28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı 10 MART 2006 CUMA Özkök, Köşk’e çıktı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Şemdinli iddianamesindeki Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a ilişkin suçlamalar konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile bir araya geldi. Özkök’ün gelişmelerle ilgili Sezer’i bilgilendirdiği görüşmede, ağustos ayında yapılacak Yüksek Askeri Şura’ya uzanan süreç de değerlendirildi. Cumhurbaşkanı Sezer ile olağan haftalık görüşmelerini perşembe günleri yapan Orgeneral Özkök, sürpriz bir şekilde Çankaya Köşkü’ne çıktı. Sezer’in daha önce duyurulan programına ek olarak gönderilen programda, görüşmenin saati 15.15 olarak belirlendi. Özkök, saat 15.05 sıralarında Köşk’e girdi. Sezer’le 55 dakika süren bir görüşme yapan Özkök daha sonra Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrıldı. Edinilen bilgilere göre görüşmede Şemdinli iddianamesiyle birlikte başlayan süreç ele alındı. İddianamedeki Orgeneral Büyükanıt’a yönelik suçlamaların kendilerinde büyük rahatsızlık yarattığını belirten Özkök, yaşanan gelişmeleri ve askeri kanadın görüşünü Sezer’le paylaştı. Görüşmede, ağustos ayında yapılacak YAŞ toplantısına uzanan süreç de değerlendirildi. GENELKURMAY’DA DEĞERLENDİRME Özkök’ün Sezer’i ziyaretinin ardından, akşam saatlerinde Genelkurmay Karargâhı’nda durum değerlendirmesi yapıldı. Değerlendirmeye, karargâhta görevli üst düzey generallerin katıldığı öğrenildi. İlerleyen saatlere kadar süren değerlendirmenin ardından bir açıklama yapılmadı. Özkök, geçtiğimiz salı günü sabah saatlerinde Genelkurmay Karargahı’nda komutanlarla bir araya gelmiş daha sonra da Erdoğan’ı Başbakanlık’ta ziyaret etmişti. Özkök, 1 saat 10 dakika süren görüşmede Erdoğan’a bazı AKP’li milletvekillerinin iddianameyi destekleyen nitelikle açıklamalar yaptığını anımsatarak, ‘‘TSK sistemli bir şekilde yıpratılıyor. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Saldırının Odak Noktası... an Savcısı’nın iddianamesi bir atasözünü anımsattı: ‘‘Bir delinin kuyuya attığı taşı bin akıllı çıkaramaz!’’ Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın aklından kuşkulanılamaz. Akıllı, üstelik meslek yaşamında ünlenmenin yolunu buldu. Yayımlanan haberlerden öğrendik; rejime sakıncalı (siyasal güçler tarafından) himaye gören kimilerinin görüşlerini iddianameye tanık seçmiş. Bu yöntemle harekete geçince; önce Van Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın için kamuoyunda ters tepkilere neden olan.. şimdi de KK Komutanı Orgeneral Büyükanıt’la ilgili benzer içerikte iddianame hazırladı. Savcının KK Komutanı ile ilgili savları; Fethullah Gülen’in sahte abonelerle tiraj yapan gazetesinde zaman zaman çıkan haberlere, Gülen kokulu bilgisayar sitelerindeki bilgilere, imzasız ihbar mektuplarına dayanıyor ve önemli ölçüde AKP’lilerden yararlanıyor. Medyaİktidar İlişkileri! V S iyasette, doğruluğu kanıtlanmış şöyle bir söz vardır: Sonu gelen siyasetçi, medyaya ça Ortada açık tertip var ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Şemdinli iddianamesini Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın önünü kesmeye yönelik bir ‘‘tertip’’ olarak nitelendirdi. Şemdinli olaylarının içyüzünün ortaya çıkarılması ile bu olayı Kara Kuvvetleri Komutanı’nın önünü kesmek için gerekçe olarak kullanmayı ayrı değerlendirmek gerektiğini belirten Baykal, ‘‘Toplumun Şemdinli olaylarının ortaya çıkması özleminden yola çıkarak, bu haksızlığın görmezlikten gelinmesini kimse beklemesin. Ortada çok açık bir tertip var’’ dedi. Baykal grup toplantısında yaptığı konuşmada, Şemdinli iddianamesiyle ilgili sert eleştirilerde bulundu. AKP iktidarıyla birlikte Türkiye’de temel kurumların yeniden tanımlanması çabası içine girildiğine işaret eden Baykal, eğitimde, yargıda bunun yaşandığına işaret etti. Van Yüzüncü Yıl ve Ondokuz Mayıs üniversitelerine yönelik girişimlerin altında da bu anlayışın yattığını belirten Baykal, Şemdinli iddianamesine kadar uzanan sürecin birbiriyle bağlantılı planın parçaları olduğuna dikkat çekti. Bu çerçevede Korkut Özal’ın yaklaşık 4 ay önce çıkıp ‘‘Genelkurmay Başkanı’nın görev süresinin uzatılması’’ önerisini ortaya attığını belirten Baykal, bunların ‘‘tesadüfi olmadığına’’ dikkat çekti. Bir süredir başkent kulislerinde, ‘‘belli bir kişiyle ilgili resmi ifadeli iddiaların dolaştığını, bunların internetten sistemli bir şekilde yürütüldüğünü’’ belirtti. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın’la ilgili tartışmalı iddianame hazırlayan savcının şimdi de Büyükanıt’ı ‘‘çete kurmakla’’ suçladığını belirten Baykal, iddianamedeki iddiaların kimliği belirsiz ihbar mektuplarına dayanmasını eleştirdi. Baykal, Şemdinli olaylarının içyüzünün ortaya çıkarılması bahanesiyle Büyükanıt’a haksızlık yapıldığını belirtti. ‘TSK’YE DOKUNMAYIN’ En yanlış ve sakıncalı siyasetin ‘‘yargı kullanılarak yapılan siyaset’’ olduğunu belirten Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Dün rektör, bugün komutan, yarın kim bilir kim? Olayı büyütmeyelim diyorlar. Hukuka saygısı olan demokrat insan olmak demek, böyle olaylar karşısında tavır takınmak demektir. Bu noktada da Türkiye ‘Yeter artık’ deme ihtiyacı duymuyorsa yazıklar olsun! Eğer toplum göz yumar da Silahlı Kuvvetler’e girerse siyaset, çok tehlikeli sonuçları olur. Silahlı Kuvvetler, kendini toplumdaki çürümeden korumayı başarmış, dokunmayın, oynamayın.’’ Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, bu olayları ‘‘gazeteden izlediğini’’ söyleyip ‘‘ilgisi yokmuş’’ gibi davrandığını belirten Baykal, ‘‘Bu, savunma ihtiyacının ifadesi. Senin alakan yok da Türkiye bu yargı kadrolarının eline nasıl geçti?’’ dedi. tar! Başbakan Erdoğan ve Başbakan’a Bakanlar Kurulu’nun üyeleri, sıkıştıkça medyaya çatmayı gelenek edindi. Erdoğan, Maliye Bakanı’yla ilgili iddiaları yazanların, bunu ‘‘bir şeyin karşılığı olarak’’ yazdıklarını ve kendisi nin bu ‘‘karşılığı’’ bildiğini söyledi. Ne kadar karşılıksız bir değerlendirme! Demokrasisi karaya değil de rayına oturmuş bir ülkede, Başbakan belirsizlik yaratmaz. Tam tersine belirsizlik giderir. Türkiye’de ise gerek Başbakan gerekse AKP kadroları, belirsizlikleri gidermek, sorunları çözmek yerine, sorunun ve belirsizliğin bir parçası olup çıkıyor. ??? Erdoğan’ın medyaya çatmasının 3 temel nedeni var: 1 Medyanın her dediğini doğru kabul etmesine, eleştiri mekanizmasını işletmemesine çok alıştı! 2 Medya ile iktidar arasında kurulan kutsal ittifakın bozulmasına çok bozuluyor. 3 Hata yaptıkça çatacak yer arıyor! Şıkları tek tek açalım... Kamuoyu ve medya geleneksel olarak iktidarlara iki aşamalı kredi verir. Birincisi kısa vadelidir, 100 günlüktür. İkincisi orta vadelidir, 500 günlüktür. Birinci aşamada tatmin edici hava yoksa, medya usul usul iktidarı kemirmeye başlar. İktidarın da buna yanıtı klasiktir: ‘‘Kardeşim enkaz devraldık. Biraz sabredin!’’ Bu aşamadan sonra en kaz kimdir, usul usul belli olmaya başlar! Topluma, iyi gitmeyen şeyler iyi mi gösterilecek? İKTİDAR ŞAKŞAKÇISI BİR GAZETE Ne çare, iddianamenin altına attığı imzanın önünde Türkiye Cumhuriyeti Savcısı sıfatı yazılı. ??? İktidar şakşakçısı bir gazetenin köşe yazarı bile ‘‘AKP kadrolarının Org. Büyükanıt’ın ismini Şemdinli olayına katmak için büyük bir çaba gösterdiği bir gerçek’’ diye yazdıktan, bir diğeri ‘‘kanıtlanmamış gerçeklerin iddianame adı altında toplandığının’’ altını çizdikten sonra... ...Bakanlar Kurulu’nda Van Savcısı’nın savları masaya yatırılmış da... Başbakan Beyefendi ‘‘TSK gibi bir kurumun böyle yıpratılmasından üzüntü duyduğunu’’ söylemiş de... Adalet Bakanı Çiçek, savcının nanelerini incelemeye alarak gerekli işlemleri harekete geçireceği yerde ‘‘İddianamede eksiklik varsa mahkeme iade eder’’ gibi bir yöntem öne sürmüş de.. bu ve benzeri haberlerin kıymeti harbiyesi nedir veya kaç paralık değeri olabilir? Bu tür haberleri hükümet çevreleri neden sızdırıyor? Yalan savlar, TSK’yi siyasal irade buyruğuna alma çabaları, aslında TSK’ye yönelik KK Komutanı’nda simgeleşen tertip, bumerang gibi döndü dolaştı, sahiplerini vurdu da ondan. Şemdinli olayları patlak verdikten sonra RTE ne demişti: ‘‘Ucu nereye varırsa oraya kadar gidilecek.’’ Dışişleri Bakanı Gül, Aralık 2005’te ‘‘Şemdinli olayı Türkiye’nin genel bir sorunudur. Soruşturmaya iki müfettişle başladık, ancak daha sonra soruşturmanın kapsamını genişlettik. ‘Sessiz ve derinden gidiyoruz’, sonuna kadar gideceğiz’’ dememiş miydi? ‘‘Sessiz ve derinden gitme’’ kararını elbette iktidar kulisinde bilgilendirilen AKP’li milletvekilleri deldi. Başbakan’la pek yakın yardımcısının açıklamalarını AKP milletvekillerinin Şemdinli Komisyonu’nda ve hazırladığı raporda Orgeneral Büyükanıt’a yönelik suçlamalar izledi. ‘İstanbul’dan Hakkâri’ye’ Bremen’deydi BREMEN (Cumhuriyet) Robert Bosch Vakfı’nın desteğiyle Union Verlag bünyesinde yayımlanan ‘‘Türkiye Kitaplığı’’nın (Türkische Bibliothek) dördüncü toplantısı Bremen Merkez Kütüphanesi’nde gerçekleştirildi. Hamburg’dan edebiyatbilimci ve çevirmen Sabine Adatepe ile yine Hamburg’ta yaşayan aktör ve şiir yorumcusu Demir Gökgöl, dizinin üçüncü kitabı olan ‘‘İstanbul’dan Hakkari’ye’’ başlıklı derlemeden öyküler sundular. David Stromber’inde çellosu ile renklendirdiği edebiyat akşamını bir konuşmayla açan Bremen Merkez Kütüphanesi Müdürü Barbara Lison, ‘‘Özel bir okuma akşamı düzenledik. ‘Türkiye Kitaplığı’ projesinin bir okuma akşamına ev sahipliği yapabildiğimiz için sevinçliyiz’’ diye konuştu. Geniş bir ilgiyle karşılaşan okuma akşamında Sabine Adatepe ve Demir Gökgöl, Almanca ve Türkçe öyküler sundular. HÂLÂ ENKAZ EDEBİYATI YAPIYOR Rakamlar, pembeye boyanıp mı yorumlanacak? Halk bunu yutacak mı?Bu yaklaşık bir yıllık süreçtir. Gelir 500. gün... O aşamada durum iyiye gitse bile, halk daha iyisini istediği için eleştiri başlar... AKP değil ilk 500, ikinci 500’ü de tüketti, hâlâ enkaz edebiyatı yapıyor. Erdoğan’ın söyledikleri bir yana, medyanın hükümete desteği de ilk 100 günlük havayı anımsatıyor. Erdoğan’ın hazmedemediği, Maliye Bakanı’na yönelik bilgilerin haber olmaya başlaması! Bu aşamadan sonrası ikinci şıkka giriyor. Belki de Başbakan ‘‘Kimin ne karşılığı yazdığını biliyoruz’’ derken şunu söylemek istiyor: ‘‘Benden istediklerinizin çoğunu yapıyorum. Yeni istekleriniz var, şu aşamada yerine getiremedik, ama onlar da olacak... Hal böyleyken, karşılıklı al gülüm ver gülüm sürerken, bu kutsal ittifakı niye bozuyorsunuz?’’ Son şık herkesin gözü önünde seyrediyor. Başbakan dışarıda pazarlama, içeride azarlama yöntemini gelenek edindi! ??? Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Çek meslektaşı Svoboda ile yaptığı özel görüşmenin yabancı basına sızması ve Gül’ün bunu yalanlaması ise konuyu uluslararası hale getirdi. Gül, ‘‘Ne çekiyorsam basından çekiyorum. Bir de Çeklerden çekiyorum’’ deyip Svoboda’nın da ağzından çıkanları yalanlamasını istedi! İngiliz gazeteci Hannah Strange’in ‘‘Haberim doğru’’ diye ısrar etmesi, Gül’ün yabancı basını yerliyle karıştırdığını gösterdi! Son iğneyi medyaya batıralım. Nasıl ki siyasetle ticaret arasındaki bağın kesilmesinin etik açıdan şart olduğu genel kabul görüyorsa medya üzerinden ticaretin bağları da kesilmeli. En azından sağlıklı, anlatılabilir, uluslararası standartlara uygun hale getirilmeli. Aksi halde, iktidardakiler ‘‘iktidarda kiler’’ der, medyadakiler de ‘‘medyada kiler’’ der. İkisi arasındaki ilişkiler de ‘‘iliş kiler’’ olur. Kimse kimsenin kilerine ilişmez. Bazen kapışırlar tepişirler, ama sonra anlaşırlar. Arada olan, toplumun haber alma hakkına olur! ‘Baykal kriz mühendisi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şemdinli iddianamesini ‘‘orduya darbe girişimi’’ olarak nitelendiren CHP lideri Deniz Baykal’ı ‘‘kriz mühendisliği yapmakla’’ suçladı. Bazı köşe yazarlarının ordu ile hükümetin arasını bozma gayreti içinde olduğunu kaydeden Erdoğan, ‘‘Hükümet, ordunun hiyerarşik yapısı içinde kimin ne zaman hangi göreve geleceği konusundaki görevini gayet iyi biliyor. Bu görevi yaparken de birkaç köşe yazarının yazısına takılıp kararımızı belirlemeyiz. Bu kararı belirlerken hiyerarşik yapıyı gayet iyi değerlendirip gerilimlere fırsat vermeden bu ülkede bütün kurumlarla dayanışma içerisinde el ele, omuz omuza adımlarımızı atarız’’ diye konuştu. Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında, Şemdinli iddianamesiyle ilgili tartışmaları değerlendirdi. Bir süredir bazı spekülasyonlarla ordu ve yargı arasında zaaf alanları oluşturulmak istendiğini kaydeden Erdoğan, bulanık bir atmosfer oluşturulmaya çalışıldığını söyledi. Açıklamalarının Baykal için de geçerli olduğunu kaydeden Erdoğan, şu görüşleri dile getirdi ‘‘Bir ülkenin ana muhalefet partisinin başında olmak büyük bir sorumluluk gerektirir. Kimse bu ülkenin değerli siyasetçileri, değerli hâkim ve savcıları ve değerli komutanları üzerinden siyasi menfaat devşirmeye kalkışmasın. TSK, sağlam gelenekleri ve hiyerarşik disiplini olan önemli bir kuruluşumuzdur. Türkiye’nin en köklü kurumlarından olan gözbebeğimiz TSK ile demokrasinin vazgeçilmez kurumu olan bağımsız yargı arasında çatışma oluşturmaya çalışmak bu ülkenin iyiliğine hizmet etmez.’’ Şemdinli iddianamesin ‘‘TSK’ye karşı darbe girişimine yargı alet ediliyor’’ diye yorumlayan Baykal’a sert tepki gösteren Erdoğan, ‘‘Bunları bırakın Baykal’ın söylemesi, bu ülke hakkında birazcık hassasiyeti olan, demokratik rejimin unsurlarını birazcık içine sindirmiş olan hiç kimsenin ağzından böyle bir söz çıkmaz, çıkamaz. TSK’ye karşı darbe tertip etmek, böyle bir iddiayı öne sürmek kimin haddine düşmüş? Sayın Baykal, kendi kafasının gerisindekileri mi konuşuyor?’’ dedi. TSK’NİN ÜZERİNDE OYNANAN OYUNLAR İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Elkatmış direnmeseydi; Büyükanıt’ın adı Meclis raporunda Şemdinli sanıkları arasında yer alacaktı! Şunu da not etmek gerek: Her şeye karşın KK Komutanı ile ilgili yargı yoluyla girişilen eylem, TSK üzerine planlanan oyunları açığa çıkardığı için yararlı oldu. ??? Yarar bu olayın neresinde mi? Şurasında: İddianame olayı; bugüne kadar laik Cumhuriyet ve Atatürk devrimlerinin koruyuculuğu görevini sadakatle yürüten TSK’yi, bu iktidarın ‘‘kendine uygun’’ bir konuma getirmeye yönelik yazılıp söylenen çabalarına kulak vermeyenleri, Genelkurmay Başkanı Özkök’ü harekete geçirmeye ve karşı tavır takınmaya zorunlu kıldığı için yararlı oldu. Van Savcısı olayı yenisi icat edilmezse bu iktidarın üç yıldır TSK’yi aşama aşama sürdürdüğü kendine döndürmeyi içeren planın kamuoyuna açılan son sahnesi. TSK’nin Başbakan’a (tabii yalanlanmazsa) ilettiği yargı doğrudur: ‘‘Suçlamalar orduya siyasi bir saldırıdır.’’ Bu yargıyı tamamlamak bizden olsun: Siyasal saldırının odak noktası ise AKP’dir! ‘Görüşlerimizi açıklarız’ Baştarafı 1. Sayfada Nasıl yorumladınız? Söylediklerimizin yarısını alıp ona göre yorum yapıyorlar. Sayın Balbay ben o sözleri sarf ederken siz de oradaydınız... Evet 45 gazeteci birlikte dinlemiştik sizi... Gazetecilerin sorusu üzerine ben, ‘‘Evet Ali Kaya’yı tanırım iyi çocuktur. Ancak suç işlemişse cezasını da çeker’’ dedim. Şimdi benim bu sözlerimin sadece, ‘‘Tanırım iyi çocuktur’’ bölümünü alıp, ‘‘suç işlemişse cezasını çeker’’ bölümünü görmezlikten gelmek ve bu yönde hukuki bir metin oluşturmak ne ölçüde ahlaki. Acayip bir şey... İddianamede sizinle ilgili bölümün ayrıldığı, Genelkurmay Savcılığı’na gönderildiği söyleniyor. Bununla ilgili değerlendirmeniz nedir? O sürecin devamında ne olur, ne olmaz, ben karar veremem. Ancak eğer böyle bir durumda yargılanırsam bundan onur duyarım. Hiç değilse düşüncelerimizi söyleriz. Böyle bir zemin bulmuş oluruz. Bu süreçte sizin müdahil olabileceğiniz bir mekanizma var mı? Ne gibi? Dosya Genelkurmay’a gönderildiğine göre, sizin bir istemde bulunma isteğiniz örneğin... Yargılanma ya da başka bir şekilde... Hayır, ben o mekanizmaların muhatabı değilim. Şimdi ben ne söylesem olay oluyor. Aslında benim ağzımdan bu konuda gazetelerde haber yer almasından yana da değilim. Ancak olay bu safhayı aştı. Bire bir sizi de hedefte tutan bir durum dikkati çekiyor. Buna ilişkin bir değerlendirmeniz olacak mı? Ben kamuoyuna güveniyorum. Her şey açıkça cereyan ediyor. Benim her yaptığım yorum ya da değerlendirme olay oluyor, başka yönlere çekiliyor. Eğer yargılama gibi bir durum söz konusu olacaksa, avukat dahi tutmam. Kendi savunmamı kendim yaparım. Kimi gazeteler, sizinle ilgili yargılama kararının Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün elinde olduğu yorumunu yapmış. TBMM’de kurulan Şemdinli Komisyonu’nun CHP’li üyesi Ahmet Ersin de, ‘‘AKP’de bazı grupların 30 Ağustos’a ilişkin bazı emelleri var’’ demecini verdi. Siz bu yönde bir hava seziyor musunuz? Lütfen beni bu tartışmalarla muhatap etmeyin. Ben söyleyeceğim her şeyi söyledim. Yargılanırsam, düşüncelerimi anlatabileceğim bir zemin de oluşmuş olacak. Ben bu olayların yorumunu kamuoyunun vicdanına bırakıyorum. Son olarak Güneydoğu gezisine gittiniz. Terörle mücadelede görünüm ne? Belli bir düzeyde mücadele devam ediyor. Görevimizin başındayız. Vatan görevi neyi gerektiriyorsa onu yapıyoruz. Bu konuda bile bir değerlendirme yapsam, herkesin farklı yorumlar yapabileceğini görüyorum. Kendimizi savunma gücümüzün olduğunu herkesin bilmesini isterim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle