08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

EYLÜL CUMA spor NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN AVRUPA’DA IRKÇILIĞA KARŞI ALINAN ÖNLEMLERİN BU YIL ETKİSİNİ GÖSTERMESİ BEKLENİYOR C 19 Futbolda ortaçağ kâbusu Eto’o Zaragoza karşılaşmasında ırkçı tezahüratlar nedeniyle maçı bırakmak istemişti. Basketbolda Mutlu Son KEZMAN OLAYI RTÜK’TE Spor Servisi Fenerbahçe Kulübü, yeni transferlerinden Mateja Kezman’ın medyada provokatif bir yaklaşımla aşırı milliyetçi olarak kamuoyuna sunulduğunu iddia ederek bu konuda RTÜK ve Basın Konseyi nezdinde girişim başlatıldığını açıkladı. Kulübün resmi internet sitesinde yapılan açıklamada, Kezman’ın henüz Türkiye’de hiçbir maçta oynamadığına dikkat çekilerek, ‘‘Kezman’ı aşırı milliyetçi olarak kamuoyu önüne getiren ve provokatif bir yaklaşımla futbolcumuza karşı toplumda haksız bir önyargı yaratan haberlerle ilgili olarak RTÜK ve Basın Konseyi nezdinden her türlü girişim başlatılmıştır’’ denildi. Spor Servisi Dünyanın en fazla ilgi gören spor dalı futbol, sahalarda ve tribünlerde ırkçılık salgınıyla boğuşuyor. Avrupa, hastalığın en yaygın olduğu coğrafyalardan... Türkiye Araştırmalar Vakfı’ndan Can Köseoğlu’nun yaptığı incelemeye göre Güney Avrupa ligleri, ırkçı tezahürat ve sataşmaların en yaygın olduğu yerlerin başında geliyor. Birinci Lig’de 15, İkinci Lig’de 17, alt ligler de de binlerce Türk kökenli futbolcunun bulunduğu Almanya da bu tartışmaların dışında değil. Schalke 04’te forma giyen Hamit ve Halil Altıntop kardeşlerin bir Alman gazetesine verdikleri demeçte saha içinde sık sık kökenleri nedeniyle sataşmalara uğradıklarını açıklamaları, Almanya’da futbolda ırkçılık tartışmasını başlattı. Futbol bir spor dalı olmanın ötesinde toplumsal fenomene de dönüştü. İstisnalar dışında hemen her ülkede en gözde spor konumunda olan futbolun en üst seviyede oynandığı ve en yüksek derecede ticarileşmiş olduğu kıta hiç şüphe yok ki Avrupa... Avrupa futbolunda ırkçılığa ilişkin olarak Barcelona’nın Kamerunlu forveti Samuel Eto’o’nun uğradığı saldırılar en bilinen örneklerden... İspanya Ligi’nde oynadığı çeşitli maçlarda ve uluslararası karşılaşmalarda (Örneğin Chelsea’yle Londra’da yapılan Şampiyonlar Ligi mücadelesinde) tribünlerden ve saha içinden birçok kez ırkçı sataşmalara hedef olan Afrika kökenli futbolcu, 25 Şubat 2006’daki Real Zaragoza sınavında da tacizlere dayanamayıp 90 dakikayı bırakmak istemişti. Futbol sahalarındaki ırkçılıkla mücadelede son dönemde atılan en önemli kararlardan birinin altında ise FIFA’nın imzası var. FIFA bu yılın mart ayı içinde Zürih’te yaptığı toplantıda, yönetmeliğin ırkçılıkla ilgili bölümü olan 55. maddesinde önemli değişiklikler yaptı. Ayrıca Blatter’in önderliğinde ünlü futbolcuların da desteğiyle yeni bir akım başlatıldı: Bu hareketin ismi de “Irkçılığa karşı FIFA temsilcileri...” Ö Rekora değil altına hücum A S A FA P O W E L L Etiyopyalı uzun mesafe koşucusu Bekele, Golden League’in ilk ayağı olan Oslo’daki yarışta ipi göğüsleyemediği için Berlin’de 5 yarış kazanmış atletler arasında yer almak adına birinci gelmek zorundaydı. Rakibi olmayan Bekele yarışı rahatça kazandı. İHTİYAR DELİKANLI Bu arada 3 bin engellide dünya rekortmeni olan ve bu yıl katıldığı her yarışı adeta rakipsiz koşarak kazanan Katarlı Shaheen, bu kez yalnız koşmaktan sıkıldığı için 1500 metreye girdi ve süratli rakipleri karşısında ikinciliği kolaylıkla aldı. Berlin’deki yarışlarda Powell, Wariner ve Shaheen adeta rakiplerinin bir üst klasında atletler olarak yarıştı. Bu yıl 36 yaşına basan ABD’li 110 metre engelci Allen Johnson, 4 kez dünya şampiyonu ve 1 kez de olimpiyat şampiyonu olmakla yetinmeyerek hâlâ pistlerde genç rakipleriyle koşuyor. Johnson, bu mesafeyi 13 saniyenin altında 10 kez koşarak başka da bir rekorun sahibi... Erkekler sırıkla atlamada ABD’li ve Alman atletlerin yanında şimdi S O N YA bir de Avustralyalılar R İ CHARDS çıktı. Ve Berlin’deki yarışta Steven Hooker, 5.96 metre atlayarak mevsim sonu olmasına karşın gelecek yıl epey bela çıkaracağını gösterdi. Bayanlar 100 metrede Jamaikalı Sherone Simpson, 10.92 koşarak ağustos başında bütün Avrupalı rakiplerini geçen Belçikalı Kim Gevaert, 11.32’yle ancak 4. gelebildi. Powell bu yıl 11 kez 10 saniyenin altında koşarak dünyanın en büyük sprinterleri arasında da bir rekor kırdı. Bundan önceki rekor, 1999’da 10 saniyenin altında 9 kez koşan eski dünya rekortmeni, dünya ve olimpiyat şampiyonu ABD’li Maurice Greene’e aitti. Powell şimdiye dek 100 metreyi 24 kez 10 saniyenin altında koşmuşken, Greene atletizm hayatında bu mesafeyi tam 52 kez 10 saniyenin altında koşmuştu. Powell bu yıl 3 kez daha kendine ait 100 metre rekorunu kırma şansına sahip... Bunların birisi Atina’da yapılacak Dünya Kupası, Stuttgart’taki IAAF finali. Diğeri ise ay sonunda Japonya’da düzenlenecek bir uluslararası yarış. Eğer yarış organizatörleri aralarında anlaşırsa Atina’da yapılacak dünya kupasıf sırasında Powell’ın, Jamaika adına değil sadece dışarıdan bir atlet olarak takım arkadaşı Usain Bolt ve ABD’li Spearmon’la 200 metrede kapışması imkânı yaratılabilir. Atletizm yazarları, bu mesafeyi 20 saniyenin altında koşmuş bu 3 atletin bir araya gelmesiyle Michael Johnson’ın 1996’daki 19.32’lik rekorunu kıramasa dahi yaklaşabileceğini umuyor. nce genç basketbol takımımızın dünya altıncılığını kutlayarak başlayayım. Beklenmeyen bir sonuç ve umulmaz bir başarı. Filmi başa döndürüp yeniden izleyelim. Basketbol camiası NBA’ciler nedeniyle ikiye bölünmüş, Hidayet ve Mehmet Okur üzerine spekülasyonlar yapılıyor, son şampiyonada oynamadıkları değil, ellerinden geleni yapmadıkları için dışlanıyorlar. Mantığını çalıştıranlar kâğıt üzerindeki gençlerden kurulu kadronun yetersiz olduğunda ısrarlı. Basketbol Federasyonu’nun tutumunu destekleyenler ise ‘‘Genç takımla gideriz, en azından ellerinden geleni yapar’’ diyor. Kim haklı kim haksız henüz belli değil. Basketbol Federasyonu pek umutlu olmasa bile gençler üzerine oynarken başarılı olunmasa bile suçu ‘tu kaka’ ilan ettiği NBA’cilere yükleyecek. Hepsi genç, hepsi heyecanlı, hepsi de üzerlerine yüklenen sorumluluğun ayırdına varmış gençler, Türkiye’yi şaşırttı. Türkiye dünyanın en iyi 6 takımı arasına girdi. Ve başından bu yana izlediğimiz film mutlu sonla noktalandı. Dünya şampiyonasına katılan ABD yarıfinalde Yunanistan’a yenilerek finale bile kalamadı. Dünyanın en iyi ve en kaliteli basketboluna sahne olan NBA’deki oyunculardan kurulu ABD nedense dünya şampiyonalarında başarılı olamıyor. Bunun nedeni belki de NBA’deki oyuncular ya dünya şampiyonalarını hafife alıyor ya da yoğun ve yorucu bir lig sonrasında motive olamıyorlar. Belki bizim Hidayet ve Mehmet de geçen şampiyonada ay nı psikoloji içindeydi. Belki motive olamadıkları için yanlış anlaşıldılar ya da işin içine başka eller karıştı. Eskiye dönmenin bir anlamı yok. Yok ama henüz şampiyonanın rüzgârı eserken takımın teknik direktörü Tanjevic’in dünya basketbolunun patronu FIBA’yı ve NBA’i eleştirmesi çok anlamlıdır. Tanjevic iki noktaya parmak bastı. Çok hızlı bir tempoya ulaşan basketbolda oyuncuların ardı ardına gelen maçlar ve faullerle oyun dışı kalmaları nedeniyle takımların sahaya 14 oyuncu ile çıkmalarını öneren Tanjevic, NBA’in de bazı oyuncularına dünya şampiyonalarına katılma izni vermediğini ve bu nedenle de kalitenin düştüğünü söylüyor. NBA’ye sataşan Tanjevic’in kafasında acaba Hido ile Memo’ya yer mi var?.. Aslında basketbolda güçleri bölmenin bir anlamı da yok. Yoksa var mı? Tanjevic’in saptaması gayet doğru, bana göre de eski şampiyonalardaki kalite hırs ve heyecan Tokyo’da yoktu. Ama sübjektif değerleri ortaya koyan iki takım Türkiye ve Yunanistan, başarının mimarı oldular. Yunanistan dünya ikincisi olurken Türkiye, tarihinde ilk kez dünyanın en iyi 6 takımı arasına girdi. NBA basketbolun kâbesi. Her basketbolcunun düşü ve hedefi. Bugünkü gençlerden de NBA’e gidecekler olacak kuşkusuz. Onlara NBA yolunu açarken, şu anda orada olanlara kapılarımızı kapatmak yanlış olur. Futboldaki dünya üçüncülüğümüz kadar önemli olan ve heyecan veren basketbolumuzun geldiği noktada tutunmasını diliyorum. BREZILYALI OYUNCU NUMARALI FORMAYI GİYECEK Souza’dan yıllık imza Spor Servisi Fenerbahçe’de, Sporting Lizbon’dan transfer edilen Brezilyalı forvet Deivid de Souza ile 4 yıllık sözleşme imzalandı. Sarı Lacivertli kulübe transferinden dolayı mutlu olduğunu ifade eden Deivid, yeni takımı için yapması gereken her şeyi en üst düzeyde gerçekleştirmek istediğini kaydederek ‘‘F.Bahçe’ye geldiğim için çok mutluyum. Buraya başarılar yaşamaya geldim. Alex ile birlikte aynı takımda oynama şansı bulduğum için mutluyum. F. Bahçe gerek taraftarı gerek camia olarak bana gösterdi ki, büyük başarıları hak eden bir camia. Başarı için en iyi şekilde hizmet edeceğim. Yapmam gereken her şeyi yapacağım’’ dedi. Sarı Lacivertli kulübün yöneticisi İlhan Ekşioğlu, bir transfer daha yapılıp yapılmayacağı yönündeki soruya, ‘‘Kadromuz bu’’ yanıtını verdi. Deivid de Souza imza töreninin ardından 99 numaralı formasıyla saha içinde medya mensuplarına poz verdi. LUCİANO’DAN TEŞEKKÜRLER Kasıklarındaki sakatlığın uzun sürecek olması nedeniyle F.Bahçe’deki sözleşmesi karşılıklı feshedilen Fabio Luciano, Sarı Lacivertli kulübe veda etti. Takım antrenman yaptığı sırada basın mensuplarına açıklama yapan Brezilyalı oyuncu, ‘‘Sakat bir şekilde takımıma yardım edemezken ayrılmak beni üzüyor. Özellikle Zico gibi bir teknik direktörle çalışamamak da beni ayrıca üzüyor. İyileşmek zorundayım. Türkiye’de F.Bahçe’den başka bir kulüpte oynamam’’ diye konuştu. Bu arada F.Bahçe’nin UEFA Kupası 1. turunda Danimarka temsilcisi Randers ile oynayacağı maçı Almanya Federasyonundan Dr.FranzXaver Wack yönetecek. CÜNEYT E. KORYÜREK G olden League’nin son ayağı olan Berlin’de 6. kez bir araya gelen atletler, IAAF tarafından konulan 1 milyon doları aralarında paylaştı. Jamaikalı 100 metreci Asafa Powell, ABD’li 400 metreci Jeremy Wariner ve ABD’li bayan atlet 400 metreci Sonya Richards yarım milyon doları aralarında paylaşırken, 5 yarış kazandıklarından dolayı diğer yarım milyondan da 100’er bin dolar aldılar ve her biri evlerine 265 bin dolar daha zengin giderken, 5 yarış yarış kazanmış diğer atletler olan Etiyopyalı Dibaba, Panamalı uzun atlayıcı Saladino, 5 bin metreci Etiyopyalı Bekele de 100’er bin dolar alarak mevsimden biraz kârlı çıktılar. Etiyopyalı Dibaba, burada takım arkadaşı olan ve haziran ayında Elvan’ın dünya 5 bin metre rekorunu kıran Defar’la son düzlüğe dek çekişti ama Defar’ın dayanıklılığı ve sürati karşısında ikinci gelebildi. Erkekler 100 metrede Powell’ın birinci geleceğine herkes inanıyordu. Ama stadı dolduran 50 bin kişi Powell’ın rekor kırmasını da bekliyordu. Powell’ın yanında koşan ABD’li Scott ve diğer yanındaki Gay, Powell’ı bir rekor için tahrik edebilecek kuvvetler olarak kabul ediliyordu. Ancak Brüksel’deki yarışın aksine Powell, starterin tabanca sesiyle anında çıkmasını bildi ve rakiplerinden hiçbir baskı görmeden 9.86’yla ipi göğüsledi. Türk olmak gurur verici Spor Servisi Fenerbahçe’nin Ulusal Takım’da forma giyen futbolcusu Mehmet Aurelio, Türkiye’de çok mutlu günler geçirdiğini belirterek, ‘‘Bundan sonra da bir Türk olarak yaşamaktan gurur duyacağım’’ dedi. Fenerbahçe Kulübü’nün aylık dergisine röportaj veren Mehmet Aurelio, Türk insanının gerek Trabzon’da gerek İstanbul’da kendisine gösterdiği ilgiyi asla unutamayacağını vurgulayarak, ‘‘Bundan sonra da bir Türk olarak yaşamaktan gurur duyacağım. Artık ismim hem Türkiye’de hem Brezilya’da Mehmet olacak. Mecbur değildim, ama Mehmet ismini almayı ben istedim’’ diye konuştu. Ulusal Futbol Takımında görev almasıyla ilgili eleştirileri takip ettiğini anlatan Aurelio, ‘‘Dünyanın her yerinde ilklere tepkiler olmuştur. Bunları anlayışla karşılıyorum. Ancak gerçekleri görmezlikten gelmemek gerekiyor. Sadece ben değil, diğer yabancı oyuncular da bundan sonra milli takımda yer alabilmeli. Dünya futbolu bunun örnekleriyle dolu’’ diye konuştu. Mehmet Aurelio, Türk futbolcularına ‘‘Milli takımı yabancılar ele geçirecek’’ korkusunu yaşatmanın çok tehlikeli olduğunu belirterek, ‘‘Önemli olan ülkenin başarısını düşünmek’’ dedi. D evlet ile büyük kulüplerimizi birbirlerinden soyutlayamıyoruz. Çok benziyorlar birbirlerine. Aşırı derecede büyüyorlar. Ama boyuna değil de enine. Sağlıksız bir büyüme. Şatafatlarına diyecek yok. Ekonomik durumları evlere şenlik. Borç gırtlağa kadar. Gelirleri ile giderleri arasında orantı yok. Devletin dış borcu 225 milyar dolar. Fenerbahçe’nin 120 milyon, Beşiktaş’ın 80 milyon, Galatasaray’ın da 200 milyon dolar. Bunlar kesin değil. Medyadan dinlediğimiz, öğrendiğimiz... Kesin olarak söyleyebilmek çok zor. Çünkü müsbet ilimin işaretleri olan rakamlara bile yalan söyletiyoruz. Kulüplerimiz bu borçları neden yapıyorlar? Sadece Süper Lig için değil. Bundan öteye, Avrupa kupalarında başarılı olabilmek için. Ama bir türlü olunamıyor. Kulüpler borçlarını, borç ile ödemek durumunda kalıyorlar. Bir umut için trilyonlar leblebi gibi harcanıyor. Futbolun tarihsel gelişiminde ilk kez, Galatasaray’ın UEFA’yı aldığını gördük. Bundan çok para kazandılar. Ama bu başarıları pek de uzun sürme GÖRÜŞ HALİT DERİNGÖR Otokritikten Yoksunuz şa güreşmekti. Ne yazık ki daha ilk maçta umutları kırıldı. Kiev karşısında Şampiyonlar Ligi’ne girmeye havlu attılar. Ve de trilyonlarca gelirden mahrum kalındı. Bir tesellimiz var. Bu da UEFA şampiyonluğu. Neden olmasın ki! Dileriz bu isteklerimiz olumlu olarak sonuçlanır. Fenerbahçe’nin her iki maçını da televizyonda izledim. Futbolcu açısından büyük farkımız yok. Fark, onların bir ‘ekol’den yetişmiş olmaları. Bizler ise ‘çanta’dan yetişiyoruz. Sadece Fenerbahçe için değil, diğer takımlarımız da öyle. Böyle bir takımın içine kimi dahil ederseniz edin, uyum sağlamaları güç oluyor. Oysa futbol kolektif bir oyun. Kişisel oyun hiç değil. Alex oy di. Kasa boşaldı. En çok borcu olan kulüp haline döndü. Galatasaray’ın bu başarısından sonra Fenerbahçe de kafayı ‘Dünya kulübü’ olmaya taktı. Yıldırım, buna ulaşabilmek için her yolu denedi. Avrupa’dan birtakım flaş isimler transfer etti. Ama bütün bu transferler karşısında Fenerbahçe, bırakın ‘Dünya kulübü’ olmayı, gerçek Fenerbahçe olmayı bile tehlikeye soktu. Süper Lig’de şampiyon olabilmek için flaş transferlere ne gerek var ki? Fenerbahçe’nin bünyesinde zaten şampiyon olma kişiliği var. Sıradan futbolcular dahi Fenerbahçe’yi şampiyon yapabilir. Tarihte örnekleri çoktur. Ama umut tükenmiyor. Bu yıl da Fenerbahçe’nin Avrupa kupalarındaki amacı ba nayacak, Tümer oynayacak, Edu oynayacak da maç kazanacaksınız! Olmaz böyle şey. Çok güç... Kiev modern futbol oynuyor, basmakalıp taktikleri oynamıyor. Oyunu, rakibin uyumuna göre ayarlayıp akıllıca oynuyor. İşte bütün üstünlük burada. 90 dakika koşabilmekte. Fenerbahçe, ilk maçta Kiev’e 31 yenildi. Ama ne keder... Neredeyse İstanbul’da göbek atanlar var. Maç Şükrü Saracoğlu’nda... 30 yenmek çok kolay. Tutarsa 4 veya 5 de olabilir. Söyleyenler kimdi? Kalburüstü bazı spor yazarlarıydı... 22’den sonra hepsi dut yemiş bülbüle döndüler. 70 yıldır bu işin içindeyiz. Böyle bir mantığı, daha doğrusu mantıksızlığı yazdığımı hiç hatırlamıyorum. Elimize almışız kalemi, ne antrenör, ne futbolcu dinliyoruz, çalakalem yazıyoruz. Okuyucular ne yapsınlar, okuyorlar. Elleri mahkum... Bir de onların ellerine kalemi versek de bizleri yazsalar... Ne kadar güzel olur. Ülkemiz insanlarında otokritik denilen bir şey kalmamış. Aurelio
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle