16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Turhan FIRAT Emekli Büyükelçi 2007’de Türkiye’nin dış politika sorunları… C S TRATEJİ kaldırınca ETA’nın faaliyetleri de birden çok azaldı, adeta kesildi. Aynı uygulamanın Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı uygulanması halinde PKK terörü ciddi bir darbe alacaktır. Bu da Irak’ta işgal gücü olarak bulunan ABD’nin sorumluluğunu gerektirmektedir. Irak’taki yegane müttefiki peşmergeleri kollamaya çalışan ABD, zaman kazanayım derken ciddi bir hata yapmaktadır. 20 06 dış siyasetimiz için pek de rahat ve huzurlu geçen bir yıl olmadı. 2007’nin de dış ilişkilerimiz açısından sevindirici gelişmelerle geçeceğini tahmin etmek zor görünüyor. Her şeyden önce bu yıl ülkemizde bir genel seçim yapılacak ve bir de yeni cumhurbaşkanı seçimi konusu var. Her iki seçim de ülkenin bünyesine doğrudan etki yapacak önem taşıyor. 2006’da dış politika konularında yaşadığımız gelişmeler 2007’de de devam edecek gibi görünüyor. Hatta bunu kesinlikle söyleyebiliriz. Bununla birlikte bu yılki dış siyaset gelişmeleri için genelde olumsuz bir tablo çizmek yanlış olur. Dertleri, sorunları olan yegane ülke biz değiliz. Bir genel tablo içinde Avrupa Birliği ile üyelik görüşmelerimizin yarattığı sürtüşmeler ve Irak’taki gelişmeler diğer konulara göre herhalde yine ön plana çıkacak. Bu iki konuya kısaca değinelim: Gündem Irak ve AB Türkiye’nin 2007’de de Irak’taki durum ve AB’ye yoğunlaşması bekleniyor. Kürtlere sağlanmaya çalışılan imtiyazlar, ilerde Irak’ta kanlı çatışmaların nedeni olabilir. Irak’ta tek müttefiki olan peşmergeleri korumaya çalışan ABD, ciddi hata yapıyor. 20 kasım 2006 tarihli sayısındaki yazımızda da belirttiğimiz gibi Araplar tarihte Musul’un kuzeyine çıkamamışlar. Yani Kerkük’te Türkmenler görmezden gelinemez. Aksine hareket etmek, tıpkı Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanları Versailles Andlaşması’nın çok dar çerçevesine sokmaya benzer. Neticede, aradan 20 yıl geçmeden yeni bir dünya savaşı başlamıştı. Üçüncü önemli mesele devlet gelirlerinden Kürtlere verilmesi düşünülen pay. Basında yer alan haberlere göre Washington devlet gelirlerinin (petrol geliri) merkez Bağdat’ta toplanmasını ve Kürtlere de belirli bir pay verilmesi görüşündeymiş. Bu haberler Araplar ve Türkiye’yi yatıştırmak için mi çıkarılıyor henüz bilmiyoruz. Ancak Musul petrol gelirinin tamamen Kürtlere tahsisi için Kürt taleplerinin karşılanması planlanırsa bunun ne Ankara’yı ne de Arapları memnun etmeyeceği söylenebilir. AB İLE İLİŞKİLER IRAK’TAKİ GELİŞMELER Artık iyice su yüzüne çıktı ki ABD Irak’ı petrol ve doğalgaz kaynaklarının kontrolünü garantiye almak için işgal etti. Bunun yanında Irak’ın Ortadoğu’daki stratejik konumu, İsrail’in korunması gibi ek nedenler de düşünülebilir. Görünen o ki ABD Irak’ta etkin durumunu sürdürmekte kararlıdır. Askeri kayıplar vermesine, dünyadaki saygınlığı neredeyse sıfırlanmasına rağmen esas tutumunda bir değişiklik yoktur. Olsa olsa stil değişikliği bekleyebiliriz. 1951’de İran petrolünü millileştirmeğe çalışan Musaddık’ı ABD ve İngiltere nasıl devirdilerse, Erdoğan şimdi de Irak petrolünün batı ekonomileri için risk oluşturacak ellerde bulunmasına izin vermeyeceğini Washington herkese göstermek istemiştir. Irak önümüzdeki aylarda ve yıllarda büyük sıkıntılar yaşamaya devam edecek gibi görünüyor. Saddam Hüseyin’in 30 Aralıkta idam edilmesi, Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasında şiddetin tırmanmasına yol açacaktır. Irak’ın ülke bütünlüğünü koruması ve ülkede istikrarın sağlanması giderek daha da zorlaşıyor. Washington’un dünyaya yaymak istediği yeni ve demokratik Irak imajı şimdilik ortalıkta yok. Bu durum Türkiye için de etraflı risk ve tehlike kaynağı oluşturuyor. Bizim için asıl sorun ise Irak’ın bütünlüğü ve Kuzey Iraktaki Kürtlerin durumu ve statüsüdür. Her şeyden önce Kuzey Iraklı Kürtler ile burayı konjonktürel yerleşim bölgesi seçen PKK’lıları ayrı ayrı değerlendirmek lazım. Geleceğin Irak’ında Kürtler ayrı bir devlet olmasalar bile Irak’ın idaresinde bir ölçüde söz sahibi olacaklar. Bu durum Arapların hoşuna gitmiyor ve ileride kanlı çatışmalara yol açabilir. ABD, Batılılar ve İsrail ise herhalde Kürtleri korumak isteyecekler. Gül ABD CİDDİ HATA YAPIYOR Nihayet Kuzey Irak’ın PKK için kaçmasığınma bölgesi olmaktan çıkarılması lazımdır. BASK kurtuluş hareketi ETA, İspanya içinde yürüttüğü terör eylemlerinden sonra, teröristler Fransız sınırını geçip Fransa’da saklanıyorlar ve bir süre sonra yine İspanya’ya sızarak terör faaliyetlerine devam ediyorlardı. Ancak Fransa İspanya ile işbirliği yaparak teröristlerin Fransa topraklarına sığınmaları olanağını ortadan 2006 yılında Türk kamuoyunun her kesimi Türkiye’nin AB üyelik şansı hakkında yeterince gerçekçi bilgiler edinme şansını buldu. Sıradan vatandaş ortaya çıkan gelişmeleri sağduyusu ile esasen daha önceden de tahmin ediyordu. Toplumumuzun diğer kesimleri de (basınyayın organları, düşünürler, büyük sermaye gibi) Batının gerçekçi, katı, çıkarcı ve hatta ortak tarihe dayalı bağnaz yüzünü de yakından tanıma ve değerlendirme fırsatını buldu. 2006 üyelik görüşmelerine başladık. Bu bir pazarlık sürecidir. Biz talep eden taraf olduğumuz için AB, üyelik koşullarını aşırı isteklerle ortaya koyuyor. Aslında OsmanlıAvrupa çekişmesi son 40 yıldır tekrar oynanmaya başlandı. İki tarafın da bilmesi ve kabul etmeleri gereken başlıca üç konu var. Birincisi, istesek de istemesek de çıkarlara dayalı dostluklar ve çatışmalarla dolu ortak tarihimizi değiştiremeyiz. İkincisi, Avrupa Hıristiyan, Türkiye Müslüman’dır. Tarafların din değiştirmeleri de söz konusu değildir. Üçüncü konu bugünkü durumdur. Taraflar tarih ve din olgularının bilincinde olarak bugün ayrı yollarda mı yürüyeceklerdir, yoksa karşılıklı çıkarları icabı birlikte olmak gibi akıl yolunu mu seçeceklerdir. Örneğin Fransa geçtiğimiz yüzyıllarda Türkiye’nin dostu da olmuştur, düşmanı da. Avrupa’nın düzeni için toplanan 1815 Viyana Kongresine Osmanlıların da katılması gerektiğini savunan Talleyrand’ın yaklaşımı mı örnek alınacaktır, yoksa Osmanlı düşmanı Habsburg hanedanı mı. Avrupa hangi yolu seçerse seçsin giderek küreselleşen siyasi ve iktisadi ilişkiler Türkiye’yi çaresiz bırakmayacaktır. Türkiye ise yeni kazanımlar elde etmek için müzakere yapan eşit taraf statüsüyle AB ile görüşmelere devam etmeli ancak gereksiz ödünlerden kaçınmalıdır. Esasen genel seçim yılında hükümetin başka türlü bir denemeye kalkışması olanağı yok gibidir. Şunu da hatırda tutalım ki AB’ye üyeliğimiz 40 yılın üstüne bir 20 yıl daha sürecekse, zaten 60 yıl süren nişanlılıktan hayır gelmez. 2007’de bizi meşgul etmeye devam edecek diğer dış siyaset konularına gelince: KIBRIS SORUNU Yine ön sıralarda yer almaya herhalde devam edecek. Zira bir taraftan Avrupa, Türkiye’nin AB ile üyelik görüşmelerinde bu konuyu bir günah keçisi gibi devamlı olarak önümüze çıkartmak istiyor, diğer taraftan da KıbrısRum idaresi ve Yunanistan adanın kuzeyini kendi idareleri altına alma arzusunu devam ettiriyorlar. Ama önemli nokta Kıbrıslı KERKÜK VE PETROL Bizim için ikinci bir konu Kerkük’ün bir Kürt kenti olarak görülüp görülmeyeceği. Bu konu da gelecekte sorun olmaya devam edecek. Strateji’nin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle