27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAZİRAN CUMA haberler SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR WASHINGTON TIMES ALEVİLERİN LAİKLİK ENDİŞELERİNİN ARTTIĞI YORUMUNU YAPTI Aleviler’in Atatürk sevgisi milletvekilleri arasında bir tek Alevinin bulunmadığını belirten gazete, Alevilerin ‘‘Türkiye’nin gerçek ikinci sınıf vatandaşları’’ olduğunu ileri sürdü. Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu’nun Alevileri Sünni olarak gördüğü yorumunu yapan gazete, en büyük şikâyet konusunun cemevlerinin ibadethane olarak görülmemesi olduğunu belirtti. Yıldırım Bölge Kızlarıyla Sevim Onursal misi’nde misafir öğrenci olarak bulunmuş 1950’den sonra ise Ankara’da Refik Epikman’ın öğrenciliğini yapmıştı. O yıllarda değişik karma sergilere katılmıştı. 19651967 yılları arasında Ankara Amerikan Haberler Merkezi sanat danışmanlığını ve sergi organizatörlüğünü üstlenmişti. Grafik stüdyosu kurmuş, 1972 yılında Deniz Gezmiş’lere yardım ve yataklıktan tutuklanıncaya kadar grafik tasarım, dergi, kitap, kapak düzenlemeleri, afiş ve dekor çalışmaları yapmıştı. Bu yılın 6 Mayıs’ında yani Deniz Gezmiş’lerin idam edilmelerinin yıldönümünde Sevim Onursal Kadıköy’deki Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde bir sergi açtı. Sergi, ‘‘Deniz, Yusuf, Hüseyin anısına’’ydı. Cezaevinde kaldığı sürece, birlikte kaldığı kadınların portrelerini yapmıştı. Sergiyi önceki gün gezdim. 6 Mayıs tarihinde İstanbul’da olmadığım için açılışa katılamamıştım. 1968’li arkadaşlarımız bir araya gelmişlerdi. Sevim Onursal da tekerlekli sandalyesiyle orada hazır bulunmuştu. Onu çok görmek istiyordum, kısmet olmadı. Sergiyi gezmeden önce evini aradım kızı Berrin çıktı. Selamlarımı ilettim. Sergi 31 Mayıs’a kadar açık. Sevim Onursal’la 12 Mart döneminde Deniz’ler yargılanırken mahkemeler sırasında zaman zaman selamlaşıyorduk. Yıllar önce İzmir Kitap Fuarı’nda kitap imzalarken ‘‘Ben Sevim Onursal’’ deyince çok heyecanlanmıştım. Dostluğumuz ondan sonra sürdü. İstanbul’a geldiğinde mutlaka gazeteye uğruyor, söyleşilerime katılıyordu. Sessiz, insanı rahatlatan haliyle insanı etkiliyordu. Ağır bir hastalık nedeniyle evine çakıldı. ??? Sergi salonundan içeri girince heyecanım arttı. Kız arkadaşlarımızın 35 yıl önceki portrelerine dalıp gittim. Maviş gözleriyle Leyla Güz, kısacık saçlarıyla Gülay Göktürk, güzel ve etkileyici gözleriyle Oya Baydar, zarif yüzüyle Çiğdem Kömürcüoğlu’na bakarken o günlere yolculuk yaptım. Anılarım canlandı. Etkileyici bir sergi. Usta işi portreler önünde dikildim. Hepsi bir yerlere gitmişti bu kadınların. Leyla Paris’te, Gülay İsveç’te, diğer Gülay ve Huriye Abla İzmir’deydi... Sevim Onursal’ı sergiden sonra daha çok sevdiğimi anladım. Sen çok yaşa Sevim Onursal... C 5 AKP WASHINGTON (ANKA) Son dönemde Türk hükümeti ve AKP’ye yönelik ağır eleştirileriyle dikkat çeken Washington Times gazetesi, Türkiye’deki Alevilerin sorunlarını, ‘‘Türkiye’de Alevilerin kuşkuları artıyor’’ başlığıyla duyurdu. Washington Times gazetesi, Tunceli kaynaklı, Nicholas Birch imzalı haberinde, Alevilerin cemevleri ve zorunlu din dersine ilişkin şikâyetleri üzerinde durdu. Gazete, ‘‘uzak ve yoksul’’ olarak nitelendirdiği Tunceli’nin, Doğu’daki diğer ‘‘kırsal’’ kentlere benzemediğini, kadınların türban takmadığını kaydetti. ‘HAKLAR KİMLİKTEN KAYNAKLANIYOR’ Tunceli’nin asıl özelliğinin Alevi halkının kimliğinden kaynaklandığını belirten gazete, ‘‘Osmanlı İmparatorluğu sırasında baskı altında olan Aleviler, Mustafa Kemal Atatürk’ün 20’li yıllarda gerçekleştirdiği devrime sadık kaldılar’’ yorumunu yaptı. Ancak Alevilerin uzun bir süreden beri ‘‘Türkiye’deki laikliğin niteliği’’ konusunda kuşku duyduğunu savunan gazete, bu kuşkuların artık ‘‘eyleme dönüşmeye başladığını’’ iddia etti. Alevi bir gazetecinin, Alevilerin istekleİzzettin Doğan deniyle Milli Eğitim Bakanlığı’nı mahkemeye verdiğini anlatırken, ‘‘Başka bir seçeneğim yoktu. En azından önceki hükümetlerle konuşabiliyorduk. Mevcut hükümet ile tüm temaslar yok oldu’’ dedi. Alevilerin şikâyetlerini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürdüklerine dikkat çeken gazete, AİHM’nin geçen ay çocukları zorunlu din eğitiminden muaf tutulmasını isteyen bir ailenin lehinde ‘‘tarihi’’ bir karar verdiğini kaydetti. Ancak yargının söz konusu kararı yeniden aksi yönde değiştirdiği haberde yer almadı. ‘CEMEVLERİNE KARŞI DEĞİLİZ’ Gazete, Alevilerin en büyük şikâyetinin cemevleri ile ilgili olduğunu anlatırken Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun açıklamalarına yer verdi. Gazete, Bardakoğlu’nun ‘‘Her inanç grubu bizim ortağımız’’ dedikten sonra, ‘‘Alevilerin asıl Sünni olduğu’’nu savunduğuna dikkat çekti. Bardakoğlu, ‘‘Cemevlerine karşı değiliz, ancak camilerin bir alternatifi değil. Alevilerin semahları olabilir, ancak oruç da tutmalılar’’ şeklinde konuştu. Ancak Bardakoğlu yaptığı açıklamada, sözlerinin yanlış çevrildiğini belirterek Alevilerin Sünni olduğu yönünde ifade kullanmadığını söyledi. Bardakoğlu, cemevleriyle ilgili soruya da, ‘‘Cemevleri kültürel zenginliğimizdir, yaşatılmalıdır’’ yanıtını verdiğini kaydetti. Gazete, Alevilerin cemevlerini ibadet yeri olarak kullanmalarına karşı çıkılmasından duydukları rahatsızlığa değinirken, ‘‘Var olan az sayıda cemevi, özel bağışlar sayesinde var oluyor. Oysa Sünni camiler ve din adamları, devlet tarafından finanse ediliyor’’ dedi. S Ali Bardakoğlu rini daha fazla dile getirmeye yönelmesini AKP’nin seçim zaferine bağlayan görüşlerine de yer veren gazete, bu çerçevede AKP milletvekilleri arasında Alevi bulunmadığı, Alevilerin ‘‘Türkiye’nin gerçek ikinci sınıf vatandaşları’’ olduğu iddialarını da yansıttı. Washington Times’e konuşan Prof. Dr. İzzettin Doğan ise zorunlu din dersleri ne YEREL YÖNETİMLER CUMHURIYETİN TEMEL DEĞERLERİNİ HEDEF ALMAYA DEVAM EDİYOR AKP’de şeriata övgü inadı GÖKÇE UYGUN AKP’li Eyüp Belediyesi’nce dağıtılan ‘‘Peygamberimizin Kısa Hayat Kronolojisi’’ adlı kitapta, ‘‘örtünmeyenler günahkâr’’ ilan edilirken, kamu alanındaki türban yasağı da ‘İslam düşmanlığı’ olarak nitelendirildi. AKP’li Beyoğlu Belediyesi’nin öğrencilere dağıttığı rehberde trafik kazaları, ‘‘takdiri ilahi’’ olarak yorumlanıyor. AKP ’li Eyüp Belediyesi’nce dağıtılan ‘Peygamberimizin Kısa Hayat Kronolojisi’ adlı kitapta, “İslamın kesin emri olan örtünmeyi inkâr edenlerin art niyetli olduğu” iddia edilirken kamu alanındaki türban yasağı da İslam düşmanlığı olarak nitelendiriliyor. AKP’li Beyoğlu Belediyesi’nin ise öğrencilere dağıttığı trafik rehberinde trafik kazaları, ‘takdiri ilahi’ olarak yorumlanıyor. İstanbul’daki AKP’li yerel yönetimlerin Cumhuriyetin temel değerlerini ve laikliği hedef alan düşünce ve eylemlerine her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Tuzla ve Bağcılar belediyelerinin ardından şimdi de Eyüp Belediyesi, laiklik karşıtı söylemiyle gündeme geldi. Daha ön ce bünyesinde çalıştıracağı zabıtalarda ‘‘imam hatip mezunu olma koşulu’’ arayan Eyüp Belediyesi, bu kez de türban yasağının haksız olduğunu savundu. Başkanlığını Ahmet Genç’in yaptığı belediye tarafından yurttaşlara dağıtılan Peygamberimizin Kısa Hayat Kronolojisi broşüründe Hz. Muhammet’in hayatı bölüm bölüm anlatılıyor. Kitabın ‘‘Örtünme emrinin gelmesi’’ başlıklı kısmında ‘‘örtünmenin bazı kimseler aksini iddia etse de İslamın açık ve kesin bir emri’’ olduğu savunularak ‘‘Kuranıkerim’de bu konuda ayeti kerime varken aksini iddia etmenin art niyetten kaynaklandığı aşikârdır’’ yorumu yapılıyor. ‘ÖRTÜNME EMİR’ Kitapta örtünmeyle ilgili şu ifadeler yer alıyor: ‘‘Örtünmenin şekli, zaman ve zemine göre, hatta zevklere göre elbette değişiklik gösterebilir. Ancak el, yüz ve ayaklar hariç bütün vücudun örtülmesi ilahi bir emirdir. (Bakınız: Nur/31 Ahzap/59) Örtünmemek, elbette dinden çıkmak değildir. Sadece günahkâr olmaktır. Ancak başörtülüye eğitim ve sosyal sahalarda reva görülen muamele sadece zulüm ve haksızlık olarak değerlendirilemez. Aynı zamanda İslamı hatırlatan her şeye düşmanlıktır. Din ve vicdan özgürlüğüne açık bir müdahaledir.’’ ‘‘Peygamberimizin ilk evliliği’’ bölümünün ‘‘Çok evlilik’’ altbaşlığı kısmında ise ‘‘Peygamberimiz, eşi Hatice’nin vefatı ile 53 yaşından sonra çok evlilik yapmıştır. Çok evliliğin çeşitli dini, siyasi ve sosyal sebepleri olmuştur. Bazı evliliklerde kurulan yakınlık İslamın yayılmasına zemin sağlıyor, bazı evlilikler ise ilahi emirle oluyordu’’ deniliyor. Eyüp Belediyesi Basın Danışmanlığı yetkilileri ise söz konusu kitapla hiçbir ilgilerinin olmadığını söylediler. AKP’li Beyoğlu Belediyesi ise trafik kazalarının ‘‘Allah’ın takdiri’’ olduğunu öne süren rehber hazırladı. Trafik Haftası etkinlikleri kapsamında ilköğretim öğrencilerine dağıtılan ‘‘Çocuklara Trafik Bilgileri ve Eğitimi’’ adlı 67 sayfalık kitapta, ‘‘Trafik kazaları kader değildir teraneleri inançlarımıza aykırı’’ ifadesi kullanılıyor. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın önsöz yazdığı, İslami içerikli yayınlar yapan Fazilet Neşriyat Yayınevi’nde editör olarak çalışan Halis Ece’nin derlediği rehberde dikkat çekici şu yorumlar yer alıyor: ‘‘Kuşkusuz trafik kazaları da diğer büyüklü küçüklü bütün olaylar gibi takdiri ilahidir. Çünkü her şey Allah’ın takdirine bağlıdır. Onun ilminin, takdirinin dışında bir şey olmaz, olamaz. evim Onursal’ın ismini 12 Mart 1971 askeri darbesi öncesindeki günlerde duymuştuk. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan onun evinde saklanmışlardı. Bizim tarihimize böyle girdi. Tabii bir geçmişi, bir birikimi de vardı. Ünlenmesi böyle oldu. Şimdiki kuşaklar adını bile hatırlamazlar. Deniz’lere yataklık etmekten tutuklandı ve Ankara Dışkapı semtinde kurulu Yıldırım Bölge Tutukevi’ne kapatıldı. Yıldırım Bölge Tutukevi, 12 Mart sonrasının ilk gözaltı ve tutuklanma yerlerinden birisiydi. Bir süre erkek tutuklular da bu bölgede kaldılar. Mahir Çayan’ın liderliğini yaptığı THKPC davasının önde gelen isimlerinden Münir Ramazan Aktolga bu tutukevinden kaçınca, biz erkek tutuklulara Mamak Askeri Cezaevi’nin yolu göründü. Kadın tutuklular 1974 Temmuzu’nda genel af çıkıncaya kadar Yıldırım Bölge’de kaldılar. Behice Boran, Sevim Belli, Sevgi Soysal, Oya Baydar, Armağan Anar, Ferai Tınç (Özipek), Gülay Göktürk (Kurnaz), İpek Çalışlar (Erkeller), Şule Perinçek (Zaloğlu), Şükran Yücel (Kuduğ), Fatmagül Berktay (Baltalı), Fatma Artunkal, Çiğdem Kömürcüoğlu’nun bulunduğu kadın tutukluların arasında Sevim Onursal da vardı. ??? Gülay Özdeş, Sevim Onursal’la birlikte aynı davadan yargılanmıştı. Gülay, Sevim Onursal’ı Mart 2006 tarihli mektubunda şöyle anlatmıştı: ‘‘Adını ilk kez 1971 yılı başlarında, o olaylarla dolu günlerden birinde yanlış anımsamıyorsam sen tutuklanmadan önceydi sanırım Hüseyin İnan’dan duydum. Hüseyin sevgi ve saygı yüklü bir ses tonuyla ‘Sinan Cemgil’n yakın tanıdığı’ ve ‘bize çok destek olan’ bir ‘Sevim Abla’dan söz etti. O günden bu yana ‘Sevim Abla’ Hüseyin’lerin, Sinan’ların anılarıyla bütünleşen bir ünleyiştir benim için.’’ ‘‘Yaklaşık bir yıl sonra Kazıkiçi Bostanları’ndaki Yıldırım Bölge Kadınlar Askeri Cezaevi’nde buluştuk... Cezaevinde birbirimizle yakınlaştık ve seninle pek çok şeyi paylaştık, yenilgiyi, umudu, kaygıları, sevinçleri, ama en önemlisi anlatılmaz bir acıyı, Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in ölüm acısını paylaştık.’’ ??? Sevim Onursal ressamdı. 19451950 yılları arasında İstanbul Güzel Sanatlar Akade ORD PROF DR REŞAT KAYNAR D anıştay ve Cumhuriyet’e yöneltilen saldırıları sıkmabaştan (türban) ve dincilerden uzaklaştırmak için yapılan ayakoyunlarından gına geldi. Bütün çabaların, sanıkların subaylarla işbirliği içinde olduğu iddiaları da dahil, siyasal bir yaklaşımla kamuoyuna yansıtılması sırıtmaya başladı. Özellikle iktidar için sıkmabaş dendi mi akarsular duruyor. Nasıl olduysa bir yetkili ‘‘Türbanı birincil sorun sayanların oranı yüzde 1’’ deyiverdi. Ama sanırım bu sözlerine bin pişman oldu. Çünkü bazı televizyonlarda bu açıklamaya tepki gösteren partidaşlarının sayısı, haber bültenlerinin süresi elverseydi sabun köpüğü dizilerini aratmayacaktı. ??? Ne yazık ki(!) sıkmabaş Almanya’da da Başbakan’ın karşısına çıktı. Başbakan’ın, devletin kurallarını uygulamaktan başka bir yaklaşımı olmayan büyükelçimiz İrtemçelik’i eleştirmesi, hem kaba kaçması GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Yeniden Başa Döndük zaman yasalarla, zaman zaman yönetmeliklerle, zaman zaman da genelgelerle delinmek istenildi. Sırasıyla Anayasa Mahkemesi ve Danıştay bu girişimlere dur dedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararlar da cabası. Pasaportlarda yer alan kişisel bilgi sorularından biri de saç rengi. Eskiden yazı ile yazılırdı. Renkli fotoğraf uygulamaya girdikten sonra ‘‘Fotoğraftaki gibi’’ yazılmaya başlandı. Bu nedenle pasaporta yapıştırılacak fotoğrafın niteliği de önem kazandı. O nedenle de kimi kadınlarımızın geleneksel şekilde bağladıkları başörtüleri geçerliğini korudu. Başbakan’ın Türkiye’ye dönünce genelgeyi değiştirme sözü, sanırım zevahiri kurtarmak için söylenivermiş bir sözdür. Yoksa koskoca başbakan, yargı kararlarının herkesi bağladığını bilmez olur mu? Öyleyse niye yeniden başa döndük... ??? Gene saldırılara dönelim. Yayımlanan haberlerin kaynağını bilme hakkımız var, ama kimse kamuoyunu ciddiye almıyor. ‘‘Ağzı olan konuşuyor’’ tanımlamasının cuk oturduğu bir dönemden geçiyoruz. En çok konuşanlar da politikacılar ve politikacılıklarını öne çıkarmaya özen gösteren bakanlar. Soruşturmayı yöneten cumhuriyet savcılarıyla en azından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı olarak ilişkileri bulunan Adalet Bakanı Cemil Çiçek saygın bir şekilde susuyor. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bağlı olduğu İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu da aynı yaklaşımda. Neredesiniz ‘‘Yargıya siyaset bulaştı’’ diye ayağa kalkanlar. Siyaset yargıya bulaşıyor ama sizden tıs çıkmıyor. hem de yabancı bir ülkede gerçekleştirilmesi nedeniyle yersizdi. Dinci holdingler tarafından dolandırılan Türklere ‘‘Bu paraları verirken bana mı sordunuz?’’ demişti. Aynı mantıkla, sıkmabaşı nedeniyle vize alamayan bayan yakınıcıya da ‘‘Sıkmabaşı bağlarken bana mı sordunuz?’’ demeliydi. Ama doğal olarak diyemedi. Çünkü dolandırılanların sayısı ‘‘oy deposu’’ diye nitelendirilecek bir toplamda değildi. ??? Pasaportlar öyle sıradan bir belge değil. Nüfus kâğıtları ile ehliyetler gibi kimlik belgesi olarak kullanılıyor. Kimlik belgesi olması nedeniyle de bazı kurallara bağlı. Söz konusu kurallar da zaman ‘Hocaların Hocası’na son görev ‘‘Hocaların Hocası’’, çok sayıda öğretim üyesi ve hukukçu yetiştiren Ord. Prof. Dr. Reşat Kaynar (96) ailesi ve sevenleri tarafından son yolculuğuna uğurlandı. Ord. Prof. Dr. Reşat Kaynar’ın cenazesi Marmara Üniversitesi (MÜ) Göztepe Kampusu’ndaki törenin ardından Levent Camii’nde öğle namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. Kaynar için MÜ Dr. İbrahim Üzümcü Kültür Merkezi’nde tören düzenlendi. MÜ Rektörü Prof. Dr. Tunç Erem, Kaynar’ın ‘‘Türk bilim dünyasının seçkin, adı Atatürk denince akla ilk gelen isim, bir kültür adamı, bir canlı kütüphane, insan yetiştirmeyi sanat haline getirmiş usta’’ olduğunu vurguladı. Törende Prof. Dr. İsmet Giritli ile Kaynar’ın öğrencilerinden Nuri Çevik de birer konuşma yaptı. Törenlere Kaynar’ın eşi Yıldız Kaynar, oğlu Yavuz Kaynar, kızı Fatma Aydın, damadı Vedat Aydın, torunları Nilüfer ve Bülent Aydın, eski Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayhan Alkış’ın da aralarında bulunduğu akademisyenler katıldı. Fotoğraf: GÖKÇE UYGUN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle