30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 MART 2006 CUMA dizi Dünyada doların gücü yıkılıyor ABD, Marshall projesiyle Avrupa’yı kalkındırırken dış ödemelerde açık vermeye başladı AKP’Yİ ELEŞTİRDİ C 7 B retton Woods görüşmelerine egemen olan hava 1929 bunalımı gibi bir bunalımın ve onun getirdiği korumacı önlemlerin önüne geçilmesiydi. Bu amaçla ne yapılacaktı? Her şeyden önce bütün dünyada para ve mal dolaşımı serbest olacaktı. Yeni düzenlemenin ekonomik doktrini liberalizm idi. Bu liberalizm ile birlikte üye ülkelerde işsizlik önlenecek. (O zamanlar çok kullanılan deyimle Tam ÇalışmaFull Employment) sağlanacak idi. Uluslararası korumacılığı engelleyecek politikaları özendirmek de esas idi. Ama bu güzel amaçlar ve formülleri gözetmek ve izlemek savaştan bitik çıkmış Avrupalı ülkeler için kolay değildi. Türkiye’ye, Marshall Planı’na göre 700 194445 kışı bazı Avrupa MasseyHarris marka traktör verildi. ülkelerinde unutamayacakları ölçüde sert geçmiş, besin ve yakıt kıtlığı can kayıplarına neden olmuştu... ‘‘Avrupa böyle bir kış daha geçirirse’’ diyordu, Avrupa’nın deneyimli siyasetçileri, ‘‘komünist yeni rejimler hiç de sürpriz olmaz’’. Durumu düzeltmek için ilk koşul dolar ya da altın bularak uluslararası ticaretin yollarını açmak idi. ‘‘Dolar kıtlığı’’ en önemli dert idi. Doları ABD basıyordu, o doları elde etmek için altın gerekliydi, altının dörtte üç stoku yine ABD’nin elindeydi. Bir ünlü iktisatçının deyimiyle ABD ‘‘mahallenin hem tek bakkalı ve hem de tek bankacısıydı’’. MARSHALL YARDIMI Özellikle Batı Avrupa ülke ekonomileri, ABD’nin verdiği açıklar sayesinde ayakta kalıp gelişti. ABD’nin kronik dış açığına çare, doların devalüasyonuydu. Ancak bu da hem ABD’nin mali sistemi Bretton Woods’u ve hem de Avrupa ve hatta Japonya’nın ekonomilerini çökertebilirdi. Dünyanın iki bloka ayrıldığı ve soğuk savaşın en kızgın günlerinde ABD, yandaşlarını harcayamazdı.1990’dan sonra öylesine yayılıp derinleşti ki, artık borsaların sıkı kurallarına gerek kalmadan işler yürütülmeye başlandı. $ Rauf Denktaş ‘Ek protokol davayı bitirir’ BAHDIR SELİM DİLEK ANKARA Kıbrıs’ta BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın, yeni bir süreç başlatması için inisiyatif alıp almayacağı beklenirken, KKTC’nin birinci Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, özellikle ek protokol konusunda önemli uyarılarda bulundu. Ek protokolün TBMM’den geçirilmesiyle Rum kesiminin tanınacağını belirten Denktaş, ‘‘Eğer Türkiye yumruğunu vurmazsa, ek protokolü Meclis’ten geçirirse, bundan sonra neyi müdafaa edeceğini ben bilemem’’ dedi. Kıbrıs’taki gelişmeleri Cumhuriyet’e değerlendiren Denktaş, sorularımıza şu yanıtları verdi: Adada yoğun diplomasi başladı. Bu hareketliliği nasıl değerlendiriyorsunuz? RAUF DENKTAŞ Kıbrıs’a AP’den yüksek temas grubu geliyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin izniyle geldikleri, bu yetki belgesinden belli oluyor. Çünkü diyorlar ki, ‘‘Kuzeyde yaşayan Kıbrıslılar ile görüşmeye gideceğiz. Bu görüşmemizde bize Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dedikleri bir kuruluşun bayrağını, amblemini, işaretini göstermesinler gittikleri yerde.’’ Kuzeyde yaşayan Kıbrıslılar olduk. Biz kimdik? Biz Kıbrıs Türkleriydik. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın izlediği Kıbrıs politikasında payı yok mu bu durumun? DENKTAŞ Bunların yüz bulmalarının sebebi Türk tarafının Annan Planı’na ‘‘evet’’ demesidir. ABD, İngiltere ve genel sekreterlik demiştir ki, madem bunlar ‘evet’ dediler. Bunlar ayrı egemenlik istemiyor. Sen kendini bu duruma getirmişsen, bu adamlar da bunu sana yapar. Bundan AKP iktidarının KKTC’den vazgeçtiği anlamı çıkıyor... DENKTAŞ AKP’den önceki hükümetin siyaseti şuydu: Siz AB olarak Kıbrıslı Rum idaresini 1960 Antlaşmaları’na rağmen üye yaparsanız, biz de KKTC ile aynı şekilde entegrasyona gideriz. Ecevit’in ve hükümetinin o günkü kararlılığı, AB’yi yola getirdi. Ve dediler ki, ‘‘Kıbrıs meselesi sizin AB’ye girmenizden ayrıdır. Biri diğerini etkilemez.’’ Biz Annan Planı’na ‘‘evet’’ deyince bu ortadan kalktı. Bunu yapınca şimdi Kıbrıs’ın ağırlığından kendisini kurtaramıyor. Bir de ek protokol meselesi var... DENKTAŞ Ek protokolü de imzalattılar. ‘‘Ek protokolü imzalama Kıbrıs’ı tanıma demek değildir’’ dediler. Var mı böyle bir şey? Erdoğan ne diyor: ‘‘Beni aldattı AB’’, Talat ne diyor: ‘‘Beni de Akel Partisi aldattı’’, Verheugen, ‘‘Beni Rumlar iğfal etti’’ diyor, De Soto, ‘‘Rumlar beni kandırdı’’ diyor. Bu kadar kandırılmış insanın, bu kadar kandırılarak yitirmiş oldukları bir şeyi, kaybedilmiş bir şeyi geri almak hakları değil mi? Ek protokol geçerse ne olur peki? DENKTAŞ Eğer Türkiye yumruğunu vurmazsa ek protokolü Meclis’ten geçirirse, bundan sonra neyi müdafaa edeceğini ben bilemem. Eğer uykularımız kaçıyorsa.. Türk askerinin boynu bükük dönüşünü hayal etmek bizim huzurumuzu kaçırıyorsa.. Bizi felaket bir duruma sokuyor. Daha önce Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde kumar oynadığını söylemiştiniz. Bugün baktığınızda kim kazandı bu kumarı? DENKTAŞ Durumun bu söylediklerimden çok tehlikeli bir konuma geldiğini görürsünüz. Türkiye, garantörlüğünü müdafaa edemez duruma gelmiştir. Garantörlüğünü müdafaa eden bir Türkiye, Annan Planı’na ‘‘evet’’ demezdi. Çünkü Annan Planı senin garantörlüğünü, özellikle TürkYunan dengesini ortadan kaldırıyor. Ben soruyorum, hangi hükümet azınlık olmamızı, sözde eşitlik kalıbı altında azınlık olmamızı, Türk askerinin adadan çıkmasını, bizim orada öksüz bırakılmamızı kabul edebilir? Bu hükümetin attığı adımlar sizi oraya götürmüyor mu? DENKTAŞ Milli davadır taviz vermeyiz, vermeyeceğiz diyor. Ama attığı adımlar kendisini öyle bir yere götürüyor ki, nasıl geri çekileceğini ben göremiyorum. Bu kördüğüm o günlerin Dışişleri Bakanı Marshall’ın adıyla anılan bir yardım projesiyle aşıldı. ABD’de oluşturulan Marshall Fonu’ndan Batı Avrupa ülkelerine hibe (yani bağış) veya borç olarak dolarlar verildi. ABD’de kamuoyu ülkenin zararına da olsa, Batı Avrupa ülkeleri için cömert şeyler düşününce örneğin Avrupa’ya yatırım yapan ABD firmalarına ölçüsüz vergi avantajları yasal olarak kabul edilince, Batı Avrupa ülkeleri ve hele Federal Almanya savaş sonundaki acınacak durumlarından çabuk kurtuldu. 1957 yılında Avrupa Ortak Pazarı’nı da kurarak gelişmenin gerek hızında ve gerekse meyvelerinin toplanmasında, bunları çiftçi ve işçilerine intikal ettirmede dünyaya örnek hale geldiler. DIŞ TİCARET AÇIĞI 1960’lara gelinirken kapitalist dünyada başka bir sorun ortaya çıktı. Çeşitli nedenlerle ve belki de Avrupalılara fazla cömert davranılmasından ABD kronik dış ödeme açıkları vermeye başladı. ABD Doları’nın fiili değerinin üstünde bir legal değere ulaşması ilk olarak ulusal paralarının ‘‘olduğundan yüksek değerlenmesi over valuation’’ olayının iktisatçılar arasında tartışılmaya başlanması sonucunu getirdi. Şu ya da bu nedenle, parası gerçek değerinin üstünde değerlenen bir ülkenin ihracatı zorlaşırken ithal malları ucuzlamış hale geliyordu.. Bunun sonunda o ülke önlenemeyecek ve yüksek bir dış ticaret açığıyla karşılaşıyordu. (Bugün Türkiye de aynı nedenle aynı durumu yaşıyor.) Ne var ki özellikle Batı Avrupa ülke ekonomileri ABD’nin verdiği bu açıklar sayesinde ayakta kalıp ge lişiyordu. Bu açıklar sona ererse bu ülkedından daha büyük sakıncalar geldi. Baler ürettiklerini satamaz, bunalıma düşerzı ülkeler ve insanlar çeşitli yollardan ellelerdi. (Bugün de böyledir.) Bir yanda bu rine geçen dolar kazanımlarını Avrupa durum ve öte yanda doların altınla değişbankalarına yatırma yolunu tutmuşlardı. tirilme zorunluluğu Trifin İkilemi diye adEn basit örnek Sovyetler Birliği, petrol salandırılan bir kıskacı doğuruyordu. tışlarından elde ettiği dolarları, ABD’ye biABD’nin kronik dış açığına çare, doların linen güvensizliği dolayısıyla, Avrupa bandevalüasyonu idi.. Ancak bu da hem Bretkalarına yatırmıştı.. Bazı ABD’liler de verton Woods sistemini ve hem de gisel düşüncelerle aynı yolu Avrupa ülkelerinin ve hatseçmişti: Avrupa’da ta Japonya’nın ekonoazımsanmayacak milerini çökertebilirbir dolar birikimi di. Dünyanın iki doğmuştu. İlk bloka ayrıldığı ve olarak İtalyan soğuk savaşın kamu firmaen kızgın günleları bu fonlarrinde ABD, yandan borç aldı daşlarını böylesi (1966)... Sonharcayamazdı. Bu ra euro dolar zor durumun altındenilen bu dodan kalkmak için larlar üzerinden 1969’lu yıllarda çeborçlanmalar şitli yollar önerildi ve yaygınlaştı. Saizlendi. Örneğin dece borçlanABD Başkanı Truman, Dışişleri ABD, ülkeden çıkamalarla kalınBakanı George C. Marshall, Avrupa cak dolarlar için bir madı. Bazı ülkeEkonomik Kalkınma Programı ‘‘Eşitleme Fonu’’ ler (örneğin İnvergisi koydu. Bugiltere) kısa vaDirektörü Paul Hoffman ve aynı nun sonucu dolar teşkilatın Avrupa Temsilcisi W. Averell deli mal alışvekısa bir süre değer rişlerinde bu Harriman (sağda) ekonomi kazandı.. Ancak arfonları kullanprogramını gözden geçiriyor. maya başladılar. Daha sonra bazı dev ABD firmaları bile euro dolar ile borçlanmayı yeğlediler. Çünkü bu, doğrudan Amerikan bankalarından dolar borçlanmalarından ucuza geliyordu. ABD bankaları verdikleri bir yıldan uzun borçlarda her yüz dolardan ikisini kendinde alıkoymaktaydı. KESİNTİ YAPILIYORDU Borç verilecek firma kim olursa olsun bu kesinti yapılıyordu. Böylece örneğin 10 milyon dolar borçlanan firmanın eline 9.8 milyon dolar kalıyordu, faiz yine 10 milyon dolardan hesaplanıyordu. Euro dolar cinsinden borç verenler bu kesintiyi yapmıyordu. Avrupa dışından borçlanan firma ve ülkeler ayrıca ‘‘Eşitleme Fonu’’na ödeme yapmadıkları için, euro dolarla borçlanma onlara daha da cazip geliyordu. Euro dolar seçenekleri Amerikan dolarını daha da zayıflatınca, dünya ekonomisinin içine düştüğü güçlükler daha da artmış oldu. Aslında euro doların yarattığı durumlar daha ortaya çıkmadan De Gaulle Fransası kurulu para düzeninin değişmesi, doların rezerv para niteliğinin kaldırılması ve ulusal paraların bir değerli maden değerine bağlanması yolunda zorlu girişimlerde bulunuyordu. DOLARIN ALTINLA BAĞI ORTADAN KALDIRILDI Nixon, düğümü kararnameyle çözdü? H erkes bir çare düşünürken düğüm Gordium düğümünün çözüldüğü yöntemle çözüldü. ABD Cumhurbaşkanı Richard Nixon 1971 Ağustos ayında ABD ekonomisinin içinde bulunduğu güçlükleri çözmek için bir ekonomik program ilan etti. Bu program içinde doların altın ile bağı ortadan kaldırıldı. Büyük fatih İskender o güne kadar çözülemeyen Gordium düğümünü bir kılıç darbesiyle çözmüştü. Nixon da içine girilen düğümü bir kararname ile birden çözmüştü. Nixon’ın bu kararıyla Bretton Woods anlaşması çöküyordu. Paranın gücü akılla kurulmuş bir kafeste zaptolunamamıştı. Paraların karşılıklı değerlerinin (paritelerinin) maddi bir değere dayanılarak ölçülme esası artık yok idi. Hatta bir süre piyasaların ilahı olmuş doların bile değeri belirsizleşmiş idi. Bir şeyin değeri insanların beklenti ve değerlemelerine göre değerlenirse, bu değişikliklerin spekülasyon konusu olmasından doğal bir sonuç olamaz. Paraların çeşitli biçimlerde spekülasyon konusu olacağı günler nasıl olsa gelecekti. Ama yine de ulusal paralar için spekülatif alışverişlerin başlaması epeyce zaman aldı. Ancak paralar üzerinde oyun oynama yolundaki niyetlere 1980’li yılların başında büyük para sahipleri de katılınca, bu işlerle uğraşmak üzere ‘‘uzman’’ borsalar kurulmaya başlandı. İlk ‘‘uzman’’ borsalar ABD’de ve Chicago ile Philadelphia kentlerinde kuruldu. Ama daha sonraları ve hele 1990’dan sonra öylesine yayılıp derinleşti ki artık borsaların sıkı kurallarına gerek kalmadan işler yürütülmeye başlandı. Pekiyi hangi ölçülerde?.. Aslında bu hareketler hiç de düzgün kayıtlanmıyor. UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı) verilerinden yararlanan Prof. Erinç Yeldan yukarıda sözünü ettiğimiz kitabının 19. sayfasında ‘‘...1980’lerin sonunda günde yaklaşık sadece 190 milyar Amerikan Doları hacmi olan dünya döviz piyasası işlemleri, günümüzde 1.7 trilyon dolara ulaşmıştır’’ diye yazıyor. Ancak Yeldan’ın verdiği sayılar, 1998 yılı için. Şimdi bu sayıların da çok geride kaldığını düşünmek doğrudur. S Ü R E C E K Richard Nixon Bu adımlar, Kıbrıs davasını kaybetme noktasına getirmedi mi? DENKTAŞ Getiriyor, getirecek. Onu görüyoruz. Ama halka işlerin iyi gittiğini söylüyorlar. Tehlikeleri görüyorlar mı? DENKTAŞ Bence görüyorlar. Peki niye bu adımları atmaktan geri kalmıyorlar? DENKTAŞ AB’den kopacaklarını zannediyorlar. AB ne istiyor, Kıbrıs’ı istiyor. Kıbrıs’tan Türk askeri çıkınca Yunanistan Ege’de hangi taşlarla oynayacak ve oynatacak?.. Halk “evet” verdiği için pişman mı? DENKTAŞ Annan Planı’na bugün aynı referandum yapılsa evetler yüzde 45’te kalır. Güzelyurt’ta bir yoklama yapıldı. O ‘‘evet’’ diyen çoğunluktaki halk yüzde 64 “hayır” dedi. Kıbrıs Türk halkı aldatıldığının farkına vardı diyebilir miyiz? DENKTAŞ Diyeceksiniz. En mühimi yıllarca her söylediğimizi, her yaptığımızı yanlıştır diye dünyaya şikâyet eden iktidar sahiplerinin, aldatılmış olduklarını anlamış oldukları.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle