05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 TÜCCAR MALINI SATAMAMAKTAN ÜCRETLİ İSE DÜŞEN ALIM GÜCÜNDEN ŞİKÂYETÇİ C ekonomi GÖZ UCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ HAZİRAN CUMA Ekonomide yangın sürüyor ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Hükümetin stopaj kararı ve dolardaki yükseliş yurttaşı da tedirgin etti. Çeşitli sektör temsilcileri ‘‘piyasaların durduğunu’’ vurgulayarak çok daha zor günlerin yaklaştığına işaret ediyor. Son dönemde piyasalardaki çalkantılı seyir, özellikle de dolardaki artış, ekonomik kriz söylemlerini arttırırken, hükümetin 9 maddelik önlem paketi de beklenen iyileşmeyi sağlayamadı. Stopaj vergisinin yabancılar için sıfıra, yerli yatırımcılar için yüzde 10’a indirilmesine karşın dövizdeki hızlı artışın önü kesilemedi. Ekonomideki son gelişmeler, haziran ayı enflasyon rakamlarının beklenenin üzerinde çıkacağı tahminlerine yol açarken; işçilerden esnafa, ilaçtan inşaat sektörüne kadar çalışanların durumlarının giderek kötüleştiğine yönelik sesler yükseliyor. Merkez Geri Dönülmez Bir Yolda! rını büyük ölçüde kapattı. Dolayısıyla, eskisi gibi kur değişikliklerinden kolay etkilenmiyorlar. Geçen haftaki müdahalelere cevap vermemeleri de zaten bu duyarlılıklarını kaybettiklerini göstermeye yeterli. Yani? Artık Merkez piyasaların beklentilerine iyice odaklanmış durumda ve... Faizleri belli aralıklarla arttırmaya devam edecek. Bu döngünün kırılması öncelikle: 1. Merkez Bankası’nın AKP hükümetinin dahası Tayyip Erdoğan’ın güdümünden çıktığını yani ‘‘özerkliğini’’ koruduğuna piyasaları ikna etmesine, 2. Piyasalara karşı şeffaf bilgilendirme sürecini acilen başlatmasına, 3. Kamuoyuna pembe imajlar yerine... Enflasyon, kur, faiz hedeflerinden sapmalar karşısında yapacağı politika değişmeleri açıklamasına bağlı. ‘‘Faiz artınca kurlar düşer mi?’’ derseniz... Kararlar kurları aşağı doğru kımıldatsa bile, eski seviyesine çekemeyeceği kesin. Genelde yaz mevsimi nedeniyle uykuya yatan kurlar 2006’nın yazında uyanık kalacak. Zira: Turizm gelirleri bu yıl beklenenin altında gerçekleşecek. Bunda turizm mevsiminin Dünya Kupası nedeniyle geç başlaması, Türkiye’nin giderek düşük gelirli ülke turistlerince tercih edilmesi ve Türkiye’nin güvenli bir ülke olmadığı yayınlarının payı büyük. Turizmde gelir patlaması hayallerine kapılmamak için Akdeniz ve Ege sahillerine kadar uzanmak yeterli. Kur artışı etkisini öncelikle ithal girdilerle üretilen ihraç mallarında göstereceğinden, ihraç mallarının maliyeti, dolayısıyla fiyatları artacak! Her ne kadar Kürşat Tüzmen, ihracatçılara fiyat düşürmemelerini önerse de gelişmiş ülke ekonomilerinin durgunlukta olduğu bir süreçte bunun anlamı Türkiye’nin ihracat gelirlerinin azalacağıdır. Kısacası bu yaz, likit kalmakta ve yumurtaları farklı sepetlere koymakta yarar var. turkmini?superonline.com www.turkelminibas.net Tüccar önünü göremiyor Gelişmeleri büyüme rakamlarının bir gün duvara çarpılacağının işareti olarak değerlendiren ATO Başkanı Sinan Aygün, ‘‘Artık hormonlu büyüme bile olamayacak’’ dedi. Aygün, ticaretle uğraşanların işlerinin durma noktasında olduğunu belirterek, ‘‘Önümüzü göremiyoruz. Fiyatlar kıpırdamıyor. Mal satmakta büyük sıkıntı çekiyoruz’’ dedi. Yabancıya stopaj muafiyetine karşı dava açacaklarını belirten Aygün, ‘‘Bu tam anlamıyla kapitülasyondur’’ dedi. İthal ilaç bulmak ‘şans’ işi Ankara Eczacı Odası Başkanı Hilmi Şener, yaklaşık 2 aydır sıkıntı yaşandığına dikkat çekerek, ‘‘Dövizdeki yükseliş, ilaçta yüzde 25’lere varan artışa yol açtı.Özellikle hemofili ve kan ürünü ilaçların ithalinde ciddi sıkıntılar doğuruyor. İthalatçısı firmalar, ürünleri piyasaya sürmüyor. Yaşamsal önem taşıyan ilaçlar da var’’ dedi. Tıp Kurumu Genel Sekreteri Ali Rıza Üçer, ‘‘Dövizde yüzde 5’in üzerindeki her artış, fiyatlara yansıtılıyor. Sıcaklığın kaldırılması mümkün olmayacak. Zam baskısı geliyor. Fiyatları yükselecek’’ dedi. Stopaj yabancı terziye yaradı Türkiye Terziler, Konfeksiyoncular ve Giyim Sanatkârları Federasyonu Başkanı Sinan Turhan, ‘‘Sektörümüz kalmadı, bitti. Konfeksiyon sektörü çalışanlarında açlık diz boyu. Tekstildeki KDV indiriminden bizim meslektaşlarımız etkilenmedi, kumaş alıpsatana yaradı. Şimdi de yabancılar için stopaj vergisini kaldırdılar. Yani yabancı terzi stopaj vermeyecek, ben vereceğim. Peki biz nasıl rekabet edeceğiz? Sektörün yatırımları durdu. İstihdam sorunu zaten vardı, şimdi işten çıkarmalar başlayabilir’’ yorumunu yaptı. Ücretlinin alım gücü düştü Sıcak paranın oluşturduğu riskin en çok halkı vurduğuna dikkat çeken Türkİş Başkanı Salih Kılıç, ‘‘İşçilerin, emeklilerin, asgari ücretlinin alım gücü zaten çok düşük. Faizler ve dolardaki yükseliş, en çok bu kesimleri etkiliyor. İşsizlik yüzde 12’lerde, bundan sonraki süreçte daha da artacak. 380 YTL’lik asgari ücretle sadece gıda harcaması yapılsa 20 gün geçinilebiliyor, diğer zorunlu ihtiyaçların karşılanacağı kaynak yok. Zaten ayı çıkaramayan işçinin alım gücü daha da düşecek. Reel ücretlerdeki aşınma yüzde 9.5. Sanayide üretim artışı var, istihdam artışı yok’’ değerlendirmesini yaptı. Esnaf kepenk kapatıyor Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu’nun (TESK) verileri, son dönemde piyasalardaki gidişat nedeniyle nisan ve mayıs ayında 40 binin üzerinde konfederasyona bağlı işyerinin kapandığını gösteriyor. Bu yılın nisan ayında 21 bin 477 esnaf ve sanatkâr ekonomik açmazlar dolayısıyla işyerini kapatmak zorunda kalırken, geçen ay bu rakam 20 bin 13 olarak gerçekleşti. İnşaat zor günler yaşıyor İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Başkanı Fehmi Toptaş, demir, çimento ve sektörün diğer temel girdilerinde yüksek zamların, inşaatçılara zor günler yaşattığını söyledi. Toptaş, sektördeki durgunluğun istihdam oranlarını aşağı çektiğine de işaret etti. ATO’nun sektöre ilişkin araştırmasında da üreticilerin, artan talebi fırsat bilerek daha çok kâr elde etme hevesiyle zam üstüne zam yaptığına dikkat çekilerek, ‘‘Ekonominin lokomotifi olan inşaat çökerse buna bağlı olarak en az 40 sektör çöker’’ vurgusu yapılmıştı. ? stediği kadar Başbakan, ‘‘Gemi sağlam, mürettebat tecrübeli. Geminin çürüyen yerleri onarıldı’’ deyip güçlü hükümet fotoğrafı vermeye çabalasın. İstediği kadar ‘‘Hiç kimse bizden ekonomide elde ettiklerimizi geri götürecek adımlar beklemesin... Mali disiplinden, para politikasından taviz yok’’ diyerek güçlü ekonomi tabloları çizsin. Tayyip Bey’in AKP’si artık ‘‘dönülmez akşamın ufkunda’’! Bunu anlamak için derin tahlillere gerek yok. Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından çıkan kararlara bakın yeter!. Aslında toplantı piyasalar için sürpriz değildi. Aksine beklenen, ağırlıklı olarak bankacılık kesiminin zorladığı bir toplantıydı. Dolayısıyla, PPK’nin pazar günü toplanmış olmasının ötesinde ‘‘olağanüstü’’ bir yanı yoktu. Toplantı beklenen cinsten olunca çıkan sonuçlar da şaşırtıcı olmadı. Piyasaların bu kararları ne denli hazmettiği ilk seanslardan sonra belli olacak! Böylelikle, Merkez Bankası ile para ve sermaye piyasalarının beklentilerinin örtüşüp örtüşmediği ortaya çıkacak. Malum, geçen hafta Merkez faizleri arttırmasına, kurlara müdahale etmek için döviz satmasına ve yabancılara vergi muafiyeti getirmesine rağmen piyasalar PPK’nin kararlarına duyarsız kalmıştı. Bu nedenle toplantı Merkez Bankası için: Piyasalardaki panik havasını hafifletmek ve haftaya güven içinde başlamalarını sağlamak. Piyasaların Merkez Bankası üzerindeki baskısından kurtulduğu izlenimi yaratmak! Piyasaları kur değişikliliklerine karşı duyarlı hale getirmek, Sıcak paracılara Türkiye’nin hâlâ cazip bir ülke olduğu mesajını vererek çıkışı önlemek, hiç olmazsa hızını kesmek gibi çok önemli hedefleri vardı. PPK’den çıkacak kararlara piyasaların cevap vermesi içinse... Öncelikle Merkez’in bankaların kur değişikliklerine anında tepki vereceği saplantısından kurtulması lazım. Zira, bankalar açık pozisyonla İ P&G’nin üretim üssü Türkiye Ekonomi Servisi Procter & Gamble (P&G) Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Bölge Başkan Yardımcısı ve Türkiye Genel Müdürü Saffet Karpat, Türkiye’de her dakika 500’den fazla P&G ürününün satın alındığını söyledi. Şirketin Gebze Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikasında düzenlenen tanıtım toplantısında konuşan Karpat, ‘‘Türkiye’de her saniyede 5 bebek Prima ile bezleniyor, saatte 40 bin adet orkid kullanılıyor, günde 60 bin kişi P&G şampuanları ile saçlarını yıkıyor, saatte 10 ton çamaşır P&G deterjanlarıyla yıkanıyor, günde 2.5 milyon kişi İpana ile dişlerini fırçalıyor, dakikada 10’dan fazla kadın saçını Koleston ile boyuyor’’ diye konuştu. Türkiye’de bugüne kadar toplam 300 milyon dolar yatırım yaptıklarını söyleyen Karpat, bebek bezi üretiminin yüzde 60’ını, hijyenik ped üretiminin yüzde 30’unu ve toz deterjan üretiminin de yüzde 20’sini ihraç ettiklerini sözlerine ekledi. Uluslararası beyin takımı Hakia Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyesi Dr. Rıza Can Berkan, ‘Fuzzy Systems Design Principles’ kitabının yazarı. Dr. Berkan yapay zekâ ve bulanık mantık konularında uzmanlaşmış bir nükleer mühendisfizikçi. Son altı yılını arama motoru teknolojilerine adayan Dr. Berkan, ondan önce 10 yıl kadar Amerikan Enerji ve Savunma bakanlıklarında çalıştı. Film ve müzik çalışmaları da bulunan Dr. Berkan 44 yaşında olup New York’ta ya şıyor. Hakia ekibi (soldan sağa); Chris Gates, Tony Prikes, Greg Gong, Melek Pulatkonak, Anderson Anastacio, David Jones, Rıza Can Berkan, Scott Tibaldi, Victor Raskin, Brad Lauretti, Kartal Güner, Adit Nathan. Makinede Çin Seddi’ni aştılar Ekonomi Servisi Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği’nin (OAİB) 2006 yılı ocakmayıs döneminde Çin’e ihracatı yüzde 107 oranında artış gösterdi. OAİB Başkanı Adnan Dalgakıran, yüzde 15 oranındaki gümrük duvarına rağmen gerçekleştirilen ihracatı ‘‘Türk makine sektörünün rekabetçi yüzü’’ olarak nitelendirdi ve ‘‘Bu sektörün mevcut dezavantajları ortadan kaldırılırsa Türk makine sektörü çok kısa sürede Türkiye’nin lokomotif sektörü haline gelir’’ dedi. MAKİNELERE GÜMRÜK UYGULAMASI Türkiye’nin yaptığı Gümrük Birliği Anlaşması’nda sektörün Avrupa Birliği ile uyum içerisinde hareket etmesi prensibine aykırı pek çok unsurun var olduğunun gözlemlendiğini belirten Dalgakıran, şunları söyledi: ‘‘Çin’den Türkiye’ye bir makine yüzde 2 gümrükle girerken Türkiye’den Çin’e giden makine ise yüzde 15 civarında gümrükle karşı karşıya. Bu bir kere Türk makine sektörü için ciddi bir dezavantajdır. Adeta Çin’de üretilen makine Türkiye’de korunuyor anlamına geliyor.’’ Dalgakıran, bir diğer problemin de Mısır, Cezayir ve Fas gibi pek çok ülkenin AB’den gelen makinelere yüzde 0 gümrük uygulamasına rağmen Türkiye’den gelen makinelere yüzde 10 ile 40 arasında gümrük uygulaması olduğunu belirtti. Devlet Planlama Teşkilatı’nın 9. Stratejik Kalkınma Planı’nda makine sektörünün, 2007 ve 2013 yılları arasında desteklenmesi öncelikli sektör olarak tanımlandığını ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla bir makine zirvesi yapıldığını hatırlatan Dalgakıran, ‘‘Dolayısıyla hükümet de makine sektörünün desteklenmesi ve geliştirilmesi konusunda ciddi adımlar atmaya hazırlanıyor’’ dedi. M uhalefet partilerinin asla vazgeçemeyecekleri bir söylemleri vardır: ‘‘Mevcut iktidar tarafından iyi yönetilemeyen ülke derin bir kaosa sürüklenmekte.. toplumun bu iktidardan kurtarılması gerekmektedir.’’ İktidar partilerinin özü değişmeyen ancak cümlelerinin sırası değişen söylemleri ise; ‘‘Geçmişin ne kadar kötü olduğu, kendilerinin ülkeye çok şey verdikleri, daha verecek çok şeylerinin olduğu, aldıkları yetkiyi sonuna kadar kullanmak istedikleridir.’’ Bu nedenle muhalefet partileri sürekli seçim ister, iktidar partisi ise seçimden kaçar. Ancak sonuçta erken seçim kararını iktidar partisi alır. Kuşkusuz iktidar partileri seçim kararı alırken ‘‘Ben ülkeyi yönetemiyorum, halk ülkeyi daha iyi yönetecek bir meclis oluştursun’’ diye, erken seçime gitmez. Ülke için alınacak çok önemli kararların olduğu, bu sürecin kesintiye uğramadan sürdürülmesinin gerektiği, yapılan reformların halktan alınacak destekle daha da hızlandırılacağı, muhalefetin yaratmaya çalıştığı belirsizlik ortamına son vererek güven ortamının yeniden tesis edileceği gibi şeyler söylenir. Yani iktidar partisi ekonomik ve sosyal göstergeler daha fazla bozulmadan, yapılan hataların sonuçları görülmeden, zamanında yapılacak seçimden daha avantajlı olduğu için erken seçime gider. İktidar partisi bazı durumlarda geçi NOT DEFTERİ ZEKERİYA TEMİZEL rilen zamanın aleyhe çalıştığının farkındadır. ??? Peki şu andaki koşullar neyi göstermektedir? Hükümetin kendi ekonomik başarısı olarak gösterdiği, gerçekte ise küresel finansal akımların yarattığı çok olumlu koşulların sağladığı geçici iyileşmenin, finansal çözülme ile yıldızı dökülmeye başlamıştır. Düşük kuryüksek faizle ülkeye akan kısa vadeli yabancı sermaye, gelişmiş ülkelerdeki faiz artışları üzerine, güvenli olan bu piyasalara yönelmiş, sermaye çıkışları kurların yükselmesine neden olmuştur. Düşük kur yüzünden artmayan enflasyon, kurların yükselmesiyle başını yeniden kaldırmıştır. Yerli paranın yapay değerlenmesi nedeniyle artmış gibi görünen kişi başına ulusal gelir, 5000 dolar düzeyinden yeniden 4200 dolarlara gerilemiştir. Enflasyonla mücadeleyi öncelikli hedef olarak belirleyen Merkez Bankası’nın, çektiği faiz silahı ile faizler yükselmiş, iki yıl önceki düzeye dönülmüştür. Erken Seçim Kapıda Faizlerin yükselmesiyle, faiz ödemelerinin bütçe giderleri içerisindeki payı, Türkiye’nin en ağır kriz dönemlerinde ödediği faiz toplamına yaklaşmıştır. Kısaca hükümetin başarı olarak gösterdiği tüm göstergeler tersine dönmüştür. ??? Böyle bir durumda hükümetin önünde iki seçenek bulunmaktadır. Birinci seçenek ekonomik programın her şeye karşın sürdürülmesidir. Ancak finansal çözülmenin yarattığı ekonomik sorunlar sadece Merkez Bankası’nın parafaiz politikaları ile durdurulacak ve olumluya çevrilecek olaylar değildir. Borçlanarak büyüyen ekonomide iç talebin düşürülmesi, ekonominin mali politikalarla daraltılması, büyümenin finansmanının kısa vadeli yabancı sermaye yerine sağlıklı kaynaklara dayandırılması gerekmektedir. Bu kararları uygulamak, bir buçuk yıl içerisinde seçime gitmek zorunda olan bir hükümet için çok risklidir. Çünkü ekonomik daralma ve büyüme hızının düşürülmesi, yüzde 12’lere dayanmış bulunan işsizliğin daha da artması demektir. Ekonomik ve sosyal desteklerden vazgeçilmesi, bu desteklerden yararlanan seçmenlerin kaybedilmesi, çöken tarımla yoksullaşan köylünün bitirilmesi demektir. Yüksek faizle yapılan borçlanmaların faturasının seçimden önce halkın önüne konulmasıdır. Faiz gelirlerinden alınamayan vergiyi çalışanlardan almaya kalkmaktır. Hükümetler büyümeyi yavaşlatarak, işsizliği arttırarak, ulusal parasının değerini düşürerek ve fiyatları arttırarak seçime gitmenin sonuçlarını bilir. İkinci seçenekte ise hükümet faizleri yükselterek, döviz rezervlerini kullanıp kurları baskı altında tutarak, kendisine mal ederek övündüğü ekonomik göstergelerin bir süre daha sürdürülmesini sağlayabilir. Bu süre içerisinde de erken seçime giderek, bu dalganın üzerinde seçimlerden çıkabilir. Yöneticiler böyle durumlarda; ‘‘biz devlet adamıyız, sonucu ne olursa olsun ülke için gerekeni yaparız’’ derler, ancak yeniden iktidar olabilmek için gerekeni yaparak erken seçime giderler. Göreceksiniz, gelenek bu kez de değişmeyecek. Uluslararası konjonktürün yarattığı dalgayı yapay olarak sürdürerek bu dalganın üstünde erken seçime gidilecek. Kıbrıs’ı veren ya da AB’den dışlanan hükümet olma riski de cabası. temizel?cumhuriyet.com.tr Atatürk’ten hatırlatmaya büyük alkış Otellini, yakında Intel, Microsoft, yerel PC üreticileri ve KOSGEB işbirliğiyle KOBİ’ler ve vatandaşlar için 2 yeni program daha açıklayacaklarını ve 2 yıl sıfır faiz imkânının sağlanacağını duyurdu. Otellini, konuşmasını Atatürk’ten bir hatırlatma bitirirken büyük alkış aldı: ‘‘Uygarlık yolunda başarı yenileşmeye bağlıdır. Sosyal hayatta, iktisatta, ilim ve fen sahasında başarılı olmak için tek gelişme ve ilerleme yolu budur.’’ Otellini
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle