27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

17 AĞUSTOS 2007 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR İlk turda 450 oy alarak TBMM Başkanı seçildi. Teşekkür konuşmasında ‘uzlaşma’ mesajı verdi Toptan’a rekor destek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP dışındaki tüm muhalefet partilerinin ve bazı bağımsızların desteğini alan AKP Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan, ilk turda 450 oy alarak rekor bir destekle TBMM Başkanı seçildi. Toptan teşekkür konuşmasında uzlaşma ve tarafsızlık mesajları verirken, “Ben AKP milletvekiliyim, ama bundan sonra bütün partiler benim partim, bütün milletvekilleri benim milletvekilim” dedi. TBMM Başkanlığı seçimi ilk turda sonuçlandı. Tunceli Bağımsız Milletvekil Kamer Genç’in adaylıktan çekilmesi üzerine MHP’nin adayı Tunca Toskay ile yarışan Toptan, CHP, DSP ve DTP’nin de desteğiyle 450 oy alarak 24. Meclis Başkanı oldu. Seçimde Toskay 74 oy aldı, 7 oy boş çıktı, 4 oy da geçersiz sayıldı. 70 milletvekili bulunan MHP’nin adayı Toskay’a 74 oy çıkması dikkati çekti. AKP’li Köksal Toptan TBMM Başkanlığı seçimleri öncesinde parlamentoda grubu bulunan ve temsil edilen muhalefet partilerini ziyaret ederek destek isterken, MHP dışındaki partilerde aradığı desteği buldu. Toptan, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüştü. DTP Genel Merkezi’ne de giderek parti yöneticileri ve bazı milletvekilleri ile görüşen Toptan, bağımsız milletvekilleri ile de görüşmeyi ihmal etmedi. Rize Bağımsız Milletvekili Mesut Yılmaz ile telefonla görüşen Toptan, eski BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nu da Meclis’teki makamında ziyaret etti. Dinci Oligarşinin Panzehiri C 5 TBMM Başkanlığı seçimi öncesinde muhalefet partilerini ziyaret eden Toptan, Tunca Toskay’ı aday gösteren MHP dışındaki partilerden aradığı desteği buldu. Toptan, oylamanın ardından yaptığı konuşmada “Ben AKP milletvekiliyim. Ama artık bütün partiler benim partim, bütün milletvekilleri benim milletvekilim. Amacım bana inananları yanıltmamaktır” dedi. lim. Amacım bana inananları yanıltmamaktır. Bir siyasetçiye nasip olabilecek mutlulukların en büyüğünü yaşamaktayım. Bir saat evvet adını çocuklarımın Doruk Köksal koyduğu bir torunum oldu. Bugün şans benden yana. İnşallah hepimiz güzel günler görürüz” diye noktaladı. Toptan daha sonra görevi geçici başkan Şükrü Elekdağ’dan devraldı. AHÇELİ ERDOĞAN TOKALAŞTI Genel seçimler öncesinde “ip” tartışması nedeniyle aralarında gerginlik yaşanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meclis’te tokalaşarak yumuşama sinyali verdi. Bahçeli, Meclis Başkanı seçilen Köksal Toptan’ı kutladığı sırada orada bulunan Erdoğan’la tokalaştı. Seçim öncesinde iki lider arasında gerginlik yaşanmış, seçimin ardından Bahçeli, Erdoğan’ın randevu talebini reddetmişti. TBMM’nin açıldığı günkü ant içme töreninde DTP’li Ahmet Türk, Aysel Tuğluk ve Sırrı Sakık’ın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile tokalışması damgasını vururken; DTP’liler iktidara diyalog mesajı verdi. Oylama sürerken DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk ve bazı DTP’li milletvekilleri, Bakanlar Kurulu sıralarına giderek Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile el sıkıştı ve bir süre sohbet etti. MHP Genel Başkanı Bahçeli, Osmaniye ili okunduğunda oy vermek için Bakanlar Kurulu’nun arkasına geçerken, sırada bekleyen DTP Mardin Milletvekili Ahmet Türk ile selamlaştı. B Köksal Toptan’a desteğimi vereceğim” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimlerden sonra iki görüşme isteğini geri çeviren MHP lideri Bahçeli’nin Toptan’ı Meclis’teki makamında kabul etmesi dikkat çekti. Bahçeli’nin, partisi aday çıkardığı için oy desteği sözü vermediği Toptan’a övgü dolu sözler söylediği öğrenildi. Bahçeli’nin, “Siz iyi yetişmiş bir devlet adamısınız” dediği belirtildi. Toptan destek turları çerçevesinde DTP’yi de ziyaret eti. DTP Mardin Milletvekili Ahmet Türk, “Toptan saygın bir siyasetçi. Demokratik bir Türkiye’nin oluşmasında önemli katkılar sunacağına inanıyorum. Hak ve özgürlükler konusunda hassas davranacağına inanıyorum’’ dedi. ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras da Meclis Başkanlığı seçiminde Toptan’ı desteklediğini söyledi. YNI GÜN TORUN SAHİBİ OLDU Köksal Toptan destek turunu tamamladıktan sonra katıldığı TBMM Genel Kurulu’nda esik Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın yanında oturdu. LİDERLERİ ZİYARET Ziyaret sırasında CHP lideri Baykal, “Ben CHP Genel Başkanı olarak TBMM Başkanlığı seçimine katılarak A TBMM Genel Kurulu, Meclis başkanını seçmek üzere Geçici Başkan Şükrü Elekdağ başkanlığında saat 15.00’te toplandı. Genel kurulda önce ant içme törenine mazereti nedeniyle katılamayan AKP İstanbul Milletvekili Hayati Yazıcı yemin etti. Daha sonra TBMM Danışma Kurulu’nun, TBMM Başkanı seçimi turlarının sonuçlandırılmasına ilişkin önerisi görüşülürken söz alan Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Toptan’ın TBMM Başkanlığı için aday olmasının kendisini mutlu ettiğini belirterek, adaylıktan çekildiğini açıkladı. Danışma Kurulu’nun önerisinin kabul edilmesinin ardından, Meclis başkanı seçiminin birinci tur oylaması başladı. Seçimi Köksal Toptan’ın eşi Saime Toptan da locadan izledi. Oylama sonucunda Toptan 450 oyla ilk turda başkan seçildi. Daha sonra teşkkür konuşması yapan Toptan, uzlaşma mesajı verdi. Toptan, “Birbirimizi dinlersek, uzlaşmayı sağlarız. Birbirimizi seversek, büyük işleri yapabileceğimize inanırsak aşamayacağımız engel yoktur. Ben AKP milletvekiliyim. Ama artık bütün partiler benim partim, bütün milletvekilleri benim milletveki Başkentteki su krizi büyüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Anakent Belediyesi’nin, 9 Ağustos Perşembe gününden itibaren tüm şehre su verildiği yönündeki açıklamalarına karşın, kentin bazı semtleri yine susuz kaldı. Susuzluk yüzünden günlerdir salgın hastalık tehdidiyle iç içe yaşadıklarını dile getiren yurttaşlar, Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’i istifaya çağırdı. Daha önce “Herkes kendi sağlığından sorumlu” diye açıklama yapan Gökçek ise, Ankara Anakent Belediye Meclisi’nde isteyen apartmanlara ücretsiz klor tableti dağıtılması kararı aldırdı. Depoları bulunmayan sağlık tesisi ve368 okula da ücretsiz depo yapılacak. NATO Yolu Kutlu mahallesi, Mamak Şahintepe, General Zeki Doğan ve Akşemsettin mahallelerinin bazı bölgeleri ile Ege Mahallesi’nin yüksek kesimlerine dün yine su ulaşmadı. Keçiören’e bağlı Aktepe ve Yeşiltepe mahalleleri ise ancak akşam saatlerinde su alabildi. Aktepe ve Yeşiltepe mahallelerinde oturan yurttaşlar, musluktan gelen suyun tazyikli olmadığını ve çamurlu aktığını ifade ederken, 9 gündür suların hiç akmadığı NATO Yolu Kutlu Mahallesi, Mamak NATO Yolu Kutlu Mahallesi, Mamak Şahintepe, General Zeki Doğan ve Akşemsettin mahallelerinin bazı bölgeleri ile Ege Mahallesi’nin yüksek kesimlerine su ulaşmadı. Yurttaşlar hastalık tehdidiyle karşı karşıya kaldıklarını açıkladılar. Şahintepe, General Zeki Doğan ve Akşemsettin Mahallesi sakinleri ise Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’in bu bölgelere bilinçli olarak su vermediğini belirtiyor. Yaklaşık 12 gündür suların akmasını bekleyen yurttaşlar, Ankara Anakent Belediyesi’ne olan tepkilerini şöyle dile getirdi: Aydın Özay (Şoför): 9 gündür suların akmasını bekliyoruz. Sadece akşam yarım saatliğine aktı, sonra yine kesildi. Yüksek kot, alçak kot bahanesini de duymak istemiyorum. Bazen bilinçli olarak bize su verilmediğini düşünüyorum. Volkan Aymergel (Kıraathane sahibi): Susuzluk yüzünden iş yapamıyorum. Ben paramı çay satarak kazanırdım, ancak su olmayınca çay yapamıyorum. Böyle giderse iflas ederim. Çünkü günde ortalama 6070 YTL para kazanıyorum. Kazandığım paranın 50 YTL’siyle hazır su alıyorum. O da yeterli olmuyor. Mahalleye sadece bir kez, bir saatliğine su verildi o da çok kötü akıyordu. Mustafa Gönülen (Market sahibi): 12 gündür susuzlukla boğuşuyorum. Bir damla suya hasret kaldık. Gökçek’e verilen oy haram olsun. Başkenti böyle yönettiği için de yazıklar olsun. Günlerdir yıkanamamaktan koktuk. Hastalıktan korkuyoruz. Gökçek, “Ankara’nın 6 aylık suyu var” diyor. Peki, neden kesinti uygulanıyor? Lütfen artık halkın karşısında doğruları konuşsun. Başkentteki su krizinin arkasında ne var, bilmek istiyoruz. Gökçek istifa etmeli. ‘KOKMAK ÜZEREYİZ’ Arif Kuru (İşçi): Pislikten kokmak üzereyiz. Ne yapacağımızı da bilmiyoruz. Aldığımız maaşın neredeyse tama mını hazır sulara veriyoruz. Bu duruma dur diyecek yok mu? Kızılırmak’tan getirilecek suyun ne derece sağlıklı olduğu da tartışılır. Güven Özcan (Fırıncı): Evime her gün fırından su taşıyorum. Çünkü aynı semtte olmasına karşın benim evimde sular akmazken, fırında akıyor. Yüksek kot farkı var deniyor. Evimle işyerim aynı bölgede. Neden benim evimde sular akmıyor? Fikret Çınar (Emekli): Yaklaşık 9 gündür susuzlukla mücadele ediyoruz. Ancak akşam saatlerinde suyumuz akmaya başladı. Suyu görünce de altın bulmuş kadar sevindik. Bir kentte kesinti yapılacaksa bunun takvimi çok iyi belirlenmeli. Aynı bölgede yer alan iki evden birisi su alırken diğeri neden alamıyor, merak ediyorum. Fuat Dumlupınar (Serbest meslek sahibi): Bir hafta boyunca su alamadık ve her gün hasta olacağız endişesiyle yaşadık. Şimdi su verildi ancak tazyikli akmıyor. Şofbenlerimiz çalışmıyor. Yani suyumuz olmasına karşın banyo yapamıyoruz. Ya bu duruma son verilmeli.. ya da Gökçek istifa etmeli. oplumu ve siyaseti irdelemenin en sağlam yöntemi olan diyalektik bize çok önemli bir kural öğretmiştir: Herhangi bir siyasal ya da toplumsal olgu mutlaka bazı tepkiler yaratır. Bir başka deyişle, her olay karşıtını da yaratır, her olgu zıddıyla birlikte var olur. ??? Her diktatörlükte demokratik tohumlar, her demokraside diktatörlük heveslileri vardır. Hele hele bizimki gibi çarpık, eksik, toplumsal, ekonomik ve kültürel temelleri çok zayıf olan bir “sözde demokrasi”, her türlü “antidemokratik” öğeyi, fazlasıyla bağrında barındırır. ??? Türkiye’deki Dinci Oligarşi de, adına “Demokrasi” diyerek büyük ölçüde kendimizi aldattığımız eksik, özürlü ve yoz “çok partili düzenimiz” içindeki feodal (feodal olduğu için de doğal olarak dinci) kalıntıları, uluslararası konjonktürün de yardımıyla kullanarak iktidara gelmiştir. ??? Bu Dinci Oligarşi iktidarı, kaçınılmaz bir biçimde toplumda zaten var olan (ve hatta bir süre kendini iktidar sanan ) laik ve demokratik öğelerin bilincini diyalektik olarak yükseltecek, bu öğelerin etkinliğini arttıracaktır. ??? Nitekim bu gerçeğin farkında olan Dinci Oligarşi, mevcut diyalektik oluşumları engellemek için görünüşte uzlaşmacı bir tutumu son günlerde uygulamaya koymuştur. Böylece kendisine karşı oluşacak olan laik ve demokratik tepkileri önlemeyi, önleyemezse de, azaltmayı umut etmektedir. ??? Bu yazıda Dinci Oligarşi karşısındaki diyalektik tepkiyi bilerek “laik” ve “demokratik” olarak ikiye ayırdım. Çünkü hepimizin bildiği gibi her demokratik tepki laik olmak zorundadır, ama her laik tepki mutlaka demokratik değildir. Bu nedenle, Dinci Oligarşi karşısında oluşacak laik tepkiler yeterli değildir. Bu tepkilerin mutlaka demokrasi ekseninde birleşmesi ve bütünleşmesi ge T rekmektedir. ??? Diyalektiğin doğal sonucu olarak oluşacak tepkilerin, Dinci Oligarşi ile etkili bir mücadelesini ve sonunda başarısını sağlamak için, bu oluşumların ülkemizdeki sahte (ya da sözde) demokrasiyi, gerçek demokrasi haline dönüştürecek bir bağlamda desteklenmeleri gerekmektedir. ??? 1) Sınıfsal olarak: Demokrasinin temelini oluşturan iki çağdaş sınıfın, sermayedarların ve emekçilerin, ekonomik gücü ve demokrasi bilinçleri geliştirilmelidir. Uluslararası konjonktürün Türkiye’ye taşınmasını sağlayan Küreselleşme, emekçi örgütlerin güçlenmesine karşı, sermaye sınıfının güçlenmesine taraftardır. Buna karşılık AB standartlarında bile emekçi sınıfların lehine olan ilkeler ülkemizde de kullanılabilir ve geliştirilebilir. Sermaye sınıfına gelince, mevcut sermayenin, haksız rekabet yoluyla Dinci Oligarşi’nin yarattığı suni sermaye gruplarının egemenliğine geçmesi önlenmeye çalışılmalıdır. 2) Siyasal olarak: Demokratik iradenin oluşmasını engelleyen, lider sultasına yol açan siyasal partiler yasası ve adaletsiz temsile yol açan yüzde on barajı gibi daha birçok engeli içeren seçim yasası değiştirilmeli, Dinci Oligarşi’nin ardına sığındığı dokunulmazlık kaldırılmalı, başta ihale sistemi olmak kaydıyla tüm rejim mutlaka şeffaflaştırılmalıdır. 3) Hukuksal olarak: Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti, yargı erki siyasetten tamamen bağımsızlaştırılarak (örneğin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndaki Bakan ve Müsteşar kuruldan çıkarılarak) güçlendirilmelidir. 4) Eğitimsel olarak: Hem örgün Milli Eğitim, hem de Kuran Kursları gibi yaygın eğitim, dogmatik dinci etkilerden arındırılmalıdır. 5) Mücadele kanalı olarak: Bu hedefleri benimsemiş olan sivil toplum örgütleri desteklenmeli ve yenileri kurulmalı; eşgüdüm, en azından bir siyasal parti bağlamında sağlanmalıdır. ekongar?cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org İkinci sınır kapısına ret Barzani’nin ‘Habur’a bitişik ikinci bir sınır kapısı’ açılması yönündeki önerisine Genelkurmay’ın karşı çıktığı öne sürüldü Haber Merkezi Türkiye, Irak içindeki güzergâhı Türkmen bölgesinden geçecek olan Ovaköy’de sınır kapısı açılması istemine karşı çıkan Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin, Habur’a bitişik ikinci bir kapı açılması önerisini geri çevirdi. İkinci kapısının, “Barzani’ye yeni bir gelir kaynağı olacak” gerekçesiyle Genelkurmay tarafından istenmediği ileri sürüldü. Irak Başbakanı Nuri el Maliki’nin Ankara ziyareti sırasında iki ülke arasındaki ticaretin daha artırılması ve özellikle de işadamlarının işlerini kolaylaştırmak için karşılıklı iki yeni başkonsolosluk açılmasında ise mutabık kalındı. Buna göre Türkiye, Irak’ın güneyindeki Basra’da, Irak da Gaziantep’te birer başkonsolosluk açacak. sman Bahadır haberi göstererek “Senin projeni AKP kaptı” demez mi! Baktım, AKP’liler “Biz Cumhuriyetin Yüzüncü Kuruluş Yıldönümü olan 2023’e yönelik projelere başlayacağız” diyor! 2023 yılına yönelik “Gelecek Projeleri” fikrinin tarihi, bu köşede, 2000 yılına gider!.. Şüphesiz önceleri, başkaları da bu fikri incelemiş olabilir. Daha sonra “2023 Forum”u kuruldu, Türkiye’nin bazı sorunları kısa nefesli gündeme getirildi. Forumun yöneticileri, 2023’te nasıl bir Türkiye olmalıyız, konusuna odaklanamadılar! Ortada ne bir yayın, ne bir kitap, ne bir öneriler paketi, ne politikalar dizisi, ne de bu konuda toplumsal ve siyasal baskı için ciddi bir çalışma vardı! Alışılagelmiş konferansların girdabı içinde bence 2023 Forum’u battı! Nedenini sorarsanız bana, ülkemizin bu temel meselesi “AB üyeliği”ne havale edilmişti, çoktaaan! Bu köşede, hedef ve varlık nedeni olarak ülkeyi “2023’e hazırlamak” amacıyla, adıyla sanıyla bir siyasal parti kurulması önerisi bile yer aldı! Şimdi AKP millete “2023 havucu”nu göstererek uzun vadeli hedeflere oynayacak! 2023’e kadar “Yola devam, daha yapılacak çok iş var!” ??? “Gelecek projeleri” hem siyasal bir parti hem de ülke için çok önemli. Birincisi, sürekliliği sağlar, ülkeyi belirli hedeflere kilitler, koşturur, yüksek bir yaptırım ve üretim gücüsinerjisi oluşturur, umut aşılar, projelerin meyvelerini halk yemeye O CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI başlar, standartlar yükselir... İkincisi, ülkemizi kendi gücümüzle geri kalmışlık zilletinden kurtarma yoluna gireriz; Türklere, Türkiye’ye 60 yıldır olageldiği gibi parya muamelesi yapılmasına da bir son veririz!.. Üçüncüsü ise, siyasal partiler açısından, uzun vadeli planlarprogramlar izlenecek bir süreklilik sağlar... CHP’yi gelecek projeleri ve 2023 hedefleri açısından ne kadar eleştirdik, önerilerde bulunduk! Oysa CHP’nin seçimlerde “laiklik” dışında bir “ana konu”su yoktu! Şüphesiz, içinde bulunduğumuz koşullar “laiklik” konusunu kaçınılmaz olarak gündemin başına oturtacaktı... Hem “tehlikenin farkında olan” büyük kitlenin varlığı ve talebi hem de ülkemizin çağdaşdemokratik yönetim geleceği açısından! Ancak, mesele laiklikle bitmiyor! En sonunda, iktidara gelebilmek için “halkoyu”na başvuruyorsunuz, seçmenin çoğunluğuna iktidar olmanızın gerekliliği konusunda ikna etmek zorundasınız! Ve Türkiye gibi, 60 yıldır 18 ekonomik krizle sarsılan; kendi özüyle bir kalkınma gelişim çizgisi sağlayamamış; bugün bile ancak yüksek cari açıkla, dışarıdan itha 2023, CHP ve AKP latla (para ve mal!) ve her an kriz tehdidiyle ekonomisini döndürebilen bir ülkeden bahsediyoruz! Ve de okul yaşı ortalama 4 yıl olan bir milletten! Bu halkın çektiği sıkıntıları unutması mümkün mü? 1994 krizinde biz Cumhuriyet’te çalışanların maaşı, 200300 dolara düşmüştü! 2001 krizi bütün halkı vurdu! “Bir adım ileri, iki adım geri” politikası, anlayışı veya çıkmazı, ülkeyi ve halkı perişan etti! Siyasi partilerin hepsi birer birer seçmen tarafından çöktürüldü... Şüphesiz, laik düzen bir varoluş sorunudur; ancak iktidarı belirleyecek seçmen gözüyle bakıldığında bundan daha önemli varoluş sorunu da var: İnsan gibi ekonomik koşullarda yaşamak ve günümüzdeki standartlarıyla biyolojik varlığın sürdürülebilmesi için temel gereksinimlere sahip olmak! Bu bakımdan, CHP seçimlerde, laikliğin korunması dışında, AKP’ninkileri aşacak ikinci veya birinci kadar, “ana” bir perspektif veremedi... ??? 2023 Perspektifi, Cumhuriyetin kuruluşunda temel bir harcı olan CHP’den başka bir partiye mi yakışır? Cumhuriyeti 1940’lara kadarki Kuruluş amaçlarına ulaştırmak ve Avrupa uygarlığını bile geride bırakmak hedefini, köklerine bakılacak olursa, ancak CHP izleyebilir ve geleceğe taşıyabilirdi! Ancak ne yazık ki CHP, Kuruluş’un bu “varoluş bakışı”nı gözden yitireli ve kaçıralı yıllar oldu! Bugün CHP böyle bir beyinsel düşünceye yabancı; örgüt böyle bir beyinsel düşünceden eksik; konjonktürel yalpalanmalar ve her seçim döneminde günlük etki yapacak uyduruk çıkışlarla; sağa açılmanın kendisine iktidar yolunu açacağı zırvalıklarıyla, ülkeyi başka bir “Cumhuriyet”e teslim etmede elinden geleni yapıyor! Gelecek seçimler büyük bir yenilgi olacaktır CHP için, eğer gelecek seçimlere kadar bu anlayış orada kalır ve zaman kalırsa! NOT: Servet Olgun’dan bir “seçim hesabı”: “Resmi rakamlara göre; seçime katılım oranı % 84, burada AKP’nin oy oranı %46. Bu oranın toplam oyda payı ne? Diyelim ki toplam seçmen sayısı 1.000.000; seçime katılanlar (%84) 840.000 kişi; seçime katılanların %46’sı (AKP payı) (840.000/100)x46 veya 840.000x0,46=386.400 kişi. AKP payının bütün seçmen sayısına oranı=386.400/1.000.000=%38,64. Eğer bu rakam RTE’nin deyimiyle “azınlığın çoğunluğa tahakkümü” değilse nedir? OVAKÖY’Ü DE BARZANİ İSTEMEDİ Hürriyet’in internet sitesinde yer alan habere göre görüşmeler sırasında Türkiye, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Habur’un hemen bitişiğinde ikinci bir sınır kapısı açılması önerisi de masaya geldi. Ancak Türkiye bu öneriyi geri çevirdi. Türkiye’nin tutumunda Genelkurmay Başkanlığı’nın yeni bir sınır kapısı gelirlerinin Mesud Barzani’ye gideceği yönündeki endişesinin etkili olduğu kaydedildi. Türkiye’nin daha önce Barzani’nin hâkimiyeti altında bulunan bölge dışında, Irak içindeki güzergâhı Türkmen bölgesinden geçecek olan Ovaköy’de sınır kapısı açılması istemine de Barzani karşı çıkmıştı. obursali?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle