Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 BİR GÜN TARKAN’LA DÜET YAPARSAM EĞER.... C b ELÇİN POYRAZLAR müzik KULE CANBAZI SUNAY AKIN 10 MART 2006 CUMA Hadise ‘HADİSE’ oluyor ERLİN vrupa ve Türk pop müzik dünyası son günlerde Belçikalı bir Türk kızını konuşuyor; Hadise’yi. Dünya müzik listelerine son albümü “Sweat” (Ter) ile hızlı ve iddialı bir giriş yapan Hadise Açıkgöz, Belçika’ya 70’li yıllarda göçmen olarak gelen Sıvaslı bir ailenin kızı. Henüz 17 yaşındayken katıldığı bir popstar yarışması sonrasında müzik dünyasına adım atan Hadise, şarkıcılığı meslek olarak seçmeyi ve bu alanda kalıcı olmayı hedefliyor. Avrupalı ve Türk gençlerin kalbini çoktan fetheden Hadise ile kendisi ve müziği hakkında konuştuk. Bize kısaca kendinden söz eder misin? Annem de babam da Sıvaslı. 1972 yılında Belçika’ya göç etmişler. Ben de 1985 yılında Mol isimli küçük bir kentte dünyaya gelmişim. Müzik, yaşamına nasıl girdi? Çocukken en sevdiğim oyunun şarkıcılık olduğunu hatırlıyorum. Elimde tarak bütün gün şarkı söylerdim. Annem de bana “Sen ileride herhalde müzikle ilgili bir şeyler yaparsın” derdi. 17 yaşıma kadar profesyonel olarak müzikle hiç uğraşmadım, ama okulda, evde, çevremde sesimin güzelliği konusunda iltifatlar alıyordum. Bir gün televizyonda İdol isimli bir popstar yarışması reklamı dikkatimi çekti. “Bu yarışmaya katılırsam, sesim gerçekten de iyiyse, bu işte güvenilir insanlarla tanışabilir, şarkıcılığı kendime meslek olarak seçebilirim” dedim kendi kendime ve 2003 yılında İdol pop star yarışmasına katıldım. MÜZİĞİM URBAN POP Yarışma sonucu ne oldu? Yarışmada finale kalamadım, ama üç ay sonra bir plak şirketi benimle iletişim kurdu. Ondan üç ay sonra da bu şirketle bir anlaşma imzaladık. Ailen bu gelişmeleri nasıl karşıladı? Ailem bana bu konuda büyük destek oldu. Özellikle de annem. Eskiden o da müzikle ilgili bir şeyler yapmak istemiş ama olmamış. O yüzden annem benim ne istediğimi çok iyi anlayabiliyor. Bir bakıma kendisini bende görüyor, o yüzden desteği de büyüktür... Sen aynı zamanda da öğrencisin. Ne okuyorsun? Belçika’nın Hasselt kentinde PHL yüksekokulunda pazarlama üzerine eğitim görüyorum. Bu son senem, ama hem çalışıp hem okumak oldukça zor. Okuldan sonra pazarlamayla ilgili bir sektörde çalışmayı şimdilik düşünmüyorum. Ancak menejerim okula gitmem konusunda bana destek gösterdi. Ben okula başlamadan zaten plak şirketiyle anlaşma imzalanmıştı. “Sen şarkıcı Eğitim Fuarı’na Doğru... çınlayan sessizliği bile 4. Arada bir gül alacaksın 5. Doğaya tutkun olacaksın Yağmurda şemsiyeni açmayacak kadar 6. İnsanları seveceksin 7. Kedileri, köpekleri, kuşları da 8. Acı çekeceksin 9. Acı çekeceksin 10. Acı çekeceksin İsmail Uyaroğlu, kendisini sevmediğini söyleyen birçok şairden daha güzel şiirler yazmıştır. Ne yazık ki bu şiirlerinin arasına yukarıdaki on maddeyi (!) koyamayacağım. Memet Fuat’ın hazırladığı şiir antolojisine alınmamasına içerleyerek ‘her şeye şaşarak bakmayı’ beceremeyen Uyaroğlu son derece yanlış ve çirkin bir polemiğe kalkışmıştı. Şiir çevresinden büyük tepki gören Uyaroğlu’nu ‘acı’sıyla baş başa bırakarak öğretmenliğe soyunan şairlere güzel bir örnek olarak Sabahattin Kudret Aksal’a kulak verelim... Bunlar da Aksal’ın ‘Şiir Üstüne Notlar’ adlı şiirinden dizeler: 5 Çok konuşma Suskunluğa yakın dur. 10 Dengeli ol, Öyle ki, canbaz sakar kalsın yanında 11 Kıvılcım külün altında Külünü karıştırmayı unutma 18 İnsanlığın yükünü taşımıyorsan, Kendinden söz etme. Öğretmenden, dersten söz edince ‘Educaturk’u atlamak olmaz: Türkiye’de bugüne kadar düzenlenen en büyük ve en kapsamlı eğitim fuarı olan ‘Educaturk’un ikincisi 912 Mart günleri arasında, İstanbul’daki Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapılacak. Öğrenci ve velilere yurtiçi ve de yurtdışındaki eğitim olanaklarının sunulduğu fuar, geçen yıl büyük ilgi görmüştü. İlkine 300’den fazla eğitim kurumunun katıldığı fuarda bu yıl özellikle üniversite öğrencilerine yönelik staj, burs ve yurtdışı eğitim olanakları ön plana çıkarılıyor. Fuar boyunca birbirinden renkli ve eğlenceli etkinlikler de sunuluyor ziyaretçilere... 916 yaş arasındaki çocuklara yönelik bir etkinlikte, katılımcılar kendi tasarladıkları robotlarla ağlara takılmış bir yunusu kurtarmaya, bir batığı bulmaya ve petrol boru hattını tamir etmeye çalışacaklar! Evet, Sabahattin Kudret Aksal’ın dediği gibi: İnsanlığın yükünü taşımıyorsan... K Avrupa pop listelerini Belçikalı bir Türk zorluyor: Hadise. Albümünün adı “Ter”. Müziğinde ne isterseniz var; caz, pop, soul, funk, oryantal... Star olmak hayallerine dahil değil, ama Tarkan’la düet yapmak istiyor... Şarkıcı olacağım diye ismine dokunmalarına izin vermemiş, kendisi olmak istemiş. Görülene bakılırsa olmuş da HADİSE. Avrupa pop listelerini “Ter” albümüyle zorluyor. ütüphanemdeki en ilginç kitaplardan biri ‘Güneş ve Deniz Banyosu’ adını taşıyor. 1991 yılında, İzmir’de yayımlanan kitap Hüseyin Alp tarafından kaleme alınmış. Yazar, kitabın önsözünde ‘20 yılı aşkın’ deneyimlerine dayanarak yüzmenin kolaylığı, su yutmanın tehlikeleri ve boğulmaktan kurtulmanın çareleri gibi konularda faydalı olmayı umduğunu belirtiyor. Sayfalarından fotoğraflara da yer verilen kitapta, bikinili iki genç kız dikkati çekiyor. İyi niyetle hazırlanan kitapta, söz konusu fotoğrafın yer aldığı sayfada şunlar yazılı: ‘‘Fransız kızlar kıyıda oturup Ali’yi seyretti. Güzel Fransız kızlar, Golette ve Monigue, Yunus Ali’nin ilginç gösterisini pür dikkat izlediler ve teşekkür etmek istedilerse de Ali’nin dil bilmemesi nedeniyle bu mümkün olmadı. Yine bu nedenden dolayı, samimi arkadaşlık da kuramadılar.’’ ‘İLGİNÇ ÖNERİLER...’ olacaksın okulunu boşver” diyebilirdi. Aksine beni teşvik etti. Okula başladım, devam ettim ve şimdi de bitirmek üzereyim, sonuna kadar da gideceğim. Zor ama yine de mücadele etmek lazım. Yaptığın müzik türünden söz eder misin? Biz bu müzik türüne “Urban Pop” diyoruz. Albümümde R&B, pop, caz, soul, funk hatta oryantal detaylar da var. Tüm bu türlerin bir karışımı aslında. Kasım ayında çıkan “Sweat” benim birinci albümüm. Bundan önce piyasaya parçalarım tek olarak sunulmuştu. Şimdi o parçaların hepsi bu albümde var. Albüme yönelik iyi tepkiler alıyoruz. Sezen,Tilbe ve... Şarkıların sözleri ve müziğini sen mi yapıyorsun? Şarkılar genellikle İngilizce. Sözlerini prodüktörüm Yves Gaillard’la birlikte yazıyoruz. Müziğini de Yves yapıyor. Şarkıların içine Türkçe sözler de ekliyoruz. Albümümde bir Türkçe parça da var. İleride daha çok Türkçe parça yapmayı hedefliyorum. Nereden geldiğimi hayatta unutmam. Hangi şarkıcılar esin kaynağın? Beni etkileyen şarkıcılar arasında Christina Aguilera, Beyonce, Toni Braxton, Alicia Keys ve Tina Turner var. Bu şarkıcıların imajlarına, şarkılarına, seslerine ve kişiliklerine hayranım. Ama ben birisini taklit etmek istemiyorum. O zaman sahteleşir ve özümü kaybederim. Örneğin Hadise benim gerçek ismim, bir sanatçı ismi kullanmak istemedim. Ben kendim kalmak ve kendi stilimi yaratmak istiyorum. Türk şarkıcılardan Tarkan’a hayranım. Kişiliği ve müziğiyle tam bir “süperstar”. O benim için bir numara. Ebru Gündeş, Sezen Aksu, Yıldız Tilbe ve İbrahim Tatlıses de beğendiğim şarkıcılar arasında. Hangi ülkelerde çalışmalarınız var? Öncelikle Belçika’yla başladık. Burada doğdum, kendimi önce burada ispatlamam gerekli. Şu an Hollanda, Almanya, Polonya, Hindistan ve Türkiye ile çalışmalarımız sürüyor. Türkiye’ye iki kez gittim, bir keresinde Beyaz Show’a çıktım, geçenlerde de İzmir’de konser verdim. Türkiye’de performans benim çok iyi bir deneyim oldu. Türk izleyicisi çok canlı ve hareketli. Çok sıcak bir iletişim oluştu aramızda. İleride Türkiye’yle ilgili projeler var mı? Albümün tanıtımı Belçika ve Avrupa’da sürüyor. Albümü Türkiye’de de çıkarmayı planlıyoruz ve en kısa zamanda konserler vermeye başlayacağız. Oradaki bir plak şirketiyle görüşmelerimiz sürüyor. Türkiye’den çok olumlu tepkiler alıyoruz. Bunu hiç beklemiyorduk aslında. Türkiye çok büyük bir ülke, bu benim için onur verici. Müzikte ne hedefliyorsun, ne gibi düşlerin var? Ben hep şarkıcı olmak istedim. Bu benim çocukluk rüyamdı. “Star” olma gibi bir hayalim yok çünkü sonra hayal kırıklığına uğramak istemem. Hedefim aralıksız müzik yapmak. Bir albüm yapıp ortadan kaybolmak istemiyorum. Farklı ülkelerde konseler vermek ve pek çok izleyiciye ulaşmak istiyorum. Yaptığım işte ilerlemek ve iyi olmak. Bir gün Tarkan’la bir düet yapmak isterim. Kimbilir belki bir gün gerçekleşir bu hayalim. Müzikte başarı senin için ne ifade ediyor? Bu işte takdir edilmek isterim. Bir Türk kızı olarak uluslararası müzik dünyasında adımı duyurmak çok güzel bir duygu.l Hüseyin Alp bir emekli öğretmen: Maden ocaklarında iki yıl çalıştıktan sonra Şirinyer Köy Enstitüsü’nden 1945’te mezun oldu ve Ege’nin köy okullarında 26 yıl öğretmenlik yaptı. Deniz kültürünü anlatmaya çalıştığı kitabının ‘Çıplak ve Üstsüz Turistler’ başlığı altında şu bilgiler sunuluyor: ‘‘Plajlarda çıplak ya da üstsüz olan yabancı ya da yerli turistler olabilir. Bunların hiçbir kötü niyeti yoktur. Ancak bunlar güneşten tüm vücutlarını faydalandırmak isteyen insanlardır. Böyle istiyorlarsa suç mu işliyorlar? Hayır. O halde, biz mi suçluyuz? Bizim de suçumuz yoktur. Bu konuda hamamcının suçu olur mu? Müşterinin suçu olmaz, ama isteği olabilir. Müşteri hamamda ait olduğu kabine girince onun altından ve üstünden bahsediyor muyuz? Etmiyoruz. O halde bu da aynı değil midir?’’ Sevgili öğretmenim, kitapta birbirinden ilginç önerilerde de bulunuyor. İşte onlardan biri: ‘‘Ülkemizin üç yanı denizlerle çevrili olduğu halde neden denizde at yarışları, köpek yarışları yaptırılmaz. Şaşarım...’’ Her okuyuşumda gülümsediğim kitabı Hüseyin Alp’e yazdırtan hiç şüphesiz ki deniz sevgisinden başka bir şey değildir. Şairler arasında da şiir sevgisinden dolayı öğretmenliğe soyunanlar vardır. Bu konuda vereceğimiz örneklerden biri İsmail Uyaroğlu’nun ‘10 Derste Şairlik’ adlı şiiridir: 1. Her şeye şaşarak bakacaksın 2. Otobüste çocuklara yer vereceksin 3. Duymayı bileceksin taştaki TİYATROCULARIN ACI GÜNÜ Tunç Yalman yaşamını yitirdi İstanbul Haber Servisi Dün yaşamını yitiren, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın eski sanatçı ve yönetmenlerinden Tunç Yalman Teşvikiye Camii’ndeki ikindi namazının ardından Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verildi. Tunç Yalman için Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde tören düzenlendi. Törende konuşan Şakir Tiyatroya 1954 Eczacıbaşı, yılında geçen, bir Tunç’u 55 yıldır süre Muhsin tanıdığını, tiErtuğrul ile yatroya Robert okurçalışan Yalman, Kolej’de ken gönül verErtuğrul’un diğini belirtegörevden rek, ‘‘Tunç, İsalınmasının tanbul Dormen ardından istifa Tiyatrosu’nda, ederek, İstanbul, İzmir, Amerika’ya gitti. Ordu Devlet Tiyatrolarında çalıştı. Nereye çağrılsa giderdi. Hepimizin başı sağolsun’’ dedi. Sanatçı dostlarından Hadi Çaman ise ‘‘Yalnızca galalarda değil, böyle finallerde de buluşmak gerekir. Tunç, güler yüzüyle, donanımıyla hepimize sevgi sundu, daha önce giden tüm ustalara sevgimizi götürsün’’ dedi. Yalman’ın cenazesi, buradaki törenin ardından Teşvikiye Camisi’ne getirildi ve ikindi namazından sonra Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verildi.Törene Yalman’ın ailesi, yakınları, sanatçı dostları ve yurttaşlar katıldı. 1925 yılında İstanbul’da doğan Yalman, 1937’de High School’dan Robert Kolej’e geçti. Koleji bitirdikten sonra, Kuzey İrlanda Üniversitesi’ne gidinceye dek babası Ahmet Emin Yalman’ın çıkardığı Vatan Gazetesi’nde çalıştı. Daha sonra babasının görevi nedeniyle Amerika’ya giden Tunç Yalman, Yale Üniversitesi’ni bitirdi. Askerliğini yaptıktan sonra 2 yıl Vatan Gazetesi’nde çalışan Yalman, Şakir Eczacıbaşı ile birlikte sanat sayfasını hazırladı, tiyatro eleştirileri yazdı. Tiyatroya 1954 yılında geçerek, bir süre Muhsin Ertuğrul ile çalışan Yalman, Ertuğrul’un görevden alınmasının ardından istifa ederek, Amerika’ya gitti. Amerika’da öğretim üyeliği yapan ve tiyatro dersleri veren Yalman, yaz aylarında da Türkiye’ye gelerek, İstanbul’da birçok oyun sahneye koydu. Tunç Yalman, 2 yıldan beri İstanbul’da yaşıyordu. mış. Neden? Yapının bulunduğu arsanın sahibi Ormancılar Derneği karar almış, tiyatroyu yıktırıp arsayı müteahhide verecekler, çarşı ve otopark yaptıracaklarmış. Yapılacak yeni yapının yarıdan çoğu da müteahhidin olacakmış. Ormancılar Derneği’nin eline yine bugün sahip olduğu kadar bir alan kalacakmış. ??? 4 Ekim 1960 Salı akşamı, Albert Camus’nun Caligula oyunuyla perdelerini açan Yeni Sahne, bu oyunla öncü ve yenilikçi anlayışta bir tiyatronun da habercisi oluyordu. Ünlü oyuncu Kartal Tibet de ilk kez o gün seyirciyle tanışmıştı. ‘HEYECANINI HİÇ YİTİRMEDİ’ 1960’ların heyecanıyla çalışmalarına başlayan Yeni Sahne, günümüze dek bu heyecanını yitirmeden etkinliklerini sürdürdü. Ankara’nın merkezindeki yeri, sadece başkente değil, bütün ülke sanatına taze kan pompalamasını sağladı. Bir çok genç seyirci tiyatro ile ilk kez bura A nkara’da, Devlet Tiyatroları’nın 46 yıldır oyunlarını sergilediği Yeni Sahne yıkılacak DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Yeni Sahne Yıkılmasın!.. masıyla da başkentin kültür yaşamındaki vazgeçilmez konumunu güçlendirdi. Ankara’da çağdaş tiyatro kültürünün oluşmasında büyük rol oynadı. ??? Kültür kurumları, kentleri kent yapan oluşumların başında gelir. Dünyanın önde gelen kentlerinın adları hep ünlü kültür kurumlarıyla özdeşleşir, anılır. Opera binası olmadan Paris, Modern Sanat Müzesi olmadan New York, birbirinden ünlü tiyatro yapıları olmadan Londra kimliklerini yitirirler. Çünkü kültür yapıları kent kimliğinin oluştuğu, o kentin insanlarının ortak yaşam alanlarıdır. Bir tiyatro yapısını yıkmaya giriştiğinizde yalnızca bir yapıyı değil, o kenti, kent kılan bir ana unsuru da ortadan kaldırmış olursunuz. Çağdaş kentlerin ve ülkelerin yöneticileri, bu bilinci taşıyan insanlardır. da tanıştı. Bir çok genç oyuncu ilk kez burada sahneye çıktı ya da turne heyecanını yaşadı. Tiyatro coşkusunu hiç yitirmeyen başkent seyircisi, burayı tiyatro dünyasının yüreğinin attığı bir uğrak yerine getirdi. Yeni Sahne’nin gişesi hiç boş kalmadı. Devlet Tiyatroları sahneleri içinde hep en çok seyirci toplayan tiyatro oldu. Casona’nın Ağaçlar Ayakta Ölür’ü, Büchner’in Woyzek’i, Dürrenmatt’ın Fizikçiler’i, Jenet’nin Hizmetçiler’i, Çehov’un Vanya Dayı’sı, Ionesco’nun Amedee’si, Shaw’un Kırgınlar Evi, Lorca’nın Kanlı Düğün’ü, Melih Cevdet Anday’ın Mikado’nun Çöpleri, Camus’nün Yanlışlık’ı, Arbuzov’un Söz Veriyorum’u, Becket’in Godot’yu Beklerken’i gibi 300’ü aşkın oyunla çizgisini zenginleşerek sürdüren Yeni Sahne, son yıllarda şenlik ve festivallere ev sahipliği yap Mülkiyet hakkının, bir kentin kimliğine karşı işlenecek bir suça dönüştürülmesine izin verilemez. ??? Şu günlerde, Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin öncülüğünde oluşturulan Yeni Sahne Girişimi, bu tarihsel kültür kurumunu yıkılmaktan kurtarmak, başkent belleğinden silinmesine engel olmak için çaba gösteriyor. Bir süredir ülkemizde açıkça bir kültürsüzleştirme kampanyası sürdürülüyor. Tiyatroların kapatılması, kültür projelerinin rafa kaldırılması sık sık görülmeye başlandı. Çağdaş kültürün ve yaşam biçiminin ortadan kaldırılması, çağdışı bir toplum özleminin gizlenemez çabalarıdır yapılanlar. Ormancılar Derneği, ille de sahibi olduğu arsayı elden çıkarmak istiyorsa, önce üzerinde 46 yıldır kiracısı olan Devlet Tiyatroları’na satmayı önersin. Hem böylelikle belki kamuoyu önünde yitirdikleri saygınlıklarını da geri kazanmayı başarırlar. Anlaşma olanağı yoksa, buranın kamulaştırılması ve başkent halkına sunulan kültür hizmetinin sürdürülmesi devletin anayasal görevidir. turgayİfisekci.com