28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

EKİM CUMA müzik YORUMLAR OSMAN ÇUTSAY YENI DÖNEME HAZIRLANAN RUHİ SU DOSTLAR KOROSU YOLUNA DEVAM EDECEK C ‘En Alttakiler’ alıyordu. Bu tablonun değişmediği anlaşılıyor. Görünen o ki, zengin Almanya’nın en yoksulları, hâlâ yabancılar. Ve doğal olarak da kökleri Türkiye’de olan 2.8 milyon insan. Ama bu kez fazla yalnız değiller, çünkü özellikle doğu eyaletlerinde yaşayan “safkan” Almanların da durumu berbat. Yabancıları bu sevimsiz alanda yalnız bırakmadıklarını görüyoruz. Batı Almanya’daki yoksul sayısı tırmanışını sürdürüyor. Özellikle de Türkler arasında... Bunun sonuçları olur. Biri, başta Türkiye kökenli topluluk olmak üzere, yabancılarla yerleşik yoksullar arasındaki rekabetin kızışmasıdır. İşin içine milliyetçilik denilen bataklık zihniyetinin gireceğine kesin gözüyle bakabiliriz. 20 yıl önce Günter Wallraff’ın tanıklığına, her zaman seviyesiz, her zaman asalak ve her zaman uşak Türk sağının tepkisi, “En Üsttekiler” gibi ucuzlukları kitap diye piyasaya sürmek olmuştu. Şimdi de açıkça ortaya çıkan bir bilimsel gerçeği, belki yine “hakaret” kabul edenler vardır. Ama etseler de etmeseler de, bu gerçeği hep birlikte yaşıyorlar ve kendilerini aldatmaya devam ediyorlar. Yabancılar içinde ise çoğunluk toplumunun haksızlıklarına maruz kaldığını düşünenlerin sayısı giderek artıyor. Suçlu bulmak bu kadar kolay. Yani her şeyi düşünüyorlar, ama içinde yaşadıkları serbest piyasa ekonomisinin ve onun merkezi ideolojisinin, bütün bu rezaletin anası olabileceğine inanmıyorlar. Dincilik ve milliyetçiliğin de bu bataklığı beslediğini... O nedenle, yöneten sınıfların, bu tür haksızlıkları “kör kör gözüm parmağına” dercesine, büyük bir pervasızlıkla ortaya koyması kimseyi şaşırtmıyor. Çoğunluk toplumu (diyelim Almanlar) ile azınlıklar (diyelim, başta Türkler olmak üzere yabancılar) arasındaki mesafe, belli bir düzeye kadar egemen ideolojilerin desteklediği bir şike cepheleşmedir. Gerçek nedenlerin saklanmasını kolaylaştıran bu sanal çekişme, su başlarındaki devlerin daha da zenginleşip sayılarının artmasına neden olabiliyor. Toplumun en altındakilere, “bizimkilere” yani, şu sıralarda, Orhan Pamuk’a lanet yağdıran bayağı sağ ile aynı yazarın önünde takla atmayı iş ve solculuk sanan “çağdaş” sağ arasında şaşkın, çaresiz bekleşmek düşüyor. İnsanın bitirilebileceğini bir de bu yüzüyle öğreniyoruz. 7 Yozlaşmayı tersine çevirenler ’nin sonbahar günleri. 1952 Sıdıka Su, o dönemin siyasi şubesi Sansaryan Han’da gözalsu eşliğinde çalışıyor. Koro bu yılı yoğun bir konser programıyla geçirdi. 3 Temmuz’da Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda Ruhi Su Antında... Sıdıka Su, Ruhi Su’nun da ma Gecesi’nde, 17 Temmuz’da yine orada olduğunu bilmiyor... Tarih ve aynı yerde Sayat Nova Korosu ve Toplum Bilimleri Enstitüsü’nde 18 Kardeş Türküler’le ortaklaşa hazırlaEkim Çarşamba günü kaybettiğimiz, dığı “Mahlemize Âşık Geldi” projeTürkiye’nin en mücadeleci kadınlasi kapsamında başarılı konserler verrından Sıdıka Su anısına gösterilen di. belgeseli izliyoruz... Türkiye KomüRuhi Su Dostlar Korosu yeni dönist Partisi’ne yönelik ‘51 tevkifatınnem için koristler aradığını gazete da tutuklananlara ilişkin belgeselde ilanlarıyla da duyurmuştu. Berktay Sıdıka Su da o günleri anlatıyor: “Bir Akyıldız, Ruhi Su Dostlar Korosu’nu tomar kâğıt getirdiler, özgeçmişini Aralık 2005’ten bu yana çalıştırıyor. yaz dediler. Bir sayfaya kısaca özBoğaziçi Üniversitesi Fen Bilgisi Bögeçmişimi yazdım. Duvarlar öyle lümü mezunu olan Akyıldız, Avusturnemliydi ki, üşüyordum, bütün kâya Kültür Ofisi ve Avusturya Liseliler ğıtları duvarlara yapıştırdım...Çok Derneği’nin oluşturduğu European kızdılar. ‘Devletin kâğıtlarını nasıl duVoicesAvrupa Sesleri İstanbul Korovarlara yapıştırırırsın’ dediler... Ne su’nda şef asistanlığı yapmış, Viyaolursa olsun, bulunduğum yerde na’da koro yönetimi ve kendime göre bir şeyler şan teknikleri dersleri alyaparım...” mış. Avrupa Birliği’nin de desteklediği müzik eğitiKALP RAHATSIZLIĞI mini yaygınlaştırmayı amaçlayan Avrupa UfukSıdıka Su, Ruhi Su’nun ları ve Mozaiği PrograDostlar Tiyatrosu bünyemı’nda (European Horisinde 1975’te kurduğu zons and Mosaic ProgDostlar Korosu’nu yaşatramme) Türkiye sorumlumak için büyük ozanın luğunu üstlenmiş. Farklı 1985’te hayatını kaybetrepertuvarları olan birçok mesinden sonra büyük koroda çalışmış: “Dostmücadele verdi. Komülar Korosu’nun önemi nist disiplin ve kararlılığıydaha ayrı. Ruhi Su’nun la Ruhi Su’nun halk müönderliğinde türküleriziğine getirdiği çizgiyi yamizi tekseslilikten çokşatmaya çalıştı. Başkansesliliğe taşıdı. Ruhi lığını yaptığı “Ruhi Su Su’dan sonra Timur Kültür ve Sanat VakSelçuk ve çok defı’’nın kısıtlı olanaklaıdıka Su, Ruhi Su ğerli şefler kororına karşın yeni kuDostlar Korosu’nun yu yönettiler. şaklara Ruhi Su yeni dönemine ilişkin Ben de 10. şef türkülerini taşıhazırlıklarının duyurulolarak bu çizmaktan vazgeçmasını istiyordu. Ölümüngiyi devam etmedi. Sıdıka den bir hafta önce evinde zitirmeye çalıSu’nun, Dostlar yaret ettiğimiz ‘türkü yürekşıyorum. ReKorosu’nun yeni pertuvarımızın koristler bulma ve li savaşçı’, kendini iyi hissetbüyük kısmı yeni döneme hazırmiyordu. Su, koro şefi ve koRuhi Su’nun türlanma çabalarının duristlerin düşüncelerinin külerinden oluşuyurulmasını istediğini, daha önemli olduğunu yor. Bugüne kadar vakfın yönetim kurulu söylerdi. koroyu yöneten üyesi Sönmez Tarşeflerin düzenlediği türgan ve eski koristlerden küleri de söylüyoruz. Karabey Aydoğan’dan Ruhi Su, Batı eğitimi alöğrenmiştik. 10 Ekim Samış ama kendi kültürülı günü Aydoğan’la birliknü çağdaşlaştırmaya te söyleşi yapmak üzere yönelik çalışan bir saSu’nun Beyoğlu’ndaki natçı. Anadolu müziğini Anadolu kokusunun inçokseslendiren bu koro, ce bir zevkle yayıldığı, Ruhi Su’nun müzikal göRuhi Su’nun varlığının rüşü adına başarılı çalışhissedildiği evine gittik. malar yaptı.” “Çok heyecanlanıyoGazete ilanlarındaki ifarum, bu kez beni affedelerinin korkutucu olmadin. Çocuklarla, şefle ması gerektiğini anlatan konuşun” dedi. Israr Akyıldız, türkü sevenleri edemedik. Sakızlı lokum Dostlar Korosu’na katılikram etti, vakıf binasınmaya çağırıyor: “Korodan getirilen anı yüklü muz 40 kişiden oluşueşyaları, Ruhi Su için ceyordu. İş, okul veya başzaevinde işlediği nakışka engeller nedeniyle ları gördük ve daha sağdevam edemeyenlerin yerine yeni lıklı günlerinde görüşmek üzere ayrılkoristler almamız gerekiyor. İyi bir dık. Su’nun istediği gibi Dostlar Kokulak, iyi bir ses olması gerekiyor. rosu’nun yeni şefi Berktay Akyıldız, İnsanlar biraz çekiniyor, ama eğivakfın genel sekreteri oğlu Ilgın Su ve tim almamış, iyi ses ve kulağı oldukoristlerle 12 Ekim Perşembe günkü ğunun farkında olmayan insanlar çalışmalarının öncesinde yaptığımız var. Ruhi Su’yu ve Anadolu türküsöyleşiyi aktaracağız. Koronun bir lerini seviyorlarsa kesinlikle gelip hafta sonraki çalışması ise Sıdıka söylemeliler. Konservatuvar gibi sıSu’nun ayrılışının hüznü ile başladı. nav yapmıyoruz. Türkü söylemek Ruhi Su’nun cezaevinde Sıdıka Su isteyen herkes başvurabilir. Her için yazdığı “Mahsus Mahal” okungeleni de alamıyoruz, ama en azındu, belgesel gösterildi. dan gelmek için korkmasınlar. Ama öncelikle erkek seslerine daKORİST ARANIYOR ha çok ihtiyacımız var.” Ruhi Su Dostlar Korosu perşembe ve pazar günleri ikişer saat olmak Bilgi için, Akyıldız’ın 0532 584 63 47 üzere haftada dört saat şefin piyanonumarılı telefonuna başvurulabilir. O Şef Berktay Akyıldız: Ruhi Su’yla büyümüş bir çocuk olarak Sıdıka Su’yu tanımak, yanında bulunmuş olmak ve onların emeklerinin küçük bir parçası olabilmek çok büyük bir onurdur. Ondan duyduğum en son söz salı akşamı kapısından ayrılırken ‘başarılar’ oldu. Tüm uğraşılarım onun için olacak. Yenilerin heyecanı ğırmasını heyecanla bekliyordu: Tarih ve Toplum Bilimleri Enstitüsü’nde “Hem müzik hem Ruhi Su sevgim Ruhi Su Dostlar Korosu’nun yeni kabenim koroya girmek isteyişimin netılımcıları, eskiler, sınava gelenler çalışdeni. 20 yaşındayım, Ruhi Su benim manın başlamasını bekliyor. Her yaşdönemine ait sanatçı değil ama halk tan Ruhi Su ve türkü dostu buluşmuş. müziğinin büyük bir isminin izinde yüKoro çalışmasına ilk kez katılacak olan rüyen koroda bulunmak istiyorum.” 61 yaşındaki Selahattin Özakın sınavı Akyıldız’ın küçük sınavından geçen atlatıp koroya katılmaktan oldukça keUyaroğlu, koro çalışyifliydi: masında türkülere eşlik “Ben Ruhi Su ile ederken mutlu görünübüyüdüm. Ankayordu. Dostlar Korora’da Gazi Eğitim su’na salon ve binasını Enstitüsü’nde açarak destek olan Taokurken Ruhi Su rih ve Toplum Bilimleri ODTÜ’de konser Enstitüsü Başkanı Savermişti. Sürekli lih Zeki Tombak koristalkışlıyoruz. Birlerin sohbetlerine ortak den durdu, ‘Böyle olurken henüz kaybettürkü dinlenmez’ dedi. Çağdaş Onur Uyaroğlu Yadi Toraman mediğimiz günlerde Sıdıka Su’nun mücadeleadında bir derssini anlatmıştı: “Dostlar hanem vardı. Korosu’nu kurulduğunOkul gezilerinde dan beri biliyoruz. SosRuhi Su’dan bahyalist insan olarak yetişsettiğimde gençmemizde büyük katkısı ler tanımıyordu. var. Kalabalıklar kaliteye Ailede dinleyen yönelmezler, yozlaşmayoksa çocuklar ya eğilim fazladır. Saartık bu ismi tanınatçıların bu eğilimi termıyor. İlanı görünsine çevirmesi mümce hemen geldim. S. Özakın kündür. Ruhi Su bunu Sınava girdim Zeki Tombak yapanlardan biriydi. Sıdıka Hanım Ruama ter içinde kaldım.” 26 yaşındaki hi Su’nun eşi olarak bilinir ama Türkiöğretmen Yadi Çelik Toraman’ın da ye komünist hareketinin en mücadekoroda ilk günü: “Türküleri çok seviyoleci isimlerinden biridir. Koroyu ayakrum. Ruhi Su, bence bu topraklar için ta tutmak konusundaki ısrarı Sıdıka çok önemli bir isim. Hem onun adını Su’nun bu kişiliğiyle ilgilidir. Onlar esyaşatan hem de müziğe getirdiklerini ki topraktır, çok inattırlar. Yozlaşmayı, devam ettiren koronun küçük bir parbayağılaşmayı tersine çevirmeye çalıçası olabilirsem ne mutlu.” Onur Uyaşanlardan biridir.” roğlu ise sınav için şef Akyıldız’ın ça S Sıdıka Su’nun ardından Ümran Serhan, Ruhi Su Dostlar Korosu’nun 6 yıllık üyelerinden. Ruhi Su’nun adını yaşatmak ve “dünya halk müziği” yapmak duygusuyla koroda çalışmalarını sürdürüyor. Sıdıka Su’yu son yolculuğuna uğurlarken Ahmet Arif’in “Onur da Ağlar” şiirini okuyan Serhan, Sıdıka Su için şunları söylüyordu: “Koroda bulunduğum sürede Sevgili Sıdıka Su’yu tanıma fırsatı buldum. Bütün dünyada ve Türkiye’de kadınlar bilinen isimlerin arkasında kalır hep. Ama bence Sıdıka Hanım hiç arkada kalmadı. Bu toplumun aydınlarından yiğit bir insandı. Yüreği çok yorgundu ve onun kadar eşiyle yaşayan az kadın tanıdım.” Eski korist Karabey Aydoğan: “Dostlar Korosu’nun ilk yıllarında Sıdıka Abla’yla tanışmıştım. Teyze derdim. Koro çalışmalarından sonra evlerine giderdik. O ev bizim için bir ibadethane gibiydi. Çok zorluklardan geçtiklerini sonradan öğrendik. Çok acılardan geçmiş ama Ruhi Su’nun yanına çok yakışıyordu. Hoca’nın ölümünden sonra arşivinde bulanan sayısız bandı sabahlara kadar öyle çok dinlemiş ki komşuları rahatsızlandığını düşünmüş.” Berktay Akyıldız: “Sıdıka Hanım vakfı ve koroyu da elleri, ayakları, dili gibi görür, nasıl canla başla Ruhi Su’yu bizlere anlatıyorsa vakıf ve koronun da aynı şekilde bu misyonu üstlenmesini isterdi. Bu bakımdan vakfın mali sıkıntıları Sıdıka Hanım için çok zor oldu.” rtada ciddi bir sorun var, ama kimse bunu bir sorun olarak görmüyor. Bir kader olarak görüyor. Neoliberal giysileriyle çağdaş kapitalizm, anlaşılan insanları ekonominin egemenliğine ve onun kaçınılmaz sonuçlarına iyice inandırabildi. Yönetici sınıflar halinden memnun. Küreselleşme ile birlikte, “Ne çıkarsa bahtıma” diyen bir mistik müsveddeyi, bize insan olarak yutturduktan sonra, elbette işleri tıkırında gidecektir. Kendine güveni sıfırlanmış böyle bir tipolojiyle kim bilir daha neler neler yapmayı planlıyorlar... Eski Başbakan Gerhard Schröder’in “pek derin” çözümlemeler içeren anılarına ve kendisine gösterilen tepki, artık nasıl bir tepkiyse, her şeyi açık ediyor aslında. Tarihte eşine az rastlanır ucuzlukta bir kayıkçı dövüşü içindeyiz. SPD’nin eski genel başkanı Oskar Lafontaine, bu bataklıktan kendini uzaklaştırmakla galiba en iyisini yaptı. Ruhunu kurtardığı kesin. İnsanlık onurunu da kurtardığını söyleyebiliriz. Kalanlar, politika yaptığını sanan bir kariyerist “cemaat”tir, tabii eğer arada sol iddiaları dile getiriyorlarsa... Yok solculuğu üzerlerinden çıkarıp gardıroba asmışlarsa eğer, zaten arada bir bağlantı bulunmuyor. Kendilerini, açık yüreklilikleri nedeniyle tebrik etmemiz gerekiyor. Gelmek istediğimiz nokta, şu: Dünya ihracat şampiyonu bir ülke, Avrupa’nın her köşesinde dev şirketler satın alıyor, elindeki sürekli büyüyen dövizi reel yatırıma dönüştürüyor, ama, içerideki yoksulların sayısı katlamalı olarak artıyor. Bu, bir sorun olarak görülmüyor. Çalışan veya çalışamayan, yoksul milyonlar, ortada bir sorun değil, olağan bir gelişme görüyorlar. Bu, bir kader ve zaten Türk toplumundaki durum farklı değil. “Zengin Türk” sayısı artıyor, ama yoksullaşan Türklerin sayısı daha da çok artıyor. İyi. ??? SPD Genel Başkanı Kurt Beck’in “aşağı tabaka” sözcüğünü saklamadan telaffuzu (“Dil şaşar, doğru söylermiş”), ortalığı hareketlendirdi. Almanya’da giderek büyüyen bir “alt tabaka”nın varlığı hep biliniyordu. Ama saklanabiliyordu. İnsan 20 yıl öncesini hatırlıyor. Günter Wallraff, “En Alttakiler” diye Türkçeye de çevrilen kitabıyla, yabancıların, elbette de Türklerin bu ülkedeki en imtiyazsız kesimi oluşturduğunu herkesin gözüne sokmuştu. Türkler, dünyanın en zengin bir ülkesinde toplumsal piramidin en altında yer cutsay?gmx.net Latin Amerika’da ödül yağmuru B aşımıza ne geliyorsa kuramcılığı da, uygulamacılığı da ciddiye almamaya kurgulanmış olmamızdan kaynaklanıyor. Son somut örnek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın birden rahatsızlanıvermesi nedeniyle yaşanan ve kara mizah olarak nitelendirilebilecek olaylar. Başbakan son sürat hastaneye götürülüyor ama, baygınlığı sürerken içeriye sokulabilmesi yaklaşık 10 dakikayı alıyor. Otomobilin sürücüsü de, korumaları da hiç yapmamaları gereken şeyi yapıp panikliyorlar. Zırhlı otomobilin kapıları kilitleniyor, polis telsizinden “balyoz” isteyen anonslar etrafa yayılıyor. Balyoz gelince otomobilin kurşun geçirmesin diye kalınlaştırılmış camı kırılıyor ve Başbakan oradan çıkarılıyor. Olacak iş değil ama oluyor. Aslında görevlilerin bu yaklaşımı, yeni tanık olduğumuz, olmaması gereken acemiliklerin ilki değil. Süleyman Demirel, İstanbul’da olduğu günlere rastlarsa cuma namazını Dolmabahçe Camii’nde kılardı. Ezan saati yaklaştığında Demirel makam otomobiliyle ve arkada cankurtaran, cami önüne ulaşırdı. Görevliler kendisi indikten sonra otomobili ve cankurtaranı sa GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ rayın önündeki meydancığa park ederlerdi. Sonra? Sonrası İstanbul’un kimi görevlileri ve cumhurbaşkanını görüp saygılarını sunma fırsatını bulacaklarını düşünenler otomobilleri ile gelir, makam otomobili ile cankurtaranın önüne ve soluna, yola paralel park ederlerdi. Hiçbir yetkili de bu durumu yadırgamaz, bir kargaşa olsa en azından cankurtaranın nasıl çıkacağını akıllarına bile getirmezdi. Dileriz Ankara’da yaşananlar, yetkilileri hiç olmazsa bu kez uyarmış olsun. ??? Fransa’da “Ermeni soykırımı olmadı” demeyi suç sayan yasa teklifinin kabul edilmesi nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ortaklaşa kabul edilen metin, biraz yavan oldu gibi geliyor. Bari Bu Kez Ders Alınsa Daha doğrusu Fransa Ulusal Meclisi’nin, sonucu itibarıyla “Türkiye insanlık suçu işledi” suçlamasını içeren kabul kararına gerekli yanıtın verilmediğini düşünüyorum. Şayet bu yumuşaklıkta bir metin Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği düşürülerek kaleme alınmışsa söyleyecek söz bulamamakta haklı olduğumu da belirtmek istiyorum. ??? Fransa’nın yaklaşımını eleştiren siyasetçilerimiz doğal olarak sadece Türkiye’ye değil, genel kabul görmüş ifade özgürlüğü kavramına da saldırıda bulunulduğunu dile getirdiler. Fransa’nın yaklaşımını değerlendirme yönünden yerden göğe kadar haklıydılar. Ama söyledikleri, ifade özgürlüğü açısından tipik bir siyasetçi yaklaşımıydı. Hele özellikle Türk Ceza Yasası’nın 301’inci maddesine yönelik tartışmaların çekilmek istenildiği boyut, insanı şaşırtan bir niteliğe büründürüldü. Maddenin kurgulanışı sırasında hukuktan çok,siyaset söz sahibi olmuştu. İktidar da muhalefet de bu yolla milliyetçi oyları kendisine çekebileceğini düşünmüş ve söylem olarak “Bırakalım da Türklüğe hakaret mi etsinler” cümlesini kalkan yapmıştı. Oysa madde “hakareti” değil “aşağılamayı” suç sayıyordu ve iki kavramın arasında dağlar vardı. Tartışmaların hukuksal boyutta olmadığını, siyasal boyutta kaldığını söylemenin de gerçekleri yansıttığını iddia etmek zor. Yapılan özel komisyon ve alt komisyon çalışmalarında gazetecilik meslek örgütlerinin, Türkiye Barolar Birliği’nin ve Türk Ceza Hukuku Derneği’nin dile getirdiği sakıncaların siyasetle uzaktan yakından bir ilgisi yoktu. Ama tercih siyaset olunca, Fransa’yı doğru dürüst eleştirme olanağını da kaçırmış olduk. Tekerlek kırılmadan yol gösterenler vardı ama, ne yazık ki; siyaset, Türkiye’yi bugün yaşanan ikileme sürükledi. Latin Amerika MTV Ödülleri, Mexico City’de düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Altı dalda aday gösterilen Kolombiyalı şarkıcı Shakira, ‘‘Hips Don’t Lie’’ ile sadece yılın şarkısı dalında ödül alarak hayal kırıklığına uğradı. En iyi uluslararası pop yıldızı seçilen İngiliz şarkıcı Robbie Williams ise ödülünü almadan önce pantolonunu indirerek ‘‘gecenin sürprizi’’ni yaptı. Meksikalı grup Mana’nın yılın efsanesi, Panda’nın yılın grubu, Julieta Venegas’ın en iyi kadın şarkıcı, Porto Rikolu Daddy Yankee’nin yılın sanatçısı seçildiği törene, Arjantinli model Pampita ve eşi Benjamin Vicuna nefes kesen bir dans gösterisiyle renk kattı. oerinc?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle