09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

EYLÜL CUMA inceleme AYDINLANMA EMRE KONGAR ULUSAL GURUR VE DAYANDIĞI TEMELLER ARAŞTIRMASININ SONUÇLARINA GÖRE: Yurtseverlik yükselişte İdeolojilerin yavaş yavaş yok olduğu günümüzde birçok ülkede milliyetçilik/vatanse verlik eğilimlerinin artmakta olduğu vurgulanmakta, söz konusu eğilimin küreselleşme olgusu karşısında taşıdığı anlam üzerinde farklı fikirler öne sürülmektedir. HASAN N. TANLA(*) Dünyada çeşitli ülkelerde ulusal gururu ve dayandığı temelleri ölçmek için kamuoyu araştırmaları gerçekleştirilmektedir. Örneğin, Amerika kökenli ünlü kamuoyu araştırma şirketi Gallup, Amerikan halkının ulusal gururunu uzun senelerdir düzenli olarak ölçmekte, dönemsel ya da konjonktürel farklılıkları tespit edebilmektedir. Ulusal Sosyal Araştırma Programı (International Social Survey ProgramISSP) ise ulusal gurur verilerini dünya ülkeleri ile karşılaştırabilmek için 34 ülkeye yaymak sureti ile genişletmiştir. Ulusal gurur neden bu kadar önem taşımaktadır? Çünkü Türkiye’de de senelerdir tartışılan ulusal kimlik, halen temel politik kurum olan ulusal devletlerin halklarını birleştiren, bir arada tutan güçtür. Ulusal gurursa, ulusal kimlikten doğan, insanların ülkelerine duyduğu olumlu duyguları ifade etmektedir. Ulusal gurur, milliyetçi ve vatansever/yurtsever duygulara kaynaktır. İdeolojilerin yavaş yavaş yok olduğu günümüzde birçok ülkede milliyetçilik/ vatanseverlik eğilimlerinin artmakta olduğu vurgulanmakta, söz konusu eğilimin küreselleşme olgusu karşısında taşıdığı anlam üzerinde farklı fikirler öne sürülmektedir. Öte yandan, Şikago Üniversitesi bünyesinde bulunan Ulusal Kamuoyu Araştırma Merkezi akademisyenlerinden Tom W. Smith ve Lars Jarkko’nun kaleme aldığı ulusal gurur makalesinde, milliyetçilik ile vatanseverliğin birbirine benzemekle birlikte, aralarında ciddi farklar bulunan iki duyguyu temsil ettiği; milliyetçiliğin ülkelerini diğer ülkelerden daha üstün gören bir anlayışa dayandığı, vatanseverliğin ise başka ülkeleri/halkları küçümsemeden, sadece ülkeye duyulan sevgiyi ve ülkenin başarılarından duyulan gururu ifade ettiği belirtilmektedir. ESTIMA Araştırma olarak, son dönemlerde gerçekleştirdiğimiz araştırmalardan birinde Türk vatandaşlarının yukarıda özetlemeye çalıştığım eğilimlerin neresinde olduklarını saptayabilmek için ulusal gurur duygusunu ölçmeyi amaçladık. Bu genel amaç çerçevesinde bir yandan Türkiye’de ulusal gurur düzeyinin, diğer yandan ulusal gurur duygusunun ne ölçüde milliyetçilikten, ne ölçüde vatanseverlikten kaynaklandığının, uluslararası karşılaştırma yapmaya imkân verecek bir çalışma yaptık. Türkiye’nin Önemi ve Amerika’nın Yanlışı I mokratik olunmaz. Toplum açısından ise hem Müslüman hem de laik ve demokratik olunabilir. Dolayısıyla, Türkiye toplum açısından hem Müslüman hem de laik ve demokratik, devlet açısından ise sadece laik ve demokratik. İşte Türkiye’nin asıl önemi burada. ??? Türkiye, Müslüman bir toplumda laik ve demokratik bir devlet modeli açısından dünyada tek ve biricik. Bütün önemi de buradan geliyor. Bu tek ve biricik model olma açısından hem 20. yüzyıl dünyasının bir mucizesi, hem de insanlık tarihinin gelişmesi açısından yol gösterici bir ışık; Türkiye ve insanlık bu ışığı Atatürk’e ve onun devrimlerine borçlu. Bush yönetimindeki Amerika’nın ve siyasal radikal İslamcı teröristlerin dünyayı bir MüslümanYahudi, Hıristiyan savaşına sürüklemekteki ortak çabalarının önündeki en önemli siyasal ve ideolojik engel Türkiye’nin Müslüman bir toplumdaki laik ve demokratik devlet modeli. Yani hem radikal siyasal İslamcı teröristlerin hem de Bush yönetiminin yaratmaya çalıştıkları cepheleşme çerçevesinde bu cepheleşmeye uymayan bir model. ??? Amerika’nın hatası da tam bu noktada ortaya çıkıyor: Son çözümün İslamın demokratikleşmesi olduğunu göz ardı eden Bush yönetimi güncel politikalar uğruna, Müslüman ülkeleri ve toplumları, sadece ‘‘kendinden yanakendine karşı’’ olan ölçütüne göre ayırdığı için, Türkiye’yi de ‘‘kendinden yana bir İslam Devleti’’ modeline doğru itekliyor, onun dünya ve insanlık tarihi açısından sunduğu Müslüman bir toplumdaki laik ve demokratik devlet modeli çözümünü görmezden geliyor. Çünkü derdi insanlığın sorunlarını çözmek değil, kendi çıkarlarını ve egemenlik alanını genişletmek ve güvenceye almak; bunun için de barışı ve adaleti değil, savaşı ve şiddeti besliyor. C 5 D Yüzde gurur duyuyor tandaşı olmaktan gurur duymaktadır. Bu oran, Amerikan vatandaşları nezdinde yüzde 82’dir. Bu denli yüksek ulusal gurur duygusu milliyetçi/ vatansever duyguların toplamını ifade etmektedir; sadece milliyetçiliğin veya sadece vatanseverliğin ifadesi olarak değerlendirilmemelidir. Milliyetçi duygulara dayalı ulusal gururun ölçülmesi için, ‘‘Seçme şansım olsaydı Türk vatandaşı olmayı başka bir ülkenin vatandaşı olmaya yine tercih ederdim’’, ‘‘Türkiye’deki bazı şeyler Türk vatandaşı olarak beni utandırıyor’’, ‘‘Diğer ülkelerdeki insanlar da Türk vatandaşları gibi olsaydı dünya daha iyi bir yer olurdu’’, ‘‘Genel olarak Türkiye, dünyadaki pek çok ülkeden daha iyidir’’, ‘‘Ülkeler yanlış yapsa bile insanlar ülkelerini desteklemelidirler’’ olmak üzere 5 farklı cümleden faydalanılmış, halka bu cümlelere katılıp katılmadıkları sorulmuştur. enel anlamdaki ulusal gurur oranını tespit etme a3maçlı araştırmaya kaG tılanlara yöneltilen ‘‘Türk vatandaşı olmaktan ne kadar gurur duyuyorsunuz’’ sorusuna ‘‘Çok gurur duyuyorum’’ diyenlerin oranı yüzde 79.4, halen olumlu fakat daha ılımlı bir cevap olan ‘‘Gurur duyuyorum’’ oranı ise yüzde 12.2 olmuştur. Kısaca halkın yüzde 91.6’sı Türk va Eğilimlerin detaylı dağılımında ordu birinci sırada ol üstteki grafikten de S anlaşılacağı gibi Türkiye’deki yaklaşık 3 kişiden 1’inin çok güçlü milliyetçi duyguları taşıdığı, 3 kişiden 2’sinin de içinde, yurtsever eğilimler de taşıyan ama milliyetçi yanının ağır bastığını ortaya koymaktadır. Özetle, Türkiye’de milliyetçi duygulara dayalı ulusal gururun yüzde 60.5 oranında olduğu söylenebilir. Yurtseverlikten kaynaklanan ulusal gururun ölçülebilmesi için halka toplam 10 eğilime ilişkin ne ölçüde gurur duydukları sorusu yöneltilmiştir. Türkiye’de genel olarak milliyetçi duyguların beslediği ulusal gururun toplum içerisindeki ağırlığı yüzde 60.5 iken, belirli konulara/alanlara inildiğinde, ulusal gururun yüzde 52.8’e gerilediği tespit edilmiştir. Bu da toplumun özellikle kendi yaşamları ile ilgili sorunlar karşısında duyarlı kalmaya devam ettiğini, bunu milliyetçi duygularla örtmediğini/ gizlemediğini göstermektedir. Yukarıda detaylandırılan 11 eğilime ‘‘Çok gurur duyuyorum’’ cevabı verenlerin oranı yüzde 25.1, ‘‘Gurur duyuyorum’’ diyenlerin oranı ise yüzde 27.7’dir. Ortaya çıkan farklı tablo lusal gururun ana kayU nağının belirli alanlardaki başarılarından duyulan gururdan (yurtseverlik eğilimi) daha çok, silahlı kuvvetler, tarih gibi milliyetçiliğe yönelen duygular olduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Her bir unsur kendi içerisinde dünyadaki diğer ülkelerle karşılaştırılması halinde ise ortaya daha farklı bir tablo çıkmaktadır. Türkiye de ulusal gurur duygusu endeksinde araştırma kapsamında yer alan ülke sıralamasında 3. sıradayken toplam 8 eğilimde ilk 5’e girememiş, sadece silahlı kuvvetler ve tarih konularında listenin üst sıralarında yer bulabilmiştir. Bu konuda detaylı bilgi için ‘‘ilk 5’’ tablosuna bakabilirsiniz. Bu tabloya göre yüzde 25.1 oranında çekirdek bir vatansever eğilimden söz edilebilir; daha genel olarak da toplumun yaklaşık yarısının (yüzde 52.8) vatansever duygular içerisinde olduğu sonucu çıkartılabilir. Ulusal gururun milliyetçi duygulardan oluşan kısmında Türkiye ve dünya ülkelerindeki eğilimleri karşılaştırdığımızda Türkiye birbirleri ile farklı noktalarda benzeşen, birlik olan ülkelerden çok daha yüksek bir orandadır. Detaylı bilgi için ‘‘Ulusal gurur endeksleri1’’ tablosuna bakabilirsiniz. Benzer özellikler belirli anlanlardaki başarılara endekslenen yurtseverlik eğliminde de gözlemlenmektedir. Hem milliyetçilik hem de yurtseverlik kavramları açısından araştırma kapsamında incelenen Kuzey Amerika ülkeleri, ulusal gururları en yüksek ülkeler olmuşlardır. Bu grubun hemen arkasından kıtadaşları olan Güney Amerika ülkeleri gelmektedir. Araştırma kapsamına Kuzey Amerika’dan 2, Güney Amerika’dan ise 3 ülke dahil edilmiştir. Yine milliyetçilik duygusundan beslenen ulusal gururları ISSP ortalamasının üzerinde olan grup ülkeler sırasıyla Avustralya (Avustralya ve Yeni Zelanda) ve Uzakdoğu (Japonya, Filipinler, Tayvan ve Güney Kore) ülkeleri olurken, AB üyesi 16 ülkenin ulusal gururları ortalamanın hemen altında yer almıştır. Fakat hiçbir ülke grubu toplam puanın yarısı olan 12.5 ortalamasının altında değildir. Buradan da AB Anayasası, ortak savuma politikası gibi üye ülkelerin ulusal egemenliklerini ve ulusal devlet olma özelliklerini bir anlamda çokuluslu ve dönemsel artışlar gösteren milliyetçi çıkarlara ters düşebilecek karar mekanizmalarına emanet edecek kararlara, neden çekimser kalındığının sonucu çıkartılabilir. Endeksler yurtseverlik açısından incelendiğinde ise Kuzey Amerika ile güneydeki komşuları arasına Avustralya ülkeleri girmiştir. AB ülkeleri (17 ülke) ise Uzakdoğu ülkelerinin üzerinde yer almıştır. ISSP ortalamasının altında bu iki ülke grubu bulunmaktadır. Daha önemli bir bulgu ise yurtseverlik duygusundan kaynaklanan ulusal gurur endeksinin 5 puan ortalamasının yarısı olan 2.5 puanın altında olduğudur. Bu bulgu bize AB üyesi ülke vatandaşları (1.5) ile Uzakdoğu ülekeleri (1.5) vatandaşlarının ülkelerine eleştirel yaklaştıkları ve gurur ibresinin gurur duymaktansa, gurur duymayan yöne kaydığını özetlemektedir. Bu sonucun birkaç gerekçesinden en önemli olanı, yurtseverliğin, Türkiye’de olduğu gibi aslen ülkenin kendi sınırları içerisindeki gelişime ve başarılarına endeksli bir olgu olduğudur. Demokrasinin işleyisi, sosyal güvenlik sistemi, toplumdaki her kesime eşit ve adil yaklaşım gibi eğilimlerden duyulan gururun ölçülmesi bu yaklaşımı destekler niteliktedir. AB üyesi ülkelerden sadece İrlanda ve Avusturya yurtseverlik ölçülerine göre ilk 10’da yer alabilmişlerdir. Dolayısı ile diğer ülke vatandaşları ülkelerini yöneten hükümetlerin ya da devletin kendilerine sağlamakla yükümlü olduğunu düşündükleri bazı sosyal hakları henüz yeteri derecede elde edemediklerini belirtmektedirler. Araştırma sonuçları, Türkiye gibi AB ülke vatandaşlarının kendilerini dışarıda aslan, evde kedi gibi gördüklerini göstermektedir. ünyanın yazgısı Ortadoğu’da çiziliyor. Amerika Birleşik Devletleri, hem Soğuk Savaş sonrası dünyadaki liderliğini pekiştirmek yani dünyadaki jeostratejik konumunu güçlendirmek hem de bu bağlamda petrol kaynaklarını denetlemek için Ortadoğu’ya geldi, işgalci bir güç olarak yerleşti. Türkiye Ortadoğu ’nun en güçlü ülkesi. Ama Türkiye’nin önemi sadece dünyanın yazgısının belirlendiği Ortadoğu’nun en güçlü ülkesi olmaktan kaynaklanmıyor. ??? Amerika Birleşik Devletleri’nin ‘‘Önleyici Üstünlük’’ dediği saldırgan politikanın sonucu olan Ortadoğu’daki işgalci konumunun ardındaki gerekçeleri oluşturan sorunun kaynağı, İsrailFilistin anlaşmazlığı. Bush’un evrensel bir tehdit olarak algıladığı (ve aslında gerçekten de öyle olan) radikal siyasal İslamcı terör, varlık nedeni olarak, komünizmin yıkılmasından sonra, bu anlaşmazlığı kullanıyor. Türkiye gerek İsrail’in gerekse Filistin ’in egemen ve bağımsız birer devlet olarak varlıklarını en baştan beri kabul eden bir ülke olarak, bu çözümün son noktasında gerekli olan adaleti, aklı ve dengeyi temsil ediyor. Yani Türkiye, tarihsel tutum ve konum bakımından, Ortadoğu’nun, evrensel teröre kaynaklık eden İsrailFilistin sorunu açısından, akla, adalete ve dengeye dayalı bir politika sahibi. Ama Türkiye’nin önemi sadece Ortadoğu sorunu açısından makul, dengeli, adil ve kalıcı bir barışın temsilcisi olmaktan kaynaklanmıyor. ??? Türkiye geleneksel olarak Batı Dünyası’nın bir müttefiki. Ortadoğu kültürünün temelinde yatan din bakımından ise Müslüman bir toplum. Dikkat: Müslüman bir toplum ama bir İslam Devleti değil; hem devlet hem toplum açısından laik ve demokratik. Burada ince bir nokta var: Devlet açısından hem İslam Devleti hem de laik ve de ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org Çin’de Türk kadın rektör FİGEN ATALAY Çin İletişim Üniversitesi’nce düzenlenen Dünya Kadın Rektörler Forumu’na, Türkiye’den üç rektör katıldı. Dünya Kadın Rektörler Forumu ile eşzamanlı olarak 4. Asya İletişim ve Medya Forumu da yapılırken; iki toplantının ortak teması, ‘‘Uyumlu Dünya ve Farklı Kültürler: Üniversite ve Medyanın Sorumluluğu’’ olarak belirlendi. Dünya Kadın Rektörler Forumu’na, Türkiye’den Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Ayşe Soysal, İzmir İleri Teknoloji Enstitüsü Rektörü Prof. Semra Ülkü ve Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Prof. Zehra Seyfikli katıldı. Seyfikli, sunumunda, Türk kadınının kaderinin Türk devrimi ile değiştiğini söyledi. Bağımsızlık Savaşı’nın ‘‘kadınların özgürlük savaşı’’ da olduğuna dikkat çeken Seyfikli, ‘‘Türk kadını Atatürk sayesinde sosyal ve siyasi haklarını birçok Batı ülkesinden önce elde etti” dedi. EŞİTLİKTEN UZAĞIZ Kadın haklarında elde edilen gelişmelere karşın yine de kadınların eğitimde, işte ve yönetimde eşit şans elde etmelerinin önünde önemli engeller bulunduğunu belirten Seyfikli, şöyle devam etti: ‘‘Yıllar içerisinde tüm eğitim kademesinde kayıt yaptıran kız öğrenci sayılarında önemli gelişmeler olmuştur. Ancak mevcut durum, yine de eşitlikten uzaktır. Eğitim beklentilerinde geleneksel cinsiyet rolünün etkisi hâlâ etkili ve belirleyici olmaktadır.’’ Prof. Ülkü de Türkiye’nin, Batı ülkelerindeki inanışların aksine şaşırtıcı oranda bilim kadınına sahip olduğunu vurguladı. YÜZDE 40’I KADINLARIN Türkiye’deki tüm akademik pozisyonların yüzde 40’ının kadınların olduğuna dikkat çeken Ülkü, ‘‘Türkiye’deki mühendislik, bilim dallarındaki kadın akademisyenlerin oranı yüzde 30’dur. ABD’de mühendislik alanındaki akademisyenlerin yaklaşık yüzde 10’u kadındır. Türkiye bu alanda yüzde 17.1 olan profesör unvanı taşıyan akademisyen itibarı ile ise ortalama yüzde 5 olan Avrupa ve ABD’nin çok önündedir’’ dedi. Forumla ilgili izlenimlerini anlatan Prof. Soysal ise ‘‘Akademik düzeyde Türkiye’de çok sayıda bilim kadını olduğundan haberdarlar. Bu nedenle foruma Türkiye’den 3 kadın rektörün katılması çok doğal karşılandı’’ diye konuştu. NELER TARTIŞILDI? 34 ülke ve bölgeden 250 kişinin katıldığı toplantıda düzenlenen altı oturumun başlıkları şunlar oldu: 1Kadın rektörler ve kadınların liderliği 2Medya politikaları ve cinsiyet eşitliği 3Uyumlu toplumda medya 4Kültürde çeşitlilik ve kadınların eğitiminin gelişmesi 5Çağdaş üniversite sistemi ve gelişme modelleri 6Medya ve kültürel çeşitlilik. (*) ESTIMA Yönetim Kurulu Başkanı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle