08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 ÖZELLEŞTİRME İDARESİ TEDAŞ’IN DA FİYATLARI YENİDEN BELİRLEMESİNI İSTEDİ C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER EKİM CUMA Ve elektrik için zam talebi ükümetin geciktirmek için kurumları birbirine düşürdüğü elektrik zammı yakında. Özelleştirme İdaresi, fiyat artışının tüketiciye yansıtılmasını istedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB), Türkiye Elektrik Ticaret AŞ’nin (TETAŞ) TEDAŞ’a sattığı elektriğin fiyatına yaptığı yüzde 23.9 zammın ardından, Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ’nin (TEDAŞ) maliyetlerinin yüzde 15 arttığını belirterek, bu maliyet artışının tüketiciye yansıtılması gerektiğini, aksi takdirde dağıtım özelleştirmelerinin zora gireceğini bildirdi. ÖİB, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) gönderdiği yazıda, TETAŞ tarafından 20 elektrik dağıtım şirketine 1 Eylül31 Aralık 2006 tarihleri arasında satılan elektriğin fiyatının 8.63 YKr/kilovatsaat’ten (kwh) 10.69 YKr/kwh’e çıkarılması yüzünden dağıtım şirketlerinin enerji alım maliyetlerinin yüzde 15 oranında arttığına dikkati çekti. Yazıda, bu yüzden 20 dağıtım şirketinin tarife metodolojisi çerçevesinde maliyet artışının, tüketici tarifelerinin artışı anlamına geldiği belirtilerek ‘‘TETAŞ’ın zammının tüketici tarifelerine yansıtılarak oluşan yeni fiyatın uygulanmak üzere TEDAŞ’a bildirilmesi, aksi takdirde bu hususun elektrik dağıtım özelleştirmelerine ciddi bir engel oluşturacağı’’ bildirildi. İHALELERDE SÜRE 1 AY UZATILDI EPDK, 28 Eylül 2006 tarihinde TETAŞ’ın TEDAŞ’a verdiği elektriğin yüzde 23.9 oranında artırılmasına ilişkin yeni tarifesini onaylamış, Enerji Bakanı Hilmi Güler ise zammın yurttaşa yansıtılmayacağını savunmuştu. Bu arada, ÖİB, elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi ihalesinde teklif verme süresini, 15 Aralık 2006’dan 19 Ocak 2007’ye uzattı. ÖİB’den yapılan açıklamaya göre, son teklif tarihi, ön yeterlilik başvurusu yapan katılımcı sayısının çokluğu ve ön yeterlilik kriterlerine göre katılımcıların değerlendirilmesine yönelik çalışmaların uzun zaman alması ile ön yeterlilik değerlendirmelerine ilişkin sürenin uzatılması nedeniyle ertelendi. Değişim Rüzgârları yacağı, hatta yangına körükle gitme, iç savaşı tırmandırma anlamına geleceğinin altı çiziliyor. Belki dikkatinizi çekmiştir; bugünlerde Irak’tan gelen günlük haberlerde çatışmanın odağında sıkışmış ABD askerleri ile yapılan röportajlar sıkça yer alıyor. ABD kaynaklı siyasi ve askeri stratejik söyleşilerde ise bugüne kadar gündeme gelmeyen, Irak gelişmelerinin, büyüyen iç savaşın bölgeyi tehdit eden boyutlarına işaret ediliyor. Tesadüf olduğu söylenebilir mi? Aynı tarihlerde, uzun süreli yapay bir suskunluk, barış dönemi geçirmiş olan Afganistan’da öne çıkan eylemler gündemde. Hemen her gün yeniden tırmanışa geçen direniş örgütleri ile çatışma haberleri geliyor. Yorumlar karamsar. Afganistan işgalinde gerçek savaşın henüz patlamak üzere olduğu vurgulamaları yapılıyor. ??? Ortadoğu’da sıkışan ABD güdümündeki emperyal işgalcilerin güdümlediği İsrail’in Lübnan bombardımanı, işgali, acaba stratejik anlamda, şahinlerin saldırgan politikalarında son bir sıçrama, arayışı mı idi? Gerçi İsrail son günlerin Filistin politikalarında yeni saldırgan, sıçrama arayışlarını denemekte. Ancak Lübnan işgalinde stratejik hedefe ulaşamadıkları kendi askeri, siyasi kaynaklarının, medyaya yansıyan itirafları ile ortada. Sorumluluğun BM gücüne devredilmesi de somut belgesi. Estirilen bu değişim rüzgârlarının anlamı, boyutları ne? En iyimser insanlık, barış adına en abartılı yaklaşımla nasıl bir senaryo üretilebilir? Emperyal işgalde şahinler politikaları ile beklenen sonuçlar alınamayınca, çıkarların, işin içinden en az zararla çıkma hesaplarının gereği, simge olmuş kadrolarda değişim yaşanır. BushBlair, askersivil şahin kadrolardan en vitrinde görünenleri iktidarlarından, görevlerinden olurlar. Yeni ittifaklarla, yeni dengeler, çıkarların korunması arayışlarına girilir. Göreceli şahinler poltikaları reddedilir. Hatta kademeli asker çekilmesinde anlamlı jestler yapılır. Barışçı tezlerle ortaya çıkan siyasilere bile yol açılabilir.. Sonrasını ise kestirmek gerçekten çok zor. Dünya ölçeğinde, Ortadoğu’da, dinlerkültürlermezhepler çatışmaları ekseninde öylesine büyük yangınlar çıkarıldı, öylesine yaralar, delikler açıldı ki.. Şimdilik barış düşü görmek bile olanaksız.. soner?cumhuriyet.com.tr H OPEC üyeleri son dönemde gerileyen petrol fiyatları ve üretim kotalarını görüşmek üzere toplanacak. CARİ AÇIĞIN ÖNEMLİ KAYNAĞINA İLİŞKİN VERİLER GİZLİ BİLGİ Petrol ithalatına ‘sansür’ Ekonomi Servisi TÜİK’in ‘aktif veri gizliliği’ uygulamasından, Türkiye’nin en büyük ithalat kalemi sayılan ham petrol de nasibini aldı. Büyük bölümü TÜPRAŞ tarafından gerçekleştirilen ham petrol ithalatına ilişkin bilgiler, TÜİK’in “Resmi İstatistiklerde Veri Gizliliği” yönetmeliği kapsamında “gizli veri’’ sayıldı. Dünya gazetesinin haberine göre, haziran ve izleyen aylara ilişkin ham petrol verilerini açıklamayan TÜİK, daha önce web sitesine koyduğu ocakmayıs dönemine ilişkin verileri de yayından kaldırdı. Türkiye’nin varili kaç dolardan ne kadar petrol ithal ettiği bilinmediği için dünya petrol fiyatlarındaki gelişmelerin makro ekonomik göstergeleri ne ölçüde etkileyeceği hesaplanamıyor. En önemli enerji kalemine ilişkin verileri izleyememek, ekonominin aktörleri için öngörüde bulunmayı da güçleştiriyor. Türkiye’nin 2001’de OECD’ye veri yayımlamada ‘pasif gizlilik’ uyguladığını bildirdiği de ortaya çıktı. Pasif gizleme, ilgili tarafların resmen başvurusu üzerine bilgi saklamayı içeriyor. Bu arada 2002’nin ilk 4 ayında (ocaknisan dönemi) 1.2 milyar dolar olan ham petrol ithalatı 2004’te 1.7 milyar dolar, 2005’te 2.3 milyar dolara, bu yılın ocaknisan döneminde ise 3 milyar dolara çıktı. AB: Enerjide Türkiye’nin yeri önemli ELÇİN POYRAZLAR BRÜKSEL Yakın gelecekte karşılaşacağı enerji darboğazına ilişkin somut çözüm arayışlarına giren AB, Türkiye’nin Avrupa’nın enerji güvenliği açısından önemine dikkat çekti. AB Komisyonu tarafından hazırlanan ve Konsey’e gönderilen “Dış enerji ilişkileri” başlıklı çalışmada Türkiye’nin bölgedeki kaynaklar bakımından AB’nin enerji güvenliği için stratejik önem taşıyan kritik bir enerji merkezi haline geldiği söylendi. Genişleme sürecinin Türkiye’nin AB enerji müktesebatını uyarlaması ve uygulamasına katkı sağlayacağının iletildiği belgede Türkiye’nin Enerji Toplulukları Anlaşması’na da katılımı öneriliyor. ABRusya enerji ilişkilerinin yanı sıra üçüncü ülkelerle enerji işbirliğinin öncelikler arasında sayıldığı belgede Nabuko boru hattı projesinin yanı sıra Hazar havzasında gerçekleştirilecek tüm projelerin etkin bir biçimde yaşama geçirilmesi gerektiği yönünde görüş bildiriliyor. Belgede ayrıca Türkiye’nin enerji merkezi olmasında enerji politikalarının AB standartlarına taşınmasının önemine değiniliyor. Rusya’da enerji sıkıntısı Enerji devi Rusya’da enerji sıkıntısı başgösterdi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkede enerji sıkıntısının yaşandığını ve ekonomik büyümenin tehdit altında olduğunu söyledi. Putin, 10 yıl içinde yurtiçi milli hasılayı ikiye katlamayı planladıklarını, ancak artan enerji tüketimini göz önünde bulundurarak elektrik üretiminin geliştirilmesini amaçlayan net ve kapsamlı bir planın henüz bulunmadığını belirterek “Ekonomi, sadece doğalgaza dayanmamalı’’ diye konuştu. Gazprom, düşük fiyat yüzünden gazı iç piyasa yerine mümkün olduğunca dış piyasaya satmak istiyor. Rusya’da enerji tüketimi son 5 yılda yıllık yüzde 2 oranında artarken bu yılın ilk 9 ayında enerji tüketiminin yüzde 4.8 oranında arttığı kaydedildi. Bu arada, Rusya Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Aleksi Ulyukayev, güçlü yatırımların artışından dolayı Rus ekonomisinin yıl sonuna kadar yüzde 6.8 oranında büyüyeceğini söyledi. Rekor düzeydeki ticaret hacmine rağmen ihracatın bu büyümenin sadece yüzde 2’sini oluşturduğunu belirtti. ngiliz Genelkurmay Başkanı’nın Irak’ta ve Afganistan’da bulunmalarını eleştiren açıklaması, bizim medyamızda teğet geçiştirilmiş olsa da, çok önemli bir değişimin işareti. Bizim askerler konuştuğunda ‘‘siyaset yapıyorlar’’ diye tepki verenlerin, AB dünyasının, sesinin çıkmamasının çifte standart boyutu üzerinde durmayacağım. Arkadaşımız Hikmet Bila yazısında hem bu konuya hem de ABDİngiliz ittifakının Irak ve Afganistan işgallerinde yarattıkları insanlık trajedilerinin can alıcı son boyutlarına ayrıntıları ile değindi. Askeri sorumluluk üzerinde olan İngiliz Genelkurmay Başkanı’nın işgallerde çıkmaza girildiği ve geri çekilmenin gündemde olması gerektiğini vurgulaması da önemli. Savaş suçlarının birinci elden, siyaseten baş sorumlusu Blair’in, Genelkurmay Başkanı’na karşı çıkmak şöyle dursun, suçlamaları kabul eder nitelikteki açıklaması, işin rengini değiştirecek içerikte. Aynı gün ABD kaynaklı haberlerde, Irak bataklığında kalındığının itirafı niteliğindeki açıklamalar, ABD önderliğindeki işgalci askerlerin çekilmesi gerektiği yönündeki raporlarla birleşince, ortaya önemli bir siyaset değişikliği zorunluluğu tablosu çıkıyor. Her ne kadar Beyaz Saray, Başkan Bush’un Vietnam benzetmesi açıklamasını düzeltmiş olsa da, son durumları özetleyen ayrıntılı raporlar Irak’taki durumun vahametini tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor. Besbelli ABD şahinleri penceresinden çok da anlamlı olmayan her gün ölen ve yaralanan Iraklıya ilişkin gelişmeler, giderek daha etkin ABD ve de petrol şirketleri çıkarlarını vuruyor. Direniş eylemlerinin petrol üretim ve dağıtım sistemlerini hedef alan sabotajları, yangınlar yıllar içinde azalmayıp artıyor. Üstüne giderek daha anlamlı sayılarda ABD askerinin ölmesi, çatışmanın odağında hedef olması, katlanan askeri maliyetlerin ekonomiye olumsuz yansımaları, raporlara çarpıcı veriler olarak yansıyor.. ??? ABD kaynaklı en son strateji raporlarında, Irak işgali ile hedeflenen amaçlardan giderek uzaklaşıldığının belgi bilgileri öne çıkıyor. Sonuçlar ABD şahinlerini de fazlası ile ürkütmüş olmalı ki, artık Suriye, hatta İran’la anlaşmalı çözümlerden söz ediliyor. ABD işgali sayesinde Irak’ta çıkan büyük toplumsal yangında, ırklar ve mezhepler eksenindeki iç savaştaki tırmanışın önünün alınamayacağı, Irak’ın Kürtler, Şiiler, Sünniler ekseninde bölünmesinin de asla çözüm olama İ Ekonomi kitabında ayetler AYKUT KÜÇÜKKAYA Kamuoyu Milli Eğitim Bakanlığı’nın ders kitaplarındaki hurafeleri tartışadursun İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okutulan ve Prof. Dr. Sabahaddin Zaim’in yazdığı ‘‘Çalışma Ekonomisi’’ kitabında Kuran ayetleri, hadisi şerifler yer alıyor. İlk baskısı 1962 yılında, 10. baskısı ise 1997 yılında yapılan ve halen üniversitede okutulan ‘‘ekonomi kitabında’’ öğretim üyelerinin tespit ettiği bölümler özetle şöyle: Birinci Bölüm (İş Piyasası) başlamadan; Kuranıkerim’den: ‘‘Bilinsin ki, insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. Ve çalışması da ilerde (kıyamette) görülecektir. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.’’ 53 EnNecm Süresi: 39, 40, 41. Ayetler. (Sayfa: 9) Mesleğe Yönelme Bölümü’nde; ‘‘Ey İman sahipleri, size verğimiz zenginliklerden bir kısmını yoksullara harcayın. Alışverişin, dostluğun ve şefaatin olmadığı (kıyamet) günü gelmeden hayır işleyin.’’ Kuranıkerim 2. Sure, 254. Ayet. (Sayfa: 93) Emek Arzı Bölümü’nde; İslamiyete göre ancak imsak (tutma) ve azil (çekilme) yoluyla gebeliğin kontrolü mümkündür. Ve zaruretler dışında tavsiyeye şayan değildir. (Dipnotu: Hazreti Muhammed (s.a.s), ‘‘Çoğalınız! Ben Ümmetim, yani Müslamanların çokluğuyla iftihar edeceğim’’ demiştir. Hadisi Şerif. (Sayfa: 117) Emek Arzı Bölümü’nde; Bakım endişesiyle nüfus artışından korkmamak gerekir. Zira Cenabı Hak herkesin rızkını vericidir.(Dipnotu: İnsanlar, kendilerine Allahın verdiği zekâ, akıl ve ilmi kullanarak tabiattan yeni yeni istifade imkânları bulmaktadır. Milyonlarca tavuğu kısa süre içinde yetiştiren suni kuluçka makinesinin icadı, atom çekirdeğinin parçalanması, güneş ısısının muhafaza yoluyla beşeriyetin önüne çıkan yeni imkânlar, dünyanın dörtte üçünü kaplayan deniz altındaki, maden ve zengin cevherli topraklardan istifade yollarının bulunması, mikrobiyolojideki gelişmeler sonucu tarım ürünlerindeki potansiyel gelişmeler Allah’ın bu beyanı teyit edici mahiyetteki teknik gelişmelerdir. (Sayfa: 117) Beşinci Bölüm (İşsizlik) başlamadan; ‘‘Allah kendisine karşı gelmekten sakınan kimseye kurtuluş yolu sağlar, ona ummadığı yerden rızık verir.’’ 65/2 ve 3 (Sayfa: 169) Altıncı Bölüm (Ücretler) başlamadan; ‘‘Kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir...’’ Kuranıkerim 2. Sure, 286 Ayet. (Sayfa: 195) N e betonarme mezarlığa dönüşmüş koylardan birine demirlemiş olduğumuz umurumuzda! Ne mandalina bahçelerinin üzerine kurulu beş yıldızlı otelin kimin olduğu! Ne de kira, elektrik zammına yetmeyen maaşın beş günlük tatile nasıl yeteceği! Bugün bayram. İç karartıcı gerçekleri birkaç günlüğüne de olsa unutup iyi ve umut verici şeyler duymak istiyoruz. Gelin görün ki IMF bayram filan dinlemiyor. “Harcama kalemlerini kısın, faiz dışı fazladan taviz vermeyin! Asgari ücreti düşürün, bölgesel asgari ücret uygulamasına geçin!” diye tutturmaya devam ediyor. Dahası, IMF artık altyapı yatırımlarının azaltılmasıyla filan da yetinmiyor. İlaç ve tedavi masrafları gibi doğrudan insan yaşamını ilgilendiren kalemlerde de kesinti istiyor! IMF isteyecek de AKP yapmayacak mı? Yaptı bile! 2007 bütçesinde Sağlık Bakanlığı’na ayrılan ödenekler yüzde 12 kısıldı. Böylelikle, tedavi ve ilaç giderlerinden 2006’da 1.4 milyar YTL’lik kesintinin önümüzdeki yılda da devam edeceği kesinleşti! Asgari ücrete gelince… Anne Krueger’in “faiz dışı fazla hedefinin üstüne çıkmak için asgari ücreti indirin” deyişi şimdilerde Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nce (OECD) dillendirilmekte. OECD, 2006 Türkiye Ekonomik Raporu’nda dolandırmadan açıkça : • Tazminat sisteminin işsizlik sigorta GÖZ UCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ sıyla değiştirilmesini, • bölgelere göre asgari ücret uygulamasına geçilmesini, • sosyal güvenlik sisteminde işverenin katkı payının azaltılmasını, • esnek çalışma sistemine yönelik düzenlemelerin gerçekleştirilmesini istemekte. Sermaye açısından bunun iki temel anlamı var: 1 Bundan böyle işveren, emeği kullandığı için üstlenmek zorunda olduğu tüm masraf kalemlerini emek sahibinin üstüne yükleyecek; 2 İşverenin mali yükümlülüğü çalışanın emeğini kullandığı saatlerin ücretini ödemekle sınırlı kalacak. Yani? Sermaye nezdinde emek, üretimi gerçekleştirmek için kiralanan bir faktör halini almakta!.. Dolayısıyla, emeğin çalışma sırasındaki yıpranması, kazaya uğrama riski, asgari yaşam koşullarını sağlayacak düzeyde olması, iş güvencesi gibi hususlar işverenin değil, emeğini arz edenlerin sorunu olarak kabul görmekte! Türkiye gibi azgelişmiş AKP’nin İşsizine Bayram Yok! ülke sermayesi için bundan büyük bayram olur mu? Boşuna dememişler elle gelen düğün bayram diye! Türkiye sermayesinin önde gelen sendikası olan MESS’in (Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası) işçi sendikalarına yaptığı; ikramiyelerin kaldırılması, fazla mesai ücretlerinin yüzde 75’e düşürülmesi, denkleştirme ve deneme sürelerinin kaldırılması teklifine bakılırsa… IMFOECD’yle gelen bayram takvimdeki yerini çoktan bulmuş bile. Aslında, MESS’in teklifinin şaşırtıcı bir yanı yok. Zira: • Maden sektörünün tüm alt dallarında özelleştirmeler ve ulusötesi firmalarla birleşmeler neredeyse tamamlanmak üzere; • Türkiye otomotivden dayanıklı tüketim mallarına kadar ulusötesi sermayenin yatırım alanı içinde; • Metal sanayii Ortadoğu’daki hafriyatın öncelikli sektörlerinin başında gelmekte, ama Ortadoğu hafriyatı oldukça pahalı bir pazar. Kısacası, metal sanayiinin yeni Ortadoğu pazarına girer kenki temel hedefi minimum maliyetle maksimum kâr hedefine ulaşmak. Hedefe ulaşmak için de işe emeğin kazanımlarından başlamakta! İşte tam bu sırada, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) çalışabilir yaştaki işsizliğin azalmaya başladığını gösteren verilerini yayımlıyor. Nüfustaki artışa, yapısal reformlarla firmaların daralmacı istihdam politikaları izlemelerine rağmen ülkemizde kronik sorun haline gelen işsizlik geriliyor! TÜİK verilerine göre geçen yılın temmuzunda yüzde 9.1 olan işsizlik oranı bu yılın temmuzunda yüzde 8.8’e gerilerken... Mayıstan beri 8.8 düzeyini koruyor! IMF, OECD, MESS gibi küresel sermayenin kurumlarının istediği de zaten bu. Enflasyonun gerilediği, işsizliğin azalmaya başladığı resmi verilerle ilan edildikçe, işveren kesiminin dayanakları artıyor. İstatistik, işverenin emeği kullanmaktan kaynaklanan yükümlülüklerinden kurtulmasında bir ikna aracı haline dönüşüyor. İşte, 2006 ve 2007’yi sermayeye bayram kılan bir neden daha! Garip olan, çalışan kesimin de kendini bayramda sanması! Yasayla belirlenmiş kazanımlarının yok edilmesini emeğinin özgürleşmesi sanıp rıza göstermesi! [email protected] www.turkelminibas.net
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle