. Devletin, fazla bir farkı yoktur insandan; atalarımız boşuna devlet ana, devlet baba İ doğanın o acımasız kucağına bırakıyor. Aklımız bir türlü almıyor; mazlum ülkelerin, sömürgenlerin saldırısı altındaki ülkelerin demokrasi anlayışlarıyla sömürgen ülkelerin sistemi nasıl uyuşabilir? Avla avcı nasıl aynı sistemi savunabilir? 1946 yılında daha üç yaşına bile girmeden tamircinin yanına çırak verilir gibi sömürgenlerin kucağına atıldık. 3 yaşındaki çocuğun eline, ‘sen koskoca adam oldun’ diye bıçak verirseniz düşmanı değil önce kendini keser. 1946’dan beri olan bu! Neyse, elimizi çabuk tutarsak fazla geç kalmış sayılmayız. İp koptuğu yerde bağlanır, ipin koptuğu yeri biliyoruz. İpin diğer ucu Atatürk devrimlerinden hızla uzaklaşsa da, biz artık Atatürk’e saygı beklemek için birilerine rica ve minnet etmenin zamanını çoktan geçtik!” İpin ucunu kaçırmadan tutup bağlamak durumundayız! Dr. Patolog Tan İnce Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Olacak A. Düşova: “AKP’nin cumhurbaşkanı adayı Gül, seçilince de AKP’nin cumhurbaşkanı olur” K Tanımak kükredi; “Tanımıyorsan, çık vatandaşlıktan” dedi ve “Abdullah Gül, benim cumhurbaşkanım olmayacak” diyen Hürriyet yazarı Bekir Coşkun’a haddini bildirmiş oldu. Hatta yol da gösterdi, gittiği yerde kimi isterse onu cumhurbaşkanı seçebileceğini anımsattı. Çiftçiye “Ananı da al git” demişti. Bekir’e “Memleketten çek git” dedi. Her geçen gün biraz daha değişen RTE’deki son büyük değişikliği fark etmiş olmalısınız. Bekir’e basın kartı indirimi yapıp, ailesine dokunmamış! “Sülaleni de al git” diyebilirdi... Bir de “ya sev ya terk et” ile “çek git” arasındaki benzerliği fark ettiniz mi? Türkİslam sentezinde iki seçenek sunuluyor; ya seveceksin ya gideceksin. Ilımlı İslam sentezi de iki seçenekli; ya tanıyacaksın ya çekip gideceksin. Bekir’in işi çok zor; çünkü hiçbir yere gidemez. Kürek mahkumu olduğu Hürriyet’ten gidemedi; Türkiye’den nasıl gidecek! Hem Ertuğrul Özkök, Bekir’i Cihat Kaya Çetin: “Tebliğ ve cemaat aşamaları tamamlandığına göre inadına adaylıkla cihat süreci mi başlıyor?” RTE Katkı Akif Kökçe: “Susuzluktan dolayı süt ürünlerine yüzde 20 zam geliyormuş. Artık süte su değil, suya süt katacaklar.” Fark Asil Gümüşdal: “İran ile Türkiye arasındaki en önemli fark, molla bozuntuları karşısında laiklerin asla ülkelerini terk etmeyecek olmalarıdır!” Güdüm Erhan Kürkçü: “ABD’nin istediği ılımlı değil güdümlü İslam ve bunu da güdümlü Müslümanları kullanarak yapmaya çabalıyor!” Yeni geliştirilmiş kültür ortamında büyüyen bu normal insan meme hücreleri (zarları kırmızıya boyalı) levhalar oluşturur. (TAN İNCE) Reyhan OKSAY Orhan BURSALI Türkiye'de tıp okuduktan sonra doktora çalışmalarını ABD'de sürdüren Dr. Tan İnce, uzun süre üzerinde çalıştığı ve meme kanserinin tedavisinde büyük önem taşıyan araştırmasının ilk sonuçları, Cancer Cell isimli saygın tıp dergisinin 13 Ağustos sayısında yer aldı. Dünyanın saygın internet ve bilim haber sitelerinde önemli bir araştırma olarak duyurulan makale, tümör kök hücreleri üzerinde çalışmalar yapan bilim adamlarına yeni yol açacak nitelikte. Dr. İnce bu çalışmasını Massachusetts Institute of Technology'ye bağlı Whitehead Enstitüsü'ndeki Weinberg Laboratuvarı'nda yürüttü. Bu laboratuvar 1982'de ilk insan onkojenini keşfeden Dr. Robert A.Weinberg'in adını taşıyor. ÜMÖR HÜCRELERİNİN TÜMÜ AYNI DEĞİL Son araştırmalara göre tümörü oluşturan tüm hücreler birbirinin eşi değil. İnce bu konuda “Tümör kök hücreleri tüm tümörün oluşumunu başlatan hücrelerdir. Deneysel olarak, tümördeki hücrelerin %99 gibi çok büyük bir çoğunluğu bir sonraki farede tümör oluşumunu başlatamaz. Bir milyonda bir hücre bu oluşumu başlatır. Çoğunluğu oluşturan bu hücreler beyne veya akciğere gittiği zaman herhangi bir sorun çıkartmaz. Oysa tümör kök hücreleri çok saldırgandır ve metastaza yol açma riski taşırlar” diyor. Ne var ki tüm bilim adamları henüz, tümör kök hücrelerinin pek çok kanserin çıkış noktası olduğunu kabul etmiyor. Bu açıdan İnce'nin çalışamıs öncü nitelik taşıyor. Eğer bu araştırma başka araştırmalarla doğrulanırsa, kanser tedavisinde yeni bir dönem başlamış olacak. Dr. İnce ilk olarak fare tümörünü insan tümörüne benzer hale getirmek için kolları sıvadı. “Bir fare modelinin insan hastalığında olduğu gibi bir seyir izlemesi gerekir. Hangi genlerin hedef alınması gerektiği ve hangi ilaçların yararlı olacağı açısından bu çok önemlidir” diye konuşan Dr. İnce, bu amaca ulaşmak için laboratuvarını bir çeşit mutfağa dönüştürdü ve dokunun gelişmesi için uygun sıvıyı oluşturmaya koyuldu. Halihazırdaki sıvı ortamlarının çok sayıda vitamini, hormonu ve büyüme faktörlerini içermediğini düşünüyordu. En sonunda geliştirdiği karışım, 7580 tane farklı malzeme içeriyordu. Dr. İnce bu aşamada yaşadıklarını şöyle anlatıyor. “Bu aşama yaklaşık 2.5 yıl sürdü. Bu süre içinde konuşacak fazla bir şeyim yoktu. İnsanlar ne yaptığımı merak etmeye başlamışlardı.” Ancak bütün bu çabalar meyvelerini verdi. Normal dokuyu tümör hücre METASTAZ BÜYÜK TEHLİKE Bu yeni çalışma, bazı normal hücrelerin, diğer normal hücrelere göre tümör başlatan hücre haline dönüşme eğiliminin daha yüksek olduğunu gösteriyor. Bu hücreler ayrıca kanser hücresi haline gelince daha yüksek bir metastatik potansiyele sahip hale geliyor. Dr.İnce'nin yarattığı kültür sıvısı, tümör oluşturma ve metastatik potansiyeli olan hücreler için daha uygun bir ortam oluşturuyor. Oysa standart bir kültür sıvısı, tümör üretme potansiyeli düşük olan hücreler için daha avantajlı bir ortam sunuyor. Bu iki hücre tipi arasındaki fark çok küçük bile olsa, aynı mutasyona maruz kaldıkları zaman farklı şekilde davranıyorlar. Dr. İnce bu davranışsal farklılığı somut bir şekilde göstermek için tek bir meme dokusu örneğini alarak, ikiye böldü. Bu iki örneği iki farklı kültür ortamına yerleştirdi. Daha sonra iki popülasyonu aynı genlerin yardımı ile mutasyona uğrattı ve bunları farelere enjekte edip sonucu izledi. Yeni kültür sıvısındaki hücrelerin, tümör başlatıcı olarak 10.000 misli daha güçlü olduğu ortaya çıktı. Ayrıca yalnızca bunlarda metastaz oluşturma yeteneği mevcuttu. Böylece önceden tümör olumunu başlattıkları sanılan genlerin, metastaz başlattıkları tespit edildi. Kaldı ki kanser kliniklerinde kanserden ölümlerinin en yaygın nedeni metastazlardır. Dr.Ince bu çalışmasında Weinberg, Andrea Richardson, George Bell, Maki Saitoh, Samuel Godar ve James Iglehart ile birlikte çalıştı. Tan İnce, şair ve hürriyet gazetesi köşe yazarı Özdemir İnce'nin oğludur. Kaynak: www.whitehead.mit.edu, American Cancer Society. Örnek Faruk Sayılır: “Atatürk’ün eşinden örnekler vereceklerine, kendilerine Atatürk’ü örnek alsınlar da görelim!” Adnan Hacıgümüş: “2005’te ‘Laik sistemin sonu geldi, değiştirmek istiyoruz’ demişti, 2007’de ‘Söylediğim her şeyi inanarak söylüyorum’ diyor. Adam sözünün eri işte, daha ne istiyorsunuz!” Er Uçak korsanlarının ElKaide bağlantısı varmış... “Kim kefil olmuş!” AN ND I S YA ÜN D İM BİL KISA HABERLER... Ağır metallere moleküler süzgeçle temizlik Amerikalı bilim insanları yeni bir filtre malzemesiyle sudaki ağır metalleri süzmeye başardı. Sünger yapısındaki malzeme çok küçük gözeneklere sahip ve ağır metal atomları yüzeyine yapıştıktan sonra bir daha çıkmıyor. Northwestern Üniversitesi'nden Santanu Bag ile çalışan araştırmacılar filtreyi çeşitli ağır metal çözeltilerle denemişler. Mesela suyun içindeki cıvayı %99,9 temizliyor. Sistem prensipte deterjanların içindeki su yumuşatıcıları gibi işlemekte. Deterjanın içindeki zeolitler, örneğin aletlerin kireçlenmesine neden olan kalsiyum ve magnezyum gibi metal atomlarını yakalıyorlar. Bir çözelti içindeki atomları veya molekülleri tıpkı bir süzgeç gibi yakaladıkları için zeolitler, moleküler süzgeç olarak da adlandırılır ama, bunlar genelde gözenekleriyle sadece küçük metal atomlarını yakalayabilen gözenekli alüminyum/silisyum/oksijen çözeltileridir ve ağır metallerde işe yaramıyor. Tehlikeli ağır metalleri süzmek isteyen araştırmacılar, kimyasal reaksiyonlardaki oksijenin yerine kükürt veya selen kullanmış. Filtre malzemesinin karbondioksitle kurutulmasından sonra ise gram başına 330 metrekarelik gözenekli bir yüzeye sahip süngerimsi bir malzeme elde etmişler. Deneyler sırasında yeni filtre malzemesiyle çinkonun %40'ı, cıvanın ise tümü temizlenmiş. Yeni sistem suların işlenmesinde ve çevre korumacılığında yararlı olabilir. 500 yıllık hepatit B virüsü Kore'de bulunan bir mumyada beş yüz yıllık bir Hepatit B virüsü bulundu. Hastalık etkeni, Güney Kore'deki bir mezarlığın taşınması sırasında, mumyalanmış bir çocuk cesedinde saptanmış. Kudüs Üniversitesi'nde Mark Spigelman yönetiminde çalışan ekip, şimdi virüsün kalıtımını inceleyerek evrimsel gelişimi hakkında bilgi edinmeye çalışacak. Koreliler 14.yüzyılda ölülerini otuz gün kadar buzun üzerinde beklettikten ve çift tabakalı sarıçam tabutlarına yerleştirdikten sonra, üzerini yanmış kireç ve kille kaplarlardı. İşte bu işlem bazen cesetlerin mumyalanmasına yol açıyordu. Spigelman, kalıtım sayesinde Hepatit B virüsünün geçen yüzyıllarda ne şekilde değiştiğini bulmaya çalışacak. Bulgu, hastalık etkeninin gelecekteki gelişimi hakkında da bilgi verebilir. Hepatit B şu sıralar dünya genelinde an fazla görülen virüs enfeksiyonu ve tıpkı Hepatit C gibi kronik karaciğer hastalıklarına yol açabilmekte. Hepatit B yüzünden her yıl yaklaşık olarak bir milyon kişi yaşamını yitirmekte. T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle