29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5 MAYIS 2006 CUMA dünyadan SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU RUHEL, ŞEFİK VE MÜNİR, ‘HATA YAPMIŞIZ’ DENİLEREK SERBEST BIRAKILDILAR C İtalyan Baharı çıkmıyor. ‘‘Meclis Başkanlığı mücadelesinde'' rakibi Massimo D'alema'yı da beceriyle devre dışı bırakan Bertinotti'nin, oturduğu koltuğun hakkını vereceğinden kimse kuşku duymuyor. ‘‘Direniş Bayramı'' ve işçilerden başka, Meclis'in açılış konuşmasında Vatikan'ın yumuşak karnı ‘‘laikliğe'' de vurgu yapan Bertinotti; ‘‘sivil toplumla kurumlar arasında açılan uçuruma'' dikkat çekiyor. Ve başkanlığı altındaki parlamentonun ilk önceliğini, bu ‘‘uçurumu yok etmek'' olarak tanımlıyor. PRODİ İLK RAUNDU ALDI Senato Başkanlığı'na seçilen Franco Marini de Bertinotti gibi eski bir sendikacı. Hıristiyan Demokratlar'ın sol kanadından gelen Marini'nin de bir ‘‘sendikacı'' olması, Prodi dönemine damga vuracak olan en ilginç gelişmelerden biri. Bu işte bir ‘‘ilk''! Meclis'in iki kanadının başkanlığı da böylelikle, deneyimli iki sendikacıya geçmiş oluyor. İş şimdi Berlusconi'nin Cumhurbaşkanı'na istifasını sunmasına ve Prodi'nin başbakanlığı devralmasına kalmış durumda. Seçimden üç hafta sonra Berlusconi, hâlâ ‘‘yenilgi'' lafını ağzına almış değil. Prodi'yi de kutlamaya yanaşmıyor. Ama ‘‘eli mahkum'', yarın Cumhurbaşkanı Ciampi'ye istifasını verecek. Yaptığı ilk açıklamalara bakılırsa, politikadan çekilmeyecek ve ‘‘Meclis koridorlarında olduğu gibi, Meclis dışında da Prodi'ye karşı'' sert bir muhalefet yürütecek. Öte yandan Ciampi'nin Prodi'ye hemen hükümeti kurma görevini verip vermeyeceği belli değil. Çünkü Ciampi'nin 7 yıllık cumhurbaşkanlığı görevi 18 Mayıs'ta sona eriyor. Prodi'ye başbakanlık görevini Ciampi'nin mi; müstakbel cumhurbaşkanının mı teslim edeceği halen sonuçlanmamış bir tartışma. Prodi, görevi derhal teslim almak istiyor. Berlusconi ise, geçiş döneminde de görevde kalabilmek için, bunun Ciampi'nin yerini alacak yeni cumhurbaşkanı tarafından yapılmasını istiyor. Ciampi'nin ikinci dönem için seçilip seçilmeyeceği de ayrı bir polemik konusu. 9 Nisan seçimlerinden bu yana Berlusconi ile süregiden bilek güreşinin ilk raundunu, Meclis'in iki kanadının başkanlığına da kendi adaylarını seçtirerek Prodi kazandı. Her aşaması olaylı bir şekilde cereyan eden, ‘‘iktidarın el değiştirme savaşında'', Prodi'nin geri kalan raundları da kazasız belasız atlatıp atlatamayacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. 9 Bitmeyen kâbus: Guantanamo ÖZGÜR ERBAŞ ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın uçağı Ankara’ya inişe geçtiği sıralarda, İstanbul’a İngiltere’den gelmekte olan uçakta üç genç vardı. Bu üç genci, yaşıtlarından ayıransa ömürlerinin üç yılını sorgusuz sualsiz Guantanamo’da geçirmeleri. Onları İngiltere’deki ‘‘huzurlu’’ hayatlarından Guantanamo’ya götüren yol, Asıf İkbal’in (25) evlenme kararıyla başladı. Ruhel (24), Şefik (29) ve Münir de Asıf’ın düğününe katılmak için 10 Eylül 2001’de Tipton’daki evlerinden ayrılıp Pakistan’a doğru yola çıktılar. Pakistan ziyaretleri sırasında, bir imam, Afganistan’daki halka yardımcı olmaları çağrısı yapınca, macera fikrini de cazip bulan gençler, yola koyuldular. Onlar Afganistan’a girerken Amerikan bombaları bölgeye düşmeye başladı. Gençler, Pakistan’a dönmeye çalışırken arkadaşları Münir’i kaybettiler ve konvoyları Amerikan uçakları tarafından bombalandı. Tutuklanan üç genç, Amerikan birlikleri tarafından Küba’daki Guantanamo Üssü’ne nakledildiler. ‘HİP HOP DİNLİIYORDUK’ Yolculuk 24 saat sürer, uçak değiştirerek gidilen bu yolda gözleri ve kulakları bağlı, diz çökmüş bir haldedirler. Guantanamo’da, CIA, FBI, MI5 tarafından defalarca sorgulanırlar, aşağılanırlar, işkence görürler. Aleyhlerinde hiçbir kanıt bulunmadığı halde 2.5 yıl Guantanamo Üssü’nde tutulan gençler nihayetinde, dayanaksız suçlamalar ortadan kalkmasa da ‘‘Hata yapmışız, hadi gidin’’ denilerek serbest bırakılırlar. İşte onların öyküsü şimdi bir filme konu oldu: ‘‘Road to Guantanamo/Guantanamo Yolu’’. 56. Berlin Film Festivali’nde, İngiliz yönetmen Michael Winterbottom’a Gümüş Ayı ödülü kazandıran film dün gösterime girdi. Biz de filmin tanıtımı için Türkiye’ye gelen üç gençle konuştuk. Guantanamo’dan önce nasıl bir hayatınız vardı? RUHEL AHMET Asıf ve ben posta hizmetleri veren bir şirkette çalışıyorduk. Şefik de elektronik şirketinde çalışıyordu. Hayatımızdan memnunduk. Geziyorduk, hiphop dinliyorduk, eğleniyorduk, kız arkadaşlarımız vardı. hiçbir şey yok mu? Kaderse yaşamak zorunda mıyız? RUHEL AHMET Hayır, bir şeyler yapmalıyız. Kader, yolu tasarlar, ama size bağlı seçimler de vardır. Hayatta amacımız iyi insanlar olmak ve iyi seçimler yapmaktır. Bush’un da doğru yolu seçmesi, İslama gelmesi ve iyi bir insan olmaya çalışması gerekiyor. ‘ASIF İÇTİ’ Yaşlarınız çok küçüktü değil mi? RUHEL AHMET 19 yaşındaydım. 20, 21 ve 22 yaşımı, tüm eğlenceli zamanlarımı Guantanamo’da geçirdim. 18 yaş partisi gibi kutlanan 21 yaş partimi içerde yaptım. Peki dışarıda olsaydınız neler yapardınız? Parti, eğlence, ailem ve arkadaşlarımla eğlenirdim. Alkol olur muydu? Hayır. Hiç alkol aldınız mı? Hayır. Ama Asıf içti... (gülüşmeler) ASIF İKBAL İngiltere’de herkes içer, Müslümanlar da, Türkler de. Ancak artık içmiyorum. Yaşadığımız yerde bizlerin oturduğu yer çok küçük bir alan, ama çok güzel. Geri kalanında beyazlar oturuyor. Onlar her şeye sahip, ama evleri, arabaları berbat durumda. Oysa bizler, çok düzenliyiz, çevremize bakarız, yaşadığımız yere sahip çıkarız. İngilizler çok pis insanlar. Asıf, siz filmde İngiltere’de yaşadığımız için Amerikalıların çok iyi insanlar olduğunu sanıyordum diyorsunuz. Bunu biraz açıklayabilir misiniz? Televizyonda izlediğimiz her şey bunu söylüyor çünkü. 18 yaşındayken TV bunları kabul ettirmeye muktedir. Sanırım artık fikriniz değişmiştir... ASIF İKBAL Evet. RUHEL AHMET Amerikan halkı değil, ABD yönetimi hakkında diyelim. Film için para aldınız mı? ASIF İKBAL Evet, biraz. Ancak, daha önemli olan şu: Biz filmden sonra bir dosya hazırladık ve bunu bütün dünyaya gönderdik. ABD de bunu yalanladı. Ancak daha sonra FBI ve CIA’nın hazırladığı raporlarda, biz ne diyorsak onu söylediler... ‘‘İnsanlara işkence yaptık, zulmettik’’ dediler, kendilerini yalanladılar. Bu filmi izleyenler orada olanları öğrenecekler, önemli olan da bu. Şu anda yaşadıklarımız yüzünden çalışamıyoruz. Üzerimize atılanları temizleme şansımız olmadı. Oysa adil yargılanmak bizim anayasal hakkımız. Oysa size hata yaptık dediler... RUHEL AHMET Asıl sorun Guantanamo’da tutulan insanların yargılanamaması. Taliban ya da El Kaide ile bağlantıları var mı yok mu ortaya çıkamıyor. Bu durumda hiçbir şey yapamıyorsun. Sürekli ‘‘Sen teröristsin’’ diyorlar. ASIF İKBAL Hadi gidin diyorlar, gidiyorsun. Üzerine yerleşmiş bir suçlama var, bunu temizleyemiyorsun. Dava sürecine gitmeden bizi bıraktılar ki bunu bir ömür boyu yaşayalım. u parlamento, 25 Nisan ‘‘B (Faşizmden Kurtuluş Bayramı) ile 1 Mayıs (İşçi Bayramı) arasında görevi devralıyor. Meclis Başkanlığı'na seçimimi, işçilere adıyorum!'' Yeni Meclis Başkanı Fausto Bertinotti, devirteslim konuşmasını işte bu sözlerle açtı. İtalyan sağında şok yaratan Bertinotti'nin ifadeleri, Prodi başkanlığındaki merkez sol koalisyon ortaklarının ise alkış tufanına boğuldu. Soğuk Savaş sonrası dönemin en kutuplaşmış seçimlerinden çıkan İtalya'daki elektrikli atmosfer; Meclis Başkanlığı seçiminin yapıldığı parlamento oturumunda da kendisini hissettirdi. Soğuk Savaş yıllarında Batı Avrupa'nın en güçlü ve en büyük komünist partisi olan ‘‘PCI''nın, sosyal demokratlaşmayı reddeden kolu Yeni Komünist Parti'nin lideri olan Bertinotti; Meclis Başkanlığı koltuğuna oturan ‘‘ilk komünist'' değil. Geçmişte bu makama Nilde Jotti, Giorgio Napolitano gibi başka ‘‘komünistler'' de gelmişti. ÜLKEYİ GEREN ‘SAĞ REVİZYONİZM' Bertinotti'yi sıradışı kılan ‘‘kızıl geçmişinden'' çok, Berlusconi sağının ‘‘rezvizyonizmi'' oldu. ‘‘Direnişçilerin bayramı 25 Nisan'a'' mesela, sürekli olarak saldıran ve bu bayrama tavır alan İtalyan sağcıları için; Meclis kürsüsünde ilk günden bir ‘‘25 Nisan diskuru'' ile karşılaşmak ‘‘soğuk duş'' etkisi yarattı. Medya patronu Berlusconi ve müttefiklerinin, yıllardır pompaladıkları ‘‘antisol propagandaya'' maruz kalan İtalyan siyaseti, şimdi cumhuriyetin demokratik referanslarına geri dönüyor. Olan biten bundan ibaret. Ancak bu ‘‘geri dönüş'', bambaşka bir tarih sürecine ya da evresine girdiklerini düşünen İtalyan sağcıları için hazmedilmesi güç bir lokma. Bertinotti'nin ‘‘öcüleştirilmesinin'' baş nedeni bu. Rafine, şık, kültürlü, ‘‘iyi bir hatip'' olarak tanınan Fausto Bertinotti; İtalyan siyaset çevrelerinde aslına bakarsanız ‘‘kaşmir sol'' olarak tanımlanıyor. Fransızların hani şu ‘‘havyar solu'' ya da ‘‘şampanya solu'' dedikleri türden... Eski bir sendikacı olmasına rağmen Bertinotti; ‘‘köşe dönmeci'' Berlusconi sağcılarından daha köklü bir burjuva ortamdan geliyor gerçekte. Kendisi gibi giyimli, kuşamlı, havalı bir karısı var. Popüler ‘‘talk şov'' programlarının da yıllardır ‘‘reytingi yüksek'' konukları arasında yer alıyor. Yani öyle yeraltından falan ilmin tanıtımı için Türkiye’ye gelen üç genç, Guantanamo’da İslama sarıldıklarını anlatıyor. Ruhel Ahmet, ‘‘Yaşadıklarınıza kader diyorsunuz. Uluslararası siyasetten bağımsız mıydı yaşadıklarınız’’ sorusuna şu yanıtı veriyor: ‘‘Allah, bizler doğmadan önce yaşayacaklarımızı belirler. Guantanamo’ya gitmek kaderimde varsa ben bunu değiştiremezdim.’’ F Şefik Asıf İkbal Kendinizi İngilizlerle eşit hissediyor muydunuz? ASIF İKBAL Genelde evet, ama ayrımcılık her yerde var. Bize karşı önyargıların olduğunu biliyorduk. Yine de İngilizlerden çok farklı yaşamıyorduk. Guantanamo’da akıl sağlığınızı nasıl korudunuz? Ayakta kalkmayı nasıl başardınız? Yaşlarınız da çok küçüktü... ŞEFİK Oradaki kardeşlerimiz gibi, dine sarıldık. RUHEL AHMET Kuran okumak, İslama sarılmak çok etkili oldu. Ayrıca orada avukat yok, mektuplar verilmiyor, dışarıdan hiçbir bilgi alamıyorsunuz. Oradaki 2.5 yıl benim için okul oldu, diyebilirim. Guantanamo’dan önce Kuran okumuş muydunuz? RUHEL AHMET Çok gençtim ve biraz denedim. ASIF İKBAL Ben de. Yaşadıklarınızı kader olarak açıklıyorsunuz. Kader, tüm bu süreci açıklamaya yeter mi? Uluslararası siyasetten bağımsız mıydı yaşadıklarınız? RUHEL AHMET Allah, bizler doğmadan önce yaşayacaklarımızı belirler. Guantanamo’ya gitmek kaderimde varsa ben bunu değiştiremezdim. Peki George Bush’un siyaseti, Ortadoğu’da yaşananlar da kader mi sizce? RUHEL AHMET Evet. Bu durumda olanlaRuhel Ahmet ra karşı yapılabilecek ‘PKK’nin amacı bağımsız Kürt devleti’ ABD’nin 2005 terorizm raporunda, PKK’nin Türkiye, Irak, Avrupa ve Ortadoğu’da aktif olduğu kaydedildi. Terör örgütünün Kıbrıs adasını hem transit hem de para toplama faaliyetleri için kullandığı ifade edildi. WASHINGTON (AA) ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2005 yılı terorizm ülke raporunda, Türkiye’nin terör örgütü PKK/KONGRAGEL’e karşı mücadelesi devam ederken ülke genelinde PKK terörüyle bağlantılı şiddetin arttığı belirtildi. ‘‘PKK’nin amacı, Türkiye’nin güneydoğusu, Kuzey Irak, İran ve Suriye’nin bir bölümünde bağımsız bir Kürt devleti kurulmasıdır’’ denilen raporda, örgütün terörist başı Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra sık sık isim değiştirerek barışçı görünüm sergilemeye çalıştığı, ancak diğer taraftan saldırılarını sürdürdüğü belirtildi. Raporda, PKK’li teröristlerin bir bölümünün halen Irak’ın kuzeyinde bulunduğu, örgütün özellikle Türkiye, Irak, Avrupa ve Ortadoğu’da aktif olduğu kaydedildi. Raporda, örgüte karşı Suriye ve İran’ın ‘‘şimdilik sınırlı ölçüde’’ Türkiye ile işbirliği yaptığı vurgulandı. Örgütün, Avrupa’yı da para toplama kampanyası ve siyasi propaganda amacıyla kullandığı belirtildi. Raporda, Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası ve yerel teröristlerin, ‘‘MarksistLeninist, radikal İslamcı, ayrılıkçı ve Çeçen destekçisi’’ olduğu ifade edildi. Türk yetkililerinin, geçen ağustos ayında Suriye uyruklu ve El Kaide ile bağlantısı bulunan Louai Sakka’yı yakaladığına da raporda yer verildi ve Sakka, ‘‘önemli bir uluslararası terörist’’ olarak nitelendirildi. MİT’in teröre karşı etkin mücadele yürüttüğünün vurgulandığı raporda, hükümetin ‘‘terörün tanımını uluslararası standartlara göre yapılması ihtiyacını kabul ettiğini ancak tanımın henüz değişmediği’’ belirtildi. ABD raporunun ‘‘Akdeniz’’ başlığı altındaki bölümünde ise Kıbrıs adasının Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerde önemli bir geçiş ve destek üssü olduğu belirtildi. Raporda, PKK/KONGRAGEL’in, Kıbrıs’ın hem kuzeyinde, hem de güneyinde aktif varlığı bulunduğu ve Kıbrıs adasını hem transit, hem de para toplama faaliyetleri için kullandığı ifade edildi. ABD’yi korkutan belge BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Tahran ile Washington arasındaki nükleer krizin kritik bir aşamaya geldiği dönemde, Irak’taki ABD politikalarının, İran’ın politikaları karşısında nasıl iflas ettiğini gözler önüne seren belge ortaya çıktı. Belgede, Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi (IİDYK) Başkanı Abdülaziz el Hakim’in İran destekli bölgesel hedefleri yer alıyor. Cumhuriyet, Tahran destekli Şii grupların en önemlisi olan IİDYK’nin Başkanı El Hakim’in genelgesini ele geçirdi. El Hakim, 1 Aralık 2005’te yayımladığı genelgesinde, Saddam Hüseyin’in Sünni yönetimini ‘‘kâfir’’ ilan ederek ‘‘Seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte görevimizin daha tamamlanmadığını, Ayetullah Humeyni’nin İslam devrimini tüm İslam ve Arap dünyasına ihraç etme vasiyetini yerine getirme hedefi gerçekleşinceye kadar devam edeceğini unutmamalıyız’’ çağrısında bulundu. TARİHİ BİR HATA... Genelge, Saddam Hüseyin’e karşı Şiileri destekleyip, İran’ın Bağdat üzerinde çok daha fazla etkili olmasının önünü açan ABD’nin, Irak’ta kendisi açısından tarihi bir hata yapmış olduğunu da ortaya koydu. IİDYK genelgesi, ‘‘Hz. Ali’nin Şii halkı’’ ifadesiyle başlıyor. Genelgenin ilk paragrafında, ‘‘Kâfir Sünni rejimi olan Saddam rejiminin yıkılmasından 3 yıl sonra, İran’daki insanlarımız, dost, vefalı İngiliz ve Amerikan ortaklarımız ve Irak’taki Şii halkımızın mücadelesi sayesinde Irak’ı dikta rejiminden kurtardık, kendi rejimimizi kurduk, bakanlıklar ve güvenlik dairelerini ele geçirdik...’’ ifadelerine yer verildi. GİZLİ GÜNDEM İTİRAFI Böylece El Hakim, bakanlıkları ve güvenlik dairelerini ele geçirmek gibi bir gizli gündemleri olduğunu da itiraf etmiş oldu. Tahran’ın Irak’taki politikalarını yürüten IİDYK’nin, ABD ve İngiltere’den ‘‘ortaklarımız’’ şeklinde söz etmesi de dikkat çekti. Genelgenin 2. paragrafında ise ‘‘Seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte görevimizin daha tamamlanmadığını, Humeyni’nin İslam devrimini ihraç etme vasiyetini yerine getirme hedefi gerçekleşinceye kadar devam edeceğini unutmamalıyız’’ çağrısı yapıldı. Bu çağrı, İran’daki rejimi tanımayan ABD’nin kendi eliyle aynı rejimi Irak’ta uygulamaya koyduğunu ve bölgeye ihracına da zemin hazırladığını gösterdi. 3. paragrafta, ‘‘Dolayısıyla, kâfir Vahabi kalesi olan Suudi Arabistan’daki zavallı kardeşlerimizi desteklememiz gerekmektedir’’ denildi. Bu çağrısıyla El Hakim, dolayısıyla da Tahran, ABD’nin müttefiki Suudi Arabistan’daki Şiileri de etkisi altına alma potansiyeli olduğu mesajını vermiş oldu. Son paragrafta ise ‘‘İran’daki yetkililerle yardımlaşma içerisindeki örgütlerimiz bu kutsal görev için hac mevsimini fırsat bilip her türlü ihtiyacı karşılayacaktır’’ denildi. Genelge, Iraklı Şiilerin Sünni gruplara da bakışını ortaya koymuş oldu. Bulgaristan topraklarını ABD’ye açtı (Fotoğraf: AP) Dış Haberler Servisi NATO toplantısı için Sofya’da bulunan ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile Bulgar meslektaşı İvaylo Kalfin, ABD’nin Bulgaristan’da 3 askeri üs kurmasını öngören anlaşmaya dün imza attılar. Anlaşma Bulgaristan’daki ‘‘Bezmer’’ ve ‘‘Grafignatiev’’ havaalanları ile ‘‘Nova Selo’’ askeri tesislerine ABD askerinin, uçaklarının konuşlandırılmasına ve bu alanların Amerikan üssü olarak kullanılmasına izin veriyor. Ayrıca anlaşmayla Burgaz bölgesindeki Kalfin Aydost kentine yakın bir yerde bulunan bazı askeri depoların ABD askerlerinin hizmetine verilmesi öngörülüyor. Almanya’daki askeri üslerini Bulgaristan ve Romanya’ya taşıma kararı alan ABD’nin bu anlaşmayla Bulgaristan’a yıl sonuna kadar 2 bin 500 asker konuşlandırması bekleniyor. ABD, Bulgaristan’da kuracağı askeri üslerin bakımonarım çalışmaları ile ek tesislerin inşaatına haziranda başlayacak. Anlaşmaya göre ABD, Bulgaristan’daki askeri üslerinde nükleer silah konuşlandıramayacak. ABD’nin üçüncü bir ülkeye saldırı durumunda bu üsleri serbestçe kullanıp kullanmayacağı ise anlaşmada net olarak belirtilmiyor. Anlaşmada, ‘‘böyle bir durumda ABD’nin Bulgaristan’a danışacağı’’ ifadesi yer alıyor. Ancak bu ‘‘danışmanın’’ sadece ‘‘bilgi vermek mi’’ yoksa ‘‘izin almak mı’’ anlamına geldiği belirtilmiyor. Uluslararası gözlemciler, anlaşmayla ABD’nin, Bulgaristan’daki askeri üsleri izin almadan, istediği şekilde kullanabileceği görüşünde birleşiyorlar. Anlaşmanın geçerlilik süresinin 10 yıl olduğu, bu süre sonunda iki tarafın da istemesi halinde geçerliliğin 10 yıl daha uzatılabileceği bildirildi. Rice, anlaşmayı ‘‘tarihi’’ olarak niteledi. Rice
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle