28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 DUBAİ BANK’LA ANLAŞAMAYAN MNG BANK’I LÜBNANLI AİLENİN KONTROLÜNDEKİ BANKALAR ALIYOR C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER EYLÜL CUMA Maktum’a niyet Hariri’ye kısmet Ekonomi Servisi Dubai Prensi Al Maktum’un sahibi olduğu Dubai Islamic Bank’la (DIB) uzun süre flört eden MNG Bank’ın yüzde 91 hissesi Lübnanlı ‘‘Hariri Ailesi’’ne 160 milyon dolara satılıyor. Reuters’in bankacılık kaynaklarına dayanarak verdiği habere göre devir izni için gerekli başvuru önceki gün Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’na (BDDK) yapıldı. Habere göre MNG Bank’ın, Bankmed’de yüzde 91, Arap Bank’ta ise yüzde 15 hissesi olan Hariri Ailesi’ne satılması konusunda anlaşmaya varıldı. Geçen yılın sonlarında basında, MNG Bank’ın Dubai Prensi Al Maktum’un sahibi olduğu DIB’ye yine 160 milyon dolara satılacağı yolunda çeşitli haberler yer almış, ancak daha sonra MNG Holding’in sahibi Mehmet Nazif Günal, ‘‘Dubaililerin kendi aralarındaki bazı sorunlar nedeniyle satışın durduğunu ve diğer taliplilere yöneldiklerini’’ açıklamıştı. MNG Bank’ın daha sonraki süreçte biri İspanyol, diğeri Yunanlı iki Avrupalı finans grubu dışında Rusya ve bazı Arap ülkelerinden taliplileri ile de temaslarda bulunduğu belirtiliyordu. MNG Bank’ın bu yıl haziran sonu itibarıyla aktif büyüklüğü 523 milyon YTL düzeyinde bulunuyor. Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi 6.55 milyar dolara, suikasta kurban giden eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin ailesinin sahip olduğu Saudi Oger’in şirketi Oger Telecom ile Telekom Italia ve BT Telconsult Konsorsiyumu’na geçen yıl satılmıştı. MNG Bank ilk olarak Bank of Bahrain and Kuwait Türkiye Merkez Şubesi olarak kuruldu ve 1991 yılında ‘‘Bank of Bahrain and Kuwait Bankası AŞ’’ adı altında faaliyet göstermesine izin verildi. 1992 yılında ana hissedarın yaşadığı krizin sonrası sermaye yapısı değişti. Doğuş Grubu’nun kontrolüne geçerek ‘‘Tasarruf ve Kredi Bankası AŞ’’ adını aldı. Daha sonra 1992’de mevduat kabul etme izni alan ‘‘Garanti Yatırım ve Ticaret Bankası AŞ’’ faaliyetlerine devam etti. Bankanın hisseleri, 1997’de Mehmet Nazif Günal tarafından Doğuş Grubu’ndan satın alınarak adı ‘‘MNG Bank AŞ’’ olarak değiştirildi. MNG Grubu’nun patronu Mehmet Nazif Günal, bankacılıktan çıkıp grubun gözde sektörleri inşaat, enerji ve bilişimdeki ağırlığını güçlendirmeyi hedefliyor. MNG’nin şu anda Rusya, Balkan ülkeleri, Kuzey Afrika ve Körfez ülkelerinde inşaatları devam ediyor. Sonun Başlangıcı hükümetinin BOP’ta üstlenmek istediği role, asker göndermeye ciddi muhalefet yapıyor. ??? ABD’nin Ortadoğu çıkarlarında, Irak bataklığında değişen dengelerden sonra ABD için en büyük İslami tehdit algılaması, arkadaki güç İran olmak koşulu ile Şiilerden. Hatta Batı medyasında Şiilere karşı ABD’nin yeniden El Kaide lideri ile işbirliği yapmaya hazırlandığı yolunda yorum ve karikatürler yer alıyor. Yine dikkatinize sunmakta yarar var. ABD’nin Ortadoğu’daki en yakın işbirlikçisi iktidarların tümü, büyüyen bu mezhepler çatışmasının dışında kalmaya çalışıyor. Lübnan’da İran desteğindeki Hizbullah’ın karşısında BM gücüne asker vereni yok. ABD, AB ve İsrail neden Ortadoğu’da her konuda işbirliği içinde oldukları Ortadoğu ülkelerinden değil de Türkiye’den ısrarla Lübnan’a asker istediler? Türkiye’nin Ortadoğu’daki iç çatışmaların odağına sokulmasının anlamı ne? Yıllardır çok sıkı komşuluk olmasa bile, özenli korunmuş bir sınırın, barışın geçerli olduğu İran ile karşı karşıya kalma tehdidi, aynı zamanda bir tuzak olabilir mi? Başbakan Erdoğan’ın son potunun, danışmanının ABD’deki sifon benzetmesi, ‘‘deliğe atma yerine kullanma’’ önerisinden daha ağır bir toplumsal travma ve kalıcı etkisi olacak. Başbakan Erdoğan’ın kimliğinde hükümetin PKK terörü karşısındaki aczini, ölümleri, insanların acılarını paylaşmamayı teşhir etmekle kalmıyor. İktidar uğruna boyun eğilen tezkere ile Türkiye’nin Ortadoğu bataklığına bile bile sokulmasından doğan gerilimin, suçluluğun öfkesinin yansıması, aynası oluyor. Hele bir de Lübnan’dan cenazeler gelirse olacakları bir düşünün... soner@cumhuriyet.com.tr B B undan 15 yıl önce Türkiye’de bir Arap bankası olarak faaliyete geçen şimdiki MNG Bank, 160 milyon dolara Bankmed ve Arap Bank’ın ortağı Hariri ailesine satılıyor. Hariri’nin ailesinin sahip olduğu Saudi Oger’in şirketi Oger Telecom da geçen yıl Türk Telekom’un yüzde 55 hissesini 6.55 milyar dolara satın almıştı. Efes Rusların gözdesi Anadolu Efes’in yurtdışında bira faaliyetlerini yürüten iştiraki Efes Breweries International (Efes), Rusya Federasyonu’na bağlı Başkürdistan Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Ufa’daki fabrikasının kapasitesini iki katına çıkardı. Ekonomi Servisi Anadolu Efes’in yurtdışında bira faaliyetlerini yürüten iştiraki Efes Breweries International (Efes), Rusya Federasyonu’na bağlı Başkürdistan Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Ufa’daki fabrikasının kapasitesini iki katına çıkardı. Anadolu Grubu İcra Başkanı Tuncay Özilhan, bölgenin Türkiye için büyük bir şans olduğunu belirterek ‘‘Burada 7 yılda yaptığımızı Türkiye’de 37 yılda gerçekleştirdik’’ dedi. Özilhan ayrıca, Efes’in bölgedeki fırsatları değerlendirdiğini ifade ederek, satın almayı planladıkları iki üç fabrika olduğunu, önümüzdeki dönemlerde buna ilişkin çalışmalarının olacağını söyledi. Kapasite arttı Ufa fabrikasında gerçekleştirilen törende ek yatırıma ilişkin bilgi veren Efes Rusya Genel Müdürü Tuğrul Ağırbaş, Başkürdistan’daki fabrikanın 2003 yılında Efes bünyesine 100 milyon litre kapasite ile katıldığını söyledi. Bölgenin hızlı büyüyen bir pazar olduğuna da dikkat çeken Ağırbaş, ‘‘Efes’in büyümesi ise her yıl pazarın 34 katı üzerinde oluyor. Pazardan çok daha hızlı büyüyoruz’’ dedi. 2006’da iki bira ve üç malt fabrikasının satın alınmasıyla Rusya’nın en büyük ikinci bira fabrikası kapasitesine ulaştığını belirten Ağırbaş, Efes’in bölgede dördüncü sırada olduğunu, dünyanın en büyük 3 markasıyla rekabet ettiklerini söyledi. Ağırbaş, ‘‘Her yıl pazar payımızı arttırarak satın almalarla büyüyoruz. Rusya’daki sabit yatırımlarımızın tutarı 700 milyon doları buldu’’ diye konuştu. 2004’te fabrikanın kapasitesinin 200 milyon litreye çıkarıldığını belirten Ağırbaş, bu yıl son olarak yapılan 65 milyon dolarlık yatırımla kapasitenin 200 milyon litreden 400 milyon litreye çıktığına dikkat çekti. Geçen yıl ekimde başlayan ek yatırımın haziranda tamamlandığını ve bira üretmeye başladıklarını anlatan Ağırbaş, bu yeni yatırımla fabrikanın kapasitesinin iki katına çıktığını söyledi. Ağırbaş, 2003’te Ufa fabrikasında üretilen Beyaz Ayı ve Şahin markalarının 40 milyon litre sattığını, bu yıl iki markanın satışının miktarının 300 milyon liraya çıktığını belirtti. aşbakan Erdoğan’ın, ‘‘Askerlik yan gelip yatma yeri değildir’’ potunu, ‘‘sonun başlangıcı’’ olarak gören yorumcuları ciddiye almak gerek. ‘‘İktidara geldiğinden bu yana o kadar çok pot kırdı ki. Kasımpaşa raconu havalarıyla topluma yedirdi. Zaten halkımızın belleği zayıf, unutma, içine sindirme kapasitesi sonsuzdur. Bu da unutulur gider’’ deyip geçiştirilecek bir durum gibi gözükmüyor. Galiba Lübnan tezkeresi ile de çakışınca bir kırılma noktası etkisi yaptı. İktidarda kalabilme, çıkarlarını her şeyin, ülke çıkarlarının üstünde tutan Erdoğan hükümeti, AKP iktidarının bu imajını pekiştirdi. Lübnan tezkeresine milletvekilliğini kurtarma adına parmak kaldıran milletvekili kimliği ilk kez bu kadar çıplak, medyatik teşhir konusu oldu. AKP’yi destekleyen televizyon kanalları, gazeteler, yorumcular bile milletvekillerini savunma adına ‘‘içlerine sindiremeden oy verdiler’’ vurgulamasını yapıp durdular. Tezkerenin savunulmasında ise Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı başta tüm yönetim kadroları, AKP’nin siyasal İslamcı tabanını gözeterek asker göndermede Hizbullah’ın onayının alındığını öne çıkardılar. AKP yönetimi ABD’ye borçlu olduğu iktidarını sürdürebilme uğruna Lübnan’a asker gönderilmesi gerçeğini kamuoyunun dikkatinden uzak tutmaya çalıştı. Siyasal İslamın örgüt, tarikat yapısında liderlik kadrolarından ses çıkmadıkça, tabanda sorgulama olamayacağı gerçeği, Türkiye koşullarında AKP için anlamlı bir güvenceyi oluşturmuyor. Türkiye Ortadoğu’da ABD’nin kuklası diktatörlüklere, krallıklara benzemiyor. Her şeyden önce AKP’ye halen çok ciddi destek veren siyasi İslamcı akımlar yanında, Ortadoğu gelişmelerine bağlı karşı duran İslami gruplarda artış gözlemleniyor. Saadet Partisi örneğin, Erdoğan yıllık haber arşivi termik santralına eş) önleneceğini ve 2040’da güneş elektriğinin küresel talebin yüzde 16’sını karşılayacağını belirtiyor. Rapora göre, 2005 yılında tüm dünyadaki güneş pili sistemlerinin kurulu gücü 5 bin megawatt’ı geçerken; sadece Avrupa’daki güneş pili endüstrisinin 2005 yılı cirosu 5 milyar doları, küresel ölçekte ise 10 milyar doları buldu. Avrupa Fotovoltaik Endüstrisi Derneği Başkanı Winfried Hoffmann’ın bildirdiğine göre 2006 yılında güneş endüstrisi, yeni güneş fabrikalarına ve ArGe çalışmalarına 1 milyar dolarlık yatırım yapıyor. Greenpeace’ten yenilenebilir enerjiler uzmanı Sven Teske ise ‘‘Sürekli artan elektrik fiyatlarından korunmak için en iyi yol, kendi çatınıza bir güneş pili yerleştirmektir’’ dedi. Çeviri Servisi Arama motoru Google yeni oluşturduğu haber arşivi bölümüyle kullanıcılara 200 yıllık haber ve makalelere ulaşma olanağı tanıyor. BBC’nin internetteki sitesinde yayımlanan habere göre, servise konulan en eski haber ve makaleler 1700’lerin ortalarına dayanıyor. Haber arşivine dahil olan gazeteler arasında ABD’nin önde gelen gazetelerinden The New York Times ve İngiltere’nin saygın gazetesi The Guardian da yer alıyor. Arama motorunu 2005 yılında ayda ortalama 380 milyon kişinin kullandığını belirten firma yetkilileri yeni hizmetleriyle bu sayının artacağına kesin gözle bakıyorlar. Güneş enerji piyasasına hükmetmeye hazırlanıyor Ekonomi Servisi Uluslararası Çevre Örgütü Greenpeace ve Avrupa Fotovoltaik (güneş pili) Sanayisi Derneği’nin ortak hazırladıkları ‘‘SolarGeneration’’ piyasa raporuna göre 2025’e kadar her yıl 113 milyarlık küresel bir yatırım yapıldığı takdirde güneş, 2 milyardan fazla insana elektrik ve 2 milyondan fazla kişiye de iş olanağı yaratacak. Söz konusu piyasa raporunda bu yolla 350 milyon ton karbodioksit salımının (140 orta ölçekli kömür Yeni Rakı Avrupa’da coştu ‘‘Ekonomik programla ilgili ince ayar yapılması şart. Sadece sıcak para odaklı bir para politikası sürdürülebilir değil.’’ Sözün sahibi ne piyasa düşmanı ne de benim gibi sıcak paraya dayalı para politikasının cari açığa sebep olduğunu sürekli yazıp söyleyenlerden biri. Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) Başkanı Doğan Cansızlar. Neoliberal politikalar doğrultusunda piyasa mekanizmasını etkin bir şekilde işletenlerden. Dolayısıyla ne IMF programına karşı, ne de uygulayıcılarına. Hal böyle olunca... Cansızlar’ın ‘‘Zaten sürdürülebilir olmadığını, son mayıshaziran aylarında dünya piyasalarındaki hareketlenmelerden bizim en fazla etkilendiğimiz ortamda gördük’’ demesini AKP’nin dikkate alması lazım. Özellikle de tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) yüzde 10.3’le ağustos’ta gerileme sinyali vermişken. Zira, ekonomideki en ufak iyileşme sinyaliyle rehavete kapılmaya hazır bir toplum olduğumuzdan, çoğu kişi ağustostaki gerilemeyi ki inşallah devam eder ‘‘Yıl sonu tek haneli enflasyonla kapanır’’ diye algılamakta! Ne var ki GOP savaşının alanı genişleyip, Türkiye’nin askeri sorumlulukları arttıkça mayıshaziran türü hareketlerin benzerleriyle karşılaşma olasılığı yükselebilir... Bu da sıcak paranın sürekliliğindeki riski arttıracaktır. Bu tür koşullarda yüksek faizdüşük kur politikalarının sıcak paranın sürekliliğini sağlamaya yetmediği, gelen sermayenin hızla dışarı kaçtığı malum. Ne var ki cari açığın finansmanı için kalıcı kaynak gibi gösterilen doğrudan yatırımlar için de aynı şey GÖZ UCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ Enflasyon Düşerken İnce Ayar İstenirse! haneli enflasyon hedeflerinin tarihe karıştığını göstermekte. 2006’nın çift haneli kapanması, savaş gibi dışsal etkenlerin devam etmesi halinde 2007 enflasyonuna yönelik beklentilerin değişmesi gerektiğinin habercisi!.. Ne var ki enflasyon sadece aylık değişimlere bakarak açıklanamaz. Sonbaharla birlikte gıda, giyecek gibi harcamaların artması nedeniyle mevsimsel hareketler önemli olmakla birlikte enflasyonun uzun dönemdeki seyrini açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle de: c Endeksteki artışı besleyen kalemlerin sürekliliğine c Bu kalemlerin endeksteki payına ve artış hızına c Artışın hangi faktörlerce beslendiğine bakmak gerekir. Endeksteki artışı besleyen kalemlerin başında tahmin ettiğiniz gibi temmuzda yüzde 28’le gıda ve alkolsüz içecekler gelmiş... Onu yüzde 6’yla alkollü içecekler ve tütün, yüzde 5’le de çeşitli mal ve hizmetler takip etmişti. Yani tüketici fiyatlarındaki artışın yüzde 39’u bu kalemlerdendi. Ağustosta aynı kalemlere baktığımızda endekteki ağırlıklarının azaldığı gıda ve al söz konusu! Sayın Cansızlar’ın da dikkat çektiği gibi, doğrudan yatırım olarak gelen yabancı sermaye yeni iş alanları açmak adına gelmemekte! Genellikle daha önce kamunun olan, özelleştirilerek piyasaya sunulan işletmeleri satın almaktadır. Bu işletmelerin bir kısmı savaş koşullarında girdi üretmek için cazip olabilir ama... Çoğunlukla ‘‘azgelişmiş ülkenin kelepir şirketleri’’ olarak değerlendirilip üretim alanının cazibesine göre el değiştirmektedir. Hal böyle olunca ‘‘ince ayar’’ uyarısını dikkate almak gerekiyor. Özellikle de küresel talebin gerilediği şu süreçte! Her yeni faiz artışıyla birlikte enflasyon beklentisi de değişecektir. Ne var ki bu değişim 80’lerin başında olduğu gibi talebi aşağı çekerek enflasyonu kontrol altında tutmaya yetmeyecek gibi gözüküyor! Ağustos enflasyonu iyileşmenin habercisi mi? Malum, ekonomi programı 2001’de yüzde 69 olan TÜFE’nin 2006’da yüzde 5 olması üzerine kurgulanmıştı. Ne var ki TÜFE’nin temmuzda yüzde 11.7, ağustosta biraz gerileyerek yüzde 10.3 çıkması, tek kolsüz içeceklerdeki fiyat artışının yüzde 1.2 gerilediği görülmekte. Alkolsüz içeceklerin en fazla kullanıldığı yaz aylarındaki bu gerileme ilk bakışta şaşırtıcı ama... 20042006 yaz aylarındaki gerileme, yani uzun dönemli baktığımızda gerilemenin 2004 ve 2005’te fiyatlar yüzde 2.8 düşerken, 2006’ın yazında sadece yüzde 1.8 olduğu görülmekte. Yani? TÜFE’nin ağustosta gerilemesi önümüzdeki dört ayda artmayacağı anlamına gelmemekte. Zira, alkollü içkilertütünde bir yıldır vergi artışı olmadı ama bayram ve/veya yılbaşı öncesinde zamlanma olasılığı yüksek. Hazır giyimayakkabı sektöründeki yüzde 6.9’luk gerilemede ise, iktisatçıların ‘‘diğer etkenler’’ deyip analize sokmadığı doygunluk ve 20062007 modasında beklenen hızlı değişimin etkisi vardı. Unutmayalım ki, 2006 sonbaharını bir önceki yıldan ayıran önemli bir fark var: Savaş! Her ne kadar analistler savaşı da dışsal etki diye analizlerine sokmuyorlarsa da... GOP bölgesi savaşının yaygınlaşması halkın dayanıklı gıda ve benzerlerine olan talebini arttırarak fiyatların tetikleneceği olasılığını dikkate almak gerek!.. Kısacası, ‘‘Ekonomi ince ayar gerektiriyor’’ uyarılarına dikkatli yaklaşmak lazım. Hatta, ‘‘Kimin adına’’ diye sormakta da yarar var! Malum, bugün Eylül’ün 11’i, yarın da 12’si de!.. turkmini?superonline.com www.turkelminibas.net İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) MEY İçki CEO’su Galip Yorgancıoğlu, Avrupa anasonlu içki pazarında uzonun pazar payına göz diktiklerini vurgulayarak ‘‘Sadece Almanya’da gerçekleştirdiğimiz özel pazarlama çalışmalarıyla Yeni Rakı satışlarımızı yüzde 100 arttırmayı başardık’’ dedi. Yorgancıoğlu, başta Almanya olmak üzere Avrupa’da da Yunan içkisi uzoyla rekabet ettiklerine dikkat çekti. Yorgancıoğlu, ‘‘Yeni Rakı Avrupa’da çok iyi durumda. Geçen seneye göre yüzde 60’lık bir büyüme gösterdi. 1213 milyon litre olan Almanya anasonlu içki pazarında, daha önce 1.5 milyon litre olan payımızı, 3 milyon litreye çıkarmayı başardık. Uzonun 1520 yılda ulaştığı düzeyi yakalama sırası şimdi Türkiye’de’’ dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle