03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

EYLÜL CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM Anadolu Cam Sanayi’nin Başkurdistan’ın başkenti Ufa’daki tesisleri açıldı Şişecam Rusya’da devleşti ? Yılda 240 bin tonluk bira şişesi üreterek bölgedeki Efes Pilsen fabrikasının tüm ihtiyacını karşılayacak olan RuscamUfa fabrikasının devreye girmesi ile topluluğun yurtdışı üretimi, yurtiçini aştı. HASAN ERİŞ UFA Türkiye’nin Rusya Federasyonu’na bağlı Başkırt Özerk Cumhuriyeti’ndeki yatırımları giderek artıyor. Yaklaşık 40 Türk firmasının yatırımı bulunan Ufa’da, yatırımını kısa sürede ikiye katlayan Efes Pilsen’in ardından kurulan Şişecam topluluğuna bağlı Anadolu Cam Sanayi AŞ’nin RuscamUfa fabrikası, Başkırdistan Cumhurbaşkanı Murtaza Rahimov, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ve Şişecam yetkilileri tarafından hizmete açıldı. Yıllık toplam 240 bin tonluk üretim gerçekleştirecek yatırımla, Türkiye’de yılda 550 bin tonluk üretim yapan Şişecam’ın yurtdışındaki üretim kapasitesi de yurtiçini aştı. Şişecam yıllık 240 bin tonluk üretim kapasitesi olan Ufa’daki tesislerin devreye girmesiyle, yurtdışında yılda 700 bin tonun üzerine çıktı. Grup, Bursa Yenişehir’deki 240 bin ton kapasiteli yeni tesisini devreye aldıktan sonra yeniden yurtiçi ve yurtdışındaki üretimini dengeleyecek. Şişecam Cam Ambalaj Grup Başkanı Teoman Yenigün, RuscamUfa fabrikasının açılış töreninde yaptığı konuşmada, cam ambalaj grubunun 5 yılda ulaştığı sonucun, ‘‘yılda 740 bin tonluk üretim kapasitesini oluşturan 200 milyon dolarlık yatırım ve 200 milyon dolarlık satış potansiyel’’ olduğunu dile getirdi. Şişecam Genel Müdürü Doğan Arıkan da, bugün 71 yıllık birikimi ile Türkiye’nin ihtiyaçlarının çok üzerinde üretim kapasitesine ulaştığını kaydetti. Anadolu Cam AŞ’nin yatırımları, Vladimir bölgesinde Ruscam Gorohovets Cam Ambalaj Fabrikası, Vologda bölgesinde Ruscam Pokrovsky Cam Ambalaj Fabrikası, Başkırdistan’da RuscamUfa Cam Ambalaj Fabrikası ve Nizhny Novgorod bölgesi Ruscam Balkum Endüstriyel Kum Tesisi olmak üzere 4 bölgede toplanıyor. Açılışı yapılan RuscamUfa fabrikasının ilk fırını geçen yıl kasım ayında, ikinci fırın bu yılın mayıs ayında ateşlenmişti. Yatırımı 78 milyon dolar harcanarak tamamlanan fabrika, iki fırın ile yılda toplam 240 bin ton (yılda 890 milyon adet) cam ambalaj üretim kapasitesine sahip. Yılda yaklaşık 70 milyon dolar ciro hedeflenen tesiste, 450 kişiye iş imkânı sağlanacak. Tarih ortaktır C 9 Fabrikada 17’si Türkiye’den gelenler olmak üzere, doğrudan 450, dolaylı 600 kişi çalışıyor. (Fotoğraf: AA) Sırada BMC var Türk firmalarıyla 10 yıldır çalıştıklarını ve yatırımlarından çok memnun olduklarını söyleyen Başkurdistan Başbakanı Rafael Baydavletov, bir Türk firmasının da kamyon üretimi için temaslarını sürdürdüğünü ve bunun otomobil sanayii olan Rusya Federasyonu’nda önemli bir boşluğu doldurabileceğini belirtti. Baydavletov, Şişecam’ın Ufa’daki fabrikasının açılışının ardından Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in de hazır bulunduğu bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilerin sorularını yanıtladı. Şişecam’ın Ufa’da çok modern bir fabrika kurduğunu ve bundan son derece memnun olduklarını kaydeden Baydavletov, yeni projeler konusunda her iki tarafın da arzusu bulunduğunu dile getirdi. Baydavletov, Türk yatırımcılarıyla kamyon üretimi konusunda da işbirliği yapmak istediklerini, Türkiye’den BMC ile görüştüklerini bildirdi. Rafael Baydavletov, bir İngiliz firmasının da desteğiyle hayata geçirilecek yatırımın, henüz proje aşamasında olduğunu kaydetti. IMF TOPLANTISI Küresel ekonomi masada ANKARA (AA) Singapur’da, 1523 Eylül tarihleri arasında yapılacak olan Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın yıllık guvernörler toplantılarında, Türkiye’yi, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan başkanlığındaki heyet temsil edecek. Babacan, Singapur’da, bir dizi ikili görüşme yapacak. Singapur’daki toplantılarda, IMF ve Dünya Bankası’nın, 21. yüzyılın ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak gerçekleştirecekleri orta vadeli reform planı ele alınacak. AYGÜN: Çin gözlüğü tehlikeli ANKARA (AA) Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, piyasayı istila eden ucuz ve kalitesiz Çin malı gözlüklerin göz sağlığını tehdit ettiğini belirterek ‘‘İthal güneş gözlüklerinin 8.5 milyonu standart dışı’’ dedi. Aygün, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’deki 18 gözlük fabrikasından sadece 5’inin aktif üretim yaptığını hatırlattı. Coca Cola Afganistan’da üretecek Ekonomi Servisi CocaCola, Afganistan’ın başkenti Kâbil’de, faaliyetleri merkezi İstanbul’da bulunan Avrasya ve Ortadoğu bölümü tarafından yönetilecek bir fabrika açtı. Fabrikada CocaCola, Fanta ve Sprite adlı meşrubat üretilecek. CocaCola Türkiye’den yapılan açıklamada, Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai’nin de katıldığı bir törenle açılışı gerçekleştirilen fabrikaya 25 milyon dolarlık yatırım yapıldığı bildirildi. Türk mühendisler tarafından kurulacak olan fabrikanın İstanbul’daki şirkete bağlı olacağı açıklandı. Tarihi kim tek başına ‘‘yazmıştır’’ ki? Bakmayın her boydan ve soydan hafif laf ebelerine... Olsa olsa, tarihe bakmada, ‘‘okuma’’da farklılıklar var. Herkes kendi açısından, oturduğu yerden, bir tarafını kaldırma zahmetine katlanmadan ‘‘gerçekliğe’’ bakarsa, elbette kendini haklı kılacak gerekçeleri her zaman bulur. Bush Amca’nın deyimiyle ‘‘Şer Cephesi’’ hep derinden derinden akar. Şerrin ‘‘kökü’’ dışarda, ‘‘bölücü kuyrukları’’ da hep içerdedir. Halbuki şerriyle hayrıyla, köküyle kuyruğuyla sonuçta hep ‘‘Ötekiler’’le yazılır bu tarih, hem içerde, hem dışarda... Söyleyin lütfen, ‘‘İnsanlık Tarihi’’nde en çok kan dökülen savaşlar nerede yaşanmıştır? En boğaz boğaza gırtlaklaşan halklar hangileridir? Hiç uzağa gitmeyin... Soruların cevabı, siz de biliyorsunuz Avrupa’dır, Fransızlar, Almanlar, İngilizlerdir... İlki, beğenelim beğenmeyelim ‘‘DevletMillet’’ kavramını tarihe aşılamış, neredeyse her aşirete kadar bulaştırmış; diğeri ise fii tarihinde ‘‘Milliyet’’ tortusunu kafatası boyutları veya kanın asalet derecesi ölçüsü haline getirecek kadar canavarlaştırmıştır. Liberalizmin ata babası sonuncusuysa konumuz dışıdır. 1. ve 2. Dünya savaşlarını, yüz kızartıcı o tarihleri, saldırganı ve işbirlikçisiyle beraber el ele, diz dize ‘‘yazmış’’lardır. Ancak yakın dönemlere kadar da farklı ‘‘okumaları’’ pekala sürdürmüşlerdir. Mağlup olan ürkek ve çekingen, sözüm ona muzaffer öteki pişkin ve şımarık tavırlarla... ‘‘Tarih tekerlekten, pardon tekerrürden ibarettir’’ diyenler, (hoşgörünüze sığınıp) halt etmiştir. Bunlar gelecekten korkan, geçmişin örümcek ağlı karanlık kuytusunda kalmayı yeğleyenlerdir. Ortak ‘‘yazılmış’’ tarihi, ortaklaşa (benimseyip) ‘‘okumaya’’ başladığımız andan itibaren, birlikte yepyeni tarihler yazacağız, yazabileceğiz demektir... Örnek mi istiyorsunuz? Alman yakasını bilemem, ama 30 yıl öncesine kadar ‘‘Bosch aşağı, Fritz yukarı’’, komedi oyuncusu Louis de Funes filmlerinin basitliğinde Alman düşmanlığı yapan Fransızlardan bugün görünürde iz kalmamıştır. Fakat ‘‘hafızası nisyanla malul olan beşer’’e karşı, unutkanlık bataklığını kurutmazsak, kalıcı önlemleri nasıl alabiliriz ? Öyleyse ilk aşamada eğitimi cepheye sürmek gerekecekti... *** Tarih 21 Ocak 2003, yer 500 Alman ve Fransız liseli gencin ‘‘Elysee/Elize Anlaşması’’’nın (Avrupa Birliği’nin nüvesi FransızAlman Dostluk Anlaşması) 40’ıncı yılını perçinlemek üzere Berlin’de toplandığı Gençlik Parlamentosu’dur... Gençlerden bir dilek gelir: ‘‘Madem savunma dahil çok sayıda yasa, paramız ortak, öncelikle tarih alanında olmak üzere niçin ortak ders kitapları yazılmıyor?’’ Hem Fransız cumhurbaşkanı Jacques Chirac, hem Alman şansölyesi Gerhard Schröder içtenlikle benimsedikleri bu fikre dört elle sarıldılar. Amaç, ye ni nesillerde ortak bir ‘‘FransızAlman vizyonu’’ yaratmak, dünyaya birlikte bakış, kavrayış zemini, zihniyeti yeşertmekti. Amaç, yalnızca ‘‘düşman kardeş’’lerin kafasındaki dikenleri ayıklamak değil, (Türkƒ Yunan dahil, şu anda dünyanın bazı ‘‘komşu’’ toplumlarında denenen bu) dili, belki kültürü kısmen farklı ama, bin bir çeşit rengi ve rayihasıyla ‘‘has kardeş’’lik bahçesi kurmaktı. İki tarafın uzmanlarının katılımıyla hazırlanan bir proje Mayıs 2004’te yetkililere sunuldu. 26 Ekim’de toplanan AlmanFransız Ortak Bakanlar Kurulu, Fransızƒ Alman Bilimsel Kurulunun inceleyip önerdiği, orta dereceli okullarda ‘‘Ortak Tarih kitabı’’ projesini onayladı. 10 Mart 2005’te bir araya gelen Milli Eğitim bakanları François Fillon ve Peter Müller bu küçük ‘‘Devrim’’in uygulanması için gerekli imzayı attılar. 20062007 öğretim yılında, yani 4 Eylül 2006’dan itibaren yürürlüğe giren seferberliğin ilk ürünü, ‘‘Histoire / Geschichte L’Europe et le monde depuis 1945’’ (Tarih 1945’ten Bu Yana Avrupa ve Dünya) başlıklı ortak tarih kitabının Fransızca baskısı haziranda elimize geçti. Ders kitapları yayıncılığında uzman Fransız Nathan ile Alman yayıncı Klett’in bastığı ‘‘Tarih’’ kitabı bu yıl lise son veya 12’nci (hatta 13’üncü) sınıflarda yardımcı kitap olarak tedrisat programına alındı. Seneye lise 3 veya 11’inci sınıflara esas itibariyle 19’uncu yüzyıldan 2. Dünya Savaşı’na, lise 2 veya 10’uncu sınıflar içinde Antik tarihten Aydınlanma ve Romantizm devrimine yani 18’inci yüzyıla kadar insanlığı belirleyen aşama, tarih ve kavramları yeniden anlatan, yorumlayan kitaplar sunulacak... *** Kitap şimdiden sadece Fransa’da 25 bin satmış, 15 bin adet de tarih öğretmenlerine dağıtılmış. 4 Eylül’de okulları açılmasıyla sadede gelindi. Süreç her gün, her an itinayla üstüne titrenmesi gereken uzun ve zorlu bir süreç. Bugünkü gençlere ve yarınki nesillere daima ‘‘en büyük’’ olmadığımızı, kendi geçmişimizde de ‘‘karanlık veya belirsiz sayfalar’’ olduğunu söyleyebilmek, ama bunlara rağmen ‘‘birlik ve bütünlüğümüz’’ü sürdürmenin ne denli anlamlı, hayati, ‘‘aydınlatıcı’’ bir olgunluk olduğunu anlatabilmek cesaret ve güven isteyen bir iştir... Vazgeçtik ‘‘Avrupa Birliği’’ fikri, bütünleşmesi veya ‘‘Avro Asya Konfederasyonları’’ hayali, idealinden, savaşsız, kavgasız bir toplum için, ‘‘Yurtta Barış, Dünyada Barış’’ ilkesini somutlayabilmek için önce önyargı ve basmakalıp düşüncelerden arınmak gerekiyor. Fransa Dışişleri bakanı Philippe DousteBlazy’nin dediği gibi ‘‘Karşılık anlayış ve klişe düşüncelerin aşılması’’ muhatabını yalnızca dışarıda (!) aramaktan geçmiyor. ‘‘Ortak Tarih önce kendi içinde yazılıyor, yeter ki isteyelim...’’ [email protected] skerlik yan gelip yatma yeri de‘‘A ğildir!’’ Siyah gözlüklerini takmış bir numaralı adamın, topluluktan yükselen ‘‘Şehit cenazeleri görmek istemiyoruz’’ yürek yanığı çığlığına karşı ettiği vurdumduymaz sözlere bakınız. Siyah gözlüklerinin ardına saklanmasaydı, oğlunu kaybetmiş insanların gözünün içine çıplak gözleriyle bakarak konuşsaydı, ancak yüreği nasır bağlamış bir insanın sarf edebileceği bu sözleri şüphesiz dizginleyebilirdi... Ancak karşımızda, insan hayatını küçümseyen, hatta hiçe sayan bir insan var! Batı ülkelerinde bir liderin böyle konuştuğunu düşünemezsiniz. Koltuğunu bırakır; siyasete dönebilmesi için, kişisel tarihini iyice unutturması, üzerine bin tane olumlu şeyler katmış olması gerekir. Erdoğan diyor ki, ‘‘Teröre karşı mücadelede şehitler olacaktır, ama bu istismar ediliyor...’’ ‘‘İstismar’’ edenler kim? Kastettiği, öncelikle şehit aileleri! Her gün Türkiye’nin dört bir köşesine bomba gibi ‘‘Oğlunuz şehit oldu’’ haberi düşüyor ve dünyalar yıkılıyor! Aileler, 20 yaşında delikanlılarını yitiriyor. Bu bir değil, iki değil... Bir gün de CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Şehit Asker ve Erdoğan li yaşayanların, hiçbir empati gösteremeyeceklerini, Başbakan’ın ağzından öğreniyoruz. Ayrıca, iktidarda bu terörü durdurabilecek siyasi kararlılık da görülmüyor. Ayrılıkçı Kürtlerin ve PKK’nin utangaç yanlısı yazar çizerler, ‘‘PKK ile barış masasına oturacak ve ayrılıkçı anlaşmalara imza atacak büyük vizyon sahibi’’ bir Başbakan bulamamaktan, Erdoğan’ın da bu cesaretten yoksun olmasından yakınıp duruyor... Ama meydanlardan başka bir ses yükseliyor; Erdoğan’ın Washington ile kol kola ülkeyi palavra sözlerle uyutma politikasının sonu kısa sürede gözükebilir; öyle ki, gelecek seçimlerin kaderini cenaze alanlarındaki duygular belirleyebilir.. Fakat cenaze alanlarından yükselen ses, yanlış yere yönelmemeli, bir TürkKürt düşmanlığını kışkırtmamalıdır. Bu cenazelerin bir numaralı so ğil, iki gün değil.. ??? Ve doğal olarak, cenaze törenlerinde yeni bir ses duyuyoruz artık: ‘‘Oğlumuz şehit olmadı, savaşta vatan için çarpışırken ölmedi, öldürüldü... Siyasetçilere de oğul acısını yürekten diliyoruz’’... ‘‘Biz oğullarımızı ölsünler diye askere göndermiyoruz’’... Geldiğimiz noktada, halkın yeni bir tepkisinin eşiğindeyiz! Çocuklarını sağsalim evde görmek istemeleri, ailelerin en doğal ve en insanca hakkıdır... Bir vatan savunması durumu yoktur. Ama askerler tuzaklarla öldürülmektedir. Aileler çaresizdir. Sadece tepkilerini yankılandırabiliyorlar. 20 yıl büyütülen çocukları bu şekilde kaybetmenin anlamını, ancak aynı durumda olanlar kavrayabilir. Oğulları ticarette fink atan, iktidar avantajlarını milyarlara tahvil eden ve güven rumlusu, Erdoğan ve takımıdır, AKP iktidarıdır. Türkiye’nin en temel birkaç sorununu çözemeyenler, tersine bu sorunları ağırlaştıranlar, iktidardan alaşağı edilmelidirler.. Tıpkı önceki iktidarlar gibi! ??? Cenazelerin iki numaralı sorumlusu da ABD’dir. İsterse, teröristlerin Irak Kürdistanı’ndaki desteklerini anında kesebilecek güçte olan ABD, buna yanaşmıyor. PKK’ye ‘‘herkesin’’ ihtiyacı olduğu bir ortamda yaşıyoruz. İçerideki sivil ayrılıkçı Kürtler, PKK’yi amaçlarına ulaşmak için bir koçbaşı olarak kullanıyor. PKK olmasa, burada etkilerinin çok zayıflayacağını hesaplıyorlar. Irak’taki Kürt devletinin yöneticileri, Büyük Kürdistan düşüncesinin Türkiye’ye yönelik düşleri için PKK’ye ihtiyaçları olduğunu biliyor. ABD’nin, hem Türkiye’yi sürekli hırpalamak, hem Kürt devletinin kısa ve uzun vadeli gelişme ve çıkarları için, PKK’ye son derece ihtiyacı var. AKP, bu siyasi büyük oyunun sıradan bir piyonu. Bu nedenle halkın tepkisi, bu ortamın gerçek siyasi sorumlularına yönelmelidir... FRANSA’DA MUHALEFET AYAKTA Özelleştirmeye rekor tepki PARİS (AA) Fransa’da Ulusal Gaz İdaresi’nin (GDF) özelleştirilmesine karşı çıkan muhalefet partileri, bugün meclis genel kurulunda tartışılmaya başlanacak yasa tasarısı için 138 bin değişiklik önergesi sundu. Sunulan değişiklik önergesinin sayısı, 5. Cumhuriyetin kuruluşu 1958 yılından bu yana tarihi rekor nitelikte. GDF’nin özelleştirilip Suez şirketi ile ortaklık yapmasına olanak sağlayacak yasal düzenleme, sağ partiler arasında da görüş ayrılıkları yaratıyor. Siyasi gözlemciler, cumhurbaşkanlığı seçimlerine 8 ay kala GDF’nin özelleştirilmesinin ‘‘en önemli propaganda konusunu’’ oluşturduğu konusunda görüş birliği içinde. Sosyalist Parti, iktidar partisinin GDF’nin özelleştirilmeyeceği yolunda söz vermesine rağmen bu sözünden dönmesini ‘‘siyasi skandal’’ olarak nitelerken özelleştirmeye şiddetle karşı çıkan işçi sendikalarının desteğini almaya çalışıyor. Komünist Parti, yasa tasarısını, ‘‘ülkenin aşırı liberalizme gitmesinin işareti’’ olarak görürken mecliste grubu bulunan diğer sağ parti Fransa Demokrasi Birliği (UDF) üyeleri de tasarıya karşı çıkıyor. Haksız rekabete karşı uyarılarını sıklaştıran AB Komisyonu da GDF ve Suez’in birleşmesiyle gaz pazarında Fransa ve Belçika’da bir tekel oluşmasından endişe ediyor. obursali?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle