29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 MART 2006 CUMA kitap Pervasız Enis BATUR Pertvasız Tanpınar ya da düzyazılarıyla Ahmet Hâşim: O ‘yığın’lar bir biçimde yayımlanıyor, yayımlanacak. Kronolojik sırayla, daha önce kitap haline gelmemiş parçaları yanyana getirmenin en doğru, belki tek doğru çözüm olacağını düşünenlere katılmıyorum. DERLEMELERİ HİÇE SAYMAK Yayıncı, anlamlı bütünlükler kurma, sağlam kitaplar oluşturma yönüne sapabilmeli. Yazarın sağlığında yayınını gerçekleştirdiği derlemeleri hiçe saymayarak. Oğlak Yayınları, yayın hakkı kamu malına dönüşen Hâşim’den tek bir cilt hazırladı: Yalnızca Hâşim’in kitap haline getirdiği toplamlar yer alıyor o ciltte. Dergâh Yayınları, daha önce, gazete ve dergilerde kalan parçaları da toplamıştı. Orada, Hâşim’in olağanüstü denemeleri var. Farklı bir toplama mantığıyla bir deneme kitabı kurmak, görsel destek vermek (sözgelimi Frankfurt Seyahatnâmesi’ni 1940 öncesi fotoğraflarıyla bezemekHâşim, şimdi yok olmuş bir kenti anlatıyor kitabında), beni çok çekiyor sözgelimi. ÖMRÜ UZUN OLAN YAZARLAR Uzun ömürlü yazarlar, yaşarken çözüm yolu önerilerini yayıncılarıyla paylaşabilmişlerdir. Ataç, bugün yaşıyor olsaydı, kitaplarının hamuruyla oynamayacak mıydı acaba? Kimi gençlik dönemi ürünlerini başka toplam Kitabın etrafı... larda eritmeyi yeğlemeyecek miydi?En doğrusu, yazarın, özellikle doğrudan kitap kurma yoluna sapmadığı kesitlerde, parçalardan bütünlükler oluşturulması çerçevesinde, arkasında bir tür ‘vasiyet’ bırakması. Böylelikle, ölümünün ardından, başkalarının kendisi hakkında paylaşmayacağı kararlar almasını bir ölçüde engelleyebilir. Birden fazla yazımda, vasiyetlerin çiğnendiğine değindim öte yandan. Olsun, bir yazar bize, yazdıklarına ilişkin kalıp önerileri, bütünleme listeleri, eksiltme ve arttırma düşünceleri bırakmışsa, kim ne yaparsa yapsın, ona kulak kesilebiliriz. Yapıt, uzun ömürlü olmak için durma biçimlendirilsin ister. YAZARIN KÜNYESİ Avrupalı yayıncıların pek çoğu yanılgı içindeler. Kitap yayımlarken, yazarı ya hiç tanıtmıyorlar orada, ya da çok silik bir siluet çizmekle yetiniyorlar. Gallimard’ın kitaplarına bakıyorum örneğin, çoğunda yazarla ilgili tek bilgi kapaktaki adı. Hangi dönemin yazarı, yaşıyor mu ölmüş mü, özellikle ‘yerli’ yazarlar için bir muammâ muamelesi yapılıyor. Şüphesiz okur yan kaynaklara başvurabilir, ama bir kitapçıda bunu yapamazsınız sözgelimi, dörtbeş satırlık bilgi neden çok görülüyor, bir anlasam. ÇÖZÜM ARAMAK GEREK Türkiye’de, yazarın kitabının girişinde tanıtılması geleneği enikonu oturdu neyse ki. Çok kolay bir iş değil bu, itiraf etmeli. Bütün bir künye bilgisini sığdıramazsınız oraya. Özellikle de, benim gibi hayli verimli, etkinlik alanı dallı budaklı bir yazarsa karşınızdaki. Çözüm aramak gerekir. Çözüm, bu konuda, bir ekonomi yaratmaktan, bir de yayınevinin bir düstura bağlanmasından geçiyor bana kalırsa. Tabiî Günter Grass ya da Tahsin Yücel gibi bir yazarın ev adresinin ya da telefon numarasının içkapakta yazmasından söz etmiyorum. Çoğu yazar kendisine ulaşılmasından, mahremine izin alınmadan sokulunmasından hoşlanmaz. Ama, okurlarıyla iletişim kurmak isteyenleri yok mudur? Bugüne dek, hiçbir yazarın kitabına posta kutusu numarası koyduğunu (böylelikle adresini de mahfuz tuttuğunu) görmedim. Şimdi eposta adresi öne çıktı, bazı şairler ve yazarlar kitaplarına ekliyor onları. GÜZELİN ARDINDAN BERTAN ONARAN C Aylin Özgül 15 S mokinli Berduş’un girişinde, Memet Fuat’la aramda geçen bir konuşmaya değinmiştim yazarın, aynı yazı gövdesinden farklı bütünlükler kurma sorunu. Dileyen, bir tür ‘seçme’ diye de bakabilir yaratılan her toplama. Şurası gerçek: Sıralamak önermektir, her farklı sıralama, bir araya getirme işlemi, Vertov kurgusunda olduğu gibi, apayrı vurgular doğurabilir. En doğrusu, öte yandan, bir yazarın baştan kitaplar kurması. Gelgelelim, özellikle deneme alanında, çeşitli yayın organlarına çeşitli konularda yazılar veren yazarlar, bir noktada o ürünleri topluyorlar: Sorun bu toplamalar bağlamında doğuyor, bazı örneklerde çetrefilleşiyor. Cemal Süreya’nın durumuna bir seferinde değinmiştim. Erken ve beklenmedik ölümü, arkasında bir yığın bırakmasına yol açtı. Sağlığında derlediği birkaç toplam vardı gerçi; ama onların son çözüm olduğu söylenemez. GAZETE VE DERGİLERDE KALAN PARÇALAR Aylin Özgül’ü, İstanbul Fotoğraf Merkezi’nde açtığı Vapuristanbul sergisiyle tanıyıp sevdim. Adının çağrıştırdığı kadar özgün görüntüler yakalayıp bize aktarmıştı. Aylin, 1966’da Ankara’da doğmuş; Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi’nde sahne ve görüntü sanatları eğitimi görmüş. Gültekin Çizgen’le birlikte yaptığı bir gezide fotoğrafa vurulmuş; ‘‘dünyaya fotoğrafça bakmanın, bu duyguyu insanlarla paylaşmanın sınırsız haz ve heyecanını tatmış.’’ RENKLİ VE SİYAH BEYAZ 20002002 yılları arasında İFSAK’ta renkli ve siyahbeyaz seminerlerine katılmış, oradaki ‘‘Şehir Hatları Vapurları’’ konulu siyahbeyaz belgesel çalışmasında yer almış. Bu çalışmanın sonunda daha uzun süreli, daha geniş kapsamlı bir çalışma yapmayı kararlaştırmış. O arada yolu ister istemez İstanbul Fotoğraf Merkezi’ne düşmüş; Nevzat Çakır ile Mehmet Kısmet’in öğrencisi olmuş. Aldığı eğitime uygun bir işe girmiş, Metal Yapı adlı kuruluşun tanıtım bölümünde görev almış. Hep söylüyorum ya, ömrümüz Demokritos’un o güzelim ikilisince belirleniyor: olasılıkgereklilik; Aylin için doğrusu çok verimli çalışmış bu ikili: Hem büyük bir tutkuyla sevdiği bir hüner, uğraş edinmiş; hem de bu beceriyi en güzel değerlendirebileceği bir işe girmiş. Milyarlarca insana düşmeyecek bir talihle, işyeri, biriktirdiği güzel görüntüleri dört dörtlük bir kitapta toplamasını sağlamış. Ben nice usta ressam ya da fotoğrafçı tanıdım yaşamım boyunca, değil böyle bir kitap, şöyle ele gelir bir kitapçık yüzü göremeden göçüp gittiler bu dünyadan. Çektiği, seçip bize sunduğu görüntülere bakınca, Aylin’in önce kendini, yaşadığı dünyayı, üzerindeki canlı cansız varlıkları; sonra özel olarak İstanbul’u, denizini tepesini, koyunu martısını, gemisini coşkuyla sevdiği görülüyor. Ne mutlu! O ince uzun gemilerde gelip gidenleri, çalışanları sevecen gözüyle kucaklayıp görüntülemiş; sabahın ilk seferinde, erken kalkıp uykusuna doyamamış insanların pabuçlarını çıkarıp sıralara uzanışı; belki artık kullanılmadığı için çiçek bahçesine dönüştürülmüş Fener iskelesini; bekleme salonundan çıkıp talkı yola doğru yürüyenleri; iskele Kaldı ki, yayımlanmak üzere yanyana getirilen ‘parça’lar bin sayfayı buluyor: Kim, neye göre toplayıp sıralayacak onları? Kim, ne türden ‘bütünlük’ler kurma yetkisini kullanacak?Benzeri bir sorunu Tanpınar’da yaşıyoruz. Ekrem Işın çekici bir öneri getirmişti bir gün: Kimileri kitaplarına girmiş, kimileri yayın organlarında unutulmuş resim yazılarından bir kitap oluşturmak, gereken görsel malzemeyi de ekleyerek. Böyle bir kitap yapmamış Tanpınar. Böyle bir kitap yapmayı sağlığında aklından geçirmemiş olabilir, geçirmiş ama olanak bulamamış olabilir, geçirmiş ama beklemeyi yeğlemiş olabilir. Bu kitabı gerçekleştirme yoluna gitmenin etik davranış sayılamayacağını düşünenler, Baudelaire’in ölümünün ardından, sanat yazılarının nasıl kitaplaştırıldığına bakmalı. Cemal Süreya, önünde balık ayıklayıp satanları; önünde hazır bekleyen iki tostuyla görkemli semaveri; makine dairesinin ortasındaki boş koltuğu; giden geminin ardından gelecek sefere kadar işsiz ve yalnız kalan karlı çanı; hamsili pilavın başına çökmüş insanları; onların yiyeceği pilavı karıştıran aşçıyı; bir Boğaz iskelesinin yanında yatan üç kayığı; yakında belki tarihe kavuşacak Haydarpaşa Garı’nın sanırım kaptan köşkünden görünüşünü; belli belirsiz Sarayburnu görüntüsü önündeki üç çalgıcıyı; kolu bilezik, elleri yüzük dolu gazete okuyan hanımı; çaydanlığın önüne sıralanmış güleryüzlü emekçileri; güvercin dolu iskelede giden gemiye bakan adamı; Kaptan Gündüz Aybay gemisi geçerken bir ağacın dibinde karda oturan kadını; Kadıköy vapurundan Haydarpaşa Garı’na değil de denize bakan adamı; arabalıyla karşıya geçerken yorgun atının üstünü örten, torbasını boynuna geçirmiş meyveciyi; uzaklaşan gemisi, uçuşan martıları, kargasıyla Beşiktaş parkını sergiyi gezemeyenler için sunuyor bu özenli kitap. ‘‘Ben bir İstanbullu olarak, tüm İstanbul halkının sevgilisi bu kıymetli kültür mirasını belgeleyerek gelecek nesillere aktarmaya gönüllü oldum. (...) Yaşadığımız çağın gereklerini yerine getirirken geçmişimizden bize miras kalan kültür hazinelerimizi, geleneksel değerlerimizi teknolojinin acımasız ve tüketici sürecine kurban etmememiz gerekir’’ diyor Aylin. O BİR SANATÇI O bir düşçü, sanatçı; oysa geçmişi bilmeyen, geleceğe hiç aldırmayan, şu anda olabildiğince çok parayı cebe indirmeyi yaşama biçimi seçmiş tanımdışı canavarların böyle bir kaygısı yok. Acımasız ve tüketici olan uygulayım (teknoloji) değil, paradan başka bir amaç gütmeyen anamalcılık, buyuruculuk, sömürücülük. Tek başına ne Aylin’in gücü yeter bu canavarı yola getirmeye, ne de başka birimizin; belki evrensel etkiye tepki yasası, Güney Amerika’daki gibi, en umutsuz anda bütün insanlığa yeni bir umut kapısı açar. Yoksa, zaten insanın bu güzelim mavi gezegende yaşamaya hakkı kalmaz. O belirsiz güne dek, Aylin’e, Fotoğraf Merkezi’ne, Metal Yapı’ya içten teşekkürler. sbonaran?yahoo/hotmail.com Yazarlar ne okuyorlardı? ‘Yazarların ne okuduklarını incelemek gerekir’ yalınkat bir önerme gibi görülmemeli: Eleştiri için, Akademi için oturaklı bir program olabilir bu. Yazarların hangi kitapları okumuş olduklarını bilmek, öğrenmek kolay işlerden sayılamaz. Kitaplıkları ilgi alanlarını (o da bir bölüğünü) gösterir, okuduklarını değil. Gerçi okumaya niyetlendikleri de işaret olarak ele alınabilir, ama zora koşmamak gerek. Adamakıllı çalışılan bir üniversitede, öğrencilere dönem ödevi olarak verilebilir, bir yazarın yazdıklarından çıkabildiği kadarıyla okudukları. Kimi örneklerden hiçbir sonuç çıkmayacaktır, ama belli bir çerçeve kurulabilecek örnekler de bulunabilir. Sözlü tarih çalışması yapılabilir biraz, mektuplara gözatılabilir. Deşilmeye başlandığında bir ufuk çizgisi belirecektir. Aklıma gelen dört örneği sıralayacağım hemen: Salâh Birsel’in "okuma listesi"nin genel hatlarına yazdıklarından hareketle, bir; başta Jâle hanım olmak üzere çevresindekilerle söyleşi yaparak iki, ulaşılabilir. Yusuf Atılgan’ın kitaplığına değindiydim: ‘Notlayarak’ okuduğu Naima tarihine. Yazarların derkenara elyazısıyla düştüğü notlar dikkate alınabilir. Sait Faik’in Burgaz’daki kitaplığını taradığımda, son döneminde okuduğu yazarları saptamıştım: Gide, Malraux, Camus, Genet. Ayrıntılı bir çalışmaya gidilebilir. Elde dörtdörtlük bir ‘malzeme’ var: Bilge Karasu’nun okuduğu kitapları listelediği defter Mustafa Arslantunalı’da günışığına çıkarılabilir. Bütün bu çaba, yalnızca ‘kişi’ye yönelme diye görülmemeli. Karasu’nun defteri yaşamöyküsel bir çalışmada da yararı yüksek olacak bir kaynaktır gerçi, ama işlevini bununla sınırlayamayız: Bir döneme eğilecek yorumcu bakışı da besleyecektir. Karasu’yu 1971’de tanıdım; Borges’in, Calvino’nun, Cortazar’ın, Yourcenar’ın çoktan okuru olmuştu. Bu yakın takibi kaç kişide bulabiliriz o dönemde? Ferit Edgü’yü, Tahsin Yücel’i, bir iki okuryazarı daha güç belâ katabiliriz o listeye. Neyi gösterir, gösterebilir bu ilişkilendirmeler? Bir dönemin yazarları aracılığıyla nasıl bir değişime hazırlandığımızı. BAŞKA KOMŞULAR Bir sabah konuşmasından: “ Hayrola Necati, ne yapıyorsun damlarda? Bakkalın papağanı kaçmış abi, ona bakınıyoruz.” Mahalle folkloru. Bizim edebiyatımız, özellikle genç yazarımız, ‘yeni edebiyat’ımız geniş ölçüde terk etti bu alanı; televizyon dizilerinin basmakalıp okumasına bırakıldı mahalle. Kültür toplumbilimcisi "eski mahalle öldü" açıklamasına sığınacaktır büyük olasılıkla. İlişkilerin değiştiği doğrudur şüphesiz; gene de, bizimkisi gibi toplumlarda mahalleliğin hepten yok olduğunu söylemek güçtür olsa olsa farklılaştığı söylenebilir: Artık Haldun Taner gibi yaklaşması beklenemez yazarın, sanatçının, konuya; ama, bütün bütüne kopmuşsa bakışı bu alandan, bir tuhaflık var demektir işin içinde. Aynı insanlar, çünkü, Seinfeld’e ya da Almadovar’ın filmlerine bayılıyorlar. Onlarda işlenenin ‘mahalle’den çok ‘dar çevre’ olduğu söylenebilir gerçi; gene de, aradan görünür mahalle: Asıl dekor odur. Sorulsa, Madrid’in yakın, New York’un uzak olduğunu savlarız bir çırpıda demek öyle değil: Neresinden bakılsa komşuluk ilişkileri sürüyor hâlâ. Gelgelelim, edebiyat, ortam’ını değiştirdi bir kere, "Fahriye Abla"sı olmayacak bundan böyle. ‘Modernite’nin buraya varacağı belliydi. Haftanın Kitabı: Aslan Asker Şvayk/Yaroslav Haşek Can Yayınları/712 s. SERGİ 15 NİSAN’A KADAR GÖRÜLEBİLİR Serkan Özkaya’nın ‘Tüm Dünya İşçileri’ adlı yapıtı. REKZİ KİTAPEVİ 1. Osmanlı’yı Yeniden Keşfet/ İlber Ortaylı/ TİMAŞ 2. Sır/ Nermin Bezmen/ Remzi Kitabevi 3. Kokoloji/ Isamu Saito/ Okuyan Us Yay. 4. Aşkı Yarın Yaşayacaksın/ Maeve Binchy/ Doğan Kitap 5. Gazi Paşa/ Attilâ İlhan/ İş Bankası Kültür Yay. 6. Atlantis/ David Gibbins/ Altın Kitaplar Yay. 7. Ladesçi/ Üstün Dökmen/ Sistem Yay. 8. Derin Devlet/Ömer L. MeteMahir Kaynak/TİMAŞ 9. Krizden Çıkış ve Çağdaş Sosyal Demokrasi/ Kemal DervişYusuf Işık/ Doğan Kitap 10. Ferrari’sini Satan Bilge/ Robin S. Sharma/ Goa BİLGİ KİTAPEVİ 1. Şu Çılgın Türkler/ Turgut Özak ÇOK SATAN KİTAPLAR man/ Bilgi Yay. 2. The Türkler/ Yalçın Pekşen/ Say Yay. 3. Gazi Paşa/ Attilâ İlhan/ İş Bankası Kültür Yay. 4. Kontrgerilla Kıskacında Türkiye/ Suat Parlar/ Mephisto Yay. 5. Krizden Çıkış ve Çağdaş Sosyal Demokrasi/ Kemal DervişYusuf Işık/ Doğan Kitap 6. Bir Millet Uyanıyor 7/ Abdullah Ağar/ Yöneten: Attilâ İlhan/ Bilgi Yay. 7. Ladesçi/ Üstün Dökmen/ Sistem Yay. 8. Bıçak Sırtında/ Ali Baransel/ Remzi Kitabevi 9. Yes Yerine Orrayt Demek Caiz midir Hocam?/ Metin Uca/ Epsilon Yay. 10. Ruhumu Öpmeyi Unuttun/ İnci Aral/ Epsilon Yay. DOST KİTAPEVİ 1. Gazi Paşa/ Attilâ İlhan/ İş Bankası Kültür Yay. 2. Ladesçi/ Üstün Dökmen/ Sistem Yay. 3. Şu Çılgın Türkler/ Turgut Özakman/ Bilgi Yay. 4. A.Ş.K. Neyin Kısaltması?/ Tuna Kiremitçi/ Doğan Kitap 5. Ferrari’sini Satan Bilge/ Robin S. Sharma/ Goa 6. Yes Yerine Orrayt Demek Caiz midir Hocam?/ Metin Uca/ Epsilon Yay. 7. Bir Geyşanın Anıları/ Arthur Golden/ Altın Kitaplar Yay. 8. Krizden Çıkış ve Çağdaş Sosyal Demokrasi/ Kemal DervişSerhan AskerYusuf Işık/ Doğan Kitap 9. Koza Kelebeği Bilmez/ Robin S. Sharma/ Goa 10. Atlantis/ David Gibbins/ Altın Kitaplar Yay. DR 1. Ladesçi/ Üstün Dökmen/ Sistem Yay. 2. Aşkı Yarın Yaşayacaksın/ Maeve Binchy/ Doğan Kitap 3. Sır/ Nermin Bezmen/ Remzi Kitabevi 4. Yusufçuk Gece Gelir/Melissa P./OkuyanUs Yay 5. Kokoloji/ Isamu Saito/ Okuyan Us Yay. 6. Atlantis/ David Gibbins/ Altın Kitaplar Yay. 7. Şu Çılgın Türkler/ Turgut Özakman/ Bilgi Yay. 8. A.Ş.K. Neyin Kısaltması?/ Tuna Kiremitçi/ Doğan Kitap 9. Sudoku/ Okan ArıkanS.Çeçen/ Graffo Yay.. 10. Ferrari’sini Satan Bilge/ Robin S. Sharma/ Goa ‘Melek Yüzlü Yabancı’ sergisi Londra’da açıldı SELEN AKSEL LONDRA Londra’nın sanat galerileri ve tiyatro salonlarıyla tanınan bölgelerinden biri olan Hackey Mahallesi’nde Space Art Gallery 15 Nisan’a dek Türk ve İngiliz sanatçıların katıldığı ‘Melek Yüzlü Yabancı’ adlı sergiye yer veriyor. Açılışı çarşamba akşamı yapılan sergiye özellikle genç sanatseverler büyük ilgi gösterdi. The British Council, Arts Council of England, Akbank Sanat gibi birçok kuruluşun desteklediği serginin küratörlüğünü Levent Çalıkoğlu yapıyor. Sergide Ali M. Demirel, Gül Ilgaz, Serkan Özkaya, Denizhan Özer, Erkan Özgen, Şener Özmen, Seza Paker, Neriman Polat, Pınar Yolaçan, Rachel Lowe, Harold Offeh, Shona Illingworth, Dryden Goodwin, Simon Faithfull, Paul Eachus, Erkin Çavuşoğlu’nun yapıtları yer alıyor. Sergi açılışı öncesinde yapılan basın toplantısında bir araya gelen sanatçıların ortak görüşü, serginin başlığının oldukça ilgi çekici, bunun yanında çeşitli açılımları barındırabilecek nitelikte olduğuydu. Ülkemiz sanat dünyasından Ali Akay gibi isimlerin de katıldığı açılışın konukları arasında Londra’da yaşayan Türk sanatçıları, British Art Council’ın başındaki Peter Cross, genç sanatçı ve sanatçı adayları, Space Gallery’nin yönetici ve yetkilileri katıldılar. Sergi Londra Space Gallery’den sonra 17 Mayıs24 Haziran 2006 tarihleri arasında Akbank Sanat’ta da yer alacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle