27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Hürriyet’in yeni hedefi Karamehmet Medya dünyası her gün yeni bir olayla sarsılıyor Ekonomi Servisi Yıllarca sürdürülen düşmanlıkların dostluklara dönüştüğü, her geçen gün yeni ittifakların kurulduğu medya, bugünlerde yeni bir tartışmaya sahne oluyor. Bir zamanlar kanlı bıçaklı düşmanı yaparak Akşam’ı yıpratmaya çalıştığı ileri sürülüyor. Medya ve hukuk çevrelerinde, birkaç gündür Hürriyet gazetesinde, Erol Aksoy ve bir bilirkişi raporuna dayandırılarak yapılan yayımların habercilik kaygısından çok, grubun satışını durdurmaya yönelik olduğu da dile getiriliyor. Medya ve hukuk çevrelerinde üzerine tartıştığı olaylar şöyle gelişti. Hürriyet gazetesinde, İktisat Bankası ile Show TV ve Cine 5’in eski sahibi Erol Aksoy’un, Çukurova Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet’in Show TV’nin içini boşalttığı, Akşam ve Show’a ortak bulma danışmanlığı yapan JP Morgan’ın söz konusu durumu, ilgilenenlere anlatması gerektiği, aksi halde suç ortağı durumuna düşeceğini iddia ettiği haberleri yer aldı. Grup şirketlerine faizsiz para aktarıldığı, indirimli reklam haksızlığı yaparak Show TV’nin içini boşalttığı idiaları da yer aldı. Hukuk çevreleri ise haberde adı geçen şirketlerin Show TV’nin Çukurova’ya satışı sırasında yapılan yedi şirket olduğunu, hukuksuz olduğu ileri sürülen işlemlerin Erol Aksoy döneminde başlayarak devam ettiği, zaten söz konusu olaylarda ileri sürülen olayların pek çoğunun sözü edilen bilir kişi raporlarında yer almadığı ifade edilidi. HOW TV’Yİ SATIP, İKTİSAT’I KURTARMIŞTI İktisat Bankası’nın Sahibi Aksoy, Türkiye’de özel televizyonlara izin verilmesinin ardından biri eğlence ağırlıklı olmak üzere şifresiz, biri de ağırılıklı olarak maç ve erotik yayın yapmak amacıyla şifreli olmak üzere iki kanal kurmuştu. O sıralar Show’a yüzde 20 ortak olan Doğan ile Aksoy’un araları bozulunuca, ortaklıktan çıkarmak için hem karşılıklı sermaye artırımına gitmişler hem de birbirleri hakkında hakarete varan yayınlar yapmaya başlamışlardı. Her iki kanalı birden zarar etmeye başlayan Aksoy, finansman gereksinimini karşılamak için başta İktisat Bankası olmak üzere finans şirketlerinden kre C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 17 AĞUSTOS 2007 CUMA Kadınların Andı Meclis dışından istiyorsanız, buyurunuz şu listeyi: Türkan Saylan, Adalet Ağaoğlu, Prof. Nermin AbadanUnat. Bir kadın Cumhurbaşkanı seçen bir Meclis’in, giderek Türkiye’nin dünyada yapacağı yankıları bilmez misiniz? ? Elimizdeki 50 milletvekilinin eğitim düzeyine de bakıyoruz: Çoğu yüksek eğitimden geçmiş, çoğu bir alanda uzman. Bu insanlarımızın Türkiye’nin geleceğine yönelik olumlu ve ilginç düşünceleri olacaktır: Bir Güldal Mumcu, gözlerini “faili meçhul cinayet” olaylarına; terör ve siyasal cinayetlere çevirtip, ülkemizi bir lekeden arıtacak bir yolyordam gösterecektir. Gazeteler, şiddete uğramış kadın sayısının bir önceki yıla göre yüzde 76 yükseldiğini yazıyorlar. Kadın temsilcilerimiz ayrı bir duyarlılıkla karşı çıkacaklardır bu olaya. “Töre cinayetleri” de, böyle bir ilgiyi görecektir onlardan! Öte yandan, Türkiye’nin ekonomik dengesi yok edilmiş ya da pamuk ipliğine bağlanmıştır. Halkın sağlık ve eğitim sorunlarından yakınması da büyüktür. Daha da büyük bir sorunumuz şudur: 22 Temmuz seçimleri, temel davalarına bir çözüm getirmeyecek kadroları karar mevkiine getirmiştir; daha da önemlisi, dengesiz bir Meclis ortaya çıkarmıştır. Meclis’in bugünkü tablosundan, gelecek için olumlu bir katkı beklemek zordur. Gelecek adına karamsarlığımız daha koyulaşmıştır. Kadınlar, gerçeklerin sertliğini, erkeklerden daha fazla görüp tanırlar. Türkiye’nin geleceğine bakarken, onların duyarlığından öğreneceğimiz çok şeyler de olacak. 50 kadın milletvekilimiz, antlarına bakarak, bilgilerinden ve duyduklarından bizleri yoksun kılmasınlar! Onlar, “Ne olursa olsun savaşıyorlar”dan oldukları için, “ant”larının bizler için ayrı bir garantisi vardır. Kutluyoruz hepsini, başarılar diliyoruz... Not: Geçen haftaki yazımızda “Kurucu Güç”, “Kuruluş Meclisi” diye çıkmıştır. Düzeltir, özür dileriz. dönem TBMM çalış23. maları başladı. Başta, seçimlerde kazanmış milletvekillerinin andı gelir; geçen haftanın sonlarında, temsilcilerimiz yeminlerini ettiler. Şimdi sırada, hükümetin kuruluşu, Meclis Başkanı’nın seçimi; bir de Cumhurbaşkanı seçimi var. Cumhurbaşkanı konusu da pek önemli. Sıradan bir seçim konusu değildir bu; dilediğimiz, “Çankaya’ya yakışacak” bir kişi bulmak Meclis içinden ya da dışından ve yerine oturtmaktır... ? Seçim sonuçlarından biliyorduk; yemin törenleri aracıyla bizzat tanış olduk: Yeni parlamentomuzda tam 50 kadın temsilcimiz var. “Bıyıklı Meclis’te 50 kadın”! Son yıllarda, bir seçimden ötekine, yirmi dolayında dolaşan bir yekunla kadınlarımız bakımından hiç yetinmiyorduk. Uygar dünyada, parlamentolarının içeriği olarak çarpıcı bir gelişme görülüyordu: Özellikle Avrupa’da, meclislerde, erkeklerle yarışan bir kadın varlığı önemli idi. Başta Kuzeyli ülkeler, bu gelişmeye damgalarını basmıştır. Bu yarış, gitgide dünyaya yayılıyor. Son seçimlerde, Türkiye, bu bakımdan bir uyanış içindedir: Önceki seçimlerdeki sonuçları ikiye katlayan 50 kadın milletvekili, ileriye doğru dikkatlerimizi çekiyor. 550 temsilciyi barındıran parlamentomuzda en az 250 kadın milletvekilimiz olmalı. Ülkemiz, böyle bir ilerlemeye layıktır. Çok geçmeden de bu adımlar atılacaktır. Çokça görülen yüzde 2530’luk bir “kota usulü” ile, bu ilerlemeye bir kural da getirebiliriz. Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağız 2023’te. Ona bakıp adımlarımızı ayarlayabiliriz. Hele bugünden bir jest de yapabiliriz: Cumhurbaşkanlığı için bir aday ya da adaylar aranıyor şu günlerde. Hep erkekler arasında gezinerek yetiniyoruz da, niçin kadınlara gözlerimizi çevirmiyoruz?.. Buyurunuz, seçimden yeni çıkmış milletvekillerimiz arasından üç aday: Prof. Necla Arat, Nimet Çubukçu, Aysel Tuğluk! S Dinç Bilgin’le el sıkışarak yeni yayın hazırlıkları yapan, Sabah ve atv’ye yeniden el konulmasına ve satış sürecinin başlamasında önemli bir etken olduğu ileri sürülen Doğan Grubu’nun şimdi de Erol Aksoy’la işbirliği di kullanmaya başlamıştı. 1998’deki ekonomik krizde İktisat’taki incelemede durum ortaya çıkmış, kredilerin tasfiye edilmesi istenmiş, Aksoy bankayı kurtarmak için Show’u satmak durumunda kalmıştı. Hatta o zamanlar tamamını satmak istediği, Karamehmet’in yüzde 20’lik hisseyi özellikle ona bıraktığı konuşulmuştu. Ancak, Aksoy’un bir süreliğine kurtardığı İktisat Bankası’na, 2001 krizinde diğer şirketleriyle birlikte devlet tarafından el konulmuştu. Krizle birlikte reklam gelirleri yarı yarıya düşünce Çukurova da aldığı kanalı uzunca bir süre finanse etmek zorunda kalmıştı. Bir zamanlar birbirine hakaret derecesinde yayın yapan iki grubun şimdi ortak çıkarlar için güç birliği yaptığı ileri sürülüyor. Ancak, durumu yakından bilenlerin bu ittifakın uzun sürmeyeceğini ileri sürmesi bir kehanet değil. Zira, Doğan Grubu muhtemel bir ortaklığı önlemeye çalışırken, Aksoy’un yüzde 20’lik hisseyle olası ortaklıktan pay elde etmek istediği dile getiriliyor. AKP’ye karşı eleştirel yazılar kaleme alan Hürriyet yazarına kararı Genel Yayın Yönetmeni Özkök iletti Çölaşan’ın işine son verildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP hükümetine karşı eleştirel yazılar kaleme alan Hürriyet gazetesi yazarı Emin Çölaşan’ın işine son verildi. Cumhuriyet’in edindiği bilgiye göre, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök kararı Çölaşan’a iletti. Özkök, Çölaşan’a, “Artık sizinle çalışamayacağız. Sözleşmeniz feshedildi” dedi. Çölaşan’a yıllık iznini kullanmakta olduğu İzmir’de kararın tebliğ edildiği öğrenildi. Hürriyet gazetesinde yazan Çölaşan, “Vay vay vay!..” başlıklı yazısında, İslamcı haftalık bir dergiyi konu edinmişti. Söz konusu derginin kapak resimleri de köşe yazısında yer almıştı. Resimlerden birinde, sandık biçiminde tasvir edilen Anıtkabir’den altıok şeklindeki cesetlerin çıkarıldığı görülüyordu. Diğerinde ise altıok, “Dinsizlik, Halk Düşmanlığı, Fahişelikİbnelik, AyyaşlıkHırsızlık, BatıcılıkHayvanlık, Vatan Hainliği” olarak resmedilmişti. Çölaşan yazısında, Cumhuriyetin temel değerlerine hakaret edilen bu dergi hakkında devletin gerekli işlemleri yapma Çölaşan, “Vay vay vay!..” başlıklı yazısında, İslamcı haftalık bir dergiyi konu edinmişti. Söz konusu derginin kapak resimleri de köşe yazısında yer almıştı. Resimlerden birinde, sandık biçiminde tasvir edilen Anıtkabir’den altıok şeklindeki cesetlerin çıkarıldığı yer alıyor. Diğerinde ise altıok, “Dinsizlik, Halk Düşmanlığı, Fahişelikİbnelik, AyyaşlıkHırsızlık, BatıcılıkHayvanlık, Vatan Hainliği” olarak resmediliyor. cuğunun açtığı seks dükkânına giderek ‘Ananın porno filmi var mı, eğer gelirse biz satın alacağız. Ananın donunu da dükkânın girişine as’ dediler. Şimdi biz laiklerden öğrendiğimiz yöntemlerle para kazanmayı öğrenen bu orospu çocuğunun anasının filminin vizyona giriş haberini bekliyoruz. Müslüman Kayseri halkı bizi yanıltmadı ve pezevengin işyeri kurşunlandı. Onları tebrik ediyoruz. Gün geçmiyor ki Laik Cumhuriyet’in Allahsız ve ahlaksız rejiminin pislikleri görülmesin. Cumhuriyet kazanımları! ‘İlke ve inkılapların’ oluşturduğu bu manzara karşısında biz intikam yemini ettik. Tek tek ve topyekun, hesabını bu dünyada görmek üzere Allah’tan memuriyet diliyoruz.” Bu yayınlar (hem de “Müslümanlık” adına) İstanbul’da Valiliğin, Savcılığın, Emniyet ve öteki ilgili makamların gözleri önünde yapılıyor. Devlet var mı? Var, var!” ‘SANAL PROTESTO’ masını eleştirmişti. Çölaşan’ın yazısının tam metni şöyle: “Vay vay vay!.. ELİMDE İstanbul’da haftalık yayımlanan bir İslamcı dergi var. Seçim sonrasındaki iki ayrı kapağını burada görüyorsunuz. İlkinde Anıtkabir’e kilit vurulmuş ve altı ok, Atatürk’ün mezarından ceset halinde çıkarılıyor. Bir sonraki kapakta ise altı ok şöyle tanımlanıyor: (Aslında Cumhuriyet rejimine küfrediliyor!) “Dinsizlik, Halk Düşmanlığı, Fahi şelikİbnelik, AyyaşlıkHırsızlık, BatıcılıkHayvanlık, Vatan Hainliği.” *** Derginin Anıtkabir kapaklı sayısında, 19. sayfada bir haber. Bunları sizlerden özür dileyerek aynen veriyorum ki, herkes pisliğin boyutunu görsün. Haberin başlığı: “Dayılanan pezevenge kurşun yağdı.” “Kayseri’de seks dükkânı açarak Müslüman halkımıza meydan okuyan pezevengin kerhanesi kurşunlandı. Kayserili Müslümanlar bu orospu ço Bir Türk BM’nin sitesini ‘hack’ledi Dış Haberler Servisi Birleşmiş Milletler’in (BM) resmi internet sitesinin bir süreliğine “hacklendiği” bildirildi. “Siberprotesto” eylemini gerçekleştiren bilgisayar korsanlarından en az birinin Türk olduğu belirlendi. Siteyi hack’leyen kişi kendisini “Kerem125” olarak tanıtıyor. İnternet korsanlarının BM Genel Sekreteri Ban Kimun’un açıklamalarına yer verilen bölümüne bıraktığı mesajda, “Hey İsrail ve ABD, çocukları ve diğer insanları öldürmeyin. Sonsuza kadar barış. Savaşa hayır” yazdığı belirtildi. Sayfada defalarca tekrarlanan mesajın, Genel Sekreter’den alıntıların ve açıklamaların yer aldığı başka web sayfalarında da gözüktü. BM Genel Sekreteri’nin sözcüsü konuyla ilgili henüz bir yorum yapmadı. (Adres: http//www. un.org/News/ossg.) “Kerem125” rumuzlu kişi ya da grup, hack’lediği sitelere Türk bayrağı da koyuyor. “Kerem125’in de aralarında bulunduğu Ay Yıldız Takımı kendilerini Cumhuriyet Muhafızları olarak tanımlıyor ve “Bir Türk dünyaya karşı” sloganını kullanıyor. Grup, “Ayyıldız Takımı, Sanal Âlemin Askerleri” adlı bir kitap çıkarmıştı. Grup üyeleri, Avustralya’nın en büyük sigorta şirketlerinden biri olan AAIM’nin internet sitesini, Avusturya’da ünlü bir alışveriş sitesini, Harvard Üniversitesi ve çeşitli PKK sitelerini, Ermeni diyasporasına ait bazı siteleri çökertmişti. azete manşetlerine Cumhurbaşkanlığı tartışması tırmanırken Ankara’nın susuzluktan kıvranan durumu arka planda kalıyor. Ankara’nın bir su sorunuyla yüz yüze geleceğini uzmanlar zamanında uyarmışlar, yazıp bildirmişler. Ankara’da yerel yönetimi yıllardır elinde tutan Melih Gökçek ve ekibi, su konusunda tam anlamıyla sınıfta kaldı. Tablo ortada. Aylardır Ankara’nın susuz kalmaya doğru gittiği görülüyor, biliniyordu. Su sorununun tabii ki Melih Gökçek’le sınırlı olmayan, çok daha derin bir sorun olduğu doğru. Türkiye’nin su fakiri bir ülke olarak bu konuda daha büyük çapta yapması gereken şeyler olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Artık yumurta kapıya dayanmış durumda. Ancak bu işin büyük boyutlarda olması, Melih Gökçek’in Ankara’nın susuz kalmasına yol açan yanlış tercihlerde bulunduğu olgusunu ortadan kaldırmaz. Gazetelere yansıyan haberlere göre Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 20072011 yılları arasındaki stratejik hedefleri arasında “su ve kanalizasyon hizmetleri” yer almıyor. Bunu yerine gösterişli ve göz alıcı hedefler konduğu görülüyor. Su G SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Melih Gökçek’in İstifası… yapıyor? Bir kısım medya ve kadrolu militan gruplar. İstifa etmeyeceğim.” Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ise su konusundaki sorulara verdiği yanıtta su sıkıntısının hükümetin gündemine gelmediğini söyledi. Başkentteki susuzluk sorununun küresel ısınmadan kaynaklandığını ifade eden Şahin, Melih Gökçek’e yönelik protestoların da sorunu çözmeyeceğini söyleyerek Gökçek konusunda bir önlem almaya niyetleri olmadığını belirtti. ??? Gökçek önemli bir yerel yönetimin sorumlusu olarak hatalı mı değil mi? Ortaya çıkan bütün bilgi ve bulgular, Gökçek’in su konusunu anlamadığını, kavramadığını ve uygun önlemleri almadığını gösteriyor. Su konusundaki ihmal, ciddi bir ihmal. Çünkü yol açacağı so ihtiyacı ve suya yatırımın “Avrupa’nın en büyük hayvanat bahçesinin Ankara’ya kazandırılması” projesinin oldukça gerilerinde yer aldığı gerçeği, Melih Gökçek ve ekibinin, böyle bir felaketi göremediğini, işi tam anlamıyla “Allah’a havale” ettiğini gözler önüne seriyor. “Yağmur yağsaydı böyle olmayacaktı” diyor Melih Gökçek. “Yağmur yağdı, böyle oldu” derler ya, bu kez “Yağmur yağmadı, böyle oldu”. ??? Ankara gibi milyonlarca insanın yaşadığı, nüfusu sürekli artan bir başkentin belediye başkanının kentin kaderini “yağmur yağsaydı”ya bırakması kabul edilebilir mi? Gökçek istifasını isteyenlere şu cevabı veriyor: “Başkentte su kesintisinin nedeni yağmur azlığı. Vatandaş beni anlıyor. Vatandaş istifamı istemiyor. Kim istifa çağrısı nuçlar, sağlık dahil birçok felaketi beraberinde getirebilir. Bu kadar ağır sorumluluğu olan bir yerel yöneticinin istifa etmesi gerekir. Doğru olanı budur. Hükümetin de sırf kendi partilerinden olduğu için Gökçek’e sahip çıkması kabul edilemez. Ortada bir ciddi yönetim hatası vardır. Bu hatanın sorumlusu da hiç şüphesiz ki Melih Gökçek’tir. ??? Türkiye’nin giderek demokratikleştiğini düşünenlerin, demokratik bir ülkede bu kadar ağır bir ihmali olan yöneticinin görevde kalması mümkün müdür, buna cevap vermeleri gerekir. Melih Gökçek istifa etmelidir ve onun hatası diğer yerel yöneticilere bir ders olmalıdır. Tabii ki şu andan itibaren onun istifa etmesi sorunları çözmez, ama bilerek hata yapan yöneticilerin, yaptıklarının bir karşılığının olduğunun görülmesi de demokratik kültür açısından önemlidir. Evet, Melih Gökçek bir an önce istifa etmelidir. İbret için… Örnek olsun diye… oralcalislar?cumhuriyet.com.tr ABD, Türkiye’de ‘laik demokrasiye’ güveniyor WASHINGTON (AA) ABD Dışişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye’nin iç meselesi olduğunu ve Washington’ın Türkiye’nin laik demokrasisine güvendiğini belirtti. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sean McCormack, günlük brifinginde, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na adaylığı konusunda ABD’nin görüşünün sorulması üzerine, konunun Türkiye’nin iç meselesi olduğunu kaydederek “Bu noktada, Türkiye’nin yeni cumhurbaşkanının kim olacağına parlamento karar verecek. Türkiye’nin laik demokrasisine güvenimiz var’’ dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle