29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı 5 MAYIS 2006 CUMA Sömürüye küresel yanıt Baştarafı 1. Sayfada şeklinde sloganlar attı. Almanya’nın başkenti Berlin’de 1 Mayıs kutlamaları çerçevesinde önceki gün yapılan gösterilerde polisle eylemciler çatıştı. Polis çok sayıda kişiyi gözaltına aldı. 1 Mayıs’ta Yaklaşık 500 bin işçi sokaklara çıktı. Fransa ve İspanya’nın çeşitli kentlerinde de geniş katılımlı yürüyüşler düzenlenerek işçi haklarına vurgu yapıldı. Polonya’daki 1 Mayıs gösterisine yüzlerce kişi katıldı. Başkent Varşova’da İşçi Sendikaları Birliği’nin merkez binası önünde toplanan göstericiler, parlamento binasına yürüdü. Irak’ta güvenlik gerekçesiyle 1 Mayıs’ta toplu gösteri yapılması yasaklandı. Bağdat’ın merkezindeki Tahrir Meydanı’nda komünist İşçi Partisi’nin kırmızı bayraklı afişlerinde işçi sınıfının dayanışmaya ve birlik olmaya çağrıldığı belirtildi. Avusturya’da siyasi partilerin ve işçi örgütlerinin ülkenin çeşitli bölgelerinde düzenledikleri 1 Mayıs mitingleri olaysız geçti. BosnaHersek’te resmi tatil günü olan 1 Mayıs’a işsizlik damgasını vurdu. Ukrayna’nın başkenti Kiev’de düzenlenen 1 Mayıs gösterilerine binlerce kişi katıldı. Çin’de 1 Mayıs İşçi Bayramı bir haftalık tatille kutlanıyor. Çinliler, 1 Mayıs tatilinin ilk gününü aileleriyle birlikte parklarda geçirdi. Tayland’da binlerce işçi, başkent Bangkok’taki hükümet binasına yürüdü. Endonezya’da başkent Cakarta’da düzenlenen 1 Mayıs gösterilerine on binlerce kişi katıldı. KKTC’de resmi tatil olan 1 Mayıs İşçi ve Bahar Bayramı, miting, şölen, piknik ve çeşitli etkinliklerle kutlandı. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Yalanı Meşrulaştırmak! R TE iktidarıyla birlikte siyasal konuşmalara, davranışlara yeni bir üslup geldi. Saldırıları argo sözcüklerle güçlendiren bir üslup. Terbiyesize karşı terbiyesiz, saldırgana karşı saldırgan olmak! Bu istenmeyen, özlenmeyen üslup, belki o zaman nus ile uslanmayanın hakkı kötektir ilkesini harekete geçirebilir, bu ülkeye yüzde 34 oyla egemen olan, ne oldum delisi bir mantığa aynı üslupla yanıt vermeyi meşrulaştırabilir. Saldırgan bir siyaset üslubunun ‘‘yöneticiye’’ giderek egemen olduğunu kanıtlayan örnek hareketler, sözler güncelleşiyor. Bu saptamayı medyaya yeterince yansımayan kimi haberler doğruluyor. Örneklerdeki üslup, hükümet başının durmadan yinelediği demokrasi, konuşma, düşünce özgürlüğü gibi temel kavramlardan yeterince nasibini alamadığını ve hatta muhalefete ne denli tahammül edemediğini gösteriyor. ??? Tarım sempozyumundaki tartışmadan sonra toplantıdan birlikte ayrılırlarken RTE, Baykal’a ders verir gibi ‘‘Böyle milletlerarası bir toplantıda bir buçuk saat konuşulur mu?’’ diye söze giriyor. Baykal, siyasal nezaket sınırlarını aşan bu girişi, yine ah yine siyasal terbiyesi gereği konuşmasının bir buçuk saat değil, bir saat sürdüğünü ve kendisinin de 40 dakika konuştuğunu söyleyerek yanıtlıyor. Uzun veya kısa; bir Başbakan’ın ana muhalefet liderine, hatta bir başka konuşmacıya konuşma süresini eleştiri takıntısıyla üstelik kürsüde söndüremediği kızgınlık ateşini söndürmek amacıyla böyle konuşmaya hakkı var mı? ‘‘Konuşurken sizden izin mi alacağım?’’ Partisindekileri ve hükümet üyelerini de fena halde haşlamaya alışmış. Neyi gösteriyor bu olay? Muhalefetin konuşmasını RTE’nin içine sindiremediğini, bu bir. İki; değişme gelişme sürecinden geçtiği savında ya; RTE’nin mahalle aralarındaki (huylu huyundan vazgeçemiyor deyişini doğrular biçimde) Kasımpaşalı üslubunu kendine özgü dost meclislerinde bırakmadığının yeni bir kanıtı. Baykal, ‘‘Elinden gelse muhalefeti susturacak’’ diyor. Doğru! ??? Bu iktidar Türkiye’de bir başka örneği olmayan bir iktidar. 6. maddeye Öcalan’ı kurtaracağı savlanan eki kimin yaptığı hâlâ aydınlanmadı. Parti genel merkezinde ‘‘meçhul bir elin’’ bu marifeti yerine getirdiği söylentileri yaygınlaşınca; Genel Başkan Yardımcılarından DMM Fırat, ‘‘Yasanın hazırlanması sırasında kimin ek yaptığı tutanaklarda yazılı, Adalet Bakanlığı açıklasın’’ dedi; Bakan Cemil Çiçek, genel merkezin kudretli lider yardımcısını ‘‘Eki kimin yasaya koyduğu da önemli değil’’ diye yanıtladı. Ya Başbakan? Çok daha renkli bir açıklama yaptı. Eki yapanı bildiklerini söyledikten sonra, adını açıklamayı ‘‘ispiyonculuk’’ diye adlandırıverdi. Bu açıklamalar, maddeye Öcalan’ın affını sağlayacak eki kimin yaptığı üzerindeki tartışmaları daha da yoğunlaştırıyor. Saklanması gereken bir isim var ki, hükümet bütün kadrolarıyla bu ismi saklamaya özen gösteriyor. ??? Rejimsel sıkıntılara katmerli destek yapan kimi haberlerin yanı sıra iktidar sahiplerinin söylemlerini yadsıyan kimi haberlere rastlanıyor. AKP belediyelerinin laik devlet düzeninin temelinden yıkmaya yönelik, kitaplarla şeriat propagandasını yapan somut eylemlerine neden engel olunmadığı, bu tür eylemlere imza atan belediye başkanlarını sorgulayıp niçin cezalandırmadıkları genel merkeze, RTE’ye sorulmuyor. Son olarak Tuzla Belediyesi; yayımladığı kitapta kızların 9 yaşında evlenebileceğini, erkeğin akıllanmayan eşini iz bırakmadan dövebileceğini, doğum kontrolünün yasak olduğunu yazıyor, dağıtıyor. Ne AKP Genel Merkezi’nden, ne RTE’den, ne İçişleri ve (savcılardan sorumlu) Adalet Bakanı’ndan tık yok. Laiklik karşıtı örneklere karşın Başbakan ve takımı laik rejimin erdemlerinden söz edebiliyor. Bu iktidar yalanı meşrulaştırdı! Başbakan’ın Tarım Bilgisi Ve Fındıkta Zındıklık! ABD Irak’ta denetimi bırakmıyor BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Irak’taki iç siyasi dengeler üzerindeki denetimini yitirmekten çekinen Washington yönetiminin, parlamento ve gerektiği zamanlarda hükümetin de üzerinde görev yapacak Ulusal Güvenlik Konseyi’nin başına İyad Allavi’yi getirmek için düğmeye bastığı öğrenildi. Allavi’nin bu göreve gelmesiyle ABD’nin Bağdat yönetimi üzerindeki denetimini sürdüreceği belirtildi. ABD yönetimi, gösterdiği yoğun çabaya karşın başbakan yapamadığı Allavi’ye ‘‘uygun bir görev’’ buldu. Cumhuriyet’in ulaştığı bilgilere göre önceki gece geç saatlere kadar süren görüşmelerde, Allavi’nin Ulusal Güvenlik Konseyi’nin başına getirilmesi kararlaştırıldı. Allavi’nin yeni görevinin birkaç gün içinde açıklanması bekleniyor. Bu durum, Türkiye’nin Irak’a ilişkin beklentilerini de zora sokacak. Allavi’nin başına geçmesine kesin gözülye bakılan Milli Güvenlik Konseyi’nin anayasal bir dayanağı bulunmuyor. 19 kişiden oluşacak konseyde Irak’ta etkin siyasi kuruluşların başında bulunan ve Irak Parlamentosu’nda en az 10 sandalye ile temsil edilen gruplardan isimler yer alacak. Cumhurbaşkanı, başbakan ve parlamento başkanının da yer aldığı konseyin görevi ise ‘‘Hükümetin güvenlik ve ekonomi politikalarını çizmek ve ülkenin milli güvenlik yönetiminde, bakanlar kurulu ile birlikte etkin olmak’’ ifadesiyle ortaya kondu. Kararlar, ‘‘Irak Anayasası ile çatışmadığı takdirde’’, hem cumhurbaşkanlığı hem başbakanlık hem de Meclis başkanlığı için bağlayıcı olacak. Yasamaya ilişkin kararlarda parlamento başkanının, yürütmeye ilişkin kararlarda da başbakanın ‘‘oluru’’ alın madan işlem yapılmayacak. H PROF. DR. NERMİN ABADAN UNAT, GÖÇ VE MODERN TÜRK KADININI TARTIŞTI ‘Kültür din ve folklora indirgenemez’ ÖMER AKTAŞ FRANKFURT Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) tarafından Frankfurt’ta düzenlenen toplantılarda, aynı günde iki konferans veren Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, Alman Cumhurbaşkanı Hors Köhler’in göç ve göçmenlerle ilgili olarak kısa bir süre önce yaptığı ‘‘Uyuduk!’’ saptamasının gerçeği yansıttığını söyledi. Entegrasyon konusunda bugün tartışılan sorunların bazı bilim adamı ve bürokratlar tarafından göçün ilk yıllarında dile getirildiğini ve çözüm önerilerinde bulunulduğunu belirten Prof. Dr. Abadan Unat, Almanya’nın uzun süre bu insanları ‘‘misafir’’ olarak gördüğünü ve ‘‘nasıl olsa bir gün ülkelerine geri gidecekler’’ anlayışıyla bu insanların sorunlarına eğilmediğini yeterince vurguladı. 40 yılı aşkın bir süredir Türkiye’den Almanya’ya göçü çeşitli boyutlarıyla inceleyen, bu çalışmalar kapsamında sık sık Almanya’da bulunan ve çeşitli Alman üniversitelerinde öğretim üyesi olarak görev alan Prof. Dr. Abadan Unat, ‘‘Türk dış göçü, çok değişik gerekçelerle yola çıkmış ve geçicilikten kalıcılığa dönüşmüş, bu arada her iki ülke ile sıkı bağlar taşıyan ‘ulus ötesi kimlikler’ de ortaya çıkmıştır’’ dedi. Kadın sorunu Türkiye’de kadın hakları mücadelesine gerek bilimsel gerek siyasal olarak katkıda bulunan ve Türkiye’den Avrupa’ya göçle ilgili araştırmalardaki öncülüğüyle tanınan ünlü Türk bilim kadını, Frankfurt’taki konferanslarında Türk kadını ve göçle ilgili görüşlerini dile getirdi. Daha önce de Münih’te aynı konularda bir konferans veren Prof. Dr. Abadan Unat’ın ilk konferansı Frankfurt Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Çok sayıda öğretim üyesi ve öğrencinin de ilgiyle izlediği, Alman kadın hareketinin, göçle ilgili kurumlarda görevli akademisyenlerin büyük ilgi gösterdiği toplantı, ATGB Genel Sekreteri Kemal Çalık tarafından yönetildi. Toplantıyı bir ‘‘selamlama’’yla açan Frankfurt Üniversitesi Sosyal Bilimler Bölümü’nden Prof. Dr. Lena Inowlocki de, Prof. Dr. Nermin Abadan Unat’ın özellikle göçle ilgili çalışmalarının önemine değindi ve kendisini Frankfurt Üniversitesi’nde dinlemekten onur duyduklarını dile getirdi. Prof. Dr. Abadan Unat, Almanca olarak verdiği ilk konferansında, Türkiye’de kadın hakları alanındaki gelişmeleri, siyasal ve özellikle hukuksal boyutlarına vurguda bulundu ve konuyu geniş bir er ne şekilde olursa olsun, tarımın gündeme gelmesi güzel bir olay. Zira tarımdaki gidişin sonuçları hemen ortaya çıkmayacak. Herkes durumu anlayınca belki de iş işten geçmiş olacak. Konuya girmeden önce Başbakan Erdoğan’ın IMF ile ilgili verdiği bilgiye dokunalım. Erdoğan dedi ki: ‘‘Biz, ulusal çıkarlarımız öyle gerektirdiği için IMF ile işbirliği yapıyoruz. Yoksa borcumuzu öder, ilişkimizi keseriz...’’ Erdoğan’ın mantığı geçerli ise IMF ile ilişkilerini kısa sürede kesen Rusya, Malezya, Brezilya ve Arjantin enayi, bizimki en iyi! Başbakan’ın Türkiye Cumhuriyeti’ni benden önce ve benden sonra diye ikiye ayırdığını biliyorduk. Ancak kendisinden önce başlayanlar hakkında az da olsa fikir sahibi olduğunu sanıyorduk. Meğer değilmiş... Erdoğan, tarımdaki gübre ve doğrudan gelir desteklerinin ne zaman başladığından habersiz ‘‘İlk biz verdik’’ diye başlayınca, çiftçi de doğal olarak karşılığını verdi! ??? Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp, demişler. Erdoğan, İstanbul’da katıldığı AB Entegrasyonunda Tarım Konferansı’nda öğrendiklerini sanırım unutmaz. Şimdi tarımda AKP hükümetinin ‘‘bilerek’’ yaptığı bir işi aktaralım... Fındık, Türk tarımını dünya piyasasında ilk sıraya çıkaran ürünlerin başında. Üretimi biz belirliyoruz, ama ne yazık ki fiyat dışarıda şekilleniyor. Türk hükümetleri doğal olarak üreticinin yanında yer alıyor ve fındığın en iyi fiyattan satılmasını sağlamaya çalışıyor..du! AKP iktidarı döneminde fındıkta farklı bir durum yaşanıyor. FİSKOBİRLİK, piyasa koşullarını dikkate alarak 7 YTL’den fındık alımına girince, AKP çevrelerinden sesler yükselmeye başladı: ‘‘FİSKOBİRLİK bu fiyata fındık alamaz, alsa da parayı ödeyemez.’’ Bu seslerin arkasında Başbakan Erdoğan’ın pek çok konuda olduğu gibi fındık konusunda da danışmanlığını yapan ve bu işin ticaretiyle de uğraşan Cüneyd Zapsu’nun olduğu söylentileri yayıldı. FİSKOBİRLİK alımı sürdürdü. Belli bir aşamadan sonra krediye gereksinim duydu. Pek çok üretici birliği gibi Hazine’den kredi alma hakkına sahipti. Zapsu, FİSKOBİRLİK’in durumuna açıklık getiren bir demeç daha verdi: ‘‘FİSKOBİRLİK’e tefecilerden başka kredi veren çıkmaz!’’ Bu demeç yerini bulmuş olmalı ki Hazine’den ve bankalardan FİSKOBİRLİK’e kredi çıkmadı. Türkiye, fındık ihracatından milyar doları aşan gelir elde ediyor. Bu yıl iyi bir planlama ile 2 milyar doları bile bulabilirdi. Hükümet, FİSKOBİRLİK’in buna öncülük etmesini sağlamak yerine çelme için akla gelen her yöntemi uyguluyor. ??? FİSKOBİRLİK aradığı krediyi ve desteği nasıl bulabilirdi? Yanıt basit: Genel kurulda AKP’nin hazırladığı listeye oy verip buyurun kurum sizin olsun, deseydi işler daha değişik yürüyebilirdi! AKP, bütün bölge milletvekillerini de devreye sokarak, baskı yaparak, yerine göre tehditler savurarak FİSKOBİRLİK yönetimini ele geçirmeye çalıştı. Başaramayınca, kaçak güreşip fiske vurmaya çalışıyor. Hani FİSKOBİRLİK’in art arda aldığı darbelere gönderme yapıp Fiskebirlik desek yeridir... Fındıkta ciddi bir zındıklık olduğu ortada... Dünya birincisi olduğumuz ürünü ağzımıza yüzümüze bulaştırırsak ötekilerde ne olmaz! tarihi çerçeve içinde işledi. Türkiye’deki kadın hakları mücadelesinin dinamizmini, güncel örneklerle dile getiren Prof. Dr. Abadan Unat, konferansın oldukça tartışmalı geçen ikinci bölümünde de ‘‘töre cinayetleri’’ konusundaki güncel konulara değindi. Prof. Abadan Unat, bu tip ‘‘gelenekler’’in sadece Türkiye’ye özgü olmadığını, bunun diğer ülkelerde, örneğin Akdeniz ülkelerinde de bulunduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Abadan Unat, aynı gün konuşma dilinin Türkçe olduğu ikinci bir konferansı da Frankfurt Türkevi’nde verdi. Ünü bilim kadınımız, ‘‘Çok Kültürlülükten Kültürler Arası Diyaloğa’’ başlıklı konferansında çok kültürlülük konusunu işlerken, kültürün özellikle Almanlar tarafından ‘‘din’’ ve ‘‘folklor’’a indirgendiğine dikkat çekti ve ‘‘Bu da ciddi sorunlara yol açmaktadır’’ diye konuştu. Prof. Dr. Abadan Unat, ATGB Başkanı Gürsel Köksal’ın yönettiği konferansta, Türk basınına da seslenerek, ‘‘Avrupa’da yetişen Türk kadınının itibarına özen gösterilmesi’’ gerektiğini vurguladı. Akademik çalışmalarına başlamadan önce uzun süre gazetecilik yapan ve daha sonra da iki kez Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nın (şimdiki İletişim Fakültesi) müdürlüğünü üstlenen Prof. Dr. Abadan Unat, ATGB’nin ‘‘onur üyeliği’’ çağrısını da kabul etti. Toplantılarda Prof. Dr. Abadan Unat’ın kitapları, ‘‘Migration Ohne Ende’’, ‘‘Phönix’’ ve ‘‘Kum Saatini İzlerken’’ de tanıtıldı, satışa sunuldu. Prof. Dr. Abadan Unat, ATGB Başkanı Gürsel Köksal 1921’de Viyana’da doğan Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, 2004’te Frankfurt’taki Literaturca Verlag tarafından yayınlanan kitabı ‘‘Phönix aus der Asche, Memoiren einer türkischen Akademikerin’’de yaşamının ilginç duraklarını anlatıyor. Unat’ın 2005’te Berlin’deki ‘‘Edition Parabolis’’ tarafından yayınlanan kitabı ‘‘Migration ohne Ende, Vom Gastarbeiter zum Eurotürken’’de de Türkiye’den Avrupa’ya göç çeşitli boyutlarıyla ele alınıyor. Kitabın Türkçesi İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından 2002 yılında ‘‘Bitmeyen Göç, Konuk İşçilikten UlusÖtesi Yurttaşlığa’’ başlığı altında yayınlanmıştı. ültür, din ve folklora indirgenemez’’ Göç ve kadın konularındaki çalışmalarıyla uluslararası üne sahip bilim kadınımız Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, göç sürecinde yapılan hataların dökümünü çıkardı. Frankfurt’ta verdiği konferanslar ilgiyle karşılanan Abadan Unat, kültür tartışmalarının dar sıkıştırılmasının sakıncalarına dikkat çekerken, Türk kadınının modernleşme çabalarında önemli mesafe alındığına işaret etti ve ‘‘töre cinayetlerinin’’ sadece Türklere özgü bir ‘‘gelenek’’ olmadığını hatırlattı. ‘‘K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle