05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Sansürcü zihniyet açığa çıktı Basın kuruluşları ve aydınlar Kanaltürk’e uygulanan baskıyı kınarken benzer denetimin “AKP yandaşı yayın organlarına da” yapılıp yapılmayacağını sordular. DİSK Genel Sekreteri Çam, Maliye Bakanı Unakıtan’ın hesaplarının da incelenmesini istedi. İstanbul Haber Servisi Maliye Bakanlığı’nın, Kanaltürk televizyonuna ait şirketler, kanalın kurucuları ile program yapımcılarının “mali gözaltı”na almasına tepkiler sürüyor. İktidarının bu uygulaması ile baskıcı ve sansürcü zihniyetiniortaya koyduğu belirtilen protesto mesajlarında, benzer denetimin “AKP’nin yandaşı yayın organlarına” yapılıp yapılmayacağı soruldu. Oktay Ekşi (Basın Konseyi Başkanı): Bakanlığın, incelemeleri bir koşulla yerinde görülebilir. O da iktidarın yandaşı medya organlarının sahipleri ve mensupları hakkında da aynı incelemeyi yapması koşuludur. Musa Çam (DİSK Genel Sekreteri): Ğenel seçimlerden önce banka hesaplarının incelenmesi gereken kişiler varsa, bu kişilerin başında Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve yakınları gelmektedir. Derviş Günday (TESKGenel Başkanı): Yandaşı olmayana ya da ona yanaşmayana karşı hasmane bir tutum içinde olanlar, dokunulmazlıkları kaldırıp kendilerini incelesinler. Acaba yapılan, son derece kritik ayların başladığı bu dönemde aykırı seslerin çıkmasının önlenmesi mi? Hedeflenen amaca ulaşmak için halkımızı bilgilendirme görevini yapan muhalif kanalların susturulması mı? Dursun Atılgan (Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı): El Kaide’ye parasal destek sağladığı dünyaca bilinen Yasin el Kadı’ya kefil olan Başbakan, dini siyasete alet eden, Anadolu’da Vakit gazetesi hakkında herhangi bir denetimci işlem yaptırmıyor; ama, laik, demokratik, üniter, Cumhuriyetimize sahip çıkan Kanaltürk’ün yöneticilerini töhmet ve şüphe altında bırakmak istiyor. Prof. Necla Arat (Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Sözcüsü): Doğruları seslendirerek haber alma özgürlüğüne katkıda bulunan kimi basın mensuplarıyla kurum ve kuruluşlarının ifade, söz ve yazı özgürlüklerinin, otoriterbaskıcı bir zihniyet ve faşizan bir tutumla bastırılmak istendiğine tanık olmaktayız. Hakkı Sevim (Yeniden Kuvayi Milliye Hareketi Derneği Genel Başkanı): Hukuk dışı, siyasi amaçlı olduğu çok açık olan bu uygulama halkın haber alma, düşünce ve kanaat oluşturma, kamunun bilinçlenme özgürlüğünü ihlal etmektedir. İstanbul Üniversitesi Mezunları Derneği: Kanaltürk’e uygulanan baskı ve tacizi protesto ediyoruz. Basın Enstitüsü Derneği: Gözdağı vermek amacı taşıyan bu girişimleri basın ve ifade özgürlüğüne yönelik tehdit olarak algılıyoruz. Öte yandan, Atatürkçü Dü C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 23 ŞUBAT 2007 CUMA Başta Gelen İnsandır... yaşamını, sefalete, adaletsizliğe, dışlanmaya karşı mücadeleye verdi; evleribarkları olmayanlara, işsizlere, umutsuzlara elini uzatıp, onlara yaşamanın bir anlamının olduğunu öğretti. “Ayakta insanlar” yaptı onları. Başında beresi, kendine özgü sade giysileri içinde dolaşıp, dertlere derman arıyordu. Siyasetin sorumlularını, toplumda sivrilmiş insanları, çaresiz insanların davasına eğilmeye zorlardı. Siyasetten anladığı buydu. Bütün Fransa onu bilirdi ve saygı görürdü. Ölümü, yediden yetmişe ayağa kaldırdı. Cumhurbaşkanı da hazır oldu toprağa verilirken. O günden beri, uyuduğu köyde, kabri, ellerinde çiçeklerle yüzlerce ziyaretçinin uğrağı. Örneği ender görülür insanlardan biriydi. İspatladığı da şu oldu: Başta gelen insandır... ? Kızılderililer üstüne az buçuk bir şeyler biliriz. Mustafa Karaca’nın yazdığı, Kar Yayınlar’da çıkan Kızılderili Felsefesi adlı bir kitap, haftalardır elimde ve dünyamı değiştirdi. Washington Büyük Şefi denen Beyaz Şef, bir Kızılderili şefine bir mektup yollayıp, topraklarını satın almak istiyor ve onların rahat yaşamasına izin vereceğini söylüyor. Vatanını satış halinde önerisini bekliyor. Yanıt mektup ise bir şaheser. Toprağın satılmasını anlamıyor. İşte sonundaki satırlar: “Bizim bu toprakların bir parçası olmamız gibi, sen de bu toprakların bir parçasısın. Bu dünya bizim için çok değerli, senin için de değerli olmalı. Sadece halkıma merhametli ol, ölüler güçsüz değildir. Ölüm mü dedim? Ölüm yoktur. Sadece dünyaların değişimi vardır...” İşte, insanın başta geldiği “Kızılderili Şeref Yasaları” ndan bazıları: Yollarında kaybolmuş olanlara karşı anlayışlı ol. Kendini, kendi kendine araştır, keşfet; Yeryüzü üzerinde her şeye saygılı ol. İster insan ister bitki olsun; Çocuklar geleceğimizin tohumlarıdır; Kendini dengede tut; Önce kendine karşı dürüst ol; İyi talihini başkaları ile paylaş... Okurlar, bu kitap bir hazine; gecikmeden okuyunuz... Tuncay Özkan şünce Derneği (ADD), Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) ve Bağımsız Cumhuriyet Partisi (BCP) temsilcileri, Kanaltürk televizyonuna destek ziyaretinde bulunarak “Atatürkçülerin sesi susturulamayacak” dediler. Cemaatin yaklaşık 90 ülkede okul açarak örgütlenmesini CHP’li milletvekili Meclis’e taşıdı Gülen’in yeni hedefi Afrika Fırat KOZOK ANKARA Türkiye çapında yüzlerce kursla, başta ÖSS olmak üzere çeşitli sınavlara öğrenci hazırlayan Fethullah Gülen ve yandaşları, yaklaşık 90 ülkede açtıkları okullarda on binlerce öğrenciye eğitim veriyor. Gülen’in eğitim kurumları, Güney Afrika’dan Meksika’ya, Kolombiya’dan Togo’ya kadar dünyanın dört bir yanında örgütleniyor. Konuyla ilgili TBMM’ye araştırma önergesi veren CHP’li Mustafa Gazalcı, “Bu değirmenin suyu nereden geliyor, madem iyi bir şey yapıyorlar, açık olsunlar” dedi. Türkiye’deki örgütlenme yapısıyla her gün binlerce gazeteyi bedava dağıtan, eğitim kurumları ve yurtlarında öğrencilere eğitim veren Gülen cemaatinin eğitim kurumları Afrika’ya kadar yayıldı. Cemaate parasal destek sağlayan kişilerin katkısıyla 86 ülkede okul, üniversite ve kültür merkezleri açılırken bu okullarda yaklaşık 100 bin öğrenciye eğitim veriliyor. Edinilen bilgilere göre, yalnızca Afrika’da 26 ülkede binlerce öğrenci, cemaatin okullarında eğitim görüyor. Türkiye dışındaki ilk eğitim kurumlarını Orta Asya’da açan cemaat, Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, yaklaşık 50 bin öğrenciye bu okullarda eğitim veriyor. CHP’DEN ÖNERGE ‘Değirmenin suyu nereden geliyor?’ ülen’in örgütlenmesi TBMM gündemine de taşındı. CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 12 milletvekili tarafından TBMM Başkanlığı’na sunulan araştırma önergesinde, devletten sonra en büyük eğitim ağını kuran bu örgütlenme hakkında kamuoyunun aydınlatılması gerektiğine dikkat çekildi. Önergede şunlar kaydedildi: “Fethullah Gülen’e bağlı okul, dershane ve yurtlarda 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasası’nda öngörülen öğretim birliği içinde laik, bilimsel bir eğitim yapılmakta mıdır? Anayasamızın 42. maddesinde ‘Eğitim ve öğretim Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz’ diye belirtilen esaslara bu kuruluşlar uymakta mıdır?” Gazalcı, Gülen’in dünyadaki örgütlenmesinin araştırılmasını istediklerini belirterek “Bu değirmenin suyu nereden geliyor, ayrıca bu kurumların bilimsel eğitim ilkelerine uyup uymadığının da TBMM tarafından araştırılmasını istiyoruz” dedi. G Fethullah Gülen’in dünyanın dört bir yanında bulunan okulları. Gülen cemaatine bağlı, Avrupa’da 31, Afrika’da 26, Asya’da 21, Kuzey Amerika ve Güney Amerika’da 5, Okyanusya’da da 3 eğitim kurumu bulunuyor. Konuyla ilgili TBMM’ye araştırma önergesi sunan CHP’li vekiller, “İlköğretimden üniversiteye kadar yüzlerce okulun yapımı, binlerce öğretmenin aylığı hangi kaynaktan karşılanmaktadır” diye sordu. Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk, BosnaHersek, Macaristan, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Almanya, Avusturya, İtalya, İsviçre, Hollanda, Belçika, Fransa, Danimarka, Norveç, İsveç, Finlandiya, İngiltere, Portekiz, İspanya, Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Nepal, Bangladeş, Moğolistan, Japonya, Güney Kore, Malezya, Vietnam, Kamboçya, Burma, Tayland, Irak, İsrail, Yemen. Kuzey Amerika: Kanada, ABD, Meksika. Güney Amerika: Kolombiya, Bolivya, Şili, Arjantin, Brezilya. Afrika: Fas, Cezayir, Mısır, Moritanya, Mali, Nijer, Çad, Sudan, Etiyopya, Senegal, Gambiya, Gine, Burkina Faso, Gana, Togo, Nijerya, Kamerun, Kongo, Uganda, Kenya, Tanzanya, Malavi, Mozambik, Madagaskar, Güney Afrika. Okyanusya: Avustralya, Endonezya, Filipinler. elsefe; dostluk, aşk, uyuşma ve kardeşlik duygularının karşıtı olarak, kinin, düşmanlığın, sevmezliğin, tiksintinin de üstünde durur; bizde bağnazlık, şiddet ve savaş duygularını besleyen bu duyguları, iç karartıcı bir tutku olarak açıklar. Bütün dinler, bütün ahlaklar da, bu duygulara karşı çıkıp, insanları sevmeyi, kardeşliği öğütlemiştir. Milliyetçiliğin söylediği ne? Vaktiyle okulda okuduğumuz “Yurt Bilgisi” derslerinde, anayasamızdaki “milliyetçilik” ilkesini açıklarken, “yurtseverlik” olarak öğretilmiştir bizlere; ve başkalarına ve başka uluslara düşmanlık adına bir telkin de görmedik. Emperyalizme karşı bir mücadeleden çıkmış bir ülkenin okullarında, yurtseverliğin yeri olmaz mıydı! “Milli/ulusal” bakmayı, milliyetçiliği de demokratik bir çerçevede algılayıp sürdürdüğümüz bir sırada, 60’lı ve 70’li yıllarda, “sol”un partisi, yani TİP, üstelik anayasal olarak ortaya çıktığında, öte yanda milliyetçilik adına, saldırgan sürülerle karşılaştık. Demokratik değil, faşist bir milliyetçilikti bu! Gençliğin içine bir nifak olarak girdi ve o dönemi kanlara buladı. 12 Eylül dönemi, bu kanlı tarihi daha da kanlı hale getirdi. O tarihlerin faşist milliyetçi partisi bugün de ayaktadır ve gençliği de ayartmayı sürdürüyor. İçinde yaşadığımız dönemde, bir yenilik şudur: Siyasal İslam nihayet siyasal iktidara da geçmiştir; ve “laik ve demokratik cumhuriyet”i yıkmak için, kendi “ümmetçidinci” gençliğini yetiştirmiştir ve o da cinayetleriyle elleri kanlı dolaşıyor. Hrant Dink’in katili işte o taifedendir. Ve insanlığımızı kana bulamıştır; acılıyız, çünkü başta gelen insandır, insanlıktır. Demokrasi adına söyleyeceğimiz ise şudur: Ümmetçi dinciliğin ve faşist milliyetçiliğin arkasında olanlar çekilmelidirler; ve AKP’yi de, iktidardan uzaklaştırmalıyız... ? 22 Ocak’ta, bir ölüm, Fransa’da büyük yankılara yol açtı: Bu, Abbe Pierre’in ölümüydü ve 94 yaşındaydı. İkinci Dünya Savaşı’ndan, Direniş’ten geliyordu Abbe Pierre. Geri kalan yıllarda Emmaüs adlı bir derneğin başında, bütün F Fethullah Gülen AFRİKA’YA AĞIRLIK VERİYOR Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan’da Gülen cemaatinin okulları yaygın bir şekilde örgütleniyor. Fethullah Gülen okulları Türk cumhuriyetlerinin yanı sıra Avrupa, Afrika, hatta Okyanusya’da bile giderek çoğalıyor. Son yıllarda Afrika’daki çalışmalarına ağırlık veren cemaat, bu ülkelerdeki okul sayısını her geçen gün artırıyor. Japonya ve ABD’de de Gülen cemaatine bağlı okullarda binlerce öğrenci bulunuyor. Gülen cemaatinin eğitim örgütlenmesine gittiği ülkeler şöyle: AvrupaAsyaOrtadoğuUzakdoğu: Azerbaycan, Gürcistan, Rusya, Ukrayna, Moldova, Litvanya, Letonya, Estonya, Romanya, Dünyayı kurtarma senaryosu SAN FRANCISCO (AA) Bilim insanları, dünyaya çarpabilecek bir göktaşının rotasının değiştirilebileceğine inanıyor, ama bir yandan da uluslararası topluluğun böyle bir senaryoya şimdiden hazırlıklı olması gerektiğini düşünüyor. ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nden (NASA) Edward Lu adlı uzman, Ay’ı “fetheden” Apollo büyüklüğündeki bir uzay gemisinin önünde ya da arkasında konumlanarak gök cisminin rotasını değiştirebileceğini düşünüyor. Lu, “Küçük bir römorkör bile koskoca bir uçak gemisini yerinden oynatabilir, yeter ki gerektiği kadar uzun süre onu çeksin” dedi. San Francisco’da düzenlenen bir bilimsel konferans sırasında gazetecilere açıklamalarda bulunan Lu, dünyaya çarpabilecek bir göktaşını parçalamak için nükleer bomba kullanılması fikrini reddetti ve bu seçeneğin, kontrol edilemeyecek göktaşı parçaları yüzünden çok kötü sonuçlara yol açabileceğini söyledi. Apophis adı verilen 300 metre çapındaki göktaşı 2029 yılında dünyanın 32 bin km. yakınından geçecek. Göktaşı, 2036 Nisan’ında tekrar dünyaya yaklaşacak. Yörüngesinde oluşacak bir değişiklik sonucu göktaşı dünyaya çarpacak olursa İngiltere büyüklüğünde bir ülke haritadan silinebilir. ürkiyeABD ilişkilerini değerlendirmek amacıyla bir yazı yazmıştım. Amacım tamamen durum saptaması yapmak, bildiklerimi okuyucularımla paylaşmaktı. Yazımı olumlu bulup internet sitelerine taşıyanlar olduğu gibi, bir okuyucum da yazımı ABD’nin bölgedeki egemenliğini aynen kabul etmeyi savunan bir dayatma şeklinde yorumlamış. Okuyucumun yazımda itiraz ettiği paragrafta şunları söylemiştim: “Tabii Türkiye ile ABD arasındaki diğer önemli sorun da Kuzey Irak ve oradaki PKK varlığı. Burada da ABD’nin nasıl bir yerde durduğunu görmek gerekiyor. ABD, Kuzey Irak’taki Kürt varlığını hayati önemde görüyor. Aynı şekilde İsrail’in yaklaşımı da öyle. Bu varlığın özerk olması, bağımsız olması önemli değil, önemli olan Kürtlerin bölgede varlıklarını korumaları.” ??? Bu vesileyle, düşüncelerimi biraz daha açıkça ifade etmek gereğini duyuyorum. Öncelikle şunu söyleyeyim: ABD’nin Irak’taki varlığına, işgale başından itibaren karşı çıkan birisiyim. Irak’ın ABD için Vietnam olabileceğini de söylemiştim. TBMM’nin ABD birliklerinin Türkiye’de konuşlanmasını isteyen 1 Mart tezkeresini reddetmesini Slovenya’da bir dağ köyünde, onlarca yabancı gazeteciyle birlikte yemek T SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR ABD ve Kürtler... yerken öğrendiğimde havaya zıplamış ve bu sevincimi değişik milletlerden meslektaşlarımla paylaşmıştım. Bu karardan gurur duyduğumu da yazmıştım. Hiçbir gerekçe, Irak’ın işgalini haklı ve mazur gösteremez. İşgali onaylayanlarla da her zeminde tartıştım, eleştirilerimi ifade ettim. Bu ayrı bir konu. ABD, Irak’ı neden işgal etti? Çok derin tartışmalar yapabiliriz. Ancak işgali bir tek petrole hâkim olmak amacıyla açıklamak da yeterli değildir. İşgalin değişik amaçlarından söz edebiliriz. Örneğin İsrail’in bölgedeki “güvenliği” ABD yönetimi açısından her zaman önemli oldu. Nitekim Bush ve adamları, İsrail’in “utanç duvarı” dahil bütün temel siyasetlerini gözü kapalı desteklediler. Irak’ın işgalini teşvik edenlerin başında İsrail’in olduğu da ayrı bir gerçek. ABD’nin bölgeye yönelik uzun vadeli planları olduğunu da ortaya çıkan projelerden biliyoruz. Büyük Ortadoğu Projesi bunlardan birisi. İsrail, Irak’ın işgalinden mutlu oldu. Çünkü Saddam yönetiminin yıkılmasıyla onların bir düşmanı da ortadan kaldırılmış oldu. Irak’ta ABD kontrolünde bir yönetim İsrail’in işine geliyor. İşgal için daha başka birçok neden sıralanabilir. Bütün bu boyutları düşünmek ve soruna çok yönlü bakmak gerekiyor. Yoksa gelişmeleri anlamakta zorluk çekebiliriz. ??? Kürtlere gelince: Bölgede Şii ve Arap olmayan bir halk Kürtler. Bu nedenle ne İran’a yakınlar ne de Arap dünyasına. Bu özellikleriyle çok uzun zamandan beri İsrail’le iyi ilişkilere sahipler. İsrail bu nedenle Kürtleri önemli bir potansiyel müttefik olarak görüyor. Kendi etrafındaki tecrit zincirini kıran bir halka olarak kabul ediyor. Kürtler de kendi güvenliklerini ve geleceklerini İsrail ve ABD ile ittifakta görüyorlar. Onlar da bölgedeki ülkelerden gelebile cek müdahalelere karşı bu dayanışmayı çok önemsiyorlar. Siyasetlerini bu perspektif içinde geliştiriyorlar. Önümüzdeki döneme damgasını vuracak olan gerçek bu. Bu saptamalar, şu andaki durumun doğru değerlendirilebilmesi açısından önem taşıyor. Şii ve Arap olmadıkları için Kürtler, Türkiye için de önemli bir müttefik olarak görülebilirler. PKK yüzünden tırmanan gerginlik, iki taraf açısından da çok yararlı sonuçlar doğurmuyor. Ayrıca ülkemizdeki milyonlarca Kürt’ün Kuzey Irak’tan etkilendiğini de biliyoruz. Kuzey Irak’taki Kürtlerle kurulacak kalıcı dostluklar, Türkiye’deki şiddeti önlemek açısından da bir imkân olarak değerlendirilebilir, Kürt sorununu çözebilmek açısından da… ??? Bütün bunları “dayatma” amacıyla değil, durum saptaması amacıyla yazdım. Tabii ki saptamanın ötesinde, herkes gibi benim de bölgeye ilişkin değerlendirmelerim, düşüncelerim bulunuyor, bunları da dile getiriyorum. Benim gibi düşünmeyenler de kendi görüşlerini yazarak, çizerek ifade ediyorlar. Düşmanlığa dönüşmedikçe, fikir ayrılıkları, gerçeği anlamada yardımcı olabilir. oralcalislar?cumhuriyet.com.tr ‘301’i kaldırın’ çağrısı Aralarında Uluslararası Yayıncılar Derneği, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Uluslararası Gazeteler Derneği gibi uluslararası kuruluşların bulunduğu 34 sivil toplum örgütü, Türk yetkililere TCY’nin 301. maddesinin tamamen kaldırılması çağrısında bulundu. Açıklamada, “aşağılama” kavramının bir cezaya dayanak olamayacak ölçüde “muğlak” olduğu kaydedildi. Dünya çapında gazetecilik, yayıncılık ve düşünce özgürlüğü alanlarında faaliyet gösteren 34 sivil toplum kuruluşu, Türk yetkililere Türk Ceza Yasası’nın (TCY) 301. maddesinin tamamen kaldırılması çağrısında bulundu. “Aşağılama” ve “hakaret” kavramlarının ifade özgürlüğünü garanti altına alan uluslararası standartlarla bağdaşmadığı belirtilen açıklamada, “aşağılama” kavramının bir cezaya dayanak olamayacak ölçüde “muğlak” olduğu kaydedildi. “Türklüğü aşağılamak” ile suçlananların bazı radikal kesimlerin hedefi durumuna gelebileceğine işaret edilen açıklamada, “301. madde tamamen kaldırılsın” denildi. Açıklamayı yayımlayan kuruluşlar arasında Uluslararası Yayıncılar Derneği, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Uluslararası Gazeteler Derneği gibi uluslararası kuruluşların yanı sıra belirli ülkelerde faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri de yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle