Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EYLÜL CUMA sağlık YIL İÇİNDE HASTALIKLAR ARASINDA BİRİNCİ SIRADA YER ALACAK DEPRESYON ÖNÜMÜZDEKİ AYDINLANMA En büyük düşman SİBEL BAHÇETEPE Yaşadığımız çağın ağır ve stresli koşulları ruh ve beden sağlığına zarar veriyor. Depresyon başta olmak üzere panik atak, karanlık, yükseklik, kapalı alanlarda kalma korkusu gibi duygu durum bozukluğu yaşamaya başlayan insanlar, zamanla ‘‘çileden çıkacak’’ duruma geliyorlar. Ailevi sorunlar, geçim sıkıntıları, deprem, sel gibi doğal afetler ile yaşanan travmalar, sorunlu evlilikler, bazı hastalıkların verdiği psikolojik sorunlar nedeniyle bozulan ruh sağlığı, toplum sağlığını da tehdit eder hale geliyor. Son günlerde gazetelerin üçüncü sayfalarından birinci sayfalarına kadar inen cinnetler, aslında aylar öncesinden ‘‘geliyorum’’ diyen belirtiler veriyor. Kişi önceden sakin, hoşgörülü, neşeliyse ve birden mutsuz, agresif ve mutsuz oluyorsa, yaşamdan zevk alamadığını söylüyor, uyku sorunu yaşıyorsa bu belirtiler cinnetin habercisi olabilir. Ruh sağlığı hastalıkları arasında toplumda sıkça görülen depresyonun da giderek arttığına dikkat çeken uzmanlar, değişen yaşam koşullarına ayak uydurmanın depresyon nedenleri arasında yer aldığını ifade ediyorlar. Ruh sağlığının korunmasında beden sağlığının da önemli olduğunu anlatan uzmanlar, önümüzdeki 20 yıl içinde depresyonun tüm hastalıklar içinde ilk sıraya yerleşeceği uyarısında bulunuyorlar. Psikiyatra ve psikologlara gitmeyi bir türlü kabul edemeyen toplumumuz, ‘‘Ben deli miyim, ne işim var oralarda?’’ gibi yanlış kanılarla hareket ettiğinden bu hastalıklarda her geçen gün artışlar yaşanıyor. Uzmanlar, ruh ve beden sağlığının bir olduğunu belirterek hızla değişen yaşam koşullarına ayak uyduramayan insanoğlunun çeşitli fobiler, panik ataklar, kaygı bozuklukları ve depresyon gibi sorunlar yaşadıklarını söylüyorlar. Türkiye’de KonsültasyonLiyezon Psikiyatrisi’nin kurucusu olan ve Avrupa KonsültasyonLiyezon Psikiyatrisi Birliği Yönetim Kurulu üyesi psikiyatr Prof. Dr. Sedat Özkan ile ruh sağlığımız ve ruh sağlığını koruma yolları hakkında konuştuk. Konsültasyonliyezon psikiyatrisi ne demektir? S.Ö. Bu dal herhangi bir hastalığın tedavisi sırasında bedensel rahatsızlığı bulunan hastaya psikiyatrik destek verilmesi demektir. Hastalık yalnızca vücudumuzdaki ağrı değildir, bedenimizdeki ufak bir ağrı psikolojik olarak da etkilenmemize neden olur. Çoğu insan, bedeninin ağrısının psikolojik sorunlara yol açtığını bilmez. Konsültasyonliyezon psikiyatrisi herhangi bir hastalık sırasında, hastalığı tedavi ederken onun yol açtığı psikolojik sorunları da yok etmeyi amaç edinir. Konsültasyonliyezon psikiyatrisi ruh ve beden sağlığını bir bütün olarak kabul eder. Beden sağlığının bozulması ruh sağlığını etkiler. Konsültasyonliyezon psikiyatrisi hangi hastalıkların tedavisinde kullanılıyor? S.Ö. Bu hemen hemen her hastalıkta kullanılıyor. Doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası depresyonda, kanser hastalarında, dahiliyede, ameliyatların ağrılarında, kalp krizi geçiren hastalarda, bypass olanlarda, organ kayıplarında ve daha birçok dalda kullanılır. Ne zamandan beri bu alanla ilgileniyorsunuz? S.Ö. 1989 yılından beri bu alanla ilgileniyorum. Bugüne kadar 400 hastayı bypass öncesi tedavi ettim. Hastanın ameliyata girmeden ve ameliyat sonrasında üzerindeki o stresi atmasına yardımcı oluyoruz. Kalp krizi geçiren kişilerin yüzde 70’e yakınında panik atak nöbetleri gelişiyor. Meme kanseri olan bir hastada göğsü alınmadan, ameliyat sonrası, kanser hastalarına kemoterapi öncesi ve sonrasında ve daha birçok alanda sıkça uyguluyoruz. Önceleri kanser hastaları kemoterapi görürken psikolojik destek verilmezdi. Biz bunun farkına vararak tedaviye psikolojik desteği de ekledik. Hastalar bu sayede kendilerini daha iyi hissediyorlar ve iyileşme süreleri de hızlanıyor. Konsültasyonliyezon psikiyatrisinde genel olarak nasıl bir tedavi uygulanır? S.Ö. Genel olarak terapi tekniği ile tedavi edilir. Terapinin yanında ilaç tedavisi ile destek de verilebiliyor. Bedensel rahatsızlığı olanların büyük kısmının ruhsal sorunlar yaşadığını söyleyebilir miyiz? S.Ö. Evet diyebiliriz. Bedensel bir rahatsızlığa yakalanan hasta, durumunu kabullenemediği için ya da kabullenip umutsuzluğa düştüğü için birtakım ruhsal sorunlar yaşayabilir. Tedavide ne gibi yaklaşımlar ele alınıyor? S.Ö. Psikiyatrlar beden ve ruhu bir olarak ele almalıdır. Hastayı kişi olarak, birey olarak varoluş içinde değerlendirmeliler. Hayaller, hayal kırıklıkları bir olarak değerlendirilmeli. Hasta bu şekilde ele alınarak değerlendirilirse tedavisinde sonuçları daha etkili olur. Kanser, şeker hastası ya da kalp krizi geçiren bireyin psikolojik durumu nedir? S.Ö. Hasta ya hastalığını inkâr eder ya da kabullenerek karamsar olur. Yapılan terapilerle durumuyla baş etmesi öğretilir. Ruh sağlığı nedir? S.Ö. Freud’e ruh sağlığı nedir diye sormuşlar. ‘‘Ruh sağlığı, derinliğini kavrayarak çalışmak ve üretmektir’’ demiş. Toplumumuz belki sanayi devrimini bile tam olarak kavrayamamış olduğu için zihinsel bir tembelliği halen söz konusu. Türkiye’de 10 kişi bir kitap okumuyor. En fazla Japonlar ve İskandinav ülkelerinde kitap okunuyor. Bu da zihin tembelliği yaratmıyor. Türkiye’deki top ve pop kültürü zihin tembelliği yaratıyor. Ve topluma ne sunulursa, o itiraz edilmeden alınıyor. Mesela alkolik baba, oğlunu meyhaneye götürürse doğal olarak oğlu da alkolik olur. Az okuduğumuz için, sistematik düşünce de zayıf olduğu için bedensel, duygusal ve zihinsel gelişimin de öneminde azalmalar oldu. Ruh sağlığı tam olarak nasıl tanımlanır? S.Ö. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), kişinin ruhen ve bedenen iyilik halinde olmasını sağlıklılık olarak tanımlıyor. Kendisini seven, başkalarını seven ve karşılıksız, çıkarsız ilişkileri olan, değişen koşullara adaptasyonu kolay olan insanın ruh sağlığı yerindedir diyebiliriz. Ruh sağlığı hastalıkları neden son yıllarda artış göstermeye başladı? S.Ö. Ruh sağlığı hastalıklarının artmasında globalleşmenin en önemli etken olduğunu düşünüyorum. Kültürümüzün, evrimsel, evrensel faktörlerin etkilerini de göz ardı edemeyiz. Bu ne demektir? S.Ö. Geçirilen evrimlerle insanoğlu çok fazla uyarana maruz kaldı. Göçebe hayattan yerleşik hayata geçilmesiyle birçok yaşam tarzı da değişti. Eskiden 80 yıl aynı köyde yaşayan insanlar alçak, bahçesi olan evlerde yaşarlardı. Günümüzde yerleşik yaşama geçilmesiyle birlikte apartmanlar hayatımıza girdi. İnsanlar artık plazalarda çalışıyor, trafiğin yoğun olduğu, stresin bulunduğu mekânlarda, evlerde yaşıyor. Bu da doğal olarak bazı sorunları beraberinde getiriyor. Kapalı mekânlarda yaşamak, çalışmak zorunda olan insanlarda depresyon, yükseklik, kapalı alan fobisi gibi rahatsızlıklar ortaya çıkmaya başladı. Geleneksel ve çağdaş değer yargılarının da çatışması ruh sağlığının bozulmasına neden oldu. Bu da kaygı bozukluklarına, depresyona, bazı fobilere ve panik ataklara neden oldu. Genel olarak değerlendirirsek psikolojik rahatsızlıkların temelinde neler yatar? S.Ö. Psikiyatrik hastalıkların temelinde kalıtım, nörolojik, biyolojik nedenler, aile ve çevre gibi birçok etmen yatıyor. Depresyonda önümüzdeki yıllarda ciddi artışlar yaşanacak deniyor. Bununla ilgili olarak ne söylemek istersiniz. S.Ö. Evet bu doğru bir yaklaşım. Şu an hastalıklar içinde 8. sırada yer alan depresyonun önümüzdeki 20 yıl içinde tüm hastalıklar içinde ilk sıraya yerleşeceği tahmin ediliyor. Bunun nedeni ise değişen değer yargıları. Tansiyon, şeker hastalığı gibi hastalıkların yaygınlaşması ve insanlarıda bu hastalıkların stresi, umutsuzluk gibi nedenlerden dolayı depresyonun hızla artması bekleniyor. EMRE KONGAR Basında Türban Şeriat ve Laiklik Tartışmaları C 5 iktidarı aslında AKP önemli ölçüde hedefine ulaştı: Bütün medyada ‘‘İslami yaşam biçiminin ilkeleri’’ tartışılıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın uzmanları, kendilerine danışan insanlara içine ter karışmış aptes suyunun nazara iyi geldiğine ilişkin görüşler bildiriyor. Belediyeler evlendirdikleri çiftlere, kızların dokuz yaşında evlenebileceklerine, kocaların eşlerini dövebileceklerine ilişkin bilgileri içeren broşürler veriyor. Politikacılar ve yazarlar, sürekli bir biçimde ‘‘İnananlar’’ ve ‘‘Dindarlar’’ sözcüklerine vurgu yaparak toplumu ‘‘İnananlarİnanmayanlar’’, ‘‘DindarlarDindar olmayanlar’’ gibi hem gerçek dışı hem de tarafları birbirine düşman edici cephelere ayırıyor. Daha da kötüsü, birtakım politikacılar ve din bilgileri kendilerinden menkul yazarlar, İslam adına, Allah’ın emirlerini, Kuranıkerim’i kendilerince yorumlayıp, geniş halk kitlelerine kendi görüşlerini empoze etmeye çalışıyorlar. ??? Tabii bu tartışmalar basında ve televizyonlarda farklı görüşlerin de dile getirilmesine yol açıyor. Ama dini siyasete alet edenlerin farklı görüşlere tahammülü yok. Örneğin bütün dünyada ve Türkiye’de bir siyasal İslam dayatması olarak kullanılan ‘‘Türban’’ın Allah’ın emri olup olmadığını, Kuran’da bu emrin bulunup bulunmadığını tartışmak dahi istemiyorlar. Oysa pek çok din bilgini, ilahiyat profesörü hatta aralarında Diyanet İşleri’nden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın da bulunduğu pek çok politikacı, bu emrin Kuran’da bulunup bulunmadığının tartışmalı olduğunu söylüyor. ??? Vatan gazetesinde Ruhat Mengi de Kuran’da başını örtme emrinin bulunmadığını dü Neler yapmalıyız? ? Devlet, kişi ve kurum olarak ruh sağlığının öneminin farkına varmalıyız. ? Psikiyatrik hastalıkları diğer hastalıklar gibi görmeli ve önyargılardan uzak durmalıyız. ? Kurumsal olarak her hastane psikiyatri servisleri açmalı. ? Okul öncesi, hamilelik sonrası, okul döneminden gençliğe kadar her aşamada koruyucu ruh sağlığı tedbirleri almalıyız. ? İnsan kişiliğine, haysiyetine aykırı her türlü yöresel, töresel uygulamayı ortadan kaldırmalıyız. ? Saçı uzun aklı kısa gibi önyargılardan kesinlikle uzak durmalıyız. ? İletişim yeteneklerini arttırmalıyız. ? Temel güven duygusunu toplumda geliştirmeliyiz. şünen ve bunu köşesinde dile getirenlerden. Din bilginlerini ve yazarları, bu arada Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ı da bu konuda fikir belirtmeye çağırdı. Ahmet Hakan da 30 Ağustos Çarşamba günkü Hürriyet’te ona, ‘‘Kuran’da baş örtme emri yoktur’’ dediği yani bir nevi fetva verdiği için ‘‘Şeyhülislam Ruhat Hanım’’ diye sataştığı bir yazıyla yanıt verdi. Ahmet Hakan’ın suçlamasına hak vermek olanaklı değil. Ortada bir sürü gerçekten fetvacı rolüne soyunmuş din adamı ve politikacı cayır cayır Hakan Coşkun’un deyimiyle ‘‘Şeyhülislamlık’’ yaparken, konuyu tartışmaya açan Ruhat Mengi’ye yapılan bu yakıştırma yerine oturmamış, haksızlık olmuş. Ama öte yandan her türlü fetvacılığa ve dayatmacılığa karşı üç ilke yazmış ki kendisine katılmamak olanaklı değil. ‘‘1) Hiç kimse kutsalın yorumunu kendi tekeline alamaz. 2) Hiç kimse kutsaldan anladığını topluma dayatamaz. 3) Herkes kutsalı yorumlama özgürlüğüne sahiptir.’’ ??? Aslında bu ilkeler laikliğin de temeli. Çünkü inanç konusunda bireysel tercihlere özgürlük tanıyor; her türlü baskıyı ve tabii bu arada devlet baskısını da reddediyor. Zaten Türkiye’de laiklik gayrimüslimlere değil, asıl Müslümanlara gerekli. Çünkü asıl baskı kendisini Müslüman olarak tanımlayanlar üzerinde kuruluyor; ‘‘Madem Müslümansın o halde başını örtmelisin, şunu, bunu yapmalısın’’ diye fetvalar çıkarılıyor, toplum haremselamlık diye zorla ayrı oturtuluyor. Medyada tartışmalar genişleyip derinleştikçe, kendileri için ‘‘dindar’’ yakıştırmasını kullanıp ‘‘dincilik’’ yapanların yalan ve yanlışları zamanla iyice ortaya dökülecek. ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org Psikiyatrik hastalıklar nelerdir? Şizofreni Manik depresif ? Stres artışı ve posttravmatik vakalar ? Deprem, sel gibi doğal afetler sonrası travmalar ? Yeme bozuklukları ? Alkol ve madde kullanımındaki bozukluklar ? Kişilik bozuklukları ? Hastalık hastalığı ? Psikomatik rahatsızlıklar (strese bağlı tansiyon, çarpıntı, mide ağrısı, alerji gibi). ? ? Hasta hekim arasında para ilişkisi kalkmalı Psikolojik rahatsızlıklar neden ortaya çıkar? Stresi ortadan kaldırmak bir çözüm mü? S.Ö. Stresi kaldıramayız. Ancak stres yaratan faktörleri çözebiliriz. Stresten uzak durun demiyorum. Hayat var olduğu müddetçe bu olacaktır. Önemli olan stresi yaratan faktörleri doğru tanımlayarak, sorunları alt basamağa indirmektir. Stres sorgulanır. Kayıt dışı çözümsüzlük çoktur. Stres karşısında insanoğlu ya kaçar ya da yok eder. Yok edemeyen insanlarda sorunlar yaşanır. İnsan beyninde üretilen çözümler için bilimden yararlanılır. Belli bir süreçte alt basamağa indirgenen sorunu çözer. Yani çözüm insanın kendi elindedir. Parası olup da mutsuz olan insanlar da var, engelli olup buna rağmen çalışarak hayatını kazanan ve mutlu olmasını bilen insanlar da var. Önemli olan insanın kendisine değer vermesidir. Çağımız insanı bu anlamda çok şanslı. Teknolojik gelişmeler nedeniyle büyük bilgidonanıma sahip olduğumuz için bunları kullanarak rahatlıkla çözüm üretebiliriz. Psikolog ya da psikiyatrlara gitmenin maliyetinin yüksek olduğu biliniyor. Zaten ekonomik bunalım yaşayan insanlar nasıl yardım alacaklar? S.Ö. Evet Türkiye’de maliyet konusu bir sorun ancak bu çözülebilir. Hastahekim arasındaki para ilişkisi kalkmalıdır. Türkiye’de özel sağlık sigortasından kişinin psikolojik rahatsızlıklarının giderleri, sigortası ödenmiyor. Bu bir saygısızlıktır, anayasal hak elinden alınıyor. Devlet beden sağlığını korumak için yeterli tedbirleri alırsa, koruyucu sağlık sistemine yeteri kadar önemi verirse o zaman ruh sağlığı da korunmuş olur.