27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Yunanistan, Batı Trakya’da bölge ve Balkan Türklerine yayın yapan King FM’i susturdu C . dış haberler ATİNA’DAN MURAT İLEM 17 AĞUSTOS 2007 CUMA Türk radyosunun sesi kısıldı Murat İLEM Tarih ve Kitaplar Kıbrıs konusuna değinilirken düzeltmeden önce: “Ada ikiye bölünüyor” deniliyordu. Düzeltmeden sonra: “Kıbrıs konusu” başlığı “Kıbrıs sorunu” olarak değiştirildi ve “ikiye bölünüyor” yerine “ikiye kesiliyor” denildi. Düzeltmeden önce adadaki mevcut durum iki ayrı renk verilerek (yeşil ve gri) gösteriliyordu. Düzeltmeden sonra: Kıbrıs haritası tek renkli oldu ve LefkeLefkoşaMagosa hattı (sınır) yeşil bir çizgiyle ifade ediliyor. Düzeltmeden önce: “İki Rum olan Karaolis ve Dimitriu İngiliz makamları tarafından infaz edildi.” Düzeltmeden sonra: “Karaolis ve Dimitriu İngilizler tarafından asılarak öldürüldü.” ??? Değişiklikler bu şekilde. Yaklaşık bir yıldır toplam altı cümle tartışılıyordu. Şimdi gelelim eleştirilere: Öğretmenler Sendikası Başkanı tarih kitabı başta olmak üzere 29 yeni kitabın okullara dağıtıldığı belirtti ve yapılan değişikliklerle ilgili olarak “bize danışmadılar” şeklinde tepki gösterdi. Atina Üniversitesi Profesörü Antonis Liakos “sorunun aşılması gerektiğini” belirtti. Muhalefet partilerinden PASOK “geç de olsa bu değişikliklerden “memnunuz” açıklaması yaptı. KKE partisi “kitapta yapılan değişiklikler, pedagojiye aykırı olan içeriğini değiştirmez” dedi. Sinaspismos Partisi kitaptaki düzeltmeler konusuna Başbakan’ın müdahale etmesini eleştirdi. To Vima gazetesi kitap konusunun “tarihi bir uzlaşma” ile sonuçlandığını belirtirken, Ta Nea gazetesinde yer alan konuyla ilgili haberde Bakan’ın açıklamalarına “Seçimler uğruna tarih kitabında düzeltmeler” eleştirisi yapıldı. Ethnos gazetesi “Kitap değişmeye hazır” derken, Öğretmenler Sendikası Yönetim Kurulu, Eğitim Bakanlığı’nın paniğe kapıldığını vurgulayarak “Ne yazık ki, Eğitim Bakanlığı, özgür ve demokratik olması gereken eğitimin, önyargılar ve sabit fikirlere bağlı olduğunu bir kez daha kanıtladı” şeklindeki görüş dile getirildi. Apoyevmatini gazetesi ise tarih kitabında “esaslı” değişikliklerin yapıldığı belirtti. Yunanistan’da tarih kitabı konusunda Gazeteler hemen her gün yazıp çizdiler, televizyonlarda saatler süren tartışmalar yapıldı, mecliste soru önergeleri verildi, kısaca ağzı olan herkes konuştu konu şimdilik kapandı. Ancak sonuçta bir kere daha olan bana oldu! Bazen bu ülkede nasıl 20 yıl geçirdiğimi “düşünür gibi” oluyorum. “Düşünür gibi” diyorum çünkü beynimin düşünsel görevi olan kıvrımlarının artık düzelmeye başladığını hissediyorum. Bu noktada Yunanistan’ın eski Cumhurbaşkanı Konstandinos Karamanlis’in “Yunanistan büyük bir tımarhanedir” şeklindeki ünlü sözü aklıma geliyor. Bence son yüzyılın en önemli itirafı. Sizce değil mi? [email protected] 4 yılda dört defa kapıları kırılıp basılarak tüm cihazlarına el konan bölgedeki en büyük Türk radyosu King FM’in sahibi Karadayı, “Tek suçumuz Türk radyosu olup Bulgar sınırına yakın bölgedeki Türklere (Kırcaali dahil) sesimizi duyurmamızdır” diyor. ATİNA Yunanistan’da Batı Trakya Türklerine yönelik baskılar son dönemde giderek artarken, bölgenin en büyük Türk radyosu “King FM” susturuldu. Radyo istasyonunun sahibi Hüseyin Karadayı Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, 1990 yılından bu yana yayında kalmak için büyük mücadele verdiğini belirtti. Karadayı, baskıların son yıllarda giderek arttığına dikkat çekerek “Sonunda radyoyu geçici olarak susturdular” dedi. Yunan makamları tarafından radyo istasyonunun son dört yıl içinde dört defa kapılarının kırılarak basıldığını, tüm cihazlarına el konulduğunu ve 20 bin Avro’nun üzerinde para cezasına çarptırıldığını belirten Hüseyin Karadayı, “Tek suçumuz Türk radyosu olup, Bulgar sınırına yakın Balkan bölgesindeki Türklere (Kırcaali dahil) sesimizi duyurmamızdır” dedi. Batı Trakya’nın en büyük radyo istasyonu olan King FM’in bir haftadan bu yana kısıtlı imkânlarla kaçak yayın yapabildiğini belirten Karadayı, Yunan makamlarının 1997 yılından bu yana Pomak olarak tanımladıkları Balkan Türklerine yönelik yayınlarını kesmeye çalıştıklarını, radyonun kapılarının kırılarak cihazlar ve verici sistemlerine el konulduğunu, adalet mekanizmasının harekete geçirilerek susturulmaya çalışıldığını dile getirdi. Bugüne kadar üç defa radyosu için kapatılma kararı çıkartıldığını da söyleyen Karadayı, “Ancak mahkemeler sudan gerekçeler ve asılsız iddialarla hakkımızda verilen kapatılma kararını bugüne kadar geçici olarak durdurdular. Son olarak hakkımızda verilen bir kararla yeni süreç başladı. Yunan adaletine güveniyorum” dedi. EREKÇELER ASILSIZ’ Kapatılma gerekçesinde ileri sürülen kaçak frekans kullanma ve başka bir ülkenin radyosundan (Türkiye’deki Show Radyo’dan maç nakli) yayın alma gerekçelerinin kapatılmak için gerçek neden olmadığına dikkat çeken Karadayı “Yunanistan’daki yabancı yayın yapan radyoların büyük çoğunluğu zaman zaman ülkelerindeki canlı yayınları dinleyenlerine aktarırlar. Ülkede ulusal radyolar dahil tüm radyolar, değişik onlarca frekans üzerinden yayın yaparlar. 1994’ten bu yana aynı frekans (107.8) üzerin ‘G den yayın yapıp, yıllardır Türkiye’deki Show Radyo’dan maçların naklen yayınlarını bölge Türklerine aktarıyorum. Şimdi aldıkları kapatma kararı siyasi olup, Batı Trakya Türklerini bölmeye yönelik politikanın bir parçasıdır” dedi. Yunanistan Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun hazırladığı ve Cumhurbaşkanı Karolas Papoulias’ın imzasından sonra 5 Temmuz’da resmi gazetede yayımlanan yeni yasa, radyo yayınlarına düzenleme getirmek amacıyla hazırlanmış olsa da yerel ve Türkçe radyolar için ciddi sıkıntılar doğuruyor. Radyolara lisans alabilmek için 60 bin ile 100 bin Avro tutarında teminat göstermesi zorunluluğu getiren yeni yasa radyolara 24 saat yayın yapma ve en az 6 tam zamanlı personel çalıştırma zorunluluğu da getiriyor. Bangladeşli feminist yazar Teslime Nesrin Hindistan’da saldırıya uğradı İslamcılar Nesrin’e saldırdı olan bir kişinin de hafif yaralandığını söylerken Nesrin, saldırıyı “barbarlık” olarak niteledi. ADINLARDAN DESTEK EYLEMİ Polis saldırıyla ilgili olarak 3 milletvekili ve 15 parti üyesinin gözaltına alındığını açıkladı. Meclisi İttehadul Müslimin Partisi’nin lideri ise saldırıyı savunarak “Haydarabad’daki tüm Müslümanlar bunun için partimize şükran duyuyor” ifadesini kullandı. Meclisi İttehadul Müslimin’in, Hindistan’da iktidardaki Kongre Partisi’yle bağları bulunuyor. Yaklaşık 6.5 milyon nüfuslu Haydarabad’ın yüzde 38’ini Müslümanlar oluşturuyor. Saldırının ardından Hindistan Demokratik Kadın Birliği üyeleri Haydarabad’da sokaklara dökülerek protesto gösterileri yaptı ve Nesrin’e destek mesajı verdi. Nesrin, “İslam ve diğer dinlerin kadınlara baskı uyguladığı” eleştirileri nedeniyle köktendincilerin hedefi durumunda. Bangladeş’te bazı Müslüman din adamları, ilk kitabı “Shame”de (Utanç) İslama hakaret ettiği gerekçesiyle Nesrin’in öldürülmesi için fetva vermiş, yazar da 1994’te ülkesinden kaçarak Hindistan’da yaşamaya başlamıştı. Bangladeş’te yazarın “Utanç” isimli kitabı yasaklandı. Hindistan’da geçen mart ayında bazı köktendinci gruplar Nesrin’i öldürene 11 bin dolar ödül vereceklerini açıklamıştı. Nesrin, 1980’lerin sonlarında bazı Asya ülkelerinde kadınların gördüğü zulmü anlatan yazılarıyla dünya kamuoyunun dikkatini çekmişti. K Katıldığı kitap tanıtımında, Meclisi İttehadul Müslümin Partisi üyesi ve milletvekillerinden oluşan 60 erkek Nesrin’in üzerine yürüdü. Başından küçük bir yara alan Nesrin, saldırıyı “barbarlık” olarak niteledi. (Fotoğraf: AFP) Dış Haberler Servisi Bangladeşli kadın yazar Teslime Nesrin, Hindistan’da katıldığı bir kitap tanıtımında aralarında milletvekillerinin de olduğu köktendinci bir grubun saldırısına uğradı. 2004 yılında UNESCO’nun hoşgörü ödülüne layık görülen, kadın haklarına ilişkin kitap ve makaleleriyle tanınan gazeteciyazar Nesrin, Haydarabad’da romanlarından birisinin tanıtım toplantısında şiddetli protestolarla karşılaştı. Meclisi İt tehadul Müslimin Partisi üyeleri ve milletvekillerinden oluşan yaklaşık 60 erkek, Nesrin’in üzerine yazarın kitaplarını ve salonda bulunan eşyaları fırlattı ve ellerindeki sandalyelerle üzerine yürüdü. Saldırganların bazılarının Nesrin’i ölümle tehdit ettikleri kaydedildi. Organizasyonu düzenleyen kişiler tarafından korunmaya çalışılan Nesrin’in başından küçük bir yara aldığı belirtildi. Görgü tanıkları, yazara kalkan unanistan’da son aylardaki en büyük tartışma Türk basınına zaman zaman yansıdı ancak çok fazla ilgi gösterildiğini söyleyemem. Tartışmanın konusu ilkokul altıncı sınıf kitaplarında yer alan bazı ifadelerdi. Halen okutulan kitaplarda yer alan İtalyanların Yunanistan’ı işgali, Türkiye ve Kıbrıs konusundaki satırlar aylardan bu yana tartışılıyordu. Muhalif çevreler ile bazı basın organları öğrencilere Yunanlılığı küçük düşürme yönünde bilgiler aktarıldığını, çocukların küçük yaşta psikolojik olarak çöküntü içine girdiklerini ileri sürerek kitabın bu bölümlerinin değiştirilmesi talebinde bulunuyorlardı. Yaklaşık bir yıl süren tartışmalardan sonra bilim heyeti oluşturularak çalışmalar yapıldı. Çoğu eğitmen, psikolog, profesör ile bazı tarihçilerden oluşan heyet çalışmalarını geçtiğimiz günlerde tamamlayarak değişikliklerin son halini eğitim bakanına verdi. Bakanlıkta yapılan değerlendirmeler sonunda kitabın tartışılan bölümleri yeniden oluşturuldu. Yeniden basıma hazır hale gelen kitabın tanıtımını geçtiğimiz günlerde eğitim bakanı yaptı. Büyük bir basın ordusunun karşısına çıkan bakan, kitaptaki eski bölümler ile değiştirilmiş şeklini kamuoyuna sundu. 1922’de en son Yunan askerinin İzmir’den gemilere binerek gittikleri düşünüldüğünde, bu bozgundan 85 yıl sonra komşunun hâlâ nelerle uğraştığını okuyun ve görün! İnşallah tarih kitaplarındaki değişiklik Ege’nin öte yanını tatmin eder. Aksi halde sadece Sakarya ve İnönü muharebeleri ile sonrasında yaşananlar için ayrı bir tarih kitabı hazırlamak durumunda kalacaklar. Şahsen ben de bu değişiklikler konusunda katkıda bulunmak isterdim ama kimse başvurmadı! Aşağıda, kitapta yer alan eski ifadeler ile değişiklikten sonraki hali ve tabii ki tepkiler yer alıyor. 6’ncı sınıfta okutulan tarih kitaplarında Anadolu’daki bozgunun yer aldığı bölümün adı “Küçük Asya Felaketi”. Düzeltmeden önce konuya şu ifadelerle değiniliyordu: Binlerce Rum’dan oluşan bir kalabalık limanda (İzmir’de) toplanarak gemilerle Yunanistan’a gitmeye çalışıyordu. Düzeltmeden sonra: Rumlar dramatik koşullar altında şehri terk etmek zorunda kaldı. Düzeltmeden önce: Kemal Atatürk “Türklerin kurtuluş mücadelesi lideri” olarak nitelendiriliyordu. Düzeltmeden sonra: Kemal Atatürk “Türklerin milli mücadelesi lideri” olarak nitelendirildi. 1940’daki İtalyan işgaline değinilen bölümde, düzeltmeden önce, “Yunanlar 194041’de İtalyan ordularını, önemli bir zafer kazanarak, YunanArnavut sınırlarından uzaklaştırdılar” deniyordu. Düzeltmeden sonra: “Yunan ordusu İtalyan ordularını püskürttü, böylelikle 1940 Destanı adıyla yer alan tarihimizin en şerefli sayfalarından birisini yazdı.” Y izim ellerde eleştiriyle uyarıyı karıştırmak âdettendir. Özellikle de uyarılarınız ekonomideki sorunlara yönelikse! Sistemin köşe sesleri bir anda kaplan kesilir. 32.8 milyar dolarlık cari açıkla global dalgalara dayanmanın zorluğundan mı söz ettiniz! Ya da toplam döviz giderlerinin yüzde 85’ini ithalat harcamalarının oluşturduğu bir ülkede cari açığı daraltmak için iç talebi bastırmanın yetmeyeceği uyarısında mı bulundunuz! Hemen ateşe atılası cadı muamelesi görürsünüz. Biraz daha insancıl olanları ihracattaki artışın ithalattaki artışın üstünde olduğundan, turist sayısındaki patlamadan ve de hiç çıkmayacağını sandığımız dış sermaye girişlerinden dem vurup… Sizi “Büyük Türkiye gelişiminin önünü kesmek”le suçlar. Gelin görün ki son iki haftadır global piyasalarda yaşananlar eleştiri ve uyarıları dikkate alma zamanının geldiğini gösteriyor. Zira: Avrupa Merkez Bankası, Japonya Merkez Bankası ve ABD Merkez Bankası’nın piyasaya para sürerek likidite bolluğu yaratma çabalarına rağmen borsalardaki düşüş devam etti. Kredilerdeki daralmanın devam edeceği beklentisi de kırılamadı. Bazı bankalar birbirine borç vermeyi durdurdu. Banka kredi limitlerinin yükselmesi ve kredi kullanma koşullarına kurallar getirilmesi şirketlerin satınalmalarını iptal etmesine neden oldu. Haftanın son iki gü B GÖZ UCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ Kolay Para Dönemi Bitti! Gün Toparlanma Günü! Hal böyle iken… Cari açığın 32.8 milyar dolara dayandığı bir ekonomide ihracattaki artışın ithalattaki artıştan daha yüksek olduğunu söyleyerek yürek rahatlatmak mümkün mü? Özellikle de enerji fiyatları yükselmeye devam ederken! Evet, ilk 6 ayda ithalattaki artış yüzde 15.8 iken ihracattaki artışın yüzde 24.1 olması ilk bakışta olumlu bir gelişmedir. Ama, rakamsal olarak bunun karşılığı ithalat 10 milyar dolar artarken ihracattaki artışın topu topu 10.1 milyar dolar olmasıdır!. Enerji tüketimindeki dışa bağımlılığı kimse inkâr edemeyeceğine göre... Petrol ve doğalgazdaki her fiyat yükselişinin ithalatı arttırdığının; dahası enerji harcamalarının ithalat içinde ağırlık kazandığının da ayırdında olmak gerek. Global kriz dalgalarında bunun anlamı, bundan böyle Türkiye’nin daha fazla döviz gelirini enerji ithalatına ayırmak zorunda kalacağıdır. Kaldı ki son yıllarda ihracattaki artışın en sevindirici yanı sanayi mallarına yönelik ihracatın artmasıydı. İthalattaki ar nünde Blackstone gibi bir büyük sermayenin 22 milyar dolarlık fonunu kapatma kararı alması; Virgin Media grubunun da 11 milyar dolar civarındaki satışını iptal etmesi şirket satınalmalarındaki parlak dönemin bittiğini gösterdi. Gelişen piyasalara birleşmeler ve/veya satınalmalar yoluyla giren dış sermayenin finans piyasalarındaki hareket alanı daralmaya başladı. 2005 Ağustosu’nda 20.8 milyar dolarlık 211 satınalma ve birleşme anlaşması yapılmışken 2006’da 19.5 milyar dolarlık 236 anlaşma yapılmıştı. 2007 Ağustosu’nun ilk haftasında ise sayılar daha da geriledi ve 13.2 milyar dolar civarında 170 anlaşma yapılabildi. Mortgage kredilerinin bankacılık sistemine dönmekte gecikmesi akla ABD çiftçisinin tarım kredilerini geri ödemekte zorlandığı 1929 bunalımını getirdi. Piyasalar Asya’daki merkez bankalarının kredi sıkışıklığını azaltmak için piyasaya para süreceği haberini de görmezden gelince global yatırımcı da riski azaltmak için satmaya devam etti. tışın temelinde de ihracata dönük sanayi malları üretiminin gereksinimi olan ara ve yarı mamul mallar vardı. Buraya kadar her şey yolunda da!.. İhracata yönelik üretim yapan büyük ölçekli firmaların yüzde 50’den fazla payı artık dış sermayede! Yani, hükümetlerin geçmişte olduğu gibi üreticiden özveride bulunmasını istemesi söz konusu değil. Bu durumda maliyetleri düşürmek için: Enerji maliyetlerini düşürmek için ülkeye gelen dış enerji firmalarına, dağıtıcı ve pazarlayıcılara ayrıcalıklar sağlamaya devam edilecek; Sosyal güvenlik reformunu bir an önce tamamlayarak işverenin payını azaltacak; Sıcak paradan vazgeçme pahasına da olsa faizler indirilecek! Eğer aynı süreçte dış sermaye çıkışları olmasa yine de fazla endişelenmeye, dolayısıyla uyarıya gerek yok diyebilirim. Ama, ilk 6 ay içinde Türkiye pazarından yapılan kâr transferleri 2006’ın ilk 6 ayına göre yüzde 58 artmış, çıkan sermaye 12 milyar doları bulmuşsa endişelenmemek elde akılda değil. Kaldı ki uluslararası finans kuruluşlarının yatırımcıyı Türkiye riskine karşı sürekli uyarmaya devam etmesi, global kriz dalgaları karşısındaki dayanakların da azaldığını göstermekte! [email protected] www.turkelminibas.net Kim Jongil’le Roh Muhyun ağustos sonunda görüşecek. Kore yarımadasında 2. zirve Dış Haberler Servisi Kuzey ve Güney Kore liderleri, 2000’deki tarihi zirveden 7 yıl sonra bir araya gelecekler. Kuzey Kore lideri Kim Jongil ve Güney Kore Devlet Başkanı Roh Muhyun’un, Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’da 2830 Ağustos tarihlerinde bir araya gelecekleri bildirildi. Güney Kore’den yapılan açıklamada görüşme önerisinin Kuzey Kore’den geldiği ve zirvede teknik olarak hâlâ savaşta olan iki ülke arasında resmi barış anlaşmasının sağlanması ve yarımadanın nükleer silahlardan arındırılması çabalarıyla gerginliklerin giderilmesi konularının ele alınacağı belirtildi. Kuzey Kore ise “görüşmenin barış sürecinin başlatılması açısından çok önemli olduğunu” açıkladı. Kuzey Kore lideri Kim Jongil, Güney Kore’nin o dönemdeki Devlet Başkanı Kim Daejung’la, 2000’de yine Pyongyang’da bir araya gelmiş, iki ülke arasında 195053 yıllarındaki savaştan beri kopuk olan bağların yeniden kurulduğu bu zirveden sonra Kim Daejung, Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştü. Kim Jongil, bu tarihi zirvede “Güney Kore’ye iadei ziyaret yapacağına” söz vermiş, ancak güvenlik sorunları nedeniyle bu ziyareti yıllardır gerçekleştirememişti. Kuzey Kore’nin dış dünyayla ilişkilerini iyileştirmek istediği bir dönemde gelen zirve haberi ABD, Çin ve Japonya tarafından da memnuniyetle karşılanırken, Güney Kore’deki ana muhalefet partisi, gelecek aralıktaki başkanlık seçimleri öncesinde manevra olarak niteleyerek tepki gösterdi. Kuzey Kore’ye karşı daha sert bir tutum benimsenmesinden yana olan ana muhalefet partisi, kamuoyu desteğini gittikçe yitiren Güney Kore Devlet Başkanı Roh Muhyun’un, desteğini arttırmak için bu adımı attığını öne sürüyor. Kuzey Kore geçen ay, uluslararası yardım karşılığında nükleer programını sona erdirmeye yönelik bir anlaşma çerçevesinde Yongbyon reaktörünü kapatmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle