05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAFTA C Redaksiyon/Redaktion: Starkenburg Str. 5, 64546 MörfeldenWalldorf. email:[email protected] Tel: 0610598174446 İmtiyaz Sahibi/Inhaber: İlhan Selçuk (Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.’yi temsilen, Cumhuriyet Vakfı adına) Genel Yayın Yönetmeni/ Chefredakteur: İbrahim Yıldız Yazı İşleri Müdürü/ Redaktionsleiter: Osman Çutsay Yayın Koordinatörü/ Koordinator: Hayri Arslan Reklam/Anzeigen: Ömer Aktaş Yayın Kurulu/Redaktionsbeirat: İlhan Selçuk (Başkan/ Vorsitzender), Prof. Dr. Emre Kongar (Berater), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara Baskı/Druck: Hürriyet A.Ş Zweigniederlassung Deutschland, An der Brücke 2022 D64546 MörfeldenWalldorf. Dağıtım/ Vertrieb: ASV Vertriebs GmbH (Der Verlag übernimmt keine Haftung für den Inhalt der erscheinenden Anzeigen) DENUZU ALTIN KUM GİBİ KUM TOPRAĞI TARİH HAVASI OKSİJEN DOLU Ege’nin ‘gelini’ Didim HAKAN DİRİK merikan sinema endüstrisi Hollywood, ‘‘Başkanın Bütün Adamları’’ filminde deşifre edildiği gibi, çıkar birlikteliğine dayalı ulusunun stratejisi doğrultusunda ‘‘gerekeni’’ yapmaktan çekinmez. Bizde karşılığı ‘‘Yeşilçam’’ adıyla bulan sistem, bunu beyazperdeye yansıtırken senaryolarında klişeleri kullanmayı pek sever. Örneğin, başlangıçta sömürgesi olduğu ‘‘Birleşik Krallığı’’ anlatırken, Londra’ya, ille de Thames Nehri’nin kenarına gidilir. Oradakiler de mutlaka sarhoştur. Şişeden ayırabildikleri ağızlarında hep şu şarkı vardır: ‘‘London Bridge is falling down...’’ Çizgi filmlere bile yansıyan melodinin Türkçe meali, ‘‘Londra Köprüsü yıkılıyor’’dur. Meğer o köprü, bir süre önce Londra’dan taşınmış, Didim’e kurulmuş! Safranbolu zamana yenilirken! MUSTAFA BALBAY nadolu coğrafyası, İstanbul ve Ankara’dakileri buluşturmak için hoş bir zemin hazırlamış... Karadeniz’in içinde dışında güzellikler yaratmış. Bartın’ın, Amasra’nın, Yedigöller’in, Safranbolu’nun, Abant’ın bir anlamı da bu olsa gerek... Ankara plakalı araçlarla İstanbul plakalıların yarıştığı bu güzel beldelerde dolaşırken insan, gazetecilik ve gezicilik damarını da bırakamıyor. Safranbolu’nun o güzelim evleri zaman denen o acımasız öğütücü karşısında usul usul eriyor. Safranbolu çarşısının tabela kirliliği de insana geri adım attırıyor. ‘‘Nasıl olsa devamı çarşı, gitmesem de olur’’ dedirtiyor. Safranbolu’ya son gidişim kış sonuna doğruydu. Evlerin bacalarından gökyüzünde şekiller çizen dumanlar yükseliyordu. Evlerin bakımlı olanları da bozkırdaki çiçek gibi hemen beliriveriyordu. Safranbolu evleri için açık hava müzesinden çok, açık hava kütüphanesi demek uygun düşer. Yapraklarının çoğu yırtılmış, kimi sayfaları solmuş ama, okunası kitaplarla dolu bir kütüphane... Ben Safranbolu evlerini, Reha Günay’ın YapıEndüstri Merkezi Yayınları’ndan çıkan ‘‘Türk Ev Geleneği ve Safranbolu Evleri’’ adlı kitabından öğrendim... Günay kitabında sadece evleri anlatmakla kalmamış, evlerdeki yaşamları, üretimleri de en ince ayrıntılarına kadar aktarmış. Onun kitabını okuduktan sonra Safranbolu evlerini gezmek biraz zor. Zira, her bölümün önünde durup, ‘‘Burasının bir anlamı vardı’’, ‘‘Bu küçük ahşap bölüm eskiden şu işe yarıyormuş’’, ‘‘bu bölüm mutfakla sofrayı ayıranbirleştiren yer’’ diye mırıldanmadan edemiyorsunuz. Tabii bu evlerden ne kadar bulabilirseniz! Hakkını yemeyelim, yine de korunan bölümlerin az olmadığını vurgulayalım... Oysa Safranbolu’yu bir bütün olarak koruyabilmek ne güzel olurdu. İnsan, kimi Avrupa ülkelerindeki, Ortaçağ’dan kalan ve aynen korunmuş köyleri düşünüyor. Evet köyler... Bir yerleşim yerini aynen, işlevleriyle birlikte canlı olarak koruyup bugüne taşımışlar, turistlerin geçmiş arayışını kaşımışlar... Safranbolu’ya gidip yörenin topraklarından fışkıran bereketi vurgulamamak olur mu? Kente adını veren bitki, kekik, dağ otları ve ille de ceviz... Bir de Safranbolu evleri ressamları... Doğal güzellikler, sanatı da besler sözünün güzel bir örneği... Gözü tırmalayanlar ve okşayanlar iç içe... Buyurun size Safranbolu... Gezekalın... A AZINLIK STATÜSÜ Köprünün her iki ayağında da İngilizler var. Didim’e ‘‘yüksek sezon’’ diye bilinen TemmuzAğustos ayları dışında gelirseniz, kendinizi ‘‘azınlık statüsünde’’ hissedebilirsiniz. İlçe halkı, duruma alışmış ama dışarıdan gelenlere ‘‘garip’’ geliyor. Didim’deki restoran, otel, hediyelik eşya satıcıları ve bildik turizm işletmecilerinin tabelalarındaki İngilizce yazılar, yalnızca yabancı konuklara değil, aynı zamanda ‘‘yerli’’ İngilizlere de hitap ediyor. Dört bir yanda sonu ‘‘homes’’ diye biten, Türkçe’de ‘‘emlakçi’’ diye bildiğimiz şirketler, yabancılara, özellikle İngilizlere yazlık ev ve turistik işletme pazarlıyor Didim’de. Artık Hollywood’un Londra Köprüsü, Didim’de yıkılıyor... Didim’in konukları önce yerli ve yabancı olarak ikiye ayrılıyor. Sonra yabancılar İngilizler ve diğerleri ayrımına dönüşüyor. Didim’deki ‘‘sosyoloji dersi’’ bununla bitmiyor. Beldedeki İngilizler de ikiye ayrılıyor. Tatil için gelen lerle buradaki ‘‘yerli’’ İngilizler kendi içinde ayrı değerlendiriliyor. Buraya yerleşenler, tıpkı Anadolu’dan büyük kente göçenler gibi yaşıyor. Birlikte denize giriyorlar, toplu hareket ediyorlar, bizimkilerin ‘‘dayanışma derneğine’’ gitmesi gibi aynı yerde eğleniyorlar. Buraya tam olarak ‘‘yerleştiklerinin’’ kanıtı, Didim’deki altı yerel gazeteden ikisinin İngilizce yayın yapıyor olması. Üstüne bir de bu dildeki emlak sektörü dergisi. Geçen yıl burada konaklayan 300 bin turistten 80 binini oluşturan tatilcilerin diğer ülke konuklarından pek farkı yok, ancak buradaki Anglosakson kültürün temsilcileri yakında ‘‘anadilde eğitim’’ diye tutturursa şaşmamak lazım. Gerçi İngilizce eğitimde, artık ilkokul bile ‘‘geç’’ görülmeye, yabancı dil, anaokullarında bile öğretilmeye başladığından Didim’deki durumu çok da olağanüstü karşılamamalı. Ancak Türkiye’nin bir kıyı kasabasında Türkler kendini azınlıkta hissediyor ve bu durum göz ardı ediliyorsa bazı şeyleri baştan gözden geçirmek gerekir. Şimdilik bu konuları, ‘‘ilgi’’ duymamasına karşın ‘‘yetki’’ sahibi olanlara bırakıp Didim’i tanıyalım birlikte. Didim girişi, ilçeye girişi zorlaştırıyor, çünkü önce çevredeki tarihi değerleri merak ediyorsunuz. Şahsa tahsis edilmiş orman kampının çekiciliği bir yana, tarihi değerlere yönlendiren sarı ağırlıklı tabelalardan bolca görüyorsunuz Söke’yi geçip Didim yoluna girdiğinizde. Hızınızı kesmeye kıyamadıysanız farkına varmamış olmanız kuvvetle muhtemel, Didim’de kaldığınız süre içinde geri dönmenizi bekleyen Taşburnu’ndan hemen sonra belirecek tabelaların sözünü dinleyelim önce. SarıSiyah ‘‘Didyma’’ tabelası naftalin kokuları eşliğinde dikilmiş gibi... Söylenceye göre bu ad, Zeus’un ‘‘karanlık gece’’ Leto’dan dünyaya gelen çocukları Apollon ve Artemis’in ‘‘ikiz’’ olmasından kaynaklanıyor. A Diyalektik topraklar Artık Milet antik kentine uzanmak gerekir ki, burası bölgedeki tarihi kalıntıların ve söylencelerin asıl ev sahibi. İlçe merkezine 20 kilometre uzaklıkta, eski SökeDidim karayolu üzerinde. Kuruluşuna ilişkin rivayetler oldukça fazla, onun için sözü uzatmadan İyon medeniyetinin en önemli kentlerinden olduğunu vurgulayıp, antik kalıntılara göz atalım. Roma döneminde 19 bin kişilik kapasiteye ulaştığı bilinen tiyatronun bugün üçüncü katı yerli yerinde duruyor. Sahnenin ayakta kalan parçaları, sizi o dönemin sunumlarına götürüyor. Katlar arasındaki galerilerin içinden geçen basamakları izlediğinizde liman yerine ulaşıyorsunuz. Burada, yarı insan yarı balık biçimindeki triton kabartmalı anıta rastlayacaksınız. Antik kent merkezinde güney agora, batısındaki ambar, tören yolunun kapısı, senato binası olarak kullanıldığı sanılan boluterion, yanında Asklepios Tapınağı, iyonik düzendeki stoa, nymphaion adı verilen çeşme, Delphinios kutsal alanı ve kuzey agora ardı ardına sıralanmış. Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un, eşi Faustina adına yaptırdığı hamamlar, ön bilgiye gerek olmaksızın fark ediliyor. Nehir Tanrısı Maindrios (Menderes) heykeliyle aslan figürü tıpkı yapım, asılları, Milet Müzesi’nde. ANTIK TARIH Milet, felsefenin ‘‘yapıldığı’’, akılcı düşüncenin filizlendiği bir antik yerleşim. ‘‘Fizikçiler okulu’’ diye anılan Thales ve öğrencileri mitolojinin ötesine burada geçmişler. Bir yanda kahinlere adanan tapınaklar, diğer yanda rasyonel düşünce... Biraz ileri giderek, ‘‘diyalektik düşüncenin’’ ilk nüvelerinin oluştuğu topraklarda olduğunuzu kabul edebilirsiniz. Antik tarih turuna devam etmek isterseniz, 12 İyon kentinden biri olan, milattan önce 350’li yıllarda kurulan Priene’ye doğru yol alabilirsiniz ASSOLİST ALTINKUM Deniz kenarındaki bir beldeyi anlatırken, bu unsurun neden sonlara kaldığını merak ediyorsanız, nedeni ‘‘assolist’’ Altınkum’dur. Didim’de turizmin ayrılmaz öğeleri deniz, kum, güneş ve eğlencenin merkezi Altınkum. Bu kadar özelliği, dar bir alanda, üstelik hakkını vererek bir arada toplayabilen başka kaç yerleşim bulunabilir ki? Hilal şeklindeki sahildeki kumlar, buranın adını hakkıyla aldığının simgesi. VAROLUŞ STATÜSÜ Didim’in yerli unsurunu daha çok yazlıkçılar oluşturuyor. Burada ‘‘aile saadeti’’ içinde bir tatil geçirmek isterseniz, otel ve pansiyonlar haricinde yazlık ev kiralama yoluna da gidebilirsiniz. Yazlıklar, yalnızca ‘‘varoluş statüsü’’ne göre değil, aynı zamanda yatırım amacıyla edinilmiş. İngilizce’niz kuvvetliyse bölgedeki emlakçilere başvurabilir, daha mantıklısı ‘‘kiralık yazlık’’ tabelalarını takip edebilirsiniz. Bütçenize göre her yıldızdan otel var. Didim’in dokusuna uygun olanlarını tercih ederseniz, tatilinizi sorunsuz geçirebilirsiniz. Kumu altın Didim’in havası da değerli. Nemi az, oksijeni yüksek hava, çam kokularıyla birleşince insanın ciğerleri bayram ediyor. Öyle ki ‘‘sanatoryum’’da olduğunuz hissine kapılabilirsiniz. Didim Belediye Başkanı Mümin Kamacı ve Turizm İşletmecileri Derneği Başkanı Ulvi Koçak, bu özellikten sağlık turizmi alanında yararlanılması gerektiğini düşünüyor. Ancak henüz somut bir adım atılmış değil. Turizm karikatürleri Alanya’da İLAN RENKLİ Üçüncü: Mehmet Karaman lanya’da bu yıl altıncısı düzenlenen ‘‘Akdeniz’de Turizm’’ konulu Uluslararası Akdeniz Karikatür Yarışması’nı Bulgaristan’dan Rumen Dragostinov kazandı. Arjantin’den Japonya’ya dek 46 ülkeden 368 eserin katıldığı yarışmada SırbistanKaradağ’dan Dusan Smiljanic ikinci, İsviçre’de yaşayan Türk çizer Mehmet Karaman üçüncü oldu. Kamil Masaracı, Deniz Som, Nüvit Özkan, Erdoğan Karayel, Cihan Demirci, İbrahim Tapa ve Mahmut Karatoprak’tan oluşan seçici kurul ayrıca Ross Thomson, Vladimir Stevoviç, Slobodan Obradoviç, Pavel Constantin, Lubomir Mihailov ve Cristobal Reinoso’ya da özel ödüller verdi. 2 bin dolar para, ‘‘muz kabuğu’’ heykelciliği ve Alanya’da bir hafta tatil ödülü olan yarışmanın töreni 27 Mayıs’ta Alanya’da Alanya Belediyesi Kültür Merkezi’nde yapılacak ve bir hafta süreli karikatür sergisi açılacak. Alanya Turizm Tanıtma Vakfı’nın düzenlediği ve Alanya Belediyesi ile Alanya Ticaret ve Sanayi Odası’nın desteklediği uluslararası yarışmada sergilenmeye değer bulunan eserlerden oluşan bir karikatür albümü de yayımlanacak. A
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle