Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAZİRAN CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM ‘EKONOMİK VE SİYASİ İSTİKRARSIZLIĞA SEBEP OLABİLECEK HER TÜRLÜ SÖYLEM VE EYLEMDEN KAÇINILMALI’ Koç’tan hükümete uyarı Koç, enflasyon oranlarının yüksek çıkması, turizm gelirlerindeki düşüş, petrol fiyatlarındaki artış, cari açık sorunu ve siyasi dalgalanmal ar nedeniyle Türkiye’nin uluslararası sermaye için daha riskli bir coğrafya görüntüsü çizdiğini söyledi. Ekonomi Servisi Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Türkiye’de yaşanan ekonomik gelişmelere ilişkin olarak, ‘‘ekonomik ve siyasi istikrarsızlığa sebep olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılmasını’’ istedi. Koç Topluluğu’nun Anadolu Buluşmaları Toplantıları’nın 10’uncusu Ankara’da basına kapalı olarak yapıldı. Toplantıda bayilere hitaben bir konuşma yapan Koç, son üç yılda temel ekonomik göstergelerde yaşanan gelişmenin, çok uzun yıllardır, hayal bile edemeyecekleri düzeyde olduğunun altını çizdikten sonra ‘‘uyarılarını’’ özetle şöyle sıraladı: ‘TEREDDÜTLER YAŞANIYOR’ Bizimkiler ve Cannes ( ) C ??? 9 ? Bir süredir, bu tabloyla ilgili tereddütler yaşanmaya başlandı. YTL değer kaybetti, borsa endeksi düştü. Bu nok Anadolu Buluşması Koç Topluluğu’nun Anadolu Buluşmaları Toplantıları’nın 10’uncusu Ankara’da gerçekleştirdi. Toplantıda, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç ve Üst Yönetici (CEO) Bülend Özaydınlı, Ankara, Eskişehir ve Kırıkkale illerindeki Koç Topluluğu’na ait Arçelik, Aygaz, Avis, Beko, İzocam, Demirdöküm, Ford Otosan, Tofaş, Opet, Koç Allianz, Otlaş, Yapı Kredi, Tansaş gibi şirketlerin bayiliklerini yürüten 850 temsilciyle bir araya geldi. (Fotoğraf: AA) tada bizlerin de bir an durup “ne oldu, ne oluyor”, sorularını sormamız gerekiyor. Soğukkanlı bir değerlendirme yapmamız çok önemli. ? Dalgalanmanın altındaki en önemli etken dünya piyasalarından kaynaklanıyor. ABD’de faizlerin düşüp düşmemesi, enflasyon ya da büyümenin ne düzeyde olacağına yönelik farklı beklentilerin oluşması, gelişmekte olan piyasalara olan ilgiyi ve global likiditeyi etkiledi ve dünya piyasalarını etkisi altına aldı. Biz daha çok etkilendik. Burada durup kendimize bakmamız gerekiyor. ? Enflasyon oranlarının beklentilerin üzerinde çıkması, turizm gelirlerinin istenilen düzeyde gerçekleşmemesi ve petrol fiyatlarındaki artış ile cari açık sorununun güçlenmesi ve siyasi gerginlikler uluslararası sermaye için Türkiye’nin daha riskli bir coğrafya görüntüsü çizmesine ve uluslararası piyasalardaki dalgalanmalardan daha çok etkilenmesine yol açtı. ? Burada yapmamız gereken, dünyadan gelen tehditlere karşı güçlü bir şekilde durmamız, mevcut ekonomik programdan hiçbir şekilde taviz vermememiz ve ekonomik ve siyasi istikrarsızlığa sebep olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınmamızdır. ‘DÜNYA PİYASALARI DENGELERİNE OTURUR’ B ‘Dengeler korunmalı’ Koç Holding Üst Yöneticisi (CEO) Bülend Özaydınlı da aynı toplantıda şunları söyledi: ? Türkiye’nin siyasal zirvesinde yaşanan tartışmalar, yurtdışındaki bazı çevrelerce ‘‘Türkiye AB yolundan ayrılıyor mu?’’ sorusunun gündeme getirilmesine neden oldu. Bu soru büyüyerek önümüzdeki dönemde siyasi istikrarın, dolayısıyla da ekonomik istikrarın tehlikeye girebileceği yorumlarını tetikledi. Böyle bir dönemde meydana gelebilecek yeni siyasi çalkantılar zincirleme olumsuz etkilere yol açabilir. Bu yüzden soğukkanlılığımızı mutlaka korumalı, olumsuz gelişmelere bile soğukkanlılıkla yaklaşmalıyız. ? Türkiye, demokratik ve laik bir cumhuriyet temelinde kurduğu toplumsal barış ve huzur ortamıyla pek çok ülkeye örnek teşkil etmektedir. Bu örneği muhafaza etmek görevlerimiz arasındadır. İhtiyaç duyduğumuz en son şey, yeni bir siyasi dalgalanmadır. ? Geldiğimiz bu noktadan bizi geriye döndürecek her adımdan kaçınmalı, gereksiz tartışmalarla hızımızı yitirmemeliyiz. Sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyüme için siyasi ve ekonomik dengelerin korunması önemlidir. Türkiye’nin bu hassas dengeleri korumak zorunda olduğunu, başarısının bu koşula bağlı olduğunu başta siyasi otorite olmak üzere yönetimdeki her kurumun, her organın, her vatandaşın idrak etmesi gerekmektedir. ? Dünya piyasaları kısa bir süre içinde kendi dengelerine oturur. Türkiye’de de enflasyon, faiz, döviz kuru ve büyüme konularında yeni bir dengeye oturacaklar. İçinde bulunduğumuz durumu bir kriz değil yeni bir denge durumu olarak değerlendirmemiz doğru olur. Bu yeni dengenin eskisinden çok uzak düşmemesi için herkese çok önemli görevler düşüyor. AB hedefinden ayrılmadan reformlara devam edilmeli. Bu hedefe her zamankinden daha yakınız. Türkiye refah toplumu olma yolunda hızla ilerliyor. Holdingin cirosunun son üç yıldır ortalama yüzde 40 arttığını belirten Koç, üç yıl önce ‘‘Avrupa’nın lider şirketlerinden biri olma’’ vizyonu geliştirdiklerini, şimdi bu vizyonu başarıyla gerçekleştirdiklerini rahatlıkla ifade edebileceklerini dile getirdi ve ‘‘25 ülkede 150 şirketle kendimizi global bir oyuncu olarak görüyoruz. Oyun alanımız dünya diyoruz’’ dedi. elma, Birol, Deniz, Esin, Hande ve Nuri Bilge! Bize, bizlere bu günleri, bu onuru yaşattığınız için sizlere minnettarız. Sağolun, varolun... Biz kimiz? Biz buralarda, yurtdışında kısa veya uzun yıllardır kendi çapında ve inancı doğrultusunda mücadele veren, başarılı bir ‘‘Türkiye’’, sevilen, takdir toplayan, dünya kültürüne, evrensel bilim ve sanata katkıda bulunan ‘‘Türk’’ imajına hasret bir avuç aydınız. Aslında anayurdumuzun ‘‘saygı’’ görmesine, ‘‘hayranlık’’ uyandırmasına aç 4 milyon sıradan insanız... 28 Mayıs’ta sona eren 59. Cannes Film Festivali yukarıdaki dileklerimize bir anlamda geçici ve sembolik cevap veren bir ortam yarattı. Yönetmeni, yapımcısı, oyuncusu, teknik adamı, eleştirmeni, gazetecisi, meslek temsilcisi, alımcısı, satıcısı, hatta seyircisi ve de dışardan meraklılarıyla Türkiye ve Türk sineması tarihinde görülmemiş oranda Cannes’da varoldu. Bugün artık kendini yeryüzünün önde gelen yönetmenlerinden biri olarak kabul ettirmiş ve her filmi sinema tutkunlarınca heyecanla beklenecek Nuri Bilge Ceylan (NBC), Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Federasyonu FIPRESCI ödülüne layık görüldü, ancak Altın Palmiye’lere erişemedi. Ama son ana kadar ‘‘müşkülpesent’’ eleştirmenlerin bile ‘‘gözdesi’’ oldu. ??? Fransa’nın en prestijli haftalık kültür, sanat ve televizyon radyo dergisi T?l?rama ‘‘İklimler’’i başından itibaren Altın Palmiye’ye layık gördü. Aynen Le Monde gazetesi veya Fransa’nın en ciddi sinema dergisi Positif yazarları gibi. Yapımcı Zeynep Özbatur’un kararlılığı, NBC ve başta Ebru Ceylan olmak üzere oyuncular ve teknik kadronun çalışması, ‘‘İklimler’’i, çok sayıda Fransız veya yabancı eleştirmenin festival süresince her gün yayınlanan karşılaştırmalı ‘‘beğeni tabloları’’nda son güne kadar ‘‘en başarılı ilk 3 film’’i arasına sokmuştu. Almodovar, Garcia, Kaurismaki, Loach, Moretti gibi ustaların olduğu bir arenada, Hollywood donanımlı Coppola, Inarritu, Kelly, Linklater veya Fransız altyapısı destekli Belvaux, Bouchareb, Dumont’larla yarışılan bir ortamda bu denli sivrilebilmek dahi başlı başına bir başarıydı... ??? Cannes elbette ki Türk sinemasıyla ilk defa karşılaşmıyordu. Yaygın kanının aksine, Türkiye’den festivale ilk katılan Yılmaz Güney değildi. Bizim bulabildiğimiz kadarıyla daha 1960 yılında M. Ş. İpşiroğlu ‘‘Anadolu’da Roma Mozaikleri’’ ve Vedat ArKemal Baysalİlhan Arakon üçlüsü de ‘‘İstanbul’’ başlıklı eserleriyle Türkiye’nin sesini duyurmuşlardı. 22 yıl sonra, 1982’de Yılmaz Güney ve Şerif Gören’in ‘‘Yol’’’u büyük Altın Palmiye’yi Costa Gavras’la paylaşacaktı. Hatta Güney’in son filmi ‘‘Duvar’’ 1983’de de yarışacak, fakat hiç ödül alamayacaktı. Fatih Akın’ın 2005’te Resmi Yarışma Jürisi üyesi olması ve belgeseli ‘‘İstanbul Hatırası’’nın resmi seçmelerde yarışma dışı gösterilmesi Türk sinemasının ‘‘artı hanesine’’ yazılacak diğer ilklerdendi. ‘‘Belirli Bir Bakış’’ bölümü 1988’de Zülfü Livaneli’nin ‘‘Yer Demir, Gök Bakır’’’ını, aynı yıl Ömer Kavur’un ‘‘Gece Yolculuğu’’’nu, 1997’de yine Kavur’un ‘‘Akrebin Yolculuğu’’’nu, 1999’da İtalyalı Türk Ferzan Özpetek’in ‘‘Harem Suaresi’’’ni, 2002’de de Zeki Demirkubuz’un ‘‘İtiraf’’ ve ‘‘Yazgı’’ başlıklı iki filmini ağırlayacaktı... Yaklaşık 1000 kısa metrajlı filmi bizzat seyredip, 10’unu ‘‘finale’’ bırakan Festival başkanı Gilles Jacob’un tercihleri arasında Belma Baş’ın (d. 1969) ‘‘Poyraz’’’ı da vardı. Türk sinemasına akademik olduğu kadar, yayıncılık, çevirmenlik SESAM ve TÜRSAK gibi kurumlarda da çalışarak katkı da bulunan Baş’tan önce, kısa metrajlılarda finale kalanlar arasında 1995’te ‘‘Koza’’sı ile NBC, 1998’de ‘‘Kıyıda’’ adlı filmiyle Ebru Yapıcı’nın (şimdi Ebru Ceylan) varlıklarını da hatırlatalım... Fransa’nın birinci, dünyanın da en önde gelen sinema okullarından FEMIS’in ‘‘Yönetmen’’ bölümünden bu Haziran’da diplomasını alacak Deniz Gamze Ergüven’in (d. 1978) mezuniyet projesi ‘‘Bir Yudum Su’’yunun, ‘‘CineFondation / Sinema Vakfı’’ yarışmasında yer alması tam bir övünç kaynağıydı. Dünyadaki 17 büyük sinema okulunu temsil edecek 17 kısa metrajlı film doğrudan festival sorumlu komitesince seçilmişti... Fransız yönetmen Tony Gatlif filmi ‘‘Transylvanya’’nın erkek başrol oyuncusunun Almanyalı Türk aktör Birol Ünel olmasından yine kendimize pay çıkartırken, 12 günlük eşsiz buluşmanın en ‘‘güzel’’ sürprizi genç oyuncu Belçikalı Türk Hande Koca’nın (d. 1984) varlığıydı. Sempatiklik ve güzelliğinden öte parlak bir oyunculuk kariyerine başlayan Hande, resmi yarışma bölümünde gösterilen Nicole Garcia’nın ‘‘Selon Charlie / Charlie’ye Göre’’sinde küçük bir rol alırken, ‘‘Belirli Bir Bakış’’’ın ilginç filmlerinden Patrick Grandperret’nin ‘‘Meurtrieres / Katil Kızlar’’ında başrol oynuyordu. ??? Bu yıl, 4 yıllık Paris Konservatuarı Dramatik Sanatlar bölümünü bitirecek Hande’nin özgeçmişinde 2 yıl ‘‘Cours Florent’’ ve 12 yıllık klasik müzik eğitimiyle iki de televizyon filmi oyunculuğu var... Bir başka sevindirici haber 2003’te Alin Taşçıyan’ın yer aldığı, FIPRESCI jürisine bu yıl da Esin Küçüktepepınar’ın seçilmiş olmasıydı. Cannes’ı Elisabeth Hurley’in bikinisiyle Adriana Karembeu’nün dekoltesi arasına sıkışarak izleyen bir basının dışında ciddi bir Türk uzman gazeteci (Alin Taşçıyan, Atilla Dorsay, Mehmet Basutçu, Vecdi Sayar, vb...) kadrosu, 19 yeni Türk filmini pazarlayan SESAM’ın ‘‘Cannes Uluslararası Köyü’’nün 1 numaralı standında tezgah açması, Cannes’da ilk kez kendi adları ve renkleriyle yer alan Engin Yiğitgil ve arkadaşlarının Antalya Altın Portakal Festivali ve TÜRSAK’ı tanıtmaları, Türk alıcı ve dağıtımcılarının giderek hissedilen konumları, Türk resmi makamlarının ağırlama çabaları Türk sineması adına sevindirici gelişmelerdi... Ancak, SESAM standına demir bariyerlerin ardından seslenen yörede çalışan yurttaşların soruları, sinema dünyasındaki olası başarımızın kimleri, nereleri, ne kadar etkileyeceği açısından ilginç bir ipucu veriyordu: ‘‘Abi bizden kim var? Cüneyt Abi, Meltem Abla geldiler mi ?’’ ugur.hukum@rfi.fr BAKÛ TİFLİS CEYHAN PROJESİ’NDE ‘TİCARET’ AŞAMASI BAŞLIYOR Amaç sıkıntıyı avantaja çevirmek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Orta Asya petrollerini batıya ulaştıracak BakuTiflisCeyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı Projesi, Türkiye’ye bir köprü görevi yüklüyor. BTC üzerinden yılda 300 milyon dolara yakın gelir elde edecek olan Türkiye, esas faydayı, köprü konumunu stratejik avantaja döndürebilirse sağlayacak. 1.3 milyar dolara tamamlanması gerekirken, geçen yıl sonu itibarıyla maliyeti 1.7 milyar dolara yaklaşan BTC, şu ana kadar projenin Türkiye ayağını üstlenen BOTAŞ’a sadece sıkıntı yarattı. Socar, BP, Unocal, Statoil, TPAO, Itochu, Ramco ve DeltaHess şirketleri, kendi aralarında imzaladığı ‘‘Sponsor Grup Finansman ve İşbirliği Anlaşması’’ ile BTC Projesi olarak bilinen Ana İhraç Boru Hattı Şirketi’nin (Main Export LineMEP) üyesi oldular. MEP ile yapılan anlaşmaya göre proje için BOTAŞ’a 1 milyar 308 milyon dolar ödenmesi gerekmesine karşın, Ekim 2005 ayı sonu itibarıyla projenin finansmanı için toplam 1 milyar 675 milyon 588 bin 175 dolarlık girdi sağlandı. Projenin açık bir şekilde hedeflenen maliyeti aşması üzerine Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu (YDK), bir dizi incelemearaştırma yapılarak fazladan harcanan maliyetin tespitini, fazladan yapılan ödemeleri ve bunların sorumlularının bulunmasını istedi. Rapor’’da yer alan önerileri şunlar: BTC Projesi yapım müteahhitlerinin ek iş kapsamında talep ettikleri ödemeler içinde yer alan detay mühendislik çalışmaları ile ilgili ödemelerin, müteahhit ILF firması çalışmalarından kaynaklanıp kaynaklanmadığının bir teknik ekip tarafından incelenmesi. Eksik ve hatalı çalışma belirlenirse firmadan geri alınması. BTC Projesi Lot A ve istasyonlarının yapım işleri müteahhitlerinin sözleşmelerinin 7 Ocak 2005 ve 29 Mart 2005 tarihlerinde feshedilmesinden sonra yarım kalan işlerin tamamlattırılması amacıyla devralınan kamplar için ödenen 19.4 milyon dolar bedelin bir komisyonca incelenmesi. D urmuş Yılmaz sinyali verdi: Enflasyon yüzde 5’lik hedefi aşabilir!.. Merkez Bankası Başkanı neden bu kadar aceleci davrandı? Piyasalardaki dalgalanmanın durulmasını, dış etkenlerin şiddetinin netleşeceği temmuzu beklese olmaz mıydı? Perşembe günkü Para Kurulu toplantısı sonrasındaki açıklamaların doğurduğu bu sorulara kesin cevaplar bulmak şimdilik zor. Bunda küresel alandaki gelişmeler kadar, Merkez’in bağımsızlığıyla ilgili şüphelerin artmasının da payı var. Malum, mayıstaki faiz artışıyla ABD’de faizler yüzde 5’e yükselmişti. FED’in haziran sonundaki toplantıda bu artışa ek olarak yeniden faiz arttırımına gitmesi bekleniyor. Japonya da temmuzda yayımlanacak Tankan anketine göre faiz oranlarını yeniden belirleyecek. Dahası, yapışkanlık derecesi henüz belirgin değilse de küresel alanda enflasyon yükselmeye başladı. Tabii ki bu gelişmeler kış ayları kadar sert olmasa da bizim iç piyasayı etkileyecek. Uluslararası piyasalarda benzinden mazota tüm akaryakıt ve doğalgaza kaçınılmaz fiyat artışları gerçekleşecek. Bu artışların yapışkan bir enflasyon GÖZ UCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ Yüzde ’lik Enflasyon Hedefi Aşılırsa! finden şaşılması; Hükümetin enflasyonu kontrol altında tutmak için faiz oranlarını arttıracağı, AKP’nin sosyal güvenlik, tarım gibi zorlandığı yapısal reformları enflasyonla mücadele adı altında bir an önce uygulayacağı demekti. Nisan enflasyonunun enerjinin yanı sıra işlenmemiş gıda fiyatlarındaki artıştan kaynaklanması, bu beklentileri doğrulamakta. Toplantıdan kısa vadeli faiz oranlarının yükseltilmeyeceği kararının çıkması Merkez Bankası’nın bu olasılıkları kırmaya kararlı olduğu şeklinde yorumlanabilir. Ne var ki, toplantı sonrasındaki açıklamalar ciddi olasılık hesaplarından ziyade; yaz aylarında gıda ve giyim harcamalarının azalacağı, dolayısıyla bahardaki artışın yazın düşük çıkacak enflasyon oranlarıyla dengeleneceği savına ve... yaratmadaki etkisini anlamak için yine de yaz sonunu beklemek lazım, ama... ABD’de ham petrolün varil başına fiyatının 75.35 dolar, Brent tipi petrolün de 74.79’la rekor seviyeye ulaştığına bakılırsa enflasyon da küreselleşecek gibi gözüküyor!.. Döviz kurlarındaki artış maliyet kanalıyla enflasyonu yukarı doğru tetikleyecek. Dolayısıyla reel piyasalar üzerindeki etkisi; yaz mevsimi nedeniyle gecikmeli ama daha yüksek olacak. Özellikle de ihracata yönelik üretim yapan sektörlerde.! Son üç ayda uluslararası arenadaki para ve sermaye hareketlerine bakılırsa... Yüzde 18.3’le TL en çok değer kaybeden ulusal para, yüzde 21’le de en çok değer kaybeden borsa İMKB!.. Merkez Bankası Başkanı’nın perşembe günkü Para Kurulu toplantısı sonrasındaki açıklaması bu nedenle çok önemliydi. Zira, enflasyon hede yerli yatırımcının 4.5 yıldır oluşturduğu kârları realize edip yurtdışına taşıyacağı olasılığını kırmaya dayanmakta. Gelin görün ki, 2006 yazı 2005 yazı gibi geçmeyecek. Küresel konjonktür ihracat ve turizmde tıkanıklıklar yaşanacağını... AB ülkelerine yapılan görkemli çıkarmaların iç basına malzeme yaratmaktan öte bir işe yaramayacağını açıkça göstermekte. Ne mi yapmalı? Merkez Bankası dalgalı kurun gereklerine uymaya özen göstermeli... Müdahale gerektiren durumlarda kurdaki dalgalanmanın nedenini dikkate almalı ve... 1 Yabancı yatırımcının piyasadan tamamen çıkmadığını, ekonomi ve siyasetteki ağırlığını koruduğunu, 2 Yabancılar çıkmaya devam ederse kurların da yükseleceğini, bunun enflasyonu yukarı doğru tetikleyeceğini dikkate almalı; 3 Para ve sermaye piyasalarındaki kısa erimli iyileşmelerin süreklilik kazanmasının Merkez Bankası’nın bağımsızlığıyla doğrudan ilişkili olduğunu, hiç unutmaması gerekir! Yoksa, Para Kurulu toplantıları yeni Merkez Bankası Başkanı Dursun Yılmaz’a AKP’den ‘‘bağımsız başkan’’ imajı yaratmaktan öte bir anlam taşımayabilir!.. Dış ticaret açığı büyüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’nin ithalatı nisan ayında da arttı. Ocaknisan döneminde ithalat yüzde 11.29 artarak 40.2 milyar dolar oldu. İhracat ise ocaknisan döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3.55 artarak 24 milyar dolara çıktı. Böylece 4 ayda dış ticaret açığı yüzde 25.20 artarak 16.2 milyar dolar oldu. Söz konusu dönemde, ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 59.77 olarak gerçekleşti. Gümrük Müsteşarlığı verilerinden yapılan değerlendirmeye göre, nisan ayında da yüzde 12.8 artışla 11.2 milyar dolarlık ithalat yapılırken ihracat yüzde 2.3 geriledi ve 5.8 milyar dolar oldu. Nisan ayında dış ticaret açığı 5.3 milyar dolar olarak gerçekleşirken karşılama oranı da yüzde 52.17 olarak gerçekleşti.