01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C S Aslı GÖKÇORA TRATEJİ 13 Katrina’dan geriye ırkçılık kaldı TUSAM Amerika Araştırmaları Masası [email protected] atrina fırtınası, ABD'nin dünyayla ve kendisiyle yüzleşmesi açısından bir dönüm noktası niteliğindedir. Neredeyse aylar önceden geleceği bilinen, dolayısıyla sonuçları açıkça kestirilebilen bir felaketten sonra beş gün boyunca kaderlerine terk edilen insanların ezici çoğunluğunu siyahların oluşturması, tarih boyunca ne kadar üstüne gidilse de Amerikan toplumunun derinliklerinde yer alan ırkçı bakış açısını belirgin biçimde dışa vurmuştur. On binlerce kişinin şehirde mahsur kalması, ülkede hiçbir iktidarın yeterince üzerine eğilmediği gelir dağılımındaki derin eşitsizliğin de acı bir faturasıdır. Nitekim, çevre felaketlerini körükleyen küresel ısınmayla dalga geçerek önceliği küresel savaşa veren ve teröre karşı mücadelede güçlü önlemler almak vaadiyle ikinci kez seçim kazanmayı başaran Bush’un kurduğu İç Güvenlik Bakanlığı, bir doğal afet karşısında başarısız kalmıştır. Böylece Bush’un yaratmak istediği "güvenlik toplumu" kavramının çökmeye elverişli, kırılgan yapısı gözler önüne serilmiştir. Bütün dünyaya akseden görüntüler utanç verici bir ayrımcılığın damgasını taşımaktadır. Nitekim, Katrina öncesinde kent nüfusunun üçte ikisini oluşturan siyahlar, toplumsal düzenin en ufak bir sarsıntısında ayaklanan fırsatçı suçlular olarak sunulmaktadır. Kişi başına düşen gelir açısından ABD’deki en fakir 9. kent sayılan New Orleans’taki mevcut durum toplumsal parçalanma tehdidine işaret etmektedir1. Ayrımcı politika ve davranışlar, ABD’deki devlet yapısını etkilerken, ulusal bilincin ve kültürün şekillenmesinde ve siyasi, sosyal ve ekonomik yapının oluşmasında da önemli rol oynamıştır. ABD’de ırkçılığın izlerine günlük hayatın her evresinde rastlanmaktadır. Ceza hukukunda ayrımcılık göze çarparken, işyerlerinde farklı ırktan olanlar göreli bir iyileşme sağlanmış olsa da bazı konularda ve durumlarda halen dezavantajlı durumdadırlar. Nitekim, ortalama gelirde siyahlara oranla beyazlar daha iyi durumdadır. Hayallerini spor veya rap müzikte yükselmek üzerine kuran birçok siyah genç, bu gerçekleşmeyince uyuşturucu sektörüne, çetelere ve mafyaya yönelmektedir. Nitekim ülkede cezaevlerinde yatanların yarısı siyahtır. K BD’de yüzlerce insanın ölümüne neden olan Katrina kasırgası ABD toplumunun derinliklerindeki ırkçı bakış açısının ortaya çıkmasına neden oldu. Bu yaklaşım siyahi Amerikalıların çoğunlukta olduğu ve ABD’nin en yoksul 9. kenti olan New Orleans’taki kasırgadan sonra kente yardımın geç gitmesiyle daha da açığa çıktı. A atrina Kasırgası, küresel ısınmayla dalga geçerek önK celiği savaş ve terörle mücadeleye veren Bush, seçimi ikinci kez kazansa da, kamuoyu desteği çok azaldı. Bush’un her türlü doğal ve doğal olmayan olaylarla mücadele etmek üzere kurduğu İç Güvenlik Bakanlığı’nın başarısız bir yapılanma olduğu ortaya çıktı. rak uzun yıllar "ırkçı ulus" damgasını yemişlerdir. Beyaz Amerikalılar, tarihte, kendilerini Kızılderililerden, siyahlardan, Asyalılardan ve Meksikalılardan kesin biçimde ayırmış, onları Amerikan toplumunun dışında kabul etmişlerdir. Zira Amerikalılar, ırklar arasındaki nitelik farklılıklarının çevreden değil, daha çok doğuştan kaynaklandığına inanmışlardır. Yaygın olarak, insanların dört ana ırktan geldiğini düşünmüş; Beyaz, Moğol, Hint ve Afrika ırklarını kalite sıralamasına koymuşlardır. Ayrıca, anayasada yer almamasına rağmen, ABD başkanlarının hemen hepsinin beyaz Protestanlardan oluşması da, ırkçılığın siyasi sistemdeki ağırlığını göstermektedir. Siyahlar 1808 yılına kadar, ülkeye getirilip köleleştirilmiş ve baskı altına alınmıştır. 1790 yılında ilk yurttaşlığa kabul yasası, sadece "özgür beyaz insanlar"a yurttaşlığın kapılarını açmıştır. O dönem, çoğunluğu köle olan siyahlar, toplam nüfusun % 20’sini oluşturuyordu. Bununla birlikte, Amerikalılar onları toplumlarının birer üyesi olarak görmemişlerdir. Siyasi liderler, özgür siyahların Afrika’ya göçünü teşvik etmek için Amerikan Sömürge Kurma Cemiyeti’nin çabalarına destek olmuşlardır. 1857’de mahkeme kararı gereğince siyahlar "alt ve aşağı bir sınıfın insanları" olarak nitelendirilmiş, böylelikle ABD halkının aslında bir parçası olmadıkları kabul edilmiştir. Bu karar, 1868 yılında yapılan On Dördüncü Anayasa Değişikliği’yle yürürlükten kaldırılmış, ABD’de doğan ya da vatandaşlığa kabul edilen bütün insanların ABD vatandaşı olduğu ilan edilmiştir. Yine de siyahlar en az 100 yıl daha oy kullanma hakkından yoksun bırakılmış, ayrımcılık ve ırk düşmanlığının uç örnekleriyle karşı karşıya kalmaya devam etmişlerdir. Siyahların eşitlik ve politik katılım konusunda karşılaştıkları engeller, ancak 1954 yılında Brown v. Board of Education ve 196465 yıllarında Medeni Haklar ve Seçme ve Seçilme Hakları Yasaları sayesinde ortadan kalkmaya başlamıştır. 1960’lar Martin Luther King, Robert Kennedy, Malcolm X gibi liderlerle birlikte sivil haklar konusunda patlamaya hazır bir on yıl olmuştur. Bu dönemde, Amerikan toplumunun birçok ırkçıayrımcı politikasını sona erdiren protesto, yürüyüş ve oturma eylemlerine şahit olunmuştur. 1970’ler önceki yıllara oranla daha yumuşak geçerken, gündemdeki konu ve tartışmalar eşit derecede önemli olmuştur. Irkçılık ve sivil haklar konuları 198090’lı yıllara gelindiğinde daha sakin bir hal almış sa da, Amerikan toplum ve siyasetinin tüm tartışmalarında hakimiyetini hissettirmiştir. 1960’ların "sivil haklar" hareketine karşı duyulan reaksiyonlar ABD Başkanları Reagan ve Bush dönemlerinde (19801992) kendini gösterirken, günümüz ABD siyasetinde de halen rol oynamaktadır. Küreselleşme ve küreselleşmenin orta sınıfta yol açtığı ekonomik çöküş, yüzyıllardır süregelmiş olan ırk ayrımcılığını destekleyen politikalardan kurtulmayı hedefleyen federal sosyal programlara karşı, bazı beyazların tepkisine neden olmuştur. "Büyük devlet" ve refah devletine yöneltilen saldırılar, beyazların devletten ayrıcalık aldıklarına inandıkları başka renk ve ırktan insanlara nefretlerinin ifadesi niteliğindedir. Huntington’a göre, 21. yüzyılın başında Amerika’da ırk ve ırka dayalı kimlikler üç yolla evrim geçirmektedir2: 1 Irklar arasındaki sosyoekonomik statü ve refah farklılıkları, bazı alanlarda azalma gösterse de, temelde değişmemektedir. Bu anlamda, Amerika halen ırk esasına göre olarak bölünmüş bir toplumdur. 2 Hem gruplar arası evlilikler sonu Beyaz yerlicilik Beyaz elitler belli başlı tüm Amerikan kurumlarına egemen olurken; elitler arasında bulunmayan milyonlarca beyaz, onlardan çok farklı bir tavır içinde; elitlerin sahip olduğu güvenceden yoksun, elitler tarafından sevilip korunan ve hükümet politikalarıyla desteklenen diğer gruplar karşısında, ırksal rekabette kaybeden taraf olduklarını düşünmüşlerdir. Ayrıca, beyaz Amerikalıların büyük bir bölümü de kendilerini siyahlardan daha yoksul ya da siyahları kendilerinden daha varlıklı bulmuşlardır. Dolayısıyla, ABD ırkçılık tarihinde tüm bilinen tartışmaların yanı sıra ara ara beyaz yerlici hareketler de kendini hissettirmiştir. Bu bağlamda, 1990’lı yıllarda, Michigan ve birkaç Batı eyaletinde bir süre için güç kazanan milis hareketlerine ya da özellikle Musevi ve siyah karşıtı olan ve Ku Klux Klan’dan miras kalan önyargıyı yansıtan "nefret grupları"na zaman zaman rastlanmaktadır. Bu gruplar; Amerika’da "Siyonistlerin işgal ettiği bir yönetim"in var olduğu ya da ABD’nin gizli bir Birleşmiş Milletler entrikasıyla ele geçirildiği gibi komplo teorileri üretmişlerdir. Amerikan toplumunun aşırı uçlarında bu tür gruplar her zaman var olurken; sayıları ve güçleri döneme bağlı olarak değişmiştir. Sosyal, etnik, ırksal ya da ekonomik bir grubun sürekli olarak nüfuz ve statü kaybetmesi ve sayıca küçülmesi ya da böyle bir olasılığın hissedilmesi, hemen her zaman bu grupların söz konusu kayıpları durduracak ya da tersine çevirecek çabalar içine girmesine neden olabilmektedir. Ortaya çıkabilecek geniş çaplı yerlici hareketler Amerikan toplumunun yeni gerçekleri karşısındaki tepkileri simgelemektedir. Lakin bu tarz hareketlerin liderleri, aşırı uçlardaki grupların liderleriyle çok az ortak yöne sahiptir. Yerlici liderlerin çoğu "yeni beyaz ulusçular"dır. Beyaz ırkın üstünlüğünü savunmazken, onlara göre, ırk kültürün kaynağını oluşturmakta; bir kişinin ırkı kesin ve değişmez olduğu için, kültürü de kesin ve değişmez olarak kabul edilmektedir. Böylelikle, ABD’de ırksal dengelerin değişmesi, Amerika’yı "harika" (!) kılan beyaz kültürün yerini, bu kültürden farklı ve onlara göre entellektüel ve ahlaki açıdan daha zayıf olan siyah (kahverengi) kültürlerin alması anlamına gelmektedir. Irkların ve ırklara bağlı olarak kültürlerin karışması ulusal yozlaşmaya zemin hazırlamaktadır. Onlara göre, Amerika’nın Amerika olarak kalmasını sağlamak için, Amerika’nın beyaz kalmasını sağlamak gerekmektedir. ABD’nin Irkçı Tarihi A merikalılar ırk ve etnik köken konusunda bağnazca davrana
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle