09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 TEKNOLOJİ GELİŞİYOR TERÖR VE SAVAŞ DA DEĞİŞİYOR C strateji ATİNA’DAN EYLÜL CUMA Terör ve Madrid’de tren istasyonuna yapılan saldırıda onlarca kişi yaşamını yitirdi. yüzyılın savaşları ALİ KÜLEBİ ülkelerinde zengin doğal kaynaklarına rağmen fakir halk kitlelerinin oluşmasına neden olmuşlardır. Buna karşın bu ülkelerin prensleri, kralları da yüz milyarlarca dolarlarını kendilerini iş başına getiren bu ülkelerin çoğu Yahudi sermayeli bankalarına istiflemişlerdir. Ancak gelişen kitle iletişim araçları toplumlara bu ikiyüzlülüğü aktarmış ve halk kitlelerinin hızla radikal, tepkici biçimde örgütlenmeye uygun çizgiye gelmelerini sağlamıştır. ASİMETRİK SAVAŞ ORTAMI Bizde PKK, Cumhuriyetimizin halkına hizmet götürmesini engelleyerek, şiddet kullanarak, baskı uygulayarak yandaş oluşturma stratejisine ağırlık vermiş, Orta Doğu ülkelerinde ise bizzat başa gelen feodal ve oligarşik yöneticiler antidemokratik yöntemler kullanarak halklarını fakirlik çizgisinde tutmuşlardır. Irak’ta, Lübnan’da, Filistin’de yaşananların temelinde büyük ölçüde ekonomik sıkıntısı olan toplumların tepkisi vardır. İsrail’in nefes aldırmadığı Filistin halkının büyük çoğunluğu işsizdir. Gençlerinin yüzde 80’i işsiz ve geleceğe kötümser bakmaktadır. Irak’taki olayların temelinde de, ABD’nin güvenlik ve ekonomiyi hızlı bir şekilde olması gereken düzeye getirememesiyle Irak halkında giderek artan endişeler vardır. Eğer ABD Irak’ta süratli bir şekilde güvenliği sağlayıp, halka insanca yaşama olanağı sağlayabilseydi, etnik gruplar arasında ayrım gözetmeseydi, sözün kısası adil bir yönetim sağlayabilseydi bugünkü kaos ortamı oluşmazdı. Daha ilk günden yanlı davranarak etnik grupların güvenini sarsan ABD’nin bunla ilgili en önemli yanlışları, özellikle Kürt gruplara arka çıkarak onların devlet dairelerini yağmalamalarına, tapu ve nüfus kayıtlarını imha etmelerine göz yumması, ŞiileriSünnileri birbirlerine kırdırmayı ve bunda da ağırlıklı olarak Kürtleri kullanmayı bir strateji haline getirmesiydi. Hatta çok daha basit bir ayrıntı olmasına rağmen değinilmesinde yarar olan bir başka husus da, ABD işgalini izleyen günlerde dünya tarihinin bir parçası ve insanlığın kültür hazinesi olan Bağdat Müzesi’nin alenen yağmalanmasına da seyirci kalınması çok önemlidir. Bir ülkeyi işgal eden bir ordu o ülkeye nizam getiremez, güven sağlayamazsa ve sorumluluğunu aldığı toplumun değerlerine saygı göstermezse sonuç ancak ilkel kavimlerin yönetimindeki tarih öncesi çağları anımsatan bir başıbozukluk getirir. Bugün ABD, adeta bir adada yaşayan kendi halkının çıkarları uğruna, egoistçe işgal ettiği ve kendi ifadesiyle insanlık değerleri adına bir anlamda sorumluluk aldığı topluma karşı egoistçe davranırsa sonu kendi toplumuna bile uzanacak sıkıntılara davetiye çıkarır. Bu anlayış 21. yüzyılı, bitmeyen, bitmeyecek asimetrik savaşların yüzyılı yapacaktır. Gelişmiş teknolojiler, iletişim ve ulaştırma olanakları, ABD adasını da tehdit edebilir. Avrupa ülkelerinin de süregelen olaylara duyarsız, kendi Sırça Köşkleri’nde, "gemisini kurtaran kaptan" anlayışıyla bakmaları onları da, giderek artabilecek terör eylemlerinden uzak tutmaya yardım etmeyecektir. Terör bir insanlık suçudur. Ancak terör ortamını hazırlayan anlayış da sorgulanması gereken bir olgudur. Birbirlerinin güçlenmesini veya ilgi duydukları bölgelerde, Türkiye örneği, bölgesel güçler olmasını istemeyen ülkeler, terör örgütlerinin ortadan kaldırılması konusunda samimi davranmamaktadırlar. Bunun sonucunda terör ve terörün daha örgütlü şekli olan asimetrik savaş ortaya çıkmaktadır. Kısaca ve özetle bakarsak terör ve asimetrik savaş ortamı; ? Ekonomik sıkıntısı olan topluluk ve bölgelerde gelişir. Günümüzde terörist örgütlerin eleman ve sempatizan bulma konusunda bu olgudan yararlandıkları ve çoğu kez örgüt mensuplarını maaşa veya terör amaçlı belli işleri yaptırmada ücrete bağladıkları bilinmektedir. Özellikle Irak’ta teröristlerce yapılan işlerin belli tarifesinin olduğu dahi söylenmektedir. ? Ekonomik koşulların yetersiz olduğu yerlerin yanı sıra, eğitim düzeyinin düşük olduğu ve kendilerine empoze edilen fikirleri sorgulayamayacak düzeydeki toplulukların terörist sağlamada uygun bir kaynak olduğu bilinmektedir. Bu nedenle 21. yüzyılda kaos ortamının daha da artmasını engellemek için bireylerin ekonomik koşullarının düzeltilmesinin yanı sıra eğitim düzeylerinin de arttırılması gerekmektedir. ? Terör örgütlerinin birbirlerinden teknik bilgi alışverişi yaptıkları ve bunun uluslararası düzeyde olduğu bilinmektedir. O halde teröre karşı mücadelenin de uluslararası düzeyde olması gerekmektedir. ? Teröre müdahale etme kararı olan ülke, bunu bütün sorumlulukları üzerine alarak ve insancıl bir yaklaşımla yapmalıdır. Yani Irak örneği ABD’nin sırf petrol kaynaklarını kontrol için bölgeye girip, halkı kaderiyle güvensiz bir ortamda veya İsrail’in Lübnan’daki gibi terörü bahane ederek on binlerce sivili kabul edilemez bir trajediyle karşı karşıya bırakması, yangını söndürmek için ateşe benzin dökmek gibidir. Yangın daha büyür, ateş yayılır. İnsanlıkça kabul edilemez stratejilerle sorumsuzca yapılan operasyonlar, hele haklı nedenlere dayanmıyorsa, sorunların büyümesinden başka bir sonuç yaratmayacaktır. Dünyamızın geleceğini ciddi iklim değişikliği yaratarak tehdit edecek sera etkisi yaratan gazların tek başına yüzde 36’sını atmosfere salan ABD, küresel ısınma konusunda 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokünü işine gelmediği için imzalamayarak sorumsuzluk ve bencillik örneklerinden birini göstermişti. Şimdi de benzeri şekilde, "Ben istediğimi yaparım, dünya meseleleri de beni ilgilendirmez" mantığı ile hareket yine keyfi, sırf kendi enerji gereksinimini karşılamaya dönük projelerle ülkeleri işgal eden, ettiren ABD’nin bu sorumsuz ve egoistçe tutumu nedeniyle Irak ve Lübnan’da on binlerce insan yaşam mücadelesi vermektedir. Habercilik! yeri görüntüsünün ortasına çekilen bantın üstüne Türkiye’deki yangınların dumanı monte ediliyor. Bu şekilde patlama ve sonrasında ortaya çıkan korkunç dumanlar izleyenlerin dehşete düşmelerine neden oluyor. Bu görüntüleri hem de anladığı bir dilde (Yunanca ve İngilizce) kim izlerse izlesin, Türkiye’ye gitmeyi kafasından hemen çıkartır, turist olarak rezervasyonu varsa bile kesinlikle iptal ettirir. ??? Türkiye’de bilinmiyor olabilir, çünkü hemen hemen hiç yansımadı. Geçtiğimiz günlerde Selanik yakınlarındaki Halkidiki yarımadasında büyük bir yangın çıktı. Yaz sezonu için kıyı şeridinde yoğunlaşan binlerce kişi bir anda alevler ile deniz arasında sıkışıp kaldılar. Kıyıya varan alevlerden etkilenmemek için kendini denize atan bir Alman turist boğularak hayatını kaybetti. Türkiye’de kimin haberi var? Bırakın Türkiye’yi Yunan halkı bile bu olay konusunda kısıtlı bilgi sahibi oldu. Yunan televizyonları ve yazılı basında yangın geniş şekilde günlerce verildi. Ama gecenin bir vaktinde alevlerden kaçmak için kendini denize atan ve bu sırada (kalp krizi geçirip) boğularak ölen Alman turiste hemen hemen hiç değinilmedi. Bu noktada ‘‘habercilik’’ anlamında iki ülkedeki gazetecileri ve yayın kuruluşlarını sorgulamamız gerekmez mi? Kim habercilik anlamında daha demokrat? Kim daha bağımsız? Kim daha çok vatanını düşünüyor? Kim habercilik etiğine daha fazla uyuyor ve gereklerini yerine getiriyor? Kim iki ülke arasında dostluk ve barış istiyor? Kim daha fazla düşmanca tavır sergiliyor? Bu gibi soruların cevaplandırılma zamanı geldi de geçiyor. Bu sorulara verilecek cevaplar insanları özeleştiriye yöneltip, hem Türkiye’nin hem de iki ülke arasındaki barış ve dostluğun kan kaybetmesini de önleyecektir. MURAT İLEM T Küreselleşmeyle beraber toplumların birbirleriyle ilişkisinin artması ve haberleşme araçlarının çoğalması, dünyada olup bitenlerden anında haberdar olunmasını ve çıkarlarını tehdit eden konularda kitlelerin eş zamanlı bir şekilde şiddete varan tepkiler göstermesini kolaylaştırdı. Özellikle başta Orta Doğu olmak üzere dünyanın her yerinde geleceğe umutsuz bakan işsiz gençler ordusu bu tepkilerde başı çekti. Ekonomik uçurumların ve refah düzeyi farkının bilincinde olanlar da çabuk etkilenebilen ve do üreselleşmey le beraber toplumların birbirleriyle ilişkisinin artması ve haberleşme araçlarının çoğalması, dünyada olup bitenlerden anında haberdar olunmasını ve çıkarlarını tehdit eden konularda kitlelerin eş zamanlı bir şekilde şiddete varan tepkiler göstermesini kolaylaştırdı. Buna karşın teröre müdahalelerdeki yanlış tutumlar engellenmesinin de önüne geçiyor. K layısıyla kandırılmaya uygun eğitimsiz insanları terör amacı etrafında uydulaştırdılar. Bugün teröre karşı mücadelede en etkili strateji, güvenliği sağlamanın yanı sıra, toplumlara daha mutlu bir gelecek vaat edebilmek, ekonomik koşulları iyileştirmek ve onların terör batağına sürüklenmelerini engellemek şeklinde olabilir. Türkiye’de PKK’nın, Güneydoğu Anadolu halkının daha iyi bir yaşantıya sahip olmasını, çağdaş hizmetlerden yararlanmasını engelleme konusunda uyguladığı stratejide de bunu görmek olasıdır. Yıllardır hemşire, öğretmen, doktor gibi memurlara ve yol vesaire inşaatı için yöreye giden teknik personele, bölgede çalışmamaları için baskı uygulayan, sayısı binleri bulan devlet görevlisini şehit düşüren PKK’nın amacı, bölgenin kalkınmaması ve halkın sıkıntıdan, ekonomik yokluktan bunalarak işi devlete karşı gelmeye vardıran eylemlere tepkisiz ve kayıtsız kalmasına neden olacak ortam yaratmaktır. Ekonomik kalkınma ve kamu düzeninin olmadığı ortamlar teröre uygun bir kültür ortamı, yani mikropların üreyeceği, çoğalacağı bir ortam yaratır. Genelde ekonomik düzeyi düşük ve toplumlarında derin uçurumlar olan Orta Doğu ülkelerinin süregelen sorunlarının özünde bu olgu yatmaktadır. Demokrasi getirme vaadiyle işlerine gelen kişileri, kral, prens yapan ABD ve İngiltere, Orta Doğu elevizyonu ilk açışımda yanlış yaptığımı düşündüm. Karşımda ‘‘CNN’’ haber kanalı. Antalya’daki patlamayı veriyor. Tabii bilinen formatta! Kanal değiştirdim, bu defa karşımda ‘‘Fox News’’. O da Antalya’daki patlamayı ekranlarına taşımış. Bu kanaldaki haber de sanki aynı editör tarafından hazırlanmış ve bilinen formatta! Yunan kanallarındaki gezintim devlet kanalı NET’e kadar uzandı. O da yabancı bir kanaldan aldığı haberi İngilizce olarak verdi. Ulusal bazda yayın yapan kanalların hemen tamamının Antalya’daki patlamaları yabancı kanallardan alarak, bire bir İngilizce yayımlamaları dikkatimi çekiyor. Bu habercilik şekli, son dönemde Yunan televizyonlarının ‘‘Türkiye karşıtı’’ oynadıkları oyunun değişik bir versiyonu. İlginç, ancak bir o kadar da çirkin. Amaçları belli! Haberleri izleyen yabancı turistler varsa ‘‘İngilizce verilen Türkiye’deki terörist saldırıları anlayabilsin ve bu ülkeye gitmesin diye’’ düşünülüyor. Yani Türkiye’ye turist akışının önünü tamamen kesmek için bu oyunu oynuyorlar. Nereye kadar başarılı oldukları, şimdilik bilinmiyor. Ancak bilinen, oynanan bu oyunun ne basın etiğine ne de dostluk ve barışa sığdığıdır. Bir de bombalardan sonra Türkiye’ye gelen turist sayısında yaklaşık yüzde 15 oranında azalma olduğu. Bazı kanallar bununla da kalsa iyi! İstanbul, Marmaris ve son olarak Antalya’da patlayan bombaların veriliş biçimleri, montajları, iğrenç denecek düzeyde. İlk görüntülerde patlamanın gerçekleştiği olay yeri, Türk kanalları ya da ajanslarından alıntı yapılarak veriliyor. Genelde ilk haber olarak verilip, en az dört beş dakika alacak şekilde geniş görülen Türkiye’deki patlama haberlerinin son aşamasında devreye montajcılar giriyor. Üçdört saniye verilen olay TÜRKİYE ARAŞTIRMALAR MERKEZİ İslami teröre karşı tedbirler Haber Merkezi Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) 12 Faruk Şen maddelik tedbirler kataloğu ile Almanya’da İslam ile birlikte yaşama ve uyum politikası açısından izlenmesi gereken politikalara dair bir yol haritası çizdi. Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, Berlin’deki basın toplantısında İslamın ve İslami örgütlerin güçlendirilmesi gerektiği üzerinde durdu. Müslümanları İslami akımlar ve terorizmden uzak tutmayı hedefleyen ve modern çoğulcu din anlayışını kurmaya yönelik bir HıristiyanMüslüman diyaloğunun, ancak Müslümanların ve örgütlerinin güçlendirilmesiyle gerçekleşebileceğini söyleyen Şen, bunun Müslümanların eşit toplumsal partnerlere dönüştürülmesi gerektiğini söyledi. Berlin’de kamuoyuna duyurulan yaklaşım belgesinde, Batı toplumlarında İslamın uyumunun zorlamayla değil, imkânlar sunma şeklinde gerçekleşebileceği kaydedildi. İslami terörün kendisine duyulan ilgiyi arttırdığı İslam konusunda tartışmaların daha ziyade terorizm ve güvenlik politikası üzerinde yoğunlaştığı da belirtiliyor. (www.zftonline.de) Terör örgütleri fabrikası ietnam’da ABD’ye karşı topyekun savaşını asimetrik savaşla destekleyerek başarılı olan Kuzey Vietnam hükümeti, süratle bütün ülkede güvenliği sağlayarak bir nizam meydana getirmişti. Yüz binlerce insanın hayatına mal olan Vietnam Savaşı’ndan sonra Vietnam halkının şanslı bir şekilde kavuştuğu bu durum maalesef ABD çekildikten sonra dahi Irak’ta söz konusu olamayacaktır. ABD arkasında, 21. yüzyılın muhtemelen ilk 30 yılı boyunca sürecek bir kargaşa ortamı bırakacaktır. Çünkü Irak’ta bugün ekonomik koşullar halkın birbirine karşı çıkar gruplarınca tahrik edilmesine uygundur. Karmaşık yapıdaki etnik ve dini gruplar birbirlerine düşman hale getirilmişlerdir. Aralarında onarılmayacak kan davalarının ve düşmanlıkların tohumları atılmıştır. Irak Ordusu ve güvenlik güçleri belki bugün kurulma aşamasındadır. Ama yarın bugünkü gücünde bile olamayacak ve hatta Lübnan Ordusu düzeyinde bile kalamayacaktır. Velhasıl ABD Irak’ta, 21. yüzyılda bütün dünyayı etkileyecek bir terör örgütleri fabrikası bırakacaktır. Aynı durum Filistin ve Lübnan için de geçerlidir. İsrail’in güç kullanarak kendince var olan sorunları çözme mantığı nedeniyle kar V şısında yer alan güçler yeni taktikler uygulama yoluna gitmektedirler. Bunda son derece ustalaştıkları da son Hizbullah çatışmasında ortaya çıkmıştır. Bundan böyle, Lübnan örneğinde olduğu üzere asimetrik savaşları yürüten örgütler stratejilerini, sivil kesimlerin içine daha fazla gizlenecek ve sivil halkı bir kalkan gibi kullanacak şekilde yürütmeye ağırlık verebileceklerdir. Yine İsrail örneğinde olduğu üzere saldırılardan zarar gören sivil halkın asimetrik savaşta güçlü olup da orantısız ve insanlık dışı güç kullanan tarafa giderek düşman olması da söz konusu olacaktır. Bu nedenlerle sivil halkın desteğini alma stratejisi uygulayan asimetrik savaşın zayıf tarafı, savaşın sivil halkın içine kayması nedeniyle aslı ortadan kaldırılamayacak bir savaş ortamı yaratıldığından varlığını güçlenerek sürdürecektir. Bu durumda İsrail’in kendince başarısı da hiçbir zaman öz konusu olamayacaktır. Çünkü Lübnan ve Filistin’de yangın vardır. Bu yangın adil, egoist olmayan yaklaşımlarla çözülmedikçe sürecektir. Bedelini de bütün dünya ülkeleri ve ekonomileri belli ölçüde ödeyeceklerdir. Orta Doğu’yu karıştırıp insanlara sorumsuzca acı çektirenler şimdiden senaryolarını sahneye koymak için çabaladıkları tehlikeli oyunları ülkemizde de bir gün uygulamaya geçirmeye çalışırlarsa ortaya çıkacak sorunlar daha farklı olacaktır. Çünkü sabrı taşan Türk milleti bağımsızlık ülküsü yolunda önüne çıkan engelleri her ne pahasına olursa olsun aşmayı bilir. Tarih göster miştir ki, Türk milleti bu ülkü uğruna kanının son damlasına kadar mücadele eder. İçerdeki hainlere sinsi bir hoşgörü ile yaklaşıp onları kullanan yöneticiler ve siyasileri de milletçe uyarmamız ülkemizin bekası için önemlidir. Bugün çeşitli yabancı güçlerin ihtiraslarıyla birçok ülkede masum sivillerin kanı dökülürken, yarın bu olayların ucunun bize de somut bir şekilde dokundurulacağı açıktır. Bizim için buna karşı tek çare, Türklük bilinciyle hareket etmektir. Küreselleşen dünyada boğulmamak için, ırkımızın, milletimizin hasletlerini, ulusal özelliklerini korumamız gerekir. Aksi halde, üzerimize gelen yabancı güçlerin, kendi ülkelerinde işlemeyen dinler arası hoşgörü, insan hakları vesaire gibi yutturmacalarına kanarak ses çıkarmazsak yok oluruz. ARABULUCULUK OYUNLARI Türkiye’de olduğu gibi başka ülkelerdeki terörü de yaratan, terör tohumlarını eken ve halkını sıkıntıya sokan yabancı güçlerin komşu ülkelerde yarattığı pisliği temizlemek bize düşmez. Bizi, PKK terörüne karşı etkin darbe vurmak konusunda engelleyenlerin bölgemizde yarattıkları kaosu temizleme görevi Anadolu evlatlarına düşmez. Barışı koruma konusunda birçok kez çeşitli yerlerde katkıda bulunmuş olan Türkiye görevini yerine getirmiştir. Bizi ilgilendirmeyen görevlere katılmamız, hele ki müttefiklik anlayışının özellikle son üç senede aldığı yeni biçim düşünüldüğünde, bir işgüzarlık ve bizi kontrol eden ülkelerin ekmeğine yağ sürecek, bizi bölgede sıkıntıya sokacak bir yanlış olacaktır. İsrail Lübnan’a saldırdığında gerekçesi kendisine yöneltilmiş terörist eylemler ve askerlerinin kaçırılmış olması idi. Orta Doğu’da ABD’nin İsrail’e yönelik terörü bahane göstererek İsrail’in Lübnan’da binlerce sivili perişan eden, canına mal olan eylemine arka çıktığı bu günlerde Türkiye bölücü terör ile mücadelesinde şehitler vermektedir. Türkiye’nin daha ağır bir düşmanca tutuma karşı aynı gerekçeyi kullanıp niye Irak’ın Kuzeyi’ndeki PKK kamplarına kamuoyumuzca özlenen ve her halükarda gereken müdahaleyi yapmaması ise affedilmeyecek bir gaflettir. İktidar Orta Doğu’da arabuluculuk oyunları oynarken, Irak’taki yönetim Türkiye ile adeta alay edercesine ve ABD ile eşgüdümlü olarak birtakım boş vaatlerde bulunmaktadır. Yine ABD’nin de Türk milletince kesinlikle kabul edilmemesi gereken bir şekilde iktidara teröristlerle görüşülmesi konusunda baskı yapma küstahlığını göstermesi ve zaman geçirmesi dikkat çekicidir. Milli meselelerimize gözlerini yummuş ve ABD ile olan ilişkilere, Başkan Bush ile gerçekleşecek ziyarete odaklanmış olan iktidarın artık silkinip milletin neyi görmek, duymak istediğini anlaması gerekir. Millet, terörün kaynağı neredeyse orada kökünün ezilmesini istemektedir. Vatan evlatlarının bir avuç çapulcu tarafından şehit edilmesini hazmedememektedir. Millet AB’ye yaltaklanmak uğruna değiştirilen terör yasalarının, güvenlik güçlerinin elinden alınmış yetkilerinin iadesini istemektedir. Millet süregelen teröre karşı gerektiği şekilde ağzını bile açmayan, eylem koymayan yöneticileri istememektedir. Millet sınır ötesi harekat dahil her çarenin vazgeçilmez hakkımız olduğunu düşünmektedir. Türk milleti, kuvvetinin, kudretinin bilincinde, uluslararası alanda ortaya çıkan her türlü fırsatı değerlendirip, tek bir Türk evladının dahi kaybına razı olmayan iktidar istemektedir. Brüksel’in sabrı tükeniyor Dış Haberler Servisi Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komisyonu’nun Türkiye’ye yönelik ağır ifadelerin yer aldığı raporu dış basında geniş yankı buldu. AB’nin Türkiye’yi ‘‘azarladığı ve uyardığı’’ şeklindeki yorumlara yer veren gazeteler, Türkiye ile birlik arasındaki en büyük çatlağın Türk limanlarının Rum gemilerine açılması konusunda yaşandığını belirtti. International Herald Tribune gazetesi, AP milletvekillerinin sert bir biçimde Türkiye’yi eleştirdiklerini yazdı. ‘‘AB Türkiye’yi azarladı’’ ifadesini kullanan gazete, Türkiye’deki reformların kayda değer bir biçimde yavaşladığını, bu çerçevede azınlık hakları ile yazar ve aydınlara açılan davalara dikkat çekti. Gazete, ‘‘Türkiye ile AB arasındaki hâlâ en derin çatlağı, Türkiye’nin liman ve havaalanlarını Rum kesimine açmaması oluşturuyor’’ dedi. THE TIMES: İNSAN HAKLARI UYARıISI İngiliz The Times gazetesi, AB’nin insan hakları konusunda Türkiye’yi uyardığını belirtti. AP milletvekillerinin Türkiye’nin insan hakları sicilini sert dille eleştirdiklerini kaydeden gazete, Türkiye’nin müzakere sürecinin dondurulabileceği uyarısında bulunulduğunu yazdı. Gazete, ‘‘Türkiye’nin Kıbrıs Rum kesimine uygulanan hava ve deniz ambargosu sorununu çözmemesi, reform temposu konusunda Brükselin sabrının tükendiği izlenimini güçlendirdi’’ yorumunu yaptı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle