Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 AĞUSTOS 2007 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR TTK Başkanı Yusuf Halaçoğlu: Kürtler Türktür, Aleviler Ermenidir demedim C İki Manşet ile Türkiye Fotoğrafı vaş yavaş gelirler”. Üst manşet ise “Ülkesinden kaçmak zorunda kalan Khazai: İran’da mollalar da ılımlı olarak gösteriliyordu” biçiminde. Brüksel muhabirimiz yetenekli gazeteci Elçin Poyrazlar’ın yaptığı bir röportaj. Dr. Khosro Khazai, Brüksel’de Zerdüştlük Çalışmaları Avrupa Merkezi Direktörü. İran’daki İslami devrim sonrası ülkesinden ayrılmak zorunda kalmış. İran’daki dinci oligarşi ile mücadele eden bir bilim insanı. “Devrim”den sonra İran’dan kaçıp rejimle mücadeleye girişmiş ve annesi ile babası vahşice katledilmiş. Türkiye’ye İslami rejimin, bir “devrimle” değil, yavaş yavaş geleceğini belirtiyor. İran’daki yönetimin İslami rejimi ihraç etmek kararında olduğunu anımsatan Khazai şunları söylüyor: “Dini bir rejime, sosyalizmle, kapitalizmle ya da liberalizmle karşı koyamazsınız. Çünkü İslami rejim içindeki unsurlara karşı, demokratik bir tartışmaya açık olmamasından ötürü siyasi araçlarla savaşmanız mümkün değildir.” Önümüzdeki dönemde sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da siyasal İslamın güçleneceğini öngören Khazai şöyle diyor: “Türklerin ülkelerinin gerçekleriyle yüzleşmesi ve demokrasi yönünde harekete geçmesi gerekli. Türkiye’deki akıllı insanlar, dayatmaları reddedip Türk toplumunun ne olması gerektiğini görerek tehlikeye karşı birleşme yoluna gidebilirler.” ??? Son zamanlarda birçok yazarın yeni keşfettiği “mahalle baskısı” işte böyle bir şey: Dinci oligarşi, daha 1980’lerde ilan ettiği gibi, yasalar çıkararak değil, din baskısıyla demokratik bir devleti totaliter bir yapıya dönüştürüyor. Abdullah Gül ’ün Cumhurbaşkanlığı hayırlı olsun! 5 ‘İstifa etmiyorum’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Kürtler ve Alevilerle ilgili sözlerinin çarpıtıldığını, kendisinin “ırkçılıkla” suçlandığını söyledi. Halaçoğlu, Ermeni, Kürt birçok aile dostu bulunduğunu, 14 yıldır Alevi personel müdürü ile çalıştığını söylerken, kendisinin, resmi belgeler doğrultusunda tarihi gerçekleri ortaya koyduğunu ifade etti. Halaçoğlu, istifayı düşünmediğini de bildirdi. Halaçoğlu, düzenlediği basın toplantısında, sözlerinin çarpıtılarak, yanlış aktarıldığını ileri sürdü. Yaklaşık 10 yıldır yürüttükleri bir araştırmada sona yaklaştıklarını, Kayseri’de Avşar Boyu’nun konuşulduğu bir toplantıda da bu araştırmadan bazı veriler açıkladığına işaret eden Halaçoğlu, “Tehcirden kurtulmak için kendini Kürt Alevi olarak gösteren Ermeniler var” ve “Bugün kendini Kürt olarak bilen bazı ailelerin 16. yüzyıl kayıtlarına göre Türkmen olduğu görülüyor” dediğini belirtti. Halaçoğlu, “Bu, Kürtler yok demek midir? Çatışma ortamı çıkarmak demek midir? Bu, bütün Alevileri Ermeni yapmak demek midir? Aleviliği aşağılamak demek midir” diye sordu. Açıklamalarının, ırk Kürtler ve Alevilere ilişkin sözlerine gösterilen tepkilerin ardından basın toplantısıyla kendisini savunmak zorunda kalan Halaçoğlu, bu kez genellemeler yapmaktan kaçındı. Açıklamalarının, ırkçılık yapmak amacı taşımadığını ileri süren Halaçoğlu, kendisine yönelik istifa çağrılarının Meclis’te olduğunu söylediği bazı başkanlara da yapılmasını istedi. çılık yapmak amacı taşımadığını vurgulayan Halaçoğlu, kendisine yargısız infaz yapıldığını söyledi. Araştırmasında Kürtlerden de bahsettiğini, ırkçılık yapmak istese Kürtleri Türk olarak belirtebileceğini ifade eden TTK Başkanı, “Ben o gün o toplantıda ‘Herkes kendi kimliğini öğrenmek hakkına sahiptir’ dedim. Bunu diyen biri nasıl ırkçı olur” diye sordu. Bu tür konuların “nazik, hassas” olduğunu söyleyen Halaçoğlu, araştırmayı Türk Kürt, Alevi Sünni ayrımına yol açmak için yapmadıklarını anlattı. Yusuf Halaçoğlu, araştırmasına göre, Türkiye’de 41 bin 297 aşiret tespit ettiğini de dile getirdi. Osmanlı tahrir arşivinden “siyakat” yazısı ile tutulan arşivleri taradıklarını ve kayıtların tüm dünyada 1. el kaynak olarak kabul edildiğini söyleyen Halaçoğlu, etnik kimliklere ilişkin söylediklerinin de bu belgelere dayandığının altını çizdi. TTK Başkanı, Türkiye’nin Ermeni ve Kürtlere ilişkin sorunlarının ancak bu araştırmalarla ortadan kaldırılabileceği ni belirterek, “Ben Ermenileri suçlamadım. Kürtleri reddetmedim. Kürtlerin Türkmen olduğunu söylemedim. Ermeni Patriği benim dostum. Bayramlarında ben onu ararım, bizim bayramlarımızda o beni arar. Birçok Ermeni ve Kürt arkadaşım var, ailecek görüşüyoruz. Personel müdürüm Alevi, 14 yıldır birlikte çalışıyoruz. Kim çarpıtıyorsa sözlerimi, onlar utansın” diye konuştu. Halaçoğlu, ayrışmayı değil aksine birliği amaçladığını söylerken “Türk ve Kürtlerin ne kadar kaynaştığını, iç içe geçtiğini gösteren en önemli araştırmalardan biri. Bence çatışma değil kaynaşma unsuru olabilir” açıklamasını yaptı. Halaçoğlu, TTK Başkanlığı’nı bırakmaktan çekinmediğini ancak kendisi başkan olsa da olmasa da tarihi gerçeklerin değişmeyeceğini dile getirdi. Hükümetten herhangi bir istifa baskısıyla karşılaşmadığını, kimi milletvekillerinin kendisine teşekkür dahi ettiğini anlatan Halaçoğlu, “Bazı siyasetçiler, beni istifaya davet edenler, haklarında gazetelerde çıkan yalan yanlış haberler karşısında istifa edecekler mi? Türkiye’nin bölücülüğüne gayret eden bazı başkanlara aynı şekilde Meclis’te ‘İstifa et’ diyecekler mi’’ dedi. Cezaevinde bulunan çete üyelerinin sayısı son bir yıl içinde iki katına çıktı Cezaevleri çetelerle doldu Cihan ORUÇOĞLU Mafya babası Yaşar Öz’ün, “Rulet operasyonu” kapsamında tutuklanmasının ardından cezaevlerinde yatan “mafya babaları”na bir kişi daha eklendi. Emniyet verilerine göre, son iki yıl içerisinde Türkiye genelinde yapılan 324 operasyonda toplam 4 bin 273 kişi “çete mensubu olmak” suçlamasıyla yakalandı. Sadece İstanbu’da 27, Ankara’da 17 ayrı çete operasyonu gerçekleştirilirken 578 kişi polis tarafından adalete teslim edildi. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre de, cezaevinde bulunan çete mensuplarının sayısında son bir yıl içinde yüzde 100 artış yaşandı. 2007 yılının ilk 7 ayı itibarıyla cezaevinde toplam 3 bin 933 çete elemanı kaldı. Bu sayı, 2004’te 1396, 2005’te 1358, 2006’da 2 bin 634’tü. Öz’le birlikte Alaattin Çakıcı, Ergin kardeşler, Kürşat Yılmaz, Sedat Peker, Hasan Heybetli, Sedat Şahin gibi babalar uzun süredir cezaevlerinde kalıyor. SEDAT PEKER Çete kurmaktan 62 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Sedat Peker, Kelebek operasyonu kapsamında 108 sanıkla birlikte yargılandı. Peker, 14 yıl 5 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı. Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde 3 yıldır tutuklu olan Peker, 8 yıl daha yatacak. ALAATTİN ÇAKICI Karagümrük Spor Kulübü Lokali baskını nedeniyle 14 yıl 9 ay 20 gün, Tevfik Nurullah Ağansoy’un Bebek’te öldürülmesiyle ilgili olarak da 18 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Fransa’da yakalanan Çakıcı, 2004 yılında Türkiye’ye iade edildi. Çakıcı, Kocaeli F Tipi 1 No’lu Cezaevi’nde yatıyor. SEDAT ŞAHİN Yeraltı dünyasının ünlü isimlerinden olan Sedat Şahin, soygun, haraç alma gibi olayların da aralarında bulunduğu üç ayrı suçtan gıyabi tutuklu olarak uzun süre arandı. Hakkında Bursa Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilmiş 6 yıl 11 ay kesinleşmiş hapis cezası bulunan Şahin’in, Çakıcı tarafından desteklendiği öne sürüldü. Şahin için 3 kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açıldı. Şahin, Kocaeli F tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. NURİ VEDAT ERGİN 30 Kasım 1998’de kardeşi Vedat ve beş adamıyla birlikte yakalanan Nuri Ergin, Sibel Can’a seks kasetiyle şantaj yaptığı iddia edilen Can Kuzu’yu dövüp çıplak fotoğraflarını çektiği yönündeki iddialarla gündeme geldi.Ergin kardeşler, 15 Şubat 1999’da Sabancı suikastı sanığı Mustafa Duyar’ı kurşun yağmuruna tutarak öldürürken, olay sırasında Selçuk Parsadan’ı da başından vurdular. İki kardeş şu an İzmir Kırıklar F Tipi Cezaevi’nde kalıyorlar. KÜRŞAT YILMAZ 12 Eylül öncesinde Ülkücü Gençler Derneği üyesi olan Kürşat Yılmaz, 4 kez tutuklanırken 4 kez de cezaevinden kaçtı. 2 yıl önce ‘çıkar amaçlı suç örgütü operasyonu’ kapsamında gözaltına alındı. Yılmaz, Tekirdağ’da 1 No’lu F tipi Cezaevi’ne konuldu. ürkiye’nin 18 Ağustos 2007’deki durumu bu tarihteki iki gazetenin manşetinde bütün çıplaklığıyla görünüyor: İki manşet de ayrı ayrı, biri Türk biri İranlı iki farklı bilim insanı üzerine kurulmuş. Cumartesi günkü Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinin manşetlerini art arda okuduğunuz zaman ülkemizdeki durumun ne derece vahim ve ciddi olduğunu hemen anlıyorsunuz. ??? Milliyet’ in manşeti “Yeni ‘merkez’de MAYO GÜNAH”. Türkiye’nin en birikimli ve en dürüst bilim insanlarından biri olan Prof. Yılmaz Esmer’in yaptığı bir araştırmanın sonuçları. Manşette Merkez sözcüğü tırnak içine alınmış. Böylece AKP’nin “merkez” tanımının ve siyasal “merkezi” temsil ettiği görüşünün tartışmalı niteliğine dikkat çekilmiş. 56 ilde 1398 seçmen üzerinde yapılmış bir araştırma. Çarpıcı sonuçlar şöyle: Seçimde AKP’ye oy verenlerin yüzde 83’ü “Bir kadının plajda, havuzda mayoyla dolaşması günah” diyor. Bu oran MHP seçmeninde yüzde 63. AKP’li seçmenlerin yüzde 59’u, MHP’li seçmenlerin yüzde 46’sı, CHP’lilerin yüzde 15’i, yaşadığımız dünyayı ve evreni anlamak için din kitaplarının bilim kitaplarından daha önemli olduğunu düşünüyor. AKP’lilerin yüzde 47’si, MHP’lilerin yüzde 28’i, CHP’lilerin yüzde 10’u “Din işleri ile dünya işleri birbirinden kesinlikle ayrılamaz” diyor. AKP’lilerin yüzde 53’ü, MHP’lilerin yüzde 30’u, CHP’lilerin yüzde 12’si, “Ramazanda lokantalar kapalı kalmalı” diyor. Araştırmada daha pek çok çarpıcı sonuç var. Bütün sonuçlar toplumun dinci çizgide yeniden üretildiğini açıkça belirtiyor. ??? Cumhuriyet’in manşeti “Ya T ekongar?cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org Sanal ansiklopedide tahrifat Dış Haberler Servisi İnternet üzerindeki “Wikipedia” adlı ansiklopedi sitesinde yer alan bazı maddelerin, birçok tanınmış şirket ile Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA), ABD Demokrat Partisi ve Vatikan bilgisayar ağları üzerinden tahrif edildiği ortaya çıktı. İngiliz Times gazetesi ve BBC’nin haberlerine göre Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden Virgil Griffith tarafından geliştirilen “Wikipedia Tarayıcısı” (Wikipedia Scanner) adlı yazılım programı, sanal ansiklopedinin maddelerinin hangi bilgisayar ağları üzerinden değiştirildiğini gösteriyor. HMEDİNEJAD’IN BİYOGRAFİSİNE MÜDAHALE Sanal ansiklopediye CIA ağı üzerinden eriştiği anlaşılan kullanıcılar, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile CIA eski şefinin biyografilerini değiştirmiş. Ahmedinejad’ın cumhurbaşkanlığı planlarıyla ilgili bölümün başına, alaycı bir ünlem eklerken CIA eski şeflerinden Porter Goss’un kısa biyografisine eklemeler yapılmış. ABD’deki Demokrat Parti Genel Merkezi ağını kullanan erişimcilerin de, sağcı radyo programcısı Rush Limbaugh hakkındaki bölüme, “ahmak”, “ırkçı” ve “yobaz” gibi ifadeler ekledikleri anlaşılıyor. Katolik kiliselerinin merkezi Vatikan bilgisayar ağı üzerinden yapılan değişiklikle, İrlanda’daki Cumhuriyetçilerin partisi olan Sinn Fein lideri Gerry Adams hakkındaki, “1971 yılındaki bir cinayet olayına karıştığı” iddialarının silindiği görülüyor. Sanal ansiklopedinin, büyük şirketlerle ilgili bölümlerinde yapılan değişiklikler ise çok daha dikkat çekici. Örneğin, ABD’ye elektronik oy kullanma makineleri satan Diebold şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Walden O’Dell’in, ABD Başkanı George W. Bush’un bağış kampanyasının başlıca yürütücülerinden olduğuna dair bilgiler, yine bu şirketin bilgisayarı kullanılarak silinmiş. AstraZeneca ilaç şirketinin bilgisayar ağını kullanan bir kişi, bu şirketin ürettiği “Seroquel” adlı ilacın gençlerde “kendine zarar verme veya intihar eğilimini artırdığı” ifadesini ansiklopedi sitesinden kaldırmış. Dow kimya şirketine kayıtlı bilgisayar ağı üzerinden yapılan bir değişiklikte de, 1984 yılında meydana gelen ve 20 bin kişinin öldüğü Bhopal felaketiyle ilgili paragraf tamamen silinmiş. Felaketin meydana geldiği “Union Carbide” tesisleri şu anda Dow şirketine ait. Dünyanın önde gelen petrol şirketlerinden ExxonMobil ile ilgili ansiklopedi maddesinde değiştirilen bölüm ise, 1989 yılında Alaska yakınlarında meydana gelen petrol felaketiyle ilgili. Bölümdeki, “Mobil, 32 bin Alaskalı balıkçıya, petrol yayılmasından kaynaklanan 5 milyar dolarlık borcunu ödememiştir” ifadesi yerine, “Exxon Mobil, Valdez petrol kaçağından etkilenen 11 binden fazla Alaskalıya ve işletmeye derhal ve gönüllü olarak 300 milyon dolar ödemiştir” ifadesi geçirilmiş. Wikipedia Tarayıcısı’nı geliştiren Griffith, bu programın bilgisayarı kullanan kişiyi tespit etmesinin mümkün olmadığını, “ancak bu kişinin, söz konusu bilgisayar ağına erişim yetkisi olduğunu gösterdiğini” kaydetti. Wikipedia sitesi sözcüsü ise, söz konusu programı desteklediklerini belirterek “Saydamlığa önem veriyoruz ve tarayıcı bunu üst düzeye çıkarıyor” dedi. oplumlarda esen rüzgâr, şüphesiz bir ana akım yaratır. Böyle bir rüzgâra örneğin güçlü bir iktidarın varlığı yol açabilir. Veya bir iktidarın icraatı.. Türkiye’yi düşünürsek, toplumda egemen din kültürü ile bütünleştirilmiş dünyevi konulara ilişkin icraat, ilerisi için umut verebilir ve güçlü bir etki yaratabilir. Hele, özellikle okul yaşı ortalama 4 olan, büyük kesimin gelir düzeyi oldukça düşük; soyut demokrasi bilinci içerik bakımdan henüz boş veya zayıf; biyolojik varoluş güdülerinin boyunduruğundan henüz kurtulamamış; feodal–cemaattarikat ilişkilerinin önemli ölçüde geçerliliğini koruduğu Türkiye’de... AKP ideolojisi bir ana akım yaratıyor. Araştırmalar da toplumun muhafazakârlaştığını gösteriyor. Yılmaz Esmer’in yayımlanan araştırmasında bu eğilim açık; CHP’ye oy verenlerin yüzde 10’u da “din ile dünya işleri birbirinden ayrılmamalı” dediğine göre! 7 yıllık Gül varlığının ve 5 yıllık AKP iktidarının, bu eğilimi artıracağını düşünmek doğrudur, toplumu etkileyen “ana akım” etkisini sürdürecektir. Bu saptamaya göre, en azından koşullar böyle gittiği sürece, köktendinciliğin de etkisini daha da artıracağını ve toplumu saracağını varsaymak gerekir. ??? Ancak, kamuoyu araştırmalarında soruların nasıl sorulduğu, sorulan sorulara verilen yanıtların, yapılan değerlendirmelerle ne kadar örtüştüğü tartışmalıdır. Örneğin, Esmer’in araştırmasında “Cumhurbaşkanlığı süreci oy vermenizde T CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Ana Akım ve Etkisi Unutmamalıyız ki, Türkiye sürekli büyük rüzgârların etkisi altında yaşayan bir ülke! Ekonomideki istikrarsızlık, bu rüzgârı ve etkisini önemli ölçüde belirleyici faktör. Özal’ın yüzde 40’ları aşan rüzgârı yüzde 1’lere vurdu! Aynı şekilde, DSP ve MHP’yi yüzde 19 ve 21’le taşıyan ve ikinci denemede ise yüzde 1.5’lere ve baraj altlarına indiren rüzgârlar da yaşadık. Diyorum ki, ekonomik süreçler, toplumsal ve siyasal güçlerde birleşme ve ayrılmaları etkileyecek en önemli ana akım olarak ülkemizde varlığını sürdürmekte. Türkiye ekonomisi yapısal olarak sakattır, AKP bu kırılganlığı giderici politikalardan yoksundur, beş yıllık iktidar döneminde alacağı önlemler bile, kırılganlığı gidermeye yetmez... Seçmenin, kamuoyunun ve AKP’nin, bu süreçlerin etkisinde olduğunu düşünmeliyiz. Yani özetle, AKP karşıtı toplumsal güçlerin yapacağı çok iş var! Yeter ki bir karşı rüzgârı inşa edebilecek beyin, düşünce, strateji, gelecek projeleri olabilsin, ortaya koyabilsin, toplumla, halkla bağlar kurabilsin! İşte bu büyük ve asıl endişe kaynağı olmalı, şimdilik! ne kadar etkili oldu” sorusu var. Buna göre AKP’li seçmenlerin yüzde 69’unda etkili olmuş! Buradan ne sonuç çıkaracağız? Örneğin “Seçmenin yüzde 69’u Cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşananlar nedeniyle AKP’yi oy verdi” mi diyeceğiz? Ne kadar yanlış olur! Bunun, ancak ikinci bir soru yönelterek doğruluğunu anlayabiliriz: “Gül cumhurbaşkanı seçilseydi, oyunuzu yine AKP’ye verir miydiniz yoksa vermez miydiniz?”... Verirdim, yanıtı belki de yüzde 69’a yakın yine evet çıkabilirdi! Yine deneklerin, soruları kültürel algılama düzeyine uygun yanıtı ile, bu yanıtları değerlendirenlerin kültürel algılama ve değerlendirme düzeyleri arasındaki müthiş farklılıklar da, bizi farklı noktalara götürebilir. Muhafazakârlığın ve dinsel bağnazlığın, ana akıma uygun olarak arttığını ve artacağını söylemek ne kadar doğruysa, seçmendeki bu eğilimin, değişecek konjonktürel durumlar veya rüzgârlardan etkilenmeyeceğini düşünmek de yanlış olur. Bugün AKP etkisi altına giren merkez sağ seçmenin, oradaki varlığının sürekli mi, yoksa geçici mi olacağını henüz bilmiyoruz. Not 1: Erdoğan’ın seçim sonuçlarına ilişkin tepkiler sürüyor! Nail Muzaç: Yüzde 46.5’e takılıp kalmayan Başbakan bence yüzde 55.5’e de takılıp kalmamalı. Oy oranlarının daha yüksek gösterilmesi için nice formüller bulunur. Benden de benzer harf kümelerinin simgelediği bölme etkisiyle hesaplanan bir katkı olsun istedim: A=3,K=4,P=1 yani AKP 341 milletvekili sayısını, ABD+PKK grup harflerinin oluşturduğu 302+144 sayılarının toplamının bölme etkisini kullanarak hesaplarlarsa yüzde 76.5’e (!) bile ulaşırlar. Hatta bu harf gruplarının yanı sıra GÜL, RINÇ, TYİ (eksik harfler diğer gruplarda var) harf gruplarına da birer sayı vererek Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi Ulusalcı muhalefetin oylarını tamamen sıfılayabilirler. Hasan Bakırcı: Seçime katılmayan yüzde16 seçmenin düz mantıkla yapılan hesapla AKP’nin oy oranının yüzde 55 olarak gösterilmesi abesle iştigal olduğu kadar bunun tartışılması ve çeşitli hesaplar yapılması da gereksizdir. Seçime katılmayan yüzde 16’nın içinde bir tek AKP oyu yoktur ve olamaz. Erzak paketleri ve kömürle oy toplayan bir parti kendisine oy verecek seçmenin oyunu dışarıda bırakır mı? Not 2: Oktay Kaynak: Rasyonalizasyon, hayvansal bir mekanizmadır. Sadece yaşamı sürdürmek üzere çalışır. Bu mekanizmanın insanda biilinç faktöründen etkilenmesi gerekir. Bu bilincin eksik olduğu canlıları insandan saymak zordur. A obursali?cumhuriyet.com.tr