03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

EYLÜL CUMA spor NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN Fenerbahçe artık kimsenin eleştiremeyeceği gibi gözüken bir kadro kurdu. Birisi yeni vatandaşımız Mehmet Aurelio olmak üzere toplam 7 yabancısı var. ‘‘Bomba gibi bir takım, önüne geleni silindir gibi geçer'' diyenler Şükrü Saracoğlu'nu doldururken, milyonlar da ekran başındaydı. Ne oldu? ‘‘Bomba'' az daha Kadıköy'de patlayacaktı. Diyelim ki ‘‘yabancılar henüz takıma alışamadı, farklı kulüplerden geldiler, pek yakında uyum sağlayacaklar'' . Uyum mu yoksa huyum mu; neyse bekleyip göreceğiz. Zico'nun kariyerini asla ve asla tartışmam, hatta daha ilk maçta ‘‘Zico gitsin'' diyenlere de katılmam. Zico'nun futbolunu izleyenlerden birisiyim. Pele'den sonra dünyanın aradığı bir ikinci Pele olduysa kerhen olmadı, usta ayakları, attığı golleri, klası, göze hoş gelen futbolu ile dünyanın ‘‘Beyaz Pele''si oldu. Şunu kabul edebilirim: Zico'nun oynadığı dönemin futbolu çok farklıydı, futbola futbol sanatı, futbolcuya da sanatçı denilirdi. Bugünkü futbol gibi rakibi arkadan vuran bir anlayış yoktu, fiziki itişme yoktu, aldatmaca yoktu, futbol izleyene keyif verirdi. O nedenle ne Zico'yu ne de zaman zaman tartışma konusu olan ‘‘Metin Oktay bugün ne yapardı?'' gibi konuları tartışmam. Zico bir golcü, düşlerinde de gerçek yaşamında da kafasında hep gol vardır. O nedenle futbolun C 19 ‘Atina’da olmak düş’ N E V Z AT D İ N D A R Yine Fenerbahçe E ric Gerets geldiği günden bu yana hep eleştirilen teknik adam oldu. Oysa ‘Aslan’ lakaplı Belçikalı, ilk yılında önemli bir başarıya imza atarak takımı şampiyon yaptı. Eleştiriler yine vardı. Çünkü nasıl olurdu da G.Saray bir köy takımı Tromsö’ya elenirdi? Şampiyon G.Saray’ın hedefi belliydi: ‘Avrupa’da başarı...’ Gerets bunun farkına varmış. ‘‘Lig şampiyonluğu bu saatten sonra beni kesmez’’ diyecek kadar da iddialı... G.Saray ‘abonesi’ olduğu Şampiyonlar Ligi’nde 3 yıl aradan sonra tekrar boy gösterirken; Liverpool, PSV ve Bordeaux gibi Avrupa futbolunda söz sahibi 3 ekiple aynı grupta yer aldı. Kura çekiminden sonra alışık olduğumuz yorumlar vardı. ‘G.Saray’a dişine göre kura’, ‘G.Saray gruptan çıkar’, ‘G.Saray’a kolay kura’ vb... Zorlu maraton bugünkü Bordeaux maçıyla başlıyor. Florya’da Eric Gerets’in konuğu olduk. Biz sorduk, O yanıtladı. Öncelikle yeni transferleri değerlendirebilir misiniz? İstediğiniz yapıldı mı? GERETS: Son dakikaya dek yönetimden bir müjde beklediğimi söylüyordum. Inamoto tecrübeli bir futbolcu. Önemli ekiplerde oynadı. Mehmet Topal konusunda size bir müjde verebilirim. Türkiye önemli bir oyuncu kazanacak. Yeter ki takıma çabuk adepte olabilsin. Her ikisi de çok iyi çalışıyor. Antrenmanlarda büyük bir iştahla çalışıyorlar. Gelmelerinden son derece memnunum. Özellikle Inamoto transferi nedeniyle yönetime teşekkür ediyorum. G.Saray 10. kez Şampiyonlar Ligi’nde? İşiniz zor mu? GERETS: Bu grup kesinlikle kolay değil zor. Grubun kolay olduğunu söyleyenlerin futbol bilgisinden şüphe ediyorum. Tanıdığımız takımlar var. Liverpool herkesin bildiği 2 yıl öncesinin şampiyonu. Yeni bir yapılanmaya gittiler. Ancak takım iskeletini korudu. PSV Eindhoven ise devamlılığı olan bir takım. Onlarla yapacağımız maçlar benim için özel olacak. Eski takımım çünkü. Teknik direktör değişikliğine gittiler ama Koeman önemli çalıştırıcı. Ayrıca yaptıkları 3 transferle daha da güçlendiler. Bordeaux da Fransa Ligi’nin üst sıraları için oynayan bir ekip. Gruptan çıkmak için kaç puan yeter? GERETS: PSV Eindhoven’ı çalıştırırken bir keresinde 9 puanın bize yeteceğini önceden hesapladık. Ama 9 puanın yetmediğini gördük. Bu yüzden puan hesaplarına girmeyeceğiz. Başkan Özhan Canaydın ‘‘Hedef Atina’’ dedi. Bu biraz iddialı bir açıklama değil mi? GERETS: Tabii ki her insan böyle hayaller kurar. Özellikle bu insan eski bir sporcu oluyorsa, şampiyonluğu arzu etmesi gayet doğal. Bunu biz de isteriz. Ama biraz gerçekçi olmak gerekiyor. Bu noktaya gitmek öyle kolay değil. Zamanla olacak bir şey. Geçen yıl F.Bahçe’nin şampiyonluğuna kesin gözüyle bakılıyordu. Ama biz bazılarınca imkânsız denilen şeyi gerçekleştirdik. Bugün Barcelona, Arsenal ve AC Milan’ın seviyesine gelmek öyle kolay değil. Öncelikle devamlı maçlarınızı oynayabileceğiniz bir stadınız olmalı. Bütçenin önemli boyutlarda olması gerekir. Her yıl istediğin futbolcuları alabilecek ekonomiye sahip olmak gerekir. Bütün bunlar olduktan sonra o takımlarla rekabet edebilecek duruma gelirsiniz. Ama bunları gerçekleştirmeden sadece hayallerle yaşarsınız. Bordeaux’dan çekiniyor musunuz? GERETS: Fransa Ligi’ni yakından takip ediyorum. Bordeaux önemli yıldızları olan kaliteli bir takım. Takım oyununu iyi oynuyorlar ve sert bir oyun anlayışları var. Özellikle orta alanda savaşıyorlar. Maç zor geçecek. Ama ligde üzdüğümüz taraftarımıza Bordeaux galibiyetini armağan etmek istiyoruz. Geçen yıl Ferhat ve Uğur’u F.Bahçe maçında oynatma cesaretini gösterdiniz. Yine Aydın yok ortalarda... Ne zaman göreceğiz bu gençleri? GERETS: Tabii ki genç futbolcuların üst seviyede her zaman olması zor. Çünkü inişli çıkışlı bir performans gösteriyorlar. Bu sezon başında da aynı sorunla karşılaştık. Geçen yıl sezon sonuna doğru oynamaya başlamışlardı. meyvesinin gol olduğuna inanır. Futbolda amacın ve başarıya götüren yolun gol olduğunu bilir. Futbolu bıraktıktan sonra da gittiği kulüplerde futbolcularını hep hücuma dönük futbola yönlendirmiştir. Onun futbol anlayışı, boksta en fazla vuran ve puan alanın maç sonrasında elinin havaya kalkmasına benzer. ‘‘Yumruk yemeyen boksör gibi gol yemeyen takım da olmaz, ama yediğinden fazlasını atacaksın. Golden başka bir şey düşünmeyeceksin'' onun futbol felsefesidir. Gelelim Fenerbahçe'ye... Nedir Fenerbahçe'nin sıkıntısı: Savunma... Gördük ki bomba takımın savunması yine ardı ardına hatalar yapıyor. Savunmadaki hataların çoğu futbolcuların birbirlerine henüz alışmamış olmaları; bunu kabul ederim, ama birileri Zico'ya Fenerbahçe'nin artık en basit hatalardan gol yemeye hakkı olmadığını anlatmalıdır. Zico maçlar ilerledikçe takımın eksiklerini elbette anlayacak. Ama bence Fenerbahçe'nin en zayıf yanı çabuk paniğe girmesidir. Zico her ne kadar yediğimizden fazla gol atmalıyız diyorsa da, Fenerbahçe'nin çoğu zaman yediği gollerin altından kalkamadığını hepimiz biliyoruz. Bomba gibi Fenerbahçe'nin panik korkusunu düzeltecek birileri olmalıdır. Bu da Zico'nun değil, uzmanların işidir. Umarım Zico da ‘‘Her şeyi ben yaparım, her şeyi ben bilirim'' diyenlerden değildir. AHMET KURT’LA BASKETBOL ÖĞRENİYORUM YETER Kİ STAT DOLSUN En büyük transferiniz Arda mı? GERETS: Arda konusunda ne kadar doğru karar verdiğimizi görüyorsunuz. Eğer onu V.Manisaspor’a göndermeseydik belki burada sadece antrenmanlara çıkıyor olacaktı. Bu seviyeye gelemeyecekti. Bu yıl da aynı şeyi Uğur için düşündük. Şunu söyleyebilirim ki isteyerek bu kararı vermiyoruz. Sadece onun daha iyi olması ve daha da ilerlemesi için hareket ediyoruz. Uğur daha güçlenip geri gelecek. Arda’nın önemli olan bu Sizin için öncelik lig mi yoksa Avrupa mı? GERETS: Şampiyonlar Ligi’ne katılmak için şampiyon olmak gerekir. Ancak 2 şampiyonluktan biri beni fazlasıyla memnun eder. Eski futbolcunuz Kezman, F.Bahçe’ye transfer oldu. Futbolculuğundan çok yaptığı politik simgeyle gündeme geldi. Golcülüğü ve kişiliği hakkında bilgi verebilir misiniz? GERETS: Çetnik selamını bilmiyorum. Bildiğim tek şey PSV’deyken gol attıktan sonra formasının arkasını göstermesiydi. Türkiye’de hiç gol atmamasını diliyorum. Ancak bunun gerçekleşmeyeceğini de biliyorum. Sizin çalıştırdığınız takımlar genelde sezona iyi başlardı. Ama bu yıl tersi bir durum söz konusu... GERETS: Önemli olan kötü dönemde bile puanlar alabilmek. Biz bu yıl ilk maçlarda yeterince puan hediye ettik. Denizli maçı hariç puan kaybettiğimiz karşılaşmalarda galibiyeti hakeden taraftık. seviyede kalması. Şu an iyi bir durumda. Geçen yıla göre kıyaslarsak aradaki fark sabah akşam gibi... Olimpiyat Stadı’yla ilgili tartışmalar var. Siz nasıl karşıladınız burada oynamayı? GERETS: Sahanın zemini ve şartları çok iyi. Bizim tek hedefimiz seyircinin gelmesi ve stadın dolması. Stat dolduktan sonra oyuncuların oyuna konsantre olması kalıyor. Atmosfer yaratıldıktan sonra gerisi gelir. Oyuna gelmeyin! aponya’da tarih yazan ulusal takımımızın en çok eleştirilen pozisyonu oyun kurucu pozisyonu olmuştu. Her ne kadar en zor anlarda ‘ilaç’ atışları yapan yine onlar oldularsa da gerçekleri görelim: Bir numaralarımız ‘birinci sınıf’ değillerdi... Birinci sınıf ‘bir numara’ nasıl olur? Bu sorunun yanıtı bir kitap olur çünkü oyunkurucu yalnızca topu karşı alana getirtip oyunu başlatan bir servis elemanı değil, koçun saha içerisindeki temsilcisidir. Boşuna ‘oyun kurucun kadar konuş’ demezler basketbol adamları. Önemlidir oyun kurucu... Biz sihirbaz değiliz. Burada, tek sayfada, iyi bir oyun kurucu olmanın sihirli formülünü veremeyiz ama en azından bildiğimiz bazı doğruları sizlerle paylaşalım. Örneğin; Dünya Şampiyonası’nı izlerken ‘‘Yapma şunu be kardeşim’’ dediğimiz hataları ve ‘‘Helal olsun sana genç arkadaşım’’ diye mırıldandığımız pozisyonları anımsamaya çalışalım. Ya da.. Daha kolayı.. Biz bir oyunkurucudan neler beklediğimizi yazalım, siz bizimkileri değerlendirin. Oyunkurucu driplingi kesmez. Eğer keserse oyunu kuramaz... Top sürmeye başladıktan sonra topu tutmak, rakip savunmaya ‘gel bana baskı yap’ demektir... Bizimkiler genelde bu hatayı hiç yapmadılar ancak topu tutmamak adına topu kaptırmak da kabul edilemez. İyi bir oyunkurucu elindeki topu vermez! Oyunkurucu durduğu yerde amaçsız dripling yapmaz! Eğer vakit geçirmeye yönelik stratejik bir amacı yoksa topu boş yere elinde tutarak karşı takımın savunmada dinlenmesine olanak tanımaz. Ya rakibini geçmeye çalışır ya da pas verir... Prensip olarak oyunkurucu ikili sıkıştırmaya doğru top sürmez. Ana kural budur ama günümüzde basketbolcular topla o kadar iyi oynuyorlar ki özellikle ikili sıkıştırmaları davet edip iki oyuncuyu birden savunmadan düşürebiliyorlar. Becerebilene ‘‘Helal olsun’’ deriz ama topu kaptıran kenara oturur... Oyunkurucu, oyun alanının tamamını görür. Kafası yukarıdadır ve kimin nerede olduğunu bilir. Yalnızca kimin nerede olduğunu değil hangi arkadaşının ne düşündüğünü de bilmesi gerekir. Kim sıcak, kim oyundan düşüyor, kim son atışının etkisinden kurtulamadı, kimin eline top değmeli, kim bu hücumda es geçilmeli... Dahası da var; Kenarda olup biteni bile izlemelidir oyunkurucu. Koçun oyuna sürmeye hazırlandığı oyuncuyu hissedip, çıkacak oyuncuyu ‘kollamalı’ veya topu ondan sakınmalıdır. Oyunkurucu ‘cankurtaran’ olmalıdır. Topsuz durumdayken sürekli topu alacak bir yerlerde olmalı, sıkışan takım arkadaşlarının imdadına yetişmelidir. Savunma hava topunu alan arkadaşına gözükmeli, onun gereksiz top sürmesine izin vermeden doğru yerde ondan topu istemelidir. Topu alınca önce uzun pasa bakmalıdır. dripling hakkını kullanmadan önce koşan bir arkadaşını ‘ödüllendirmek’ hem takımına kolay bir basket kazandırabilir hem de ‘koşucuları’ motive eder. Oyunkurucu yalnızca hücumda değil savunmada da ‘cankurtaran’ olmalıdır. Rakip takımın hızlı hücuma kalkışını önlemek öncelikle oyunkurucunun görevidir. Eğer koçu ona özel bir görev vermemişse en çabuk geri koşan oyuncu o olmalıdır. Eğer içeri dalış yapan veya hücum ribaunduna giren o olmuşsa oyunkurucu olarak geri koşacak arkadaşını bilmek ve organize etmek görevi de onundur... Bütün bunların dışında oyunkurucu arkadaşlarının derslerine yardım eder, yemek yapar, koçun arabasını yıkar, takımın formalarını yıkayıp ütüler, çamaşıra bulaşığa yardım eder ve takım içerisindeki uyumu sağlar... Şaka bir yana, oyunkurucu takımın önemli bir parçasıdır. Ve... Oyunkuruculuk hiç de kolay bir iş değildir. İyi bir oyunkurucu olabilmek için buradaki yedi madde yalnızca bir başlangıçtır. Gerisini siz bulun! Ender Arslan, Hakan Demirel ve Engin Atsür! Dünya Şampiyonası’nda takım olarak yaptıklarınızı unutun. Şu yedi maddelik teste içtenlikle yanıt verip kendi eksiklerinizi de siz bulun. Unutmayın: Her zaman şans perisi yanınızda olmaz!.. J Daha Buradayım Yaşanan puan kayıplarından sonra sizin gönderileceğiniz yönünde haberler basına yansıyor. Bu konu size sorulduğunda ise ‘‘Türkiye macera ülkesi’’ dediniz. Gerçekten de Türkiye’yi bir macera olarak mı görüyor sunuz? GERETS: Aslında Türkiye’ye gelmeden bazı konularda hazırlıklıydım. Benim için bu şekilde basında yer alan ifadeler sürpriz olmadı. Şimdilik G.Saray’da uzun yıllar kalmayı düşünüyorum. 1 2 3 4 dünya çapında bir kaleciydi. Arkasında yedek olarak 10 kaleci bekledi. Hiçbirine Cihat’tan sıra gelmedi. Yedek olarak emekli oldular. Oysa şimdi Rüştü’nün arkasında milli kaleci Volkan var. Kendini kanıtlamış. Ama antrenör nedense takıma koyamıyor. Rüştü’yle yola devam ediyor. İleride her ikisini de kaybederse şaşmayalım. F.Bahçe yaptığı flaş transferlerle kâğıt üzerinde favori. Bu yadsınamaz. Önemli olan sahada uygulamaya geçmektir. Gördüğümüz kadarıyla henüz takımda bir uyum yok. Daha doğrusu ritim bozukluğu var. Kısa zamanda gidermek gerekir. Anadolu takımlarını görüyoruz. Bütün olanaksızlıklara rağmen büyük takımlar gibi oyun oynuyorlar. Onların sahasında artık maç kazanabilmek çok zor. İlah gibi göklere çıkardığımız yabancı antrenörler de artık bizimkiler kadar başarılı olamıyorlar. İşte Daum, işte Lazaroni, işte Tigana... Fenerbahçe Antalya maçını izledim. SarıLacivertliler iyi oynamadı; taraftarları düş kırıklığına uğrattı. Kezman, De Souza ve Edu, ümit edilen futbollarını gösteremediler. Hep söylüyorum temcit pilavı gibi, dışarıdan alınan ne antrenör ne de futbolcular bugün için bizimkilerden daha iyi. Hatta onlardan iyi futbolcular da var. İşin garibi, Antalyaspor’un tüm transfer bedeli F.Bahçeli bir yabancı futbolcunun değeri kadar bile değil. Ama bütün bunlar ‘‘lafügüzaf’’... Oynanmış maçın envanterini yapmaya gerek yok. Önemli olan, skor levhası ve alınan 3 puan. Maç sonrası antrenör Zico’yu da televizyonda dinledik. Kötü oyunu, uyumsuzluğa bağlıyor. ‘‘Beklemek gerekir’’ diyor. Antrenörlerin bu tarzda konuşmalarına alışkınız. Klişe haline geldi adeta. Hadi, yeni gelenler uyum güçlüğü çekiyor. Ya eskiler, evrensel boyutta şöhret olan kalecimiz büyük umutlarla alınan Tümer’e ve GÖRÜŞ HALİT DERİNGÖR F Bahçe’de Ritim Bozukluğu madı. Adeta onların oyuncağı haline geldi. Gelen vuruyor giden vuruyor. Gerek insanın özel yaşamında gerekse futbol yaşamında evreler vardır. Yaşamda insanlar bir gün gelir normal aktivitelerini yapamaz hale gelirler. Sporda da süre çok önemlidir. Futbolcu yaşlanır, kafası ayaklarına hükmedemez hale gelir. Gördüğüm kadarıyla Rüştü bu durumda. Kafası, refleksleri birbiriyle bağdaşmıyor. Ne var ki hiçbir futbolcu kendini yaşlanmış olarak kabul edemez. Antrenörler flaş futbolcuları pek kesmeye cesaret edemezler. Eski yıllarda bizim bir kalecimiz vardı: Cihat Arman. Uçan kaleci. 12 yıl oynadı, kaptan Ümit Özat’a ne oldu ki?.. Edu’yu hiç saymıyorum; yokların başında geliyordu. Kezman 23 metreden birkaç gol kaçırdı. Uyum ile ilgisi var mı bunun?.. Zaman zaman milli takımda da oynayan Ümit Özat çoğu topları, sahanın içi yerine dışına indiriyor. Nasıl bir olay ki bu? Böyle adam nasıl milli takımın değişmez oyuncusu olabilir ki! İnsanın aklı bir türlü basmıyor. Okuyucularımız anımsarlar. Yazılarımda Rüştü’nün dünya çapında bir kaleci olduğunu söylerim. Bu nedenle de bazı arkadaşlar, ‘‘Halit Abi sen Rüştücüsün...’’ derler. Rüştü bir türlü F.Bahçe fanatikleri için şirin ola 5 6 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle