16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Rumların Kıbrıslı Türklerle artık bir arada yaşamak istememeleridir. BM’nin eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın hazırladığı (ABD ve İngiltere’nin onayından geçmiş) planı Rumlar reddettiler. Türkiye’nin bu gerçekten hareket etmesi lazım. Kofi Annan’ın BM Güvenlik Konseyine sunduğu raporun Konseyde ele alınmasına dahi karşı çıkan devletlerin sürdürdüğü taktiklerin zaman kaybetmekten başka bir işe yaramayacağını bu başkentlerin artık görmeleri gerekmektedir. Kıbrıs’ta tekrar görüşmeler için Annan Planı başlangıç noktası olarak alınsa bile görüşmelerde bu planın gerisine düşecek düzenlemeleri Türkiye’nin kabul edebileceği gibi bir görüntü yaratmak ise Türkiye için sakıncalı olur. Bundan kaçınmamız gerekir. İlerleme Merkel kaydetmek için ortada bir denklem var. Siyasi düzeyde, Türkiye limanlarını ve havaalanlarını açacağını belirtmiş, AB de KKTC’nin izolasyonuna son verdireceğini ifade etmiştir. Şimdi AB’nin kendi sözünü bir kenara bırakıp, bizim sözümüzü tutmamızı istemesi açıkgözlük ve açgözlülüktür. Almanya’nın dönem başkanlığı sırasında bizim yapmış olduğumuz öneri muhtemelen tersine çevrilip, saptırılarak önümüze getirilecektir. Herhalde Türkiye önce limanları açsın, AB de KKTC’nin izolasyonunu kaldırmak için gayret sarfetsin diyeceklerdir. Unutmayalım ki Kıbrıs Rum bayrağı altında AB’nin büyük ülkeleri gemi çalıştırmaktadırlar. Limanları açınca bu ülkeler 45 milyar dolarlık navlun geliri elde edeceklerdir. Sorun limanların açılması,Kıbrıslı Rumların tanınması falan değildir. Sorun, Rumlarla Yunanlıların bu rüyadan uyanmalarıdır. Maalesef komşuların ihtirası hep akıllarının önünde gidiyor. Kamuoyu AB’ye tam üyelik şansı konusunda yeterince bilgilendi. Limanların açılması isteğinin altında büyük AB üyelerinin Rum bayrağı altında gemi çalıştırmaları yatıyor. Türkiye’nin son önerisi ters çevrilerek yeniden önüne konabilir. olmalıdır şeklinde bir rapor hazırlanması yararlı olmaz mı? Bu konuyu ciddiyetle ve büyük özveriyle çalışan birkaç kişinin omuzlarına yüklemek yerine, meseleyi kurumsallaştırmak ve bağımsız bir heyetin yapacağı çalışma Türkiye’ye yeni ufuklar kazandırabilir. C S TRATEJİ 5 dostane ilişkileri ile mümkün. Türkiye’nin AB üyeliği gerçekleşmezse iki ülkenin ilişkilerini karşılıklı çıkar dengesi temeline oturtmak gerekir. AB ile imtiyazlı ortaklık ilişkisi bana yanlış ve "üstün ırk/ikinci sınıf insanlar" yaklaşımını hatırlatıyor. 1943’de Varşova Getto’sunda yaşananlar henüz hafızalarda tazeliğini koruyor. ABD İLE İLİŞKİLER ABD bugün yegane süper güç ve dünya devletidir. Irak’ta da komşu olduk. İlişkilerimizi dikkatli ve haklarımızı korumakta ısrarlı ve titiz davranarak sürdürmeğe mecburuz. Günde 1,5 milyar dolar harcama yapan Pentagon ile askeri ilişkilerimizi akılcı bir şekilde yürütmeye çalışırken, Dünya Bankası ve IMF’in dizginlerini elinde tutan, küreselleşme isteyen, Güvenlik Konseyi’nde veto yetkisine sahip bir müttefikimizle pürüzsüz ilişki sürdürmek kolay değil. Her şeye rağmen Washington’un da Avrupa gibi dar görüşlü davranmamaya çalıştığını gözlemliyoruz. Bize düşen, dış politikada dost olmadığını unutmamak. FRANSA İLE İLİŞKİLER Son zamanlarda Fransa ile ilişkilerimiz kötü. Fransız hükümeti ve halkı Türkiye’nin AB’ye girmesine karşı tutum alırken, Ermenilerin soykırım iddiaları açısından da yanlış ve hukuki bakımdan yüzkarası bir yasa kabul ettiler. Cumhurbaşkanı adayı ve babası bir Sarkozy Macar mültecisi olan Nicolas Sarkozy de her fırsatta Türkiye’yi kötüleyen beyanlarda bulunuyor. İktisadi ve ticari açıdan ise iki ülke arasında kapsamlı ilişkiler mevcut. Askeri işbirliği ve projeler de buzdolabına konmuş durumda. 1915 SykesPicot gizli görüşmeleri ile Osmanlı İmparatorluğu topraklarını paylaşmak için İngiltere ve Rusya ile anlaşan Fransa’nın hiç şüphesiz Türkiye konusundaki düşünceleri yürümeyecek. Kanuni Süleyman zamanında Habsburglara karşı (Almanya, Avusturya, İspanya) Osmanlılardan yardım isteyen Fransa, tarihinin bu bölümünü nasıl hep unutmayı tercih ediyorsa, bizim de bugün NATO’da müttefikimiz olan Paris’in bize karşı izlediği siyaseti bir tarafa not etmemiz lazım. Hükümetler unutsa bile halk zaten not etmiş durumda. RUSYA Moskova ile ilişkilerimiz son 2025 yıldır oldukça düzgün gelişiyor. Bunun başlıca sebebi tarafların dikkatli ve ölçülü davranmalarıdır. Sorunlarımız var tabii. Örneğin Kıbrıs sorununun çözümünde anlaşamıyoruz. Ama, anlaşabildiğimiz konulara ağırlık vererek akıllı ve yapıcı bir ilişkiler yumağı oluşturmaya çalışıyoruz. Bu alanda epeyce yol aldık. Ortadoğu, Kafkaslar, Suriye, İran, Türkiye’nin enerji koridoru olması gibi konularda herhalde 2007’de de iniş çıkışlar yaşayacağız. Bütün bu gelişmelere ve verilere baktığımızda dış ilişkilerimizin 2007’de normal bir inişli çıkışlı yol izleyeceği söylenebilir. Tabii ki bazıları çok önemli bazıları sıradan pek çok sorunumuz var. Ama bu, her ülke için söylenebilir. Üstelik Türkiye, dünyanın çok önemli ve savaş kıvılcımının her an sıçrayabileceği bir bölgesinde. Ayrıca Avrupa, Türkiye ile ilişkilerinde bir türlü düzgün bir yol izleyemiyor. Ama ülkemiz, arzu ettiğimiz kadar olmasa bile, her alanda ilerlemeye devam ediyor. Özellikle sosyal açıdan toplumumuzun bünyesi asırların hareketsizliğini yırtarak kendisine yeni ve sağlıklı bir altyapı hazırlıyor. Birikmiş sorunlarımızın her biri ancak reform yaparak çözülebilecek nitelikte. Ama laik cumhuriyet bunları aşar. Bunun da yolu bütün kurumlarımızda şeffaflaşmanın sağlanması, sivil toplum örgütlerimizin ülkenin idaresine yardımcı olacak şekilde örgütlenip faaliyet göstermeleri ve topyekün dış dünyaya açılmamızdan geçmektedir. Bu atılımlar bizi parlamenter demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün ülkede yerleşmesine götürecektir. İsabetli dış siyaset bu gelişmelerin doğal sonucudur. ERMENİ ‘SOYKIRIM’ İDDİALARI Bush Bu konu da 2007’de herhalde başımızı ağrıtmaya devam edecek. Ermeni diasporasının ve Batılı bazı ülkelerin gayretleriyle 1915’te Türklerin Ermenilere soykırım yaptıkları propagandasının Türkiye aleyhtarı siyasi bir kampanya olduğu son zamanlarda iyice ortaya çıktı. Türkiye belgelere dayanarak ve karşılıklı kıt’al (katliam) gerçeğinden hareket ederek tarihçilerin ortak çalışma yapmasını önerdiği halde bu girişimi karşılıksız kalmaktadır. Şimdiye kadar bu konuda birkaç ciddi kitap (Kamuran Gürün’ün kitabı gibi) ve araştırma yayınlandı bazı belgeler gün ışığına çıktı ama acaba hükümetin veya sivil toplum örgütlerinin gayretiyle 1520 uzman ve akademisyenden oluşacak bir heyet kurarak, bu iddialar karşısında Türkiye’nin izleyeceği tutum ne ALMANYA İLE İLİŞKİLER Bugünkü Alman hükümeti için de Fransa’dan daha değişik görüşler ileri sürmek olanaksız. Türkiye’ye AB’de "imtiyazlı ortaklık"tan ileri bir yer vermek Putin istemeyen Bayan Merkel’in koalisyon hükümeti içinde herhalde Hıristiyan demokratlarla sosyal demokratlar arasındaki görüş ve tutum farklılığı zamanla su yüzüne çıkacak. İkili ilişkilerimizin olumlu ve yararlı olması ancak Ankara ve Berlin’in işbirliği ve
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle