Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAZİRAN CUMA bilim/vaziyet/çizgilik AÇ KALMAK SİZE GÖRE DEĞİLSE BU YAZIYI MUTLAKA OKUYUN Yağmur Ekim C Arınç’a bilincinde olduğunuzu sanıyorum. Tarafınızdan yalanlanmayan konuşmanıza göre, isim vermeden, sizin deyişinizle, ‘hüzünlü gurbet’ olarak ABD’yi seçmiş ve demokratik, laik Cumhuriyetimiz ile başı hep dertte olmuş birine övgüler düzerek; ‘Yurduna dön, vuslata erelim’ çağrısı yapmışsınız. Bunu, yurttaş Bülent Arınç adına yapmış olsa idiniz, kimsenin ve benim bir söz söyleme hakkım ve yetkim bulunmayacaktı. Ancak bunu, Meclis Başkanı sıfatı ile yapmanızı, hele hele demokratik, laik Cumhuriyetimiz ile sorunu olan birine ‘milletim adına teşekkür borcum var’ demenizi, böyle birine borcu olmayan ulusun bir bireyi olarak 17 Yaşamın ipuçları REYHAN OKSAY GÜLÜMSEYİN "Uzun ömürlü insanlar topluluk içinde olmayı sever ve birliktelikleri çok eğlendiricidir" diye konuşan New England 100 Yaşındakiler Çalışması’ndan Tom Perls, "Burada anahtar kavram, bu insanların stresle nasıl başa çıktıklarıyla ilgilidir" diyor. Az miktarda stres gerekli veya yararlı olabilirken, süregelen ve şiddetli stres yaşam süresini azaltan bir unsurdur. Perls, hayata tam 15 yıl boyunca izlenmişti. İngiltere’deki Birmingham Üniversitesi’nden Janet Lord, pozitif düşüncenin nasıl etkili olduğunu şöyle açıklıyor: "Pozitif düşünce bir stres hormonu olan kortizolün düzeyini düşürüyor. Kortizol bağışıklık sistemini baskılar. Bu etkiyi DHEA (dehydroepiandrosterone) denilen başka bir hormon dengeler; ancak DHEA düzeyi 30 yaşından sonra azalmaya başlar ve insanlar 70 yaşlarına geldiklerinde bu hormonun düzeyi maksimum değerinin yüzde 20’lerine inmiştir. Lord, insanların yaşlandıkça hastalıklarla daha zor baş edebilmesini bu hormonun azalmasına bağlıyor. Ayrıca kortizolün, kalpdamar ve beyin üzerindeki etkisi zararlıdır. “Doğuştan kaygılı insanların bile stres düzeylerini düşürmeye yarayacak yöntemler vardır. Bunların arasında t’ai chi, egzersiz, meditasyon, yoga ve bir inanca bağlılık sayılabilir" diye konuşan Perls, "Hatta derin bir soluk bile sizi rahatlatabilir" diyor. Rahatlama teknikleri yararlı olabilir, fakat benzer sonuçlar alabileceğiniz başka keyifli yollar daha var. Kahkaha atmanın ve gülümsemenin kortizol düzeyini düşürdüğü görülüyor. Sonuçta mutlu bir yaşam, çoğu zaman uzun bir yaşam anlamına gelebiliyor. HASTALIK KURUNTUSUNU HAFİFE ALMAYIN Yaşamı tehdit eden hastalıkların pek çoğu başlangıçta belirti vermez; ancak hastalığın ileri safhalarında belirtiler ortaya çıkar. Bu aşamada da tedavi açısından yapılacak fazla bir şey yoktur. Kesin olan en kötüsüne hazırlıklı olmanın her zaman fayda sağladığıdır. Bu durumda alınması gereken en etkin koruyucu tedbirleri nelerdir? Ve bunları ne zaman ve ne aralıklarda almak yarar sağlar? Erken uyarı için ne yapılması gerektiğini araştıranlar çok çeşitli seçeneklerle karşılaşır. Tam vücut CT taraması sessiz tümörleri ve kalp hastalığının ilk belirtilerini ortaya çıkartabilir. Çok sayıda kanser türü ve diyabet gibi hastalıklar, diğer basit testlerle erken evrede tespit edilebilir. Bu arada, genetik taramalar ne türlü hastalık riskleriyle mücadele etmeniz gerektiği yönünde bilgi verebilir. İlk bakışta bütün bunlar, mutlaka yapılması gereken işlemlermiş gibi algılanabilir. Yapılan testler ve taramalar ya sizin tamamen sağlıklı olduğunuzu gösterir, ya da farkında olmadığınız bir soruna dikkatinizi çeker. Yani her iki durumda da kazanan siz olursunuz (winwin durumu). YANLIŞ POZİTİF SONUÇLAR Prostat kanserini ele alalım. Dünyanın dört bir yanında orta yaşlı erkekler, rutin olarak kanda prostat kanserinin varlığını gösteren PSA denilen bir antikor testinden geçer. Prostat kanseri olan pek çok erkeğin PSA’sı düşük çıkabilir ve PSA’sı yüksek çıkan üç erkekten ikisinde kanser yoktur. Dahası, teste göre kanser varolsa dahi, tedavi yarardan çok zarar verebilir, çünkü pek çok prostat kanseri çok yavaş ilerlediği için, erkek 150 yaşına gelse bile ölümcül bir tehlike yaratmayabilir. Diğer tarama teknikleri de PSA testleri kadar sorunlu olabiliyor. İlk önce pozitif sonuçların her zaman yanlış olma olasılığı vardır. Bu da psikolojik stres ve gereksiz tıbbi müdahalelere yol açabilir. Yanlış pozitif sonuçlar sonuçta size çok fazla zarar vermeyebilir, ancak yanlış negatif sonuçlar ölümcül ihmallere zemin hazırlar. Bazen de taramaların kendisi zarar verebilir. Örneğin tam vücut CT taraması, 500 göğüs röntgenine eşit dozda radyasyona maruz kalmanız anlamına gelir. Tek bir tarama belirgin bir zarar vermez, ancak birkaç yılda bir tarama yaptırırsanız gereksiz risk almış olursunuz. Bu durumda hangi koruyucu tedbir yarar sağlar? Bunu yanıtlamak kolay değildir. İngiltere’de Ulusal Sağlık Hizmetleri (NHS), risk ve yarar dengesini ölçen 19 testten geçtikten sonra eğer gerekiyorsa taramalar için ödeme yapar. Bu politika, sonuçta birkaç çeşit taramaya yeşil ışık yakar. Bunlar 6069 yaşları arasındakiler için kalın bağırsak kanseri, 5070 yaşındakiler için mamogram, 2564 yaşındakiler için rahim boynu kanseridir. Ermeni Patrik Karekin: ‘Soykırım gerçek’. Adı soyadı gibi; kare kin! M ECLİS Başkanı Bülent Arınç, ‘‘Rahşan affı’’ ile beraat ettirilen Fethullah Gülen’in dönmesini istedi ama bu arada cumhuriyet savcılığı da temyize gitti. Yargıtay, mahkemenin kararını bozarsa Arınç’ın Amerika’ya yeniden haber göndermesi gerekiyor: Dönme! Arınç’ın yeni görevi hayırlı olsun: Dön, dönme; dön baba dönelim! Zor iş valla. İşte bu nedenle Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa Altıntaş Arınç’a yardımcı olmaya çalışıyor: ‘‘Bay Başkan. Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal kurumlarından birisi olan yasama organının başkanı onurunu ve sorumluluğunu taşıyorsunuz. Yurttaş Arınç ile Meclis Başkanı Arınç arasında, üstlenmiş olduğunuz görev ve sorumluluktan ötürü önemli farklılıklar bulunduğunun kabul etmemin, onamamın olanağı bulunmamaktadır. Öncelikle, sizin yetki ve görev sınırınız, Meclis Başkanlığı ile sınırlı olup, ‘ulus adına’ kimilerine teşekkür etme yetki ve göreviniz bulunmamaktadır. Bu onur, anayasa uyarınca Cumhurbaşkanına özgülenmiştir. Bay Arınç. Yurttaş Bülent Arınç olarak yapacağınız dön çağrısı ve vuslata erme isteğiniz beni, hiç mi hiç ilgilendirmez. Ancak bunu, Anayasa’nın âşık evlatlarından’ biri olarak, benim adıma da yapma hak ve yetkisini size vermediğimi, böyle bir dön çağrısının paydaşı ile vuslata erme özlemi içinde olmadığımı, ‘adına teşekkür ettiğiniz milletiniz’ içinde yer almamın beni onurlandırmadığını belirtirim. Kaygılarımla.’’ Anladınız mı Bay Arınç? Anladınızsa anayasaya saygı gösterin. Haşema HAŞEMA nedir? Haşema, İslamiyet’i ticari ve siyasi amaçlarla kullanan ve kendilerini en Müslüman sayan bazı erkeklerin deniz kıyısı, havuz kenarı, piknik alanı, spor sahası gibi alanlarda giydikleri bir don türüdür. Haşemayı Türk siyasi hayatına kim sokmuştur? Haşemayı siyasete Refah Partili milletvekilleri kazandırmıştır. Haşemanın günümüzdeki temsilcisi kimdir? Haşemanın günümüzdeki temsilcisi iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi başta olmak üzere sağ partilerdir; Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun bile çevresindekilere baksanız haşemalıları görürsünüz. Haşemanın dinde yeri var mıdır? Eğer İslamiyetin kaynağı olarak kutsal kitap Kuran’ı alırsanız, haşemanın dinde yeri yoktur. Haşemalı erkekler nerelerini örter? Haşemalı erkekler, göbeklerinin üstünden dizlerinin altına kadar olan kısmın görünmesini istemez. Bu kadar ‘‘geniş’’ ve ‘‘büyük’’ bir alanda görünecek ne varsa! Şimdi gelelim Almanya’da devam eden Dünya Kupası’na. Haşema ile futbolun ne ilgisi var demeyin; futbolla ilginiz olmasa bile ekran başına geçin; Suudi Arabistan ve İranlı futbolcuları alıcı gözüyle seyredin; formalarının şort kısmına bakın. Ben baktım. Şeriat düzeni ile yönetilen Suudi Arabistan’ın ve İran’ın ulusal futbol takımlarındaki futbolcuların giydikleri şortlar dizlerinin üstünde. Adamların dizleri görünüyor! Sadece dizleri ve diz üstü olsa neyse! Topa vururken, top sürerken, yere düşerken Suudi ve İranlı futbolcuların şortları öyle bir dalgalanıyor ki bacakları kasıklarına kadar açılıyor. Ne olacak şimdi? Eski bir futbolcu olması hasebiyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ulemalarına danışmadan bu konuda bir fikir beyan etmelidir. Başbakan, milletvekilleri ile yakında deniz kıyısında turistik bir tesiste toplanacak, memleket meselelerini görüşecek ama gazetelerden okuyoruz, milletvekillerine bir haşema yasağı konuyor, bir yasak kaldırılıyor. AKP’liler ne yapacaklarını şaşırdı. Suudi Arabistan ve İran’ı örnek alıp haşemadan vazgeçseler ticaret ve siyaset hayatları bozulacak! Haydi Tayyip, haşema konusunda bir pas ver de ne yapacaklarını bilsinler! Kur Erol İşisağ: ‘‘Dalgalı kur, yabancı yatırımcıya kur yapmak, yerli yatırımcıyla dalga geçmek demektir.’’ Sorun Piyasaların sorunu psikolojikmiş... ‘‘Hükümetin sorunu ise patolojik!’’ e kadar uzağa gittiğini anlayabilenler, yalnızca ileri gitme cesaretini gösterenlerdir." T.S. Eliot "N pembe gözlükler arkasından bakma alışkanlığına doğuştan sahip olan insanların stresle daha kolay baş edebildiklerini ileri sürerek, bu insanların uzun yaşama şanslarının daha yüksek olduğunu söylüyor. Minnesota’daki rahibeler üzerinde yürütülen çalışma, ergenlik ve gençlik dönemlerini pozitif bir bakış açısına sahip insanların yaşlılıklarında da sağlıklı olduklarını ortaya koyuyor. Optimizm, ayrıca kalp ve enfeksiyon hastalarında iyileşme şansını arttırıyor. Kesin olan şu ki, pozitif bakış zamanın yıkıcı etkisini yavaşlatıyor. Bu yılın başlarında Hollanda’daki Delft Akıl ve Ruh Sağlığı Enstitüsü’nden bilim adamları, iyimser yaşlı erkeklerin kalpdamar hastalıklarına yakalanma riskinin, kötümser yaşlı erkeklere –başlangıçtaki sağlık durumlarından bağımsız olarak oranla yüzde 50 daha düşük olduğunu ortaya çıkardı. Bu çalışmada denekler Çözüm Serkan Deniz: ‘‘Başbakan, bazen bürokratlardan şikâyetçi oluyor. Vakit gazetesi fotoğraflarını yayımlasın sorun çözülür!’’ Gül Pembe Barış Manço’nun Gül Pembe şarkısını dinlemek istiyorsanız, Sağlık Bakanlığı’nın 0.312. 435 64 40 numaralı santralını çevirmeniz yeterli. Yok eğer Sağlık Bakanlığı’ndan bir bilgi edinecekseniz ancak Gül Pembe’yi öğrenebilirsiniz! Yeni deneyimlere açık olun e ugüne dek uzun yaşamak için yararları kanıtlanmış tek strateji kalori kısıtlamasıdır. Kalori kısıtlaması idare edecek kadar yemektir. Bu strateji farelerin yaşamlarını yüzde 30 oranında arttırabiliyor. Eğer az yemek insanlarda benzer etkiyi yaratıyorsa, insanların 100 yaşını geçmeleri işten bile değildir. B ntelektüel bir yenilik zihninizi güçlendirirken, hastalıkları da uzaklaştırabilir. Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi’nden Marian Diamond, briç oynamanın bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ortaya çıkarttı. Diamond’ın laboratuvar sıçanları üzerinde yürüttüğü bir diğer araştırma da, entelektüel yeniliklerin uzun yaşama da zemin hazırladığını gösteriyor. Bir labirente bırakılan ve yeni oyuncaklarla oynamalarına izin verilen sıçanların ömürlerinin yüzde 50 oranında arttığı görüldü. Ayrıca yeni ülkelere yapılan seyahatlerin, yeni bir dil öğrenmenin, sudoku oynamanın, sanatla ilgilenmenin, aralarında Alzheimer’ın da bulunduğu sinir harabiyetine yol açan hastalıkların ortaya çıkmasını geciktirdiğini gösteren çok sayıda çalışma söz konusu. PARADOKS ÖZNEL DEĞİL Ne yazık ki kalp atışlarını hızlandırmanın ömrü uzattığına ilişkin herhangi bir kanıt söz konusu değil. Ancak düzenli heyecanlar, yaşamı daha uzunmuş gibi algılamanıza yol açabilir. Yaşlanmanın insanı en rahatsız eden yönü, günlerin uzun, yılların çok kısa gibi hissedilmesidir. Bu paradoks öznel değildir. Bilim adamları beyinlerimizin gençken zamanı gösteren tiktak’larla birlikte salınırken, bunun yaşlandıkça yavaşladığını keşfetti. Bilim adamları bu saati hızlandıracak bir yolu henüz bulamamakla birlikte, anımsanacak deneyimlerin artması bunun tam tersi bir izlenim uyandırdığı için yıllar daha yavaş geçiyormuş gibi gelebilir. Uzun yaşamak kendi içinde bir son değildir. Dolayısıyla Amerikalı ünlü ozan T.S Eliot’un dediği gibi, hedefi her gün bir adım daha uzağa taşımak en doğrusudur: "Ne kadar uzağa gittiğini anlayabilenler, yalnızca ileri gitme cesaretini gösterenlerdir." GIDANIZA DİKKAT EDİN Bugüne dek uzun yaşamak için yararları kanıtlanmış tek strateji kalori kısıtlamasıdır. Kalori kısıtlaması idare edecek kadar yemektir. Bu strateji farelerin yaşamlarını yüzde 30 oranında artırabiliyor. Eğer az yemek insanlarda benzer etkiyi yaratıyorsa, insanların 100 yaşını geçmeleri işten bile değildir. Yemek miktarını kısmak gerçekten yararlı mı? İnsanlar böyle olduğuna inanıyor ve bilimsel kanıtlar da bir dilim pastaya hayır demenin uzun yaşama zemin hazırladığını gösteriyor. Geçen nisan ayında bilim adamları, üç ay boyunca eskisine oranla yüzde 25 oranında daha az yiyenlerin kanlarındaki insülin düzeyinin düştüğünü, vücut sıcaklığının azaldığını, DNA hasarlarının seyrekleştiğini bildiriyor. Bütün bunlar uzun yaşama yol açan gelişmelerdir. Ancak şu anda kimse bu etkinin devamlı olup olmayacağını bilmiyor. Diğer taraftan Harvard Üniversitesi’nden Lloyd Demetrius gibi kuşkucular, kalori kısıtlamasının en iyi olasılıkla insan ömrünü bir veya iki yıl uzatacağını söylüyor. Pek çok insan, kalori kısıtlamasının kişinin metabolik hızını ve dolayısıyla zararlı serbest radikallerin üretimini düşürerek yarar sağladığını düşünse de, Demetrius, metabolik istikrarın yaşlılıkta anahtar kavram olduğunu ileri sürüyor. Kaldı ki uzun yaşamasanız bile, sürekli aç gezmek yaşamı daha uzunmuş gibi algılamanıza yol açabilir. Aç kalmak size göre değilse, İngiltere Sağlık Bakanlığı’nın önerilerine kulak verip, sebze ve meyveye ağırlık verebilirsiniz. Bakanlığın yürüttüğü bir araştırmaya göre günde 5 porsiyon sebze ve meyve yemek insan ömrünü ortalama 3 yıl uzatıyor. Bu arada taze meyve ve sebzenin –özellikle yeşil olanlarınyaşlanan beyni daha sağlıklı tuttuğuna ilişkin sonuçlar daha inandırıcı. Yeme içme alışkanlıklarınızı değiştirme konusunda istekli değilseniz, şu iki kesin bilgiyi göz ardı etmemenizde yarar var: Yüz yaşındaki insanlar üzerinde yapılan araştırmalar, sağlıklı bir diyetin uzun ömür konusunda çok önemli bir faktör olduğunu kesin olarak ortaya koyuyor. Ayrıca yüksek kalorili, yağ açısından zengin yiyeceklerin erken ölüme davetiye çıkarttığı da biliniyor. Kaynak: New Scientist, 3 Haziran 2006 Darülfünun’da çay M aarif Vekili Necati Bey şerefine Darülfünun tarafından bir çay verildi... Necati Bey, nutkunun bu kısmında Maarif Vekâleti’nin, Darülfünun, orta mektepler, ilk mektepler ve Sanayii Nefise tedrisatı hakkında mütalaalarını ve faaliyetini izah ettikten sonra Vekâlet’in önümüzdeki ilk altı ayda yapmaya azmettiği işler hakkında beyanatta bulundu. Müteakiben muallimlerimizin vazifesini kolaylaştıracak mektep kitaplarından ve Vekâlet’in bu kitapların müelliflerine (yazarlarına) yapacağı yardımdan ve kadirşinaslıktan bahsetti. Necati Bey... sözlerini gençliğe getirerek ve şiddetli alkışlar arasında şöylece tamamladı; “Hepiniz bilirsiniz, 19. asırdan evvel perişan, kitle kitle ayrılmış Almanlardan bir Alman devleti çıkaran nur (ışık), Alman darülfünunlarından (üniversitelerinden) çıktı. 1870 harbindeki mağlup Fransa'ya bugünkü hars (kültür) kudretini veren, Fransız darülfünunlarının yaptığı nurlu heyecandır. Yarınki Türk milletinin hayat kudretini ilk yüksek mevkiye kadar yükseltecek, Darülfünun etrafındaki gençliktir. Yalnız milli değil, insaniyet için yapacağımız büyük vazifeler karşısındasınız. Bunlardan birini hatırlatmak mecburiyetindeyim. Türk inkılabının, milletimiz için şerefli olduğu kadar insaniyet için de ehemmiyete haiz olması lâzım gelir. Ecnebi esaretine Mustafa Necati Bey... mâruz, mazinin sultası altında perişan bir milletin nasıl bir hamle ile, asrî, müstakil (bağımsız) milletler içine karıştığını, Darülfünun’dan feyz alan âlimler, zanaatkârlar, feylesoflar dünyaya anlatmalıdır. Onların bu mesaisi, Türk kabiliyetini göstermekle kalmayacak, mazlum olan (zulüm gören) veya olacak olan milletlere de yol gösterecektir. Fransız büyük inkılabı gibi bazı inkılaplar yalnız milli değil, beynelmileldir (uluslararasıdır). Ondan çıkacak ideal, insaniyetin malı olur. Bizim inkılabımızda, mazlum milletler hayat ve hürriyet yaratan kudretlerini bulurlar. O itibarla, çok çalışmak, çok uğraşmak, çok birbirimizi severek büyük bir intizam içinde vazifelerimizi tamamlamamız lâzımdır. Büyük liderlerimizin ve bilhassa deha ve kudretiyle milletimize rehber olan aziz reisicumhurumuz Gazi Paşa hazretlerinin eserlerine tevfikan (uyarak) büyük bir aşk ve muhabbet ve merbutiyetle (bağlılıkla) yorulmadan yolumuza devam edebiliriz. Manevi ve tarihi istinadgâhlarımız (dayanaklarımız) kuvvetlidir. Milletleri büyük rehberleri kurtarır. Bizim büyük rehberlerimiz vardır. Kudretlerini, dehalarını, bütün bir cihan huzurunda ispat etmişlerdir. İzlerinde büyük bir emniyet ve itimatla gidebiliriz. Liderlerimizin deha ve kudretleri, müsellemdir (doğrulanmıştır), mücerrebdir (sınanmıştır). Sözlerimi bitirmeden evvel, bizlere bu hürriyet havasını temin için hayatlarını harp sahalarında feda etmiş kahraman ve fedakâr şehitlerimizin hatıralarını da yad etmeye sizleri davet etmeyi bir vazife bilirim. Tekrar teşekkür eder ve yürüdüğümüz ilim ve inkılap yolunda yardımlarınızı beklediğimi arz eylerim.” 3 Haziran 1926