Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAZİRAN CUMA haberler AYDINLANMA GÜLEN’İN ESKİ YAVERİ CEMAATİN TÜRKİYE’Yİ İŞGAL ETMEYE HAZIRLANDIĞINI SÖYLEDİ C Büyük Tehlike: Kültürel Bölünme şema’’, ‘‘tesettür’’, ‘‘haremselamlık’’ uygulamaları gibi simgelerle, yeme içme kültürü, giyim kuşam kültürü gibi, günlük yaşamın en belirgin alanlarına taşıyor ve iki kitle arasındaki bir çatışmayı hem görünür, hem de kaçınılmaz hale getiriyor. ??? Her ülke kendi vatandaşını üretir: Dil, din, tarih, coğrafya, siyaset, hukuk, örgün ve yaygın eğitim yoluyla bireyleri biçimlendirir. Bütün bu alanlardaki bilgiler, bir ortak davranış biçimini, bir ‘‘ortak yaşam kültürünü’’ oluşturur. ??? Türkiye’de tahrip edilen işte bu ‘‘ortak yaşam kültürü’’dür. Yeme içmeden giyim kuşama, eğlence ve dinlenceden ibadete, yaşamın her alanında birbirini tehdit olarak algılayan bu iki farklı kitle arasındaki çatışmayı, eğitim yoluyla yaratmayı ve siyaset yoluyla güçlendirmeyi başardık. Şimdi acaba sıra, kan ve gözyaşından başka bir şey üretmeyecek olan bir ‘‘hesaplaşmaya’’ mı geldi? 1990’dan sonra öldürülen, çağdaş, laik ve demokratik toplumun sözcülüğünü yapan aydınlar, son günlerde Cumhuriyet gazetesine ve Danıştay’a yapılan saldırılar, Meclis Başkanı’nın ve Başbakan’ın doğrudan laikliği ve demokrasiyi hedef alan açıklamaları ve ‘‘Değişmedim’’ mesajları, bu ‘‘hesaplaşmanın’’ habercileri mi? ??? Herkes, özellikle de politikacılar bir an önce aklını başına toplamalı, bu çılgınca kamplaşmaya ve bölünmeye ‘‘dur’’ demeli. Yoksa yarın çok geç olabilir! Dış konjonktür tarafından da pompalanan bu kamplaşma ve bölünmeye dayalı bir hesaplaşma Türkiye’ye felaketten başka ne getirebilir? ekongar?cumhuriyet. com.tr www.kongar.org 5 ‘Fethullahçılık ihanet şebekesi’ G ülen’in 25 yıl boyunca başyaverliği ve kuryeliğini yaptığını belirten Nurettin Veren, Fethullahçı örgütlenmenin 7.5 milyar dolarlık ekonomik güce ulaştığına, Türkiye’de dershaneye giden 4 çocuktan 3’ünün tarikatın eline düştüğüne dikkat çekti. EMRE KONGAR F ethuhllahçı örgütlenme büyük bir ekonomik güce ulaşınca 1993’te harekete geçildiğini anlatan Veren, “Bir cami nasıl milletin parasıyla yapıldıysa Zaman gazetesi ve Samanyolu televizyonu da aynen öyle yapıldı. Sonra Asya Finans’ı kurdum” diye konuştu. MEHMET FARAÇ K analtürk televizyonunda, Merdan Yanardağ’ın sunduğu ‘‘Yolsuzluk ve Yoksulluk’’ adlı programa katılan Nurettin Veren, ‘‘Cumhuriyet savcılarının anlatacaklarımı ihbar kabul etmesini istiyorum. Bu davanın tanığı da sanığı da olmaya hazırım’’ dedi. hasır üzerinde oturdum. Küçük hayırlarla büyük finanslar elde ettik. Kaydı olmayan yardımlar Fethullah’a teslim edildi. Büyük ekonomik güce ulaşınca 1993’te harekete geçildi. Bir cami nasıl milletin parasıyla yapıldıysa Zaman gazetesi ve Samanyolu televizyonu da aynen öyle yapıldı. Ancak Zaman gazetesi 20 yıl boyunca banka reklamı almadı. Çünkü Fethullah banka reklamı gibi, kola içmeyi, kot giymeyi de haram kılmıştı. Sonradan Asya Finans’ı kurdum. Gazetesine banka reklamı almayan Gülen daha sonra Bank Asya’yı kurdurdu. Gülen Müslümanlara takıyye yapıyor.’’ Nurettin Veren, Fethullahçı örgütlenmenin 7.5 milyar dolarlık ekonomik güce ulaştığını, Türkiye’de dershaneye giden 4 çocuktan üçünün tarikatın eline düştüğüne dikkat çekti. Veren, ailelere, ‘‘Çocuklarınızı terörden kurtarmak isterken Fethullah örgütüne teslim ediyorsunuz. Uyanın, gerçeği görün’’ diye uyarıda bulundu. Gülen’in bütün şirketlerinin adını kendisinin koyduğunu belirten Veren, ‘‘Ama bunun belgesini bulamazsınız. Çünkü hiçbir illegal örgütün belgesi olmaz’’ dedi. T Veren, Fethullah Gülen’in kendisini insan üstü, ileriyi gören, her şeyi önceden bilen bir canlı olarak tanıttığını belirtti. Veren, Gülen’in amacının devleti ele geçirmek olduğunu sözlerine ekledi. Fethullah Gülen’in 25 yıl boyunca başyaverliği ve kuryeliğini yaptığını belirten Nurettin Veren, ‘‘gizli bir örgüt’’olarak nitelendirdiği ‘‘Fethullahçılar’’ın içyüzünü anlattı. Veren, ‘‘Biz 12 kişi hayır için yola çıktık ancak örgütlenmenin devleti içten ele geçirme planı olduğunu anlayınca aforoz edildim. Gülen beni öldürtmek istedi’’ dedi. Uzun süredir bazı yayın organlarında ve kendi web sayfasında ‘‘Fethullahçıların düzeni ele geçirme planları’’nı deşifre etmeye çalışan Nurettin Veren, Kanaltürk televizyonunda, Merdan Yanardağ’ın sunduğu ‘‘Yolsuzluk ve Yoksulluk’’ adlı programa katıldı. Konuşmasına başlamadan önce, ‘‘Cumhuriyet savcılarının anlatacaklarımı ihbar kabul etmesini istiyorum. Bu davanın tanığı da sanığı da olmaya hazırım’’ diyen Veren, Gülen’le nasıl yola çıktığını şöyle anlattı: TAKİYYE YAPIYOR ‘‘Biz 1970 yılında 12 insan yoksul öğrencilerin okutulması ve hayır işleri için yemin ederek yola çıktık. Yıllar boyunca bu dava uğruna Türbanı biz başlattık N urettin Veren, Türkiye’de önemli bir sorun haline gelen türbanın Fethullah Gülen’in talimatıyla bir furyaya dönüştürüldüğünü ifade ederken şöyle konuştu:‘‘Gülen’in talimatıyla birçok arkadaşımız 50 yaşına kadar evlenmedi. 1970’lerde ve 1980’lerde Türkiye’de türban diye bir sorun yoktu. Bunu topluma biz enjekte ettik. Gülen, evli müritlerin eşlerini burunlarından topuklarına kadar kapatmalarını istedi. ‘Siz başlatın gerisi gelir’ dedi. Kadınlarımız da siyah gözlükler ve eldivenler taktı. Ben de eşimi öyle giydirdim. Toplum kamplara bölündü. Sonra da bu örgütlenme fark edilince cemaate, ‘Başı açık kadınlarla evlenin’ dedi. Bu yüzden cemaat içindeki başı kapalı kadınlar dul kaldı!’’Gülen’in kendisini insan üstü, ileriyi gören, her şeyi önceden bilen bir canlı olarak tanıttığını belirten Veren, ‘‘Kendisi 1941 doğumlu olmasına karşın Atatürk öldükten sonra, 1938’de doğduğunu söyler ve kurtarıcı olduğunu ima etmeye çalışırdı. Ancak tasavvuf ve gönül adamı, bir Mevlana ve Yunus Emre gibi takdim edilen bir insanın bugün Irak’ta 400 bin Müslümanın ölümüne yol açan Amerika’da ne işi var? Siz hiç 137 dönümlük arazide 8 villa içinde 100 hizmetkârla yaşayan bir Yunus Emre gördünüz mü’’ diye sordu. BENİ ÖLDÜRTMEK İSTEDİ Gülen’in gerçek amacının kilit noktalarda kadrolaşarak devleti ele geçirmek olduğunu belirten Veren, bu planı anladıktan sonra ikazlarda bulunduğunu, bu yüzden aforoz edildiğini anlattı. Veren şöyle konuştu: ‘‘1995’te fikren ve kalben koptuk. Hayır için yola çıkmıştık ama örgüt çatısı içinde kullanıldık. Gördük ki çatal bıçak için kurulan bir fabrika, silah fabrikasına dönüşüyor. Devleti içten ele geçirecek bir plan olduğunu sonradan anladık. Tepki koyduk, ikaz edilince dış görevlere gönderildik. ABD’de 30 gün birlikte kaldık. 50 kişinin önünde beni öldürtmeye kalktı. Bu hücum ve cinnet karşısında canımı zor kurtardım. Gülen, ‘FBI ve CIA’yı arayın, bu adamı öldürtün’ dedi. Sonra Türk devletinin görevlendirdiği polise ‘Silahını çek vur bunu’ diye bağırdı. İnsanlar itaat etmeyince şömine demiriyle üzerime hücum etti. Sonra New York’ta gece yarısı sokağa atıldım.’’ Gülen’in gerçek amacının dünyayı yönetmek olduğunu ve ‘‘hastalık yalanıyla ABD’ye kaçtığını’’ belirten Veren, sözlerini ağlayarak ve Atatürk’e övgüler dizerek şöyle tamamladı: ‘‘Gülen, Türkiye’deki örgütlenmesinin 2000 yılında kendini amorti ettiğini söyledi. Yetiştirdiği vali, emniyet müdürü, kaymakam ve komutanlar var. Cumhuriyet gazetesi, ‘Tehlikenin farkında mısınız?’ diyor. Evet bu örgütlenme bir işgaldir, ihanet şebekesidir. Yargıtay’a yönelik saldırıda birçok insan bir kare fotoğrafta göründü diye zanlı oldu. Elimde yüzlerce fotoğraf ve belge var. Savcıları göreve çağırıyorum. Kimse bir şey yapmıyorsa demek ki Fethullah’ın dokunulmazlığı var.’’ ürkiye, herkesin gözü önünde çatır çatır ikiye bölünüyor: Bir yanda, evrensel, laik ve demokratik kültüre göre yetişen, ona göre yaşayan çağdaş bir kitle. Öte yanda Ortadoğu’nun Ortaçağ aşamasında duraklatılmış Arap kültürünün yansıttığı biçimdeki İslam anlayışına göre yetiştirilen ve ona göre yaşayan bir kitle. Bu bölünme, İran’da kanlı bir hesaplaşmayla bitti. Şimdi Türkiye’de herkes ‘‘Ne olacak? Acaba toplum olarak ‘geri dönüşü olmayan noktayı’ geçtik mi’’ diye soruyor. Hiç kuşkunuz olmasın, eğitim sürecimiz ve eğitim üzerindeki hem merkezi hükümetin hem de yerel yönetimlerin siyasaldinci etkisi böyle sürerse, ‘‘geri dönüşü olmayan nokta’’ çok kısa bir süre sonra aşılacak. ??? Çağdaş kültüre göre yetişen, bu kültüre göre yaşayan kitle ile dinci kültürle yetiştirilen, bu kültüre göre yaşayan kitle arasındaki iletişim ve etkileşim her geçen gün zayıflıyor, artık kopma noktasına geldi. 1946’da tohumları atılan süreçlerle başlayan bu iki ‘‘farklı kaynaktan’’ üretim sonunda ortaya çıkan kitlelerin arasındaki iletişim ve etkileşim günümüzde sadece zayıflamakla da kalmadı, kitleler arasındaki fark, politikacılar tarafından ‘‘siyasal kırılma’’ ekseni yapılalı beri, neredeyse düşmanca titreşimler kazandı. Her iki kitle de ‘‘ötekini’’ kendi yaşam biçimine karşı bir tehdit olarak görüyor: Böylece Türkiye, tarihinin (hemen hemen etnik bölünmeyle aynı düzeyde olan) en tehlikeli tehdidini, bir ‘‘kültürel bölünme’’ tehlikesini yaşıyor. ??? İnanca dayalı kültür, ürettiği kitlede, ‘‘başı açık kadınlarınkızların günahkâr olduğu’’ anlayışı üzerine kurulu bir davranış biçimini, ‘‘türban’’, ‘‘ha Gülen kararına temyiz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Fethullah Gülen’in ‘‘laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurma’’ suçundan 10 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davadaki beraat kararı cumhuriyet savcısı Salim Demirci tarafından temyiz edildi. Savcı, Gülen’in savunması alınmadan hakkında karar verilmesinin yasaya aykırı olduğuna dikkat çekti. Temyiz istemini görüşecek olan Yargıtay’ın vereceği karar kesin nitelik taşıyacak. Cumhuriyet savcısı Salim Demirci, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nce gerekçeli kararın tebliğ edilmesinden sonra, temyiz başvurusunu Yargıtay’a gönderilmek üzere mahkemeye sundu. Savcı Salim Demirci, bir sayfalık temyiz dilekçesinde, yeniden yargılamada Gülen’in savunması alınmadan hüküm kurulmasının usul ve yasalara aykırı olduğuna işaret etti. Gülen’in avukatları tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü’nden alınan ve yeniden yargılama sırasında savunmada kullanılan bilgilerle, ilk yargılamada mahkemeye gönderilen rapor arasında farklılıklar bulunduğunu vurgulayan Demirci, söz konusu çelişkinin de giderilmesi gerektiğine dikkat çekti. Dosyadaki delil durumuna göre, Gülen hakkında verilen beraat kararının yerinde olmadığı değerlendirmesini yapan Demirci, kararın hem usul, hem esas yönünden bozulmasını talep etti. Fethullah Gülen’in, ‘‘laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak’’ suçundan yargılandığı ilk davanın kesin hükme bağlanması, kamuoyunda ‘‘Rahşan affı’’ olarak bilinen Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun uyarınca ertelenmişti. B ülent Ecevit ‘‘Cumhuriyet İçin İttifak’’ girişimine başlarken ilk görüş alışverişini bu yılın şubat ayında gerçekleştirdi. Medya, uzun bir siyaset geçmişine ve birikimine sahip olan eski başbakanın bu girişimini uzun süre görmezden geldi. Geride kalan dördüncü ayın sonunda, girişimi sürdürmeyi, hem eşine hem de ülkeye bir vefa borcu olarak üstlenmiş olan Rahşan Ecevit’in tutumunu yadırgayanlara en kestirme cevabı Demirel veriyor. 9. Cumhurbaşkanı, kendisini ziyarete gelen Bayan Ecevit ile görüşmeye başlamadan önce gazetecilerin bu doğrultudaki sorularını ‘‘arayışların ihtiyaçtan doğduğunu’’ vurgulayarak yanıtlıyor. ‘‘Neymiş o ihtiyaç?’’ diyenlere, benim vereceğim iki yanıt olacak. Bunlardan birincisi ve en önemlisi, ‘‘cumhuriyetin kazanımlarını tehlikeye sokan gözü kara girişimlere dur diyecek demokratik ve sivil birlikteliği oluşturmak’’. İkincisi de yüzde 26’lık bir seçmen oyu ile parlamentodaki sandalyelerin yüzde 65’ine sahip olmak. Medyanın da siyasi partilerin de DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Arayış Medyadan öğrendiğimiz kadarıyla Demirel ile yapılan ilk görüşme olumlu geçmiş. Bayan Ecevit, bu görüşmeyi ‘‘ilk’’ olarak tanımlayarak, 9. Cumhurbaşkanı ile ileride tekrar bir araya gelebileceğini söylüyor. Yol haritasında sadece siyasal partilerin değil; bazı eski politikacıların ve sivil toplum örgütü önderlerinin de bulunduğunu öğrendiğimiz Rahşan Ecevit’in buluşacağı bildirilen ilk genel başkan Deniz Baykal’dı. Dün sabah, Milliyet’te Fikret Bila’ya, ittifak yerine DSP ile birleşme için sıcak açıklamaları yayımlanan Baykal’ın söyledikleri, birleşmeden çok Yeni Türkiye Partisi için uyguladığı modeli anımsatıyordu. CHP Genel Başkanı, gözüne kestirdiği kimi DSP’lileri bundan öncekiler gibi bir bölümü, böyle bir birlikteliğin ‘‘cephe’’ görünümü taşıyacağını düşünüyor. Rahşan Ecevit, ‘‘ANKA’’ ajansının yayımladığı söyleşisinde, bu kuşkuları karşılamak amacıyla kendisinin sol ya da sağ ittifaktan söz etmediğinin altını çiziyor. Sağı da solu da bir araya getirmeye çalıştığını anımsatıyor. NİÇİN ‘‘CEPHE DEĞİL’’? O söyleşiden anlıyoruz ki, ‘‘arayış’’ bir yeni parti çatısı oluşturma amacını taşımıyor. Bülent Bey’in, bu oluşuma katılacaklar için şubat ayında önerdiği Yılmaz Büyükerşen adını da özellikle vurgularken, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın, hem sağdan hem de sol seçmenden destek ve oy alabileceğini yineliyor. yanına çağırmayı, gelenler olursa onlarla mutlu aile babası fotoğrafları çektirmeyi düşlemiş olmalıydı ki Rahşan Ecevit ile buluşmasını fotoğraflamak için ısrar eden gazetecilere ‘‘daha ciddi işlerle meşgul olmaları’’ uyarısını yaptı. Buluşma öncesi grup toplantısında da ‘‘Bizim ne çatı aramaya ne de birleşmeye ihtiyacımız var’’ sözleri ile, peşin bir öneri reddinde bulundu. CHP Genel Başkanı, apaçık sorunu, barajı aşabilmek amacıyla bazı partilerin bir araya gelme çabası olarak gören ‘‘bir söylemin içinde’’ olmalı. Ya da bir tür, ‘‘ihtiyaçtan transfer isteyenleri’’ aramaya çıkmış. Bayan Ecevit’in şu sözlerini birkaç kez okumanın kimseye, o arada Deniz Baykal’a da zarar vermeyeceğini düşünüyorum: ‘‘..Biraz zor bir iş. Onu ben de biliyorum. Her konuda zor bir iş ama bir araya gelip halledilemeyecek bir iş yoktur diye düşünüyorum. Eğer ülkelerini seviyorlarsa...’’ Faks: +90 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net ADD’de yeni yönetim belirlendi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) yeni yönetimini belirledi. Başkan adaylarından eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur 350, Prof. Dr. Anıl Çeçen 288, Ertuğrul Kazancı 267 ve Prof. Dr. Ahmet Saltık 231 oy alarak 25 üyeden oluşan ADD Genel Yönetim Kurulu’nda yer bulurken, başkan adayı Türkan Başyiğit ise yönetime seçilemedi. Yeni yönetim, ADD genel başkanını daha sonra belirleyecek. SEÇİMLERİN ARDINDAN... ADD 9. Genel Kurulu’nda yapılan seçimlerin ardından yeni genel yönetim kuruluna getirilen isimler ve aldıkları oylar şöyle: İsmet Görgülü 459, İzzet Polat Ararat 406, Nur Serter 398, Ferit Bernay 379, Şener Eruygur 350, Ali Rıza Selmanpakoğlu 345, Erzan Barkın 341, Ali Asker Koç 336, Mustafa Yurtkuran 332, Anıl Çeçen 288, Cemal Yetkiner 284, Melek Yılmaz 284, Kazım Arslan 280, Hüseyin Emre Altınışık 279, Ertuğrul Kazancı 267, İsmail Dinçer 267, Ali Ercan 260, Celal Akpınarlı 251, Ali Sevinç 250, Mehmet Kaynak 245, Ceyhan Mumcu 238, Armağan Abacıoğlu 236, İlker Taşyürek 235 ve Ahmet Saltık 231. Yeni yüksek disiplin kurulu üyeleri: Emin Değer 377, Çetin Yetkin 360, Mimar Yıldız 196, Cenk Denk 195, Mualla Yılmaz 187, Zuhal Özen 173 ve Bilge Bilgiç 172. Denetleme kuruluna getirilen isimler: Burhan Apaydın 318, Hüsnü Merdanoğlu 250, Uğur Seten 221, Şadiye Yeşilyurt 217 ve Mustafa Tozluyurt 191.