29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 MART 2006 CUMA Rusya lideri, Enerji küresel bir sorun VLADİMİR PUTİN C dünya’dan KAVŞAK ÖZGEN ACAR ’in de arasında bulunduğu çeşitli ülkelerin önde gelen gazetelerine yazdı C HASAN VE KİTABI... 11 Ansiklopedi Tsunami’si! 2006 yılıyla beraber Rusya, G8 başkanlığında bayrağı devraldı. Bunun ne kadar ciddi bir çalışma ve yüksek bir sorumluluk anlamına geldiğini, gayet iyi anlıyoruz. Önümüzde bizi bekleyen, sadece büyük çaplı örgütsel çalışmalar değildir. Esas olan, bizim, bu yüksek yetki sahibi forumun çalışmalarının temel esaslarını hep beraber tartışmak ve belirlemektir. Bu forum, otuz yıldan fazla bir süredir dünya gelişiminin en önemli sorunlarının çözümüne yönelik yaklaşımların birbirleriyle uyumlu hale getirilmelerinin kilit mekanizmalarından biri olmuştur. Biz, G8’deki ortaklarımıza, güç önemli konu üzerine odaklanmayı teklif ettik. Bunlar; küresel enerji güvenliği, bulaşıcı hastalıklarla mücadele ve eğitim konularıdır. Bu öneriler, bütün ortaklarımızın takdir edeceklerini düşündüğümüz şu hedefe ulaşılmasına yöneliktir: İnsan hayatının, sadece bugünkü değil, gelecek nesillerin de niteliği ve düzeyini yükseltmek. GÜVENİLİR VE KAPSAMLI ENERJİ Hiç şüphesiz, G8’in ve uluslararası toplumun stratejik amaçlarından biri, güvenilir ve kapsamlı enerji güvenlik sistemlerinin yaratılmasıdır. Günümüzde global enerji, toplumsal ve ekonomik gelişimin en önemli ve en gerçek itici gücünü oluşturmaktadır. Tam da bu nedenden ötürü küresel enerji sorunu, gezegenimizdeki milyonlarca insanın refahını doğrudan etkilemektedir. Biz, Rusya’nın G8 başkanlığı döneminde, sadece bu alandaki mevcut sorunların çözümünde temel yaklaşımlar geliştirmekle kalmayacak, aynı zamanda da uzun vadeli, üzerinde uzlaşılmış ortak politikamızı da oluşturmak için çalışmaya kararlıyız. Global enerji tedarikine yönelik en büyük tehdit, hidrokarbon kökenli enerji kaynaklarının pazarındaki istikrarsızlıktır. Özellikle arz ve talep arasındaki uçurum, artmaya devam etmektedir. Asya ülkelerinde enerji kaynaklarına yönelik talep artışı, ortadadır. Bu durum, sadece ekonomik konjonktürdeki değişikliklerden değil, aynı zamanda, siyaset ve güvenliğe ilişkin pek çok nedenden kaynaklanmaktadır. Bu alandaki sorunun çözülmesi için, bütün uluslararası toplumun koordinasyonlu çalışması gerekmektedir. Enerji global hale geldikçe, enerji güvenliğinin de küresel ortak bir so run haline geldiğinin kabul edilmesi, dünyanın önde gelen ülkelerinin yeni yaklaşımlarının çıkış noktasını oluşturmaktadır. Enerjide kader birliği; sorumlulukta, riskte ve faydada da kader birliği etmek anlamına geliyor. Biz, özellikle küresel enerji güvenliğini sağlama stratejisinin oluşturulmasına özel bir önem vermekteyiz. Küresel enerji işbirliğinin taraflarının çıkarlarının uyumlulaştırılmasının dışında, geleneksel enerji kaynaklarının da dünya ekonomisine güvenli girişine yönelik pratik tedbirleri belirlemeli, aynı zamanda da, enerji tasarrufu programları ve alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesi üzerinde de çalışmalıyız. Dengeli ve adil bir enerji siste mi, hiç şüphe yok ki, hem günümüzde, hem de gelecekte, dünya güvenliğinin temel teminatlarındandır. Gelecek nesiller için, çatışmalardan uzak durulmasını ve enerji güvenliğine yönelik yıkıcı rekabet biçimlerinden korunulmasını sağlayacak yeni bir dünya enerji yapısı oluşturmalıyız. Bu nedenle, medeni dünyanın etkin ‘enerji üsleri’ oluşturulmasına yönelik uzun erimli ortak yaklaşımlarının bulunması, son derece önemlidir. G8 ÜLKELERİ VE ULUSLAR ARSI TOPLUM Bu bağlamda Rusya, G8 ülkelerini ve uluslararası toplumu, yeni teknolojilerin geliştirilmesi konusuna odaklanmaya çağırmaktadır. Bu yönde bir çalışma, gelecekte, günümüzün enerji potansiyelinin tükendiği bir dönemde, enerji tedarikine yönelik teknolojik temellerin oluşturulması doğrultusunda bir ilk adım olacaktır. Toplumsal ve ekonomik kalkınmadaki enerji yeterliliğinin sağ lanması da, küresel enerji güvenliğinin sağlanması açısından yararlı bir gelişme olacaktır. G8 grubu, geçtiğimiz yıl Gleneagles’taki zirvesinde, özellikle teknoloji yenilenmesi, enerji güvenliği ve çevrenin korunması konularında gelişmeyi hedefleyen bir eylem planını kabul ederek, bu yönde önemli bir adım atmıştı. Biz, G8’in inisiyatiflerine, özellikle de Gleneagles’ta kabul edilen belgenin uygulamaya geçilmesinde G8 üyesi olmayan ülkelerin, özellikle de gelişen ve hızla sanayileşen ülkelerin katılmalarını önemli görüyoruz. Enerji güvenliğinin, esas olarak sanayi alanında gelişmiş ülkelerin çıkarlarıyla ilişkili olduğuna ilişkin genel bir kanı mevcuttur. Ne var ki günümüzde dünyada 2 milyar insanın çağdaş enerji hizmetleri alamadıklarını görmemek mümkün değil. Dünyadaki pek çok kişiyse, elektrik enerjisinden bile yararlanma imkânına sahip değil. Medeniyetin nimetlerinden ve kazanımlarından yararlanma kapısı, bu insanlara kapalı durumda. Ö Devrim ve Evrim... ğitim alanındaki ortak görevimiz, özel bir dikkati gerektiriyor. Endüstri sonrası aşamaya geçmiş bir bilgi toplumunda eğitim, gündelik hayattaki başarının temel koşulu ve ekonomi kalkınmanın önemli unsurlarından biri haline geldi. Eğitim, aynı zamanda, gelişen toplumsal kimliğin, ahlaki değerlerin ve daha güçlü bir demokrasinin en önemli unsurlarından biridir. Dahası, teknoloji geliştikçe emek pazarı, daha nitelikli uzmanları arıyor ve sonuç olarak, istenen eğitim düzeyi de giderek yükseliyor. Halen, dünyada pek çok millet ve bölge, en temel eğitim imkânlarından bile yoksun durumda. Biz, bunu, dünya toplumu için ciddi bir tehdit oluşturan gerçek bir ‘insani felaket’ olarak değerlendiriyoruz. Yaygın eğitimsizlik, medeniyetler arası çatışmayı, dini ve milli ? E radikalliği körüklemek isteyenler için iyi bir zemin teşkil ediyor. Bu bağlamda, hem gelişmekte olan ülkelerde, hem de genel olarak tüm dünyada eğitim konusuna daha geniş ve sistematik bir yaklaşımla eğilmek gereklidir. Dünya nüfusunun artan hareketliliği ve göç şartlarında, farklı bir kültüre entegrasyon sorunu, özel bir önem taşıyor. Açıktır ki karşılıklı adaptasyonu sağlayan en önemli unsurlardan biri, eğitimdir. Rusya, bu konuda, uluslararası toplumun harekete geçirilmesine katkıda bulunmaya hazırdır. TERORİZM G8’deki Rus başkanlığının gündemine aldığı bu üç konu dışında G8, 2006’da uluslararası terorizm ve kitle imha silahlarının yayılması gibi konulara odaklanmaya devam edecektir. Grup, kalkınmakta olan ülkelere yardım, çevresel sorunlar, dünya ekonomisinin kritik meseleleri gibi konulara odaklanmayı sürdürecektir. Kuşkusuz, önceden olduğu gibi, özellikle Ortadoğu ve Irak’taki bölgesel çatışmaların çözülmesine ve Afganistan’a istikrar getirilmesine yönelik çabalarımız sürecek. arkındayız ki G8’de tartışılan sorunların hepsine kapsamlı çözümler bulmak, bir tek başkanlıkta olabilecek bir şey değildir. Bununla beraber, G8 grubu, zirveden zirveye, bu sorunlara yönelik daha iyi bir vizyon edinmekte ve ortak çabalarla, en uygulanabilir sonuçları bulmaya çalışmaktadır. Rusya, bu konuda daha ileri gelişme için aktif katkıda bulunmaya hazırdır. Devam ve evrim: Bu sözcükler, Rusya Başkanlığı’nın ortaya koyduğu düsturdur. ncülüm Hasan Cemal’in Cumhuriyet’in satışının 41 bine inişini ‘‘başarısızlık’’ sözüyle tanımlayıp ‘‘Gemi karaya oturmak üzereydi ve kaptan bendim’’ diyerek istifa ettiğini yazmıştık. Hasan’ın ayrılmasından sonra, alışılmış deyimiyle çalışanların bir ‘‘enkaz’’ devraldığına, gemiyi kayalıklardan kurtarmak için nelerle karşılaştığımıza da geçen hafta değinmiştik. Çalışanların, okurların işbirliği ile bir yıl gibi kısa bir sürede düzlüğe çıkmıştık. ‘‘Kurtarabilecek misiniz?’’ sorusunun yerine, ‘‘Ötekilere kıyasla iyi bir gazete veriyorsunuz. Ancak gazetenin içeriğini biraz daha çeşitlendirebilir misiniz?’’ sorusu ile karşılaşıyorduk. Yeni sorunun yöneltildiği günlerde şu satırları yazmıştık: ‘‘Aspirin firması sadece ‘ilaç’ kavramına uygun ‘aspirin’ satmak zorundadır. ‘Promosyon’ için aspirin kutusunun yanında bedava ‘süpürge’ verilmesi nasıl öteki ilaç firmaları için bir ‘haksız rekabet’ oluşturursa, aynı durum gazeteler için de geçerlidir. (...) Haksız rekabet liberal ekonomilerde suçtur.’’ BEDAVA ANSİKLOPEDİ O günlerde yaralı Cumhuriyet’in önüne bir fırtına değil, sanki bir ‘‘tsunami’’ çıkmıştı. Üç büyük gazete, okurlarına bedava ‘‘ansiklopedi’’ vermeye başlamışlardı. Tencere, tava verilmesine alışıktık. Bu tür kampanyalar bizi etkilemiyordu. Çünkü Cumhuriyet okuru, okurdu. Konu kitap olunca Cumhuriyet’in etkilenmemesi olanaksızdı. O günlerde bir emekli bayan okurdan aldığımız mektup özetle şöyleydi: ‘‘Rahmetli eşim ile yıllarca Cumhuriyet okuduk. Oğlum belediyede çalışıyor. Torunum ilkokulda. Başka gazete alacak durumumuz yok. Torunuma ansiklopedi alabilmek için Cumhuriyet’i bırakmak zorundayım. Lütfen beni bağışlayın...’’ Üç gazetenin satışları birer milyonun üzerine çıkarken, Cumhuriyet’in satışı düşmedi, artış hızı geriledi. Bu arada Cumhuriyet çalışanları, içeride kalan iki aylıklarını aldılar. Simgesel bile olsa ikramiye ödendi. Öteki gazetelerde sendikacılığa kilit vurulurken, Cumhuriyet toplusözleşme dahi imzaladı. Gazetedeki sayfa sayısı 16’dan 18’e çıktı. Daha iyi kâğıt kullanılır oldu. ‘‘Bedava’’ ansiklopedi veren gazeteler fiyatlarını altı ayda beş kez arttırdılar. Fatura okura çıkarıldı. Ansiklopedi kampanyası bir saman alevi gibi gelip geçince üç gazetenin satışları, kampanya öncesinin rakamının altına düştü. Migros, Gima gibi mağazalarda alışveriş yapanlara, benzin istasyonlarında benzin alanlara ‘‘bedava gazete’’ verilir oldu. Dünyanın neresinde böylesine onursuz bir medya olayı yaşandı? Eskiden bankalar kura ile ikramiye, daire, araba verirdi. Bankacılıkta ‘‘haksız rekabeti’’ önlemek için bu uygulama yasaklandı. Basına seyirci kalındı. F ? Hasan’ın kitabına sarılıp Cumhuriyet’i boy hedefi yapan gazeteler satışımızın 5060 bin oluşu ile dalga geçtiler. Bugün kaptan köşklerinde oturup ‘‘Petrus’’ şaraplarını yudumlayıp, Paris sokaklarında dünyanın en iyi çayını arayanların çalıştıkları gazetelerde sendikalaşmaya izin verilmediği nedense tartışılmaz! Çalışanların yazgıları giriş kapılarında reddedilen manyetik kartlara bağlı değil mi? Benzerlerine acaba hangi kapitalist ülkelerde rastlanır? Amerikan yasalarına göre bir kentte, aynı kişi birden fazla gazete çıkaramaz, aynı kentte hem gazete ve hem TV istasyonu kuramaz. Liberal ekonomilerde bankalar, sanayi tesisi kuramazlar. Cumhuriyet’in dışında Türkiye’de gazete sahipleri gazeteciler değil, gazetecilerin sahipleri patronlardır. Bu haksız rekabet koşulları altında Cumhuriyet’in bu satışa bile ulaşması büyük bir başarı değil mi? Bugün çok satan gazetelerin arkasında patronların öteki şirketlerinin reklam ve finans destekleri olmasa acaba hangi gazete bu fiyata, bu sayıda satış yapabilir? Hiç kuşkunuz olmasın, bu gazetelerin tümü zarardadır. Bu gazeteler 50 YKr’ye çıksalar bu satışlarını koruyabilirler mi? Okurunun mali koşullarını bilen Cumhuriyet’in 1 Eylül 2001’den bu yana 500 bin liraya (50 Ykr) satılmasını neden algılamazlar? O gazetelerin maliyeti ile eti budu belirli gazetenin maliyetini bir kıyaslayın. Cumhuriyet çalışanları ile 50 YKr ödeyen okurlarının özverileri bugün de sürüyor. CUMHURİYET BOY HEDİFİ Değerli meslektaşımız Orhan Birgit, yıllarca ‘‘Aydın Doğan Vakfı’’nın yöneticiliğini yaptı. O da ‘‘Evvel Zaman İçinde’’ kitabını yayımladı. Doğan Grubu, Hasan’ın kitabı kadar bu kitaba yer ayırmadı. Bir başka kıdemli meslektaşımız Yılmaz Çetiner, ‘‘Nefes Nefese Ömür’’ adı ile anılarını yazdı. Dünkü Hürriyet gazetesi sekiz sütuna ‘‘Selçuk’la Güresin’in tek sütunluk haber kavgası’’ başlığı ile yine Cumhuriyet’i boy hedefi yaptı. Cumhuriyet gazetesinin oldum olası çeşitli çevrelerin ağızlarına alıp geviş getirdikleri bir kurum olduğu bir kez daha anlaşıldı. Küresel felaketler olabilir E nerji, yoksulluk sorununu tek başına çözen hususlardan biri olmayabilir. Bununla beraber, enerji kaynaklarında çekilen sıkıntı, ekonomik kalkınmayı engellerken, enerjinin rasyonel olmayan biçimlerde kullanılması da sadece yerel değil, küresel çapta ekonomik bir felakete yol açabilir. Son zamanlarda uzmanlar, yeni tarz enerji kaynaklarının daha etkin kullanılması yoluyla, gelişmekte olan ülkelerdeki enerji tüketiminin arttırılmasının yollarını tartışıyorlar. Bu noktada, G8’in alternatif enerji tesisleri oluşturulması ve devreye sokulması konusundaki katkıları, gündeme gelmektedir. Genel olarak, hepimizin kabul etmesi gerekir ki, yoğun karşılıklı bağımlılıklar içindeki günümüz dünyasında ‘enerji egoizmi’ne kapılmak, bir çıkmaza girmek demektir. Bu nedenle, Rusya’nın enerji güvenliği konusundaki politikası, gayet katı ve değişmezdir. Gayet iyi biliyoruz ki, sadece az sayıda üyeye sahip en gelişmiş devletler grubunun öncelik ve çıkarlarına dayanan enerji bölüşümü, küresel gelişmenin amaçlarına cevap vermemektedir. Biz, bütün dünya toplumunun çıkarlarını hesaba katacak bir enerji güvenlik sisteminin oluşumu için çalışacağız. Bütün devletlerin güvenilir şekilde enerjiyi temin edebilmeleri için potansiyelin dengeli dağılımı yeterlidir; uluslararası işbirliği de bu yola gidilebilmesi için bütün imkânları sunmaktadır. İnsanlık, bütün tarihi boyunca, kendi varlığına yönelik gerçek tehditle, yani bulaşıcı hastalıkların yayılmasıyla mücadele etmek zorunda kaldı. Gelinen aşamanın, ümit verici olduğu görülüyor: Çiçek hastalığı temelli olarak ortadan kaldırılırken, çocuk felciyle mücadelede de en son aşamaya gelindi. Ne var ki, günümüzde AIDS, kuş gribi ve mikroplazma enfeksiyonu gibi yeni ve son derece tehlikeli hastalıklarla karşı karşıyayız. MOSKOVA GÜNLÜĞÜ Avrasyalılık aksay@rusya.ru İyimser ve kötümser İyimser ve kötümser, memleketteki siyasi durum üzerine dertleşiyormuş. Kötümser her zamanki sıkıntılı haliyle yakınmış: Her şey o kadar kötü ki, bundan daha kötüsü olmaz! İyimser, yüzünde gülücükle itiraz etmiş: Niye olmasın? Pekâlâ olabilir!.. diği Yıllar, günlerin asla bilme r. irle çok şey öğret Ralph Waldo Emerson Yasak aşk udan’da bir keçiyS le cinsel ilişkide yakalanan adamın, keçiyi eş olarak alması kararlaştırılmış. Şaka değil! Juba Post gazetesinin haberine göre, olay 13 Şubat’ta Yukarı Nil Eyaleti’nde yaşanmış. Rezalette son noktayı ‘‘ihtiyar heyeti’’ koymuş. Ve tecavüzcünün, hayvanın sahibine 15 bin Sudan Dinarı (65 YTL) ‘‘başlık parası’’ vererek polisten kurtulması ve namusunu kirlettiği keçiyle birlikte yaşaması karar altına alınmış. Haberin yanında da bir fotoğraf: Hüzünlü kara gözlerini utançla yere indirmiş bir keçi... Geçenlerde internette dolaşan bir iletideki ‘‘memleket manzarası’’nı hatırladım: Bir eşek ve onunla cinsel ilişkiye girdikleri besbelli iki çocuk... İletinin bir de adı var: ‘‘İlk aşk’’... Bekir Yıldız’ın ‘‘eşek reailesi’’ni cesurca ortaya koyduğu Evlilik Şirketi adlı eseri aklıma geldi... ??? Hayvan hakları savunucuları Sudan’daki durumla ilgili girişimde bulundular mı acaba? Elbette, insan haklarıyla hayvan haklarını kıyaslayıp birincisi yeterince olmadığından ikincisini büsbütün rafa kaldırmak olmaz. İnsan ve hayvan haklarını birlikte savunmak gerek. Tıpkı doğayı ve hayatı birlikte savunmak gerektiği gibi... HAKAN AKSAY tatürk Üniversitesi’nin düzenlediği A Avrasya Sempozyumu dolayısıyla Erzurum’dayız. Birçok ülkeden düşünce adamları ‘‘Avrasyalılık’’ kavramını tartışıyor. Konuşmalar sırasında dönüp dolaşıp aynı sorulara geliyorum: Türkiye’nin bir Avrasya politikası var mı? Dünya nüfusunun ve enerji kaynaklarının dörtte üçüne sahip olan Avrasya’da güçlenmenin yolu, nerede, nasıl, kimle davranmaktan geçiyor? ??? Türkiye’nin dış politikası salt Batı ekseni temelinde belirlenebilir mi? Ya özel bir çaba sarfetmememize karşın, kendiliğinden dış ekonomik ilişkilerimizin liderlerinden biri haline gelen Rusya? Ya dünya ekonomisinin çiçeği burnunda devleri Çin ve Hindistan? Orta Asya ve Kafkasya ülkeleri? ‘‘Balkanlar’dan Çin Seddi’ne ka PutinSezer dar’’ nutukları atmanın, dış politika olmadığını gördük. Stratejik ve ticariekonomik olarak içini dolduramadığımız bu söylemlerin olumsuz sonuçlarını, şimdi kendimize en yakın bulduğumuz ülkelerde bile soğuk rüzgârlarla birlikte hissediyoruz. Rahmetli Attilâ İlhan defalarca yazmıştı: Amerikan strateji uzmanı Zbigniew Brzezinski’ye göre, ‘‘ABD jeostratejik politikasının en önemli bölgesi, muazzam doğalgaz ve petrol rezervleri içeren Avrasya olmalı; bu bölgede Rusya, İran ve Türkiye’nin etkili olması önlenmeli. Avras ya’yı kontrol eden, dünyayı da kontrol eder.’’ ??? Rusya ve Çin gibi önemli bölge devletlerini birleştiren Şanghay İşbirliği Örgütü’nde gözlemci statüsü almak, Avrasya bölgesinin ekonomik işbirliği mekanizmalarına uzak durmamak, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nü canlandırmak, Hazar’daki gelişmelerden yararlanmaya çalışmak, ‘‘Avrasya enerji koridoru’’ olarak bütün bölgeyi birbirine bağlamak... Bu konulara ne kadar kafa yorabiliyoruz? Türkiye gibi, aynı anda Avrupa, Asya ve Yakındoğu’ya ait olan bir başka Avrasya köprüsü yok. Suni gündemlerle enerjisini harcayan, Soğuk Savaş alışkanlıklarından kurtulamayan, Avrasya’daki realite ve eğilimleri araştırmakta yetersiz kalan bir Türkiye, Avrasya pazarından ciddi pay almayı başaramaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle