27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

17 AĞUSTOS 2007 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 ‘Sivil’ Kime, Neye Denir? imi zaman karşılıklı olarak aynı sözcükleri dile getirdiğimizde, aynı şeyi söyleyip söylemediğimizden ciddi olarak kuşkuya düşüyorum. Tartışmalarımızın kısır çekişmelerden öteye geçememesinin ana nedenlerinden biri, belki de birincisi, telaffuz ettiğimiz sözcüğün içerdiği kavramı belirtmememiz oluyor. Bir iki somut olayla açmak gerekirse, örneğin tek parti iktidarının istikrarı sağlayacağı görüşü son zamanlarda çok ileri sürüldü. Bu tartışmayı sağlıklı bir biçimde yürütmenin önkoşulu “istikrar” kavramından ne anladığımızda anlaşmaya bağlıdır. Kimileri “istikrar” ile, iktidarı elinde tutanın politikasını herhangi bir engelle karşılaşmadan, dilediği gibi oluşturup amacına yürümesini anlıyor. Diğerleri ise aynı kavramı, iktidarın politikasını yürütürken, bizde şu anda uygulanmaya çalışılan kuvvetler ayrılığı ilkesini zedelememesi, rejimin temel dengelerinin bozulmaması, kurumların tahrip edilmemesi, yönetsel uyumun sağlanması olarak okuyorlar. Görüyoruz ki, iki taraf da görünüşte aynı sözcüğü söylerken, birbirine tümüyle zıt iki kavramı kastetmektedirler ve kavramın özü üzerinde bir anlaşmaya varmadıkları sürece, tartışmalarının yapıcı bir sonuca yönelmesi de olanaksızdır. ??? Çankaya kuşatmasının tamamlanması ve Sezer döneminde, rejimin son tarafsızlık kalelerinden biri haline gelen tepenin Tayyip Erdoğan tarafından tümüyle ele geçirilmesi sürecinin ardından, yeni bir tartışma bütün sıcaklığıyla gündeme gelecek ve uzun süre birinci sırada kalacak. “Sivil Anayasa” kavramından söz ediyorum. Bu tartışmanın sağlıklı biçimde yürütülebilmesi için her şeyden önce “sivil” kavramı üzerinde anlaşmak zorundayız. Bizde genellikle sivil kavramı, üniformalı olmayan biçiminde algılanır. Yani üniformaların dikildiği, Devlet Dikim Evi’nden giyinenler sivil değildir, buna karşılık, Bijan’dan, ya da Ramsey’den giyinenler sivildirler ve hazırlatacakları anayasalar da sivil anayasa olacaktır. 12 Eylül döneminin en yaşamsal bakanı olan Turgut Özal, banker rezaletinden sonra görevinden ayrılmasının ardından ABD’ye gidip imaj değiştirdi, Bijan’dan giyindi, güdümlü seçimlerden en çok oyu alarak çıktı.. iktidara geldi. Böylece de kimilerine göre rejim de sivilleşmiş oldu. Oysa aynı Özal, Devlet Dikim Evi’nden giyinenlerin hazırlattığı ve partilerin milletvekili adaylarını bütün üyelerin katılmasıyla seçmelerini öngören 1983 tarihli (1988’de uygulanacaktı) 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nı, 1986 yılında kaldırtıp, yerine lider sultasını yeniden egemen kılan yasayı kendi adamlarına oylatarak, rejimin gerçekten sivilleşmesinin önünü kesen kişiydi. ??? Sivilliği, giysinin kökeni ve şekline indirgersek, Özal iktidarının 12 Eylül rejiminin devamı olma niteliğini ıskalar, olayları gerçek yüzüyle göremez olur, 12 Eylül rejiminin getirdiği siyasal yasakların devamını savunan, bunun için partisine kampanya yaptıran Özal’ı sivil ve demokrat sanmak yanlışına düşeriz. “Anayasa bir kere delinmekle bir şey olmaz” diyen bir liderin demokrasinin yıldızı olarak ilan edilmesi (AKP’nin son seçim afişlerinden biriydi bu), ancak Türkiye’ye has bir garabettir. Sivil sözcüğünün içeriğini iyi kavramadığımız zaman, manevi anlamda katı bir ast üst ilişkisinin bulunduğu tarikatları da “sivil toplum örgütü” olarak görme yanlışına düşer, Fransızların sivil okul derken, tarikat okullarını neden bu kategoriye sokmadıklarını anlamakta aciz kalır, esas olanın kaynakları, giysileri ne olursa olsun, diktatörlükler ile demokratik rejimler arasında fark olduğunu görme olanağını yitiririz. Ramsey’den sivil giyinen bir buyurganın, kurumlar arasındaki uyumu çiğneyen, kuvvetler ayrılığı ilkesini hiçe sayıp özerk kurumları iktidara bağlayan, yargı bağımsızlığını hiçe sayıp, onu siyasallaştıran bir çözümü öngören anayasası sivil anayasa olmayacaktır tabii ki... Çağdaş bir demokrasinin onsuz olmazı olan kurumlar ve güçler arasındaki dengeyi gözeten, ana ilkelere saygılı olan çözümleri öngörmeyen politikaların sivil olduğunu nasıl söyleyebiliriz? Üniformasız olan, ama tekdüze (üniform) kafaların kendi sultalarını dayatan politikalarının sivil olduğunu söylemek, aldatmacadan öte bir anlam taşımaz. Köşk’e Gül Harekâtı... iyim kuşam özgürlüğü, demokrasinin zaferi, halkı ezen düşünce, zırt pırt... Hayırlara vesile olsun, Abdullah Gül AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı... İslamcılar, İkinci Cumhuriyetçiler, dönekler, neoliberaller, Soros çocukları, tarikatçılar çok mutlu... Ankara susuzluktan kavrulurken, mutlu haber geldi... Zaten ben bekliyordum... İslamcılar, tarikatçılar açık açık yazmışlardı zaten gazetelerinde, dergilerinde, kitaplarında: “Köşk’e Gül harekâtı...” Bu bir kitabın adı, “Akış Yayınları”ndan çıktı... Kitabın arka yüzünde yazılanlar ilginçti: “Halkı küçük gören ve her fırsatta ezen zihniyetlerden, insan haklarını hiçe sayanlardan, ikiyüzlü davrananlardan, halkın iyiliğine olan her şeyde Meclis’ten kaçanlardan, ülkeyi gerenlerden, dine ve mukaddesata saldıranlardan kurtulma harekâtıdır. Sessiz milyonlar bu harekâtın içinde... Türkiye’nin büyük çoğunluğu bu harekâtın içinde... Köşk’e Gül harekâtına siz de katılın...” Bir kin ve intikam duygusu var her satırında... Laik demokratik Cumhuriyet’le hesaplaşma, Atatürk devrim ve ilkelerine, anayasaya, hukuka bir başkaldırı... Ne demek Köşk’e Gül harekâtı? Dini siyasette araç olarak kullanmak, birliği, bütünlüğü bozmak, halkı dini bütün ve dinsiz diye ikiye ayırmak... ??? Bizim “solcu” yaftasıyla ortalıkta dolaşan neoliberaller, PKK yandaşları, dinciler, tarikatçılar önceki gece NTV’den CNN Türk’e dek tüm televizyon kanallarında Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasını ayakta alkışladılar... Zaten 22 Temmuz seçimlerinden sonra hepsi zafer çığlıkları atıyorlardı... Atatürk’e, Atatürkçülere tıpkı ABD ve AB’nin borazanları gibi saldırıyorlar, CHP’yi hedef tahtası olarak gösterirlerken, demokrasiden, insan haklarından, özgürlüklerden söz ediyorlardı... Bizim dönekler “köhnemiş Türkiye”, “bozuk düzen” diyerek taraftar toplamayı, ellerindeki medya olanaklarıyla başarmışlardı... Onlara göre Atatürk ve Atatürkçülük sömürülüyor... Kimdi sömürenler? Türk Silahlı Kuvvetleri ve CHP... TSK’yi Kuzey Kıbrıs’ta “işgalci” olarak gören düşünce, Türkiye’de dinciler, PKK yandaşları, tarikatçılar ve neoliberallerin desteğinde gün gün ivme kazanıyordu... Bir dönem “Yes be annem” demişlerdi, AB’ye girince işler düzelecekti, falan filan... Ne oldu Kuzey Kıbrıs’ta?.. Köhne düzeni ve teslimiyetçiliği ağızlarından düşürmeyenleri, Atatürk ve Atatürkçülüğün sömürüldüğünü Lefkoşa caddelerinde slogan haline getirenlerin uzantılarını da iyi tanırız, Türkiye’deki ağabeylerini de... Bunlar din tacirleriyle omuz omuzadırlar... Oyun artık sahneye konmuştur... Finansörler de ABD ve AB’dir... ??? Darbeci Kenan Evren ve arkadaşlarının hazırlattığı 1982 Anayasası’nı hukuken doğru, siyaseten yanlış bulan Zafer Üskül ne denli demokrattır, söyler misiniz? Atatürk milliyetçiliğiyle, Atatürk devrim ve ilkelerinin anayasadan çıkarılmasını savunanlar, Ulusal Kurtuluş Savaşı’na ve tam bağımsızlığa da karşı çıkıyorlar... Eğer anayasadan bunlar çıkarılırsa, Türkiye, Avrupa ülkeleri gibi çağdaş, demokratik ve özgür bir toplum olacakmış... Dinciler, tarikatçılar ve neoliberaller, PKK yandaşları kol kola... Kime karşı? Laik, demokratik Cumhuriyete!.. Kime karşı? Tam bağımsızlığa!.. Kime karşı? Atatürk’e, Atatürkçülüğe, Aydınlanma Devrimi’ne!.. Kime karşı? Emeğe, sendikal örgütlenmeye!.. Kime karşı? Askere!.. Kime karşı? Ne mutlu Türk’üm diyene!.. Kime karşı? Ay yıldızlı Türk bayrağına!.. Deniz Gezmiş ve arkadaşları Samsun’dan Ankara’ya ay yıldızlı bayrağımızla yürümediler mi? Onlar emperyalizme karşı alanlara çıkmadı mı? Onlar darağacına bu yüzden gitmediler mi? Sizi gidi dönekler, tarikatçılar, dinciler, Soros çocukları sizi!.. ??? Yazıya noktayı koydum. Gazetedeki odamın penceresinden dışarıya baktım... Masmavi bir gökyüzü... Şişli yine kalabalık... Peki Çankaya’ya Gül harekâtının yani çıkarmanın galibi kim? Bence Fethullah Gülen!.. Okullarıyla, yurtlarıyla, hastaneleri ve finans kurumlarıyla... 5 milyar dolara hükmeden, ABD’de de yağmur duasına çıkıp, koca kıtada küresel ısınmaya kafa tutup, kuraklığın hakkından gelen Fethullah... Senden büyük yok!.. K G BAYAN GÜL KOCACIĞIM, REFERANDUMDA BİZİMKİLER YÜZDE 46.6, MUHALEFET YÜZDE 53.4 OY ALDI. CUMHURBAŞKANLIĞINDA DİRETMEN YANLIŞ OLMUYOR MU? Meteoroloji Genel Müdürlüğü açıkladı Türkiye’de çöl karakteri oluşuyor KONYA (AA) Temmuz ayı kuraklık durumunu açıklayan Meteoroloji Genel Müdürlüğü, bazı kesimlerde çöl karakteri oluştuğunu bildirdi. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, resmi internet sitesinde, “Kuraklık Analizi’’ başlığı altında 2007 Temmuz ayının kuraklık durumunu açıkladı. Aydeniz Metodu’na göre çizilen temmuz ayı kuraklık haritasında, Rize ıslak, Hopa, Ordu ve Ünye çevreleri nemli, Trabzon, Giresun ve Kars çevreleri nemlice, Ardahan, Erzurum ve Başkale çevreleri ise kurakça olarak belirtildi. Artvin, Samsun, Zonguldak, Düzce, Sakarya, Gevaş, Muradiye çevrelerinin kurak olarak açıklandığı kuraklık analizinde, Van, Iğdır, Ağrı, Bayburt ve Kocaeli çevrelerinin çok kurak geçtiği, yurdun kalan diğer kesimlerinin ise çöl karakteri gösterdiği bildirildi. 2007 Temmuz ayı ile 2006 Temmuz ayı kuraklık haritası karşılaştırıldığında ise geçen yıla göre bu yıl temmuz ayında Doğu Anadolu’nun güneydoğusu ile Iğdır, Erzurum, Trabkale oldu. Geçen yılın aynı ayına göre bu yıl Trakya’nın batısı ile Bartın, İnebolu, Sinop, Artvin, Ardahan, Bingöl, Solhan, Gümüşhane, Gaziantep, Adana, Akşehir ve Tefenni çevreleri daha kurak geçerken kuraklıkta en fazla artışın görüldüğü yerler Edirne ve Kırklareli oldu. Yurdun geri kalan kesimlerinin kuraklık durumu bakımından benzer karakterler gösterdiği belirtildi. Normalleştirilmiş Yağış İndeksi metoduyla yapılan kuraklık analizine göre temmuz ayında güney ve doğu bölgelerinde nemli, batı ve iç bölgelerinde ise kurak bir dönem yaşandı. Genel olarak bakıldığında Trakya’nın kuzeyi ve Marmara’nın doğusu, Güney Ege, Hatay hariç Akdeniz Bölgesi, İç Anadolu Bölgesi’nin kuzeyi ile güneydoğusu, Karadeniz’in özellikle orta ve doğu kesimleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde nemlilik, yurdun diğer kesimlerinde kuraklık olduğu kaydedildi. Mardin ve Şanlıurfa’nın aşırı nemli, Amasra’nın çok şiddetli kurak olduğu vurgulandı. Türkiye’nin birçok bölgesi çölleşme tehdidiyle karşı karşıya. zon, Giresun, Ordu, Samsun, Kangal, Düzce, Sakarya ve Kocaeli çevreleri daha nemli geçti. Nemlilikte en fazla artışın görüldüğü yer Baş Haremselamlık tatil merkezi Faruk KIRTAY YALOVA Atatürk’ün Yalova’da satın alarak halka bağışladığı Millet Çiftliği içindeki Zirai Donatım kampını 20 yıllığına kiralayan AKP’li yönetici Mevlüt Uysal, haremselamlık havuz inşaatına başladı. AKP’li Yalova Belediyesi, izinsiz olduğu gerekçesiyle havuz inşaatını mühürlerken Uysal, yürütmeyi durdurma kararını kaldırarak çalışmalara devam etti. 2008 yılında hizmete girmesi planlanan tatil köyünün “İslam Tatil Merkezi”ne dönüşeceği iddiası tepkilere yol açtı. Millet Çiftliği önce TİGEM’e devredildi, ardından da 2003 yılında Yüksek Planlama Kurulu kararıyla Hazine’ye geçti. Daha sonra turizm bölgesi ilan edilerek ihaleye çıkarılan denize sıfır arazi ile içindeki TİGEM, DSİ Sosyal Tesisleri ve Yalova Çağdaş Yaşam konutlarının işletim hakkı, 2004 yılında Yalova Belediyesi’ne devredildi. Ancak devir işlemlerinden önce arazi içinde bulunan Zirai Donatım kampı ve sosyal tesisleri, eski AKP Küçükçekmece İlçe Başkanı ve 22 Temmuz’da AKP’den milletvekili aday adayı olan Mevlüt Uysal’a ihale yoluyla yıllık 50 bin YTL’ye 20 yıllığına kiralandı. Uysal, ilk etapta sosyal tesislere kadın ve erkeklerin ayrı ayrı girebileceği iki yüzme havuzu yapmaya başladı. Tüm bu çalışmalar yapılırken TİGEM bölgesinde bütünlük sağlayacak bir proje yapmak isteyen Yalova Belediye Başkanı Barbaros Binicioğlu, Mevlüt Uysal’dan tesisleri devretmesini istedi. Ancak Uysal ve Binicioğlu, fiyat konusunda anlaşamadı. Uysal, haremselamlık havuzlarla ilgili soruya ise “Buraya alternatif turizm amaçlı 2 ayrı havuz yaptırdım. İlk etapta talep olursa bu yüzme havuzunun birini bayanlar, diğerini erkekler kullanacaktı. Eğer bu mümkün olmuyor ve kamuoyu tepki gösteriyorsa o zaman deniz kenarında bulunan yüzme havuzunu deniz suyuyla, diğerini ise tatlı suyla dolduracağız” diye yanıt verdi. renkli ilan asirmen?cumhuriyet.com.tr hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle