Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 C S ya olayları etkindir. 1. Dünya Savaşı devam etmekte ve uluslararası anlaşmalar söz konusu olmaktadır. 1920 yılından başlayarak Sofya’da, sonra Prag’da yayınlanan dergilerle Avrasyacılık Entelektüalizm’inin (Entelektüalizma Yevrazitva) temeli oluşturulmuştur. Bu çalışmalar daha sonra Paris’te ve Berlin’de yine aynı entelektüel grup tarafından hazırlanmış kitaplar, derlemeler ve almanaklar şeklindeki yayınlarla devam etmiştir. Bu ekolün esas görüşleri 1926 yılında Paris’te N. Trubetskoy’un derlediği ‘ Avrasyacılık: Sistematik Tanımlama Denemesi (Yevrazistva: Opıt Sistematiçeskaya İzlojeniya) başlıklı bir manifestoda yoğun olarak ifade edilmiştir. Merkezden uzaklaştıkça Rus kültürü Asya ve Avrupa kültürüne yakınlaşmakta ama onlarla ne özdeşleşmekte ne de kaynaşmaktadır. Bunu fenbilimci Avrasyacılar, laboratuvar ortamında ortaya konan bir deney’de ‘kimyasal bir reaksiyon’ olarak nitelendirmişlerdir. Avrasyacılar, Avrupa uygarlığından onları ayıran ve Rusya’nın politik temellerinin Moğollar tarafından atıldığına inanmaktalar. Avrasyacılık, Rusya için 1921 yılında bir çalışma disiplini olarak ‘İshod k Vastoku’ dergisiyle ile ortaya çıkmıştır. Ders kitaplarına girdi . dünya savaşı sonrasında SSCB’de Hruşçov döneminde ders kitaplarında da Avrasya tanımı bulunmaktaydı. Burada ideolojik açılımlar yerine sosyokültürel değerine yer verilmiştir. Çocuk ve gençler için hazırlanan serbest okuma kitapları ve/veya dergilerde ise ‘hümanizma’ya paralel olarak aynı coğrafyada yaşayan farklı kültür, din, dil, etnisite’nin bir ‘Avrasya doğası’ olarak idealize edilmiştir. Bu dönemde Avrasyacılık, sosyokültürel gelişime küçük adımlarla devam etmiştir. Avrasya’dan Rusya İmparatorluğunun sınırları içinde bir kültürelpolitik kontinium olarak (bilim dilinde) bahsedilmeye başlandı. Bu akımın ideologları arasında filolog ve linguist N. Trubetskoy, müzik bilimci ve yayıncı P. Suvçinski, coğrafyacı ve ekonomist P. Savitski, hukukçular V. İlin ve N. Alekseyev, filozof G. Florovski, tarihçiler M. Şahmatov, G. Vernadski ve L. Karsavin yer almaktaydı. 1920 yılından başlayarak Sofya’da, sonra Prag’da, Paris’te ve Berlin’de bu kişiler tarafından hazırlanmış kitaplar, derlemeler ve almanaklar çıkmaya başlamıştır. TRATEJİ Avrasyacılak ve Rusya’nın avrasya politikaları Yrd. Doç. Dr. Elif Hatun Kılıçbeyli ÇÜ İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğr. Üyesi . Petro ile Rusya’da geliştirmek istediği Batıcılık anlayışının görsel anlamda ilk örneği St. Petersburg kentidir. Başkentin çağının Avrupa mimarisi ile yeni bir kent yaratması Büyük Petro’ya yetmemiş; aynı zamanda bu Avrupa kentine uygun sosyal yaşam ve kentleşme anlayışını da Batılılaştırmak istemişti. Büyük Petro’ya göre, stratejik oyunda tüm parçaların tamamlanması için Rus iç ve dış politikalarının Batı’ya uygun veya Batı tarzında yeniden oluşturulması şarttı; ve Batı’ya karşı üstünlük bu şekilde kazanılmış olacaktı. Rus halkının kendi kültürünü de koruyarak Batı kültüründen olumlu deneyimleri ve örnekleri alarak Çarlık tarafından eğitimde, sosyal yaşantıda, devlet yönetim sisteminde kullanımı, uluslararası ticarette yeni çalışmaları başlatmıştır. Batıcılık’ın kavramsal olarak yerleştirilmesi ve benimsenmesi için de başta Fransız feylesoflar, tarihçiler, filologlar, kompozitörler, farklı dallardan sanatçılar Kışlık Saray’a ve Yazlık Saray’a davet edilerek çalışmaların Rusçalaştırılması şeklinde başlatılmıştır. 1. Petro’yu izleyen diğer Çar ve Çariçeler benzer yöntemleri izleyerek Rusya’nın Batı ile çok yönlü diyalogunun gelişmesi yolunda gayret göstermişlerdir . 2. Katerina döneminde ise Rusya ile Avrupa sentezi denenmiş; Voltaire’in Çarlık Saray’ında yaptığı çalışmalarla ‘Asyalı Avrupa’ yaratma fikri ortaya çıkmıştır. Daha önce yapılan çalışmalara yeni bir Asyalı kimlik olarak tanımlanan Rus kültürü’ne gelişmiş Batı kültür ve sanatı enjekte edilerek ‘Yüksek KültürVerhovni Kultur’yaratılmak istenmiştir. Bu gelişme çalışmaları sınıfsal bir ayrıcalığı korumuştur. Yaratılmak istenen ‘yeni Rus’ kimliği, Çarlık Rusya’sındaki burjuva sınıfına yönelikti. Dekabristlere kadar bu durum değişmedi. Ancak Dekabrist hareketle birlikte yeni ideolojileri oluşturma ve gerçekleştirebilme çabaları başladı. Ve artık sınıfsal ayrıcalıkların ortadan kaldırılması Rus aydınlar ve sosyal sınıf tarafından ortak fikir haline gelmişti. Çarlık Rusya’sında Avrasyacılık üzerine fikir elit kesimde söz edilmekle beraber herhangi bir önemli bir çalışma bulunmamaktadır. Şubat 1917 Devrimi ile yıkılan Rus Çarlığında geçici bir burjuva hükümeti kurulmuştu. Ekim Devrimi’ne kadar iç politik dinamiklerden çok dış dün usya’nın Çar 1. Petro dönemi ile başlayan AvrupalılaşR ma hevesi, SSCB döneminde de devam etti. 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki Hruşçov döneminde ders kitaplarına ilk kez Avrasya tanımı koyulurken, bu ideolojik yaklaşımdan çok sosyokültürel değerine yer veriyordu. 1 SCB’nin yıkılması ile bir kenara atılan Avrasyacılık düS şüncesi, Viladimir Putin’in başkanlık koltuğuna geçmesinin ardından yeniden egemen ideoloji haline geldi. Avrasyacılığın en önemli özelliği ise AB içindeki tüm gruplar tarafından da destekleniyor olması. Bu ekolün temel görüşleri 1926 yılında Paris’te N. Trubetskoy’un redaksiyonu altında yayımlanmış olan "Avrasyacılık. Sistematik tanımlama denemesi Yevrazistva. Opıt sistematiçeskava izlojeniya" başlıklı manifestoda en yoğun şekliyle ifade edilmiştir. Bilim adamlarının ilgilerinin merkezinde, "ayrı, özgün, bütünsel ve organik bir dünya oluşturan ve "ilahi bir irade" ile tarihte kendi özel yolundan gitmesi kararlaştırılmış olan RusyaAvrasya" yer almaktaydı. N. Trubetskoy şöyle yazıyordu: "Düşüncelerimizin tüm anlamı ve esprisi şurada ki, biz özel bir AvrasyaRus kültürünün ve onun özel öznesinin senfonik kişilik olarak varlığını kabul ve ilan ediyoruz". Bu kişilik ne Slav ne de Turanlı (aslında biyolojik ataları arasında her ikisi de mevcuttur) değil, kültüründe Slav, Türk ve Bizans ögeleri taşıyan Rus’tur. Merkezden uzaklaştıkça Rus kültürü Asya ve Avrupa kültürüne yakınlaşmakta ama onlarla özdeşleşmemektedir. Bozkır ruhunun doğuşu ültürel ve coğrafi bir bütün olarak Avrasya’nın tarihinin belkemiğini, ana karayı Pasifik Okyanusu’ndan Karpatlar’a kadar kat eden Büyük Bozkır oluşturmaktadır. "Bozkıra hükmeden, Avrasya’nın politik ve kültürel birleştiricisi olmuştur". İlk defa Avrasya kültür dünyası bir bütün olarak Cengizhan’ın İmparatorluğu altında birleşti (daha sonra onun yerini Moskova Rus devleti aldı); üstelik "sancısız, yumuşak bir süreç içinde Rus devletinin sınırları Moğolistan İmparatorluğu’nun sınırlarıyla çakıştı". Avrasyacılar, Avrupa medeniyetinden onları ayıran pek çok farkı belirleyen politik temelin Moğollar tarafından atıldığına inanmaktadırlar. Ortodoksluğa sadık kalan ve Bizans Hıristiyanlığının ülkelerinin sistemini oluşturan faktörlerden biri olarak kabul eden Avrasyacılar, Ekim devrimini arınma ve Rus kültürünün "bozkır ruhunun" doğuşu olarak, yenilenmiş ve güçlü Avrasya’nın oluşum sürecinin başlangıç noktası olarak kabul ettiler. Ve Avrupa kültürüne karşı katı muhalefet içinde kaldılar. ". . . RomenGermen dünyası bizim en büyük düşmanımızdır. . . RomenGermenler sadece kendilerinin insan olduklarından o kadar emindiler ki, kendilerini ‘insanlık’, kendi kültürlerini ‘insanlık medeniyeti’ ve nihayet şovenizmlerini de ‘kozmopolitizm’ diye adlandırdılar. " . SSCB dönemindeki ders kitaplarında Avrasya tanımı ile, sosyokültürel değerlere değinilmiştir. SSCB sonrasında Rusya Federasyon’unda bağımsızlığın doğal bir tepki olarak ortaya çıkan milliyetçilik dalgaları , Avrasyacılık'a büyük ilgi gösterdi. Yeni bir oluşum olan Novaya Yevrazya, güçlü tarihçileri,etnologları kendine çekmeyi başardı. Rus ve Sovyet sonrasında Avrasyacıların felsefi mirasları Rusya’da, Kazakistan’da, Türkiye’de ve yöneticilerinin kendi ideolojik görüş ve jeopolitik çıkarlarıyla "bağdaştırmak" istediği diğer bazı kıta ülkelerinde incelenmeye başlandı. Bugün "Avrasya" fikri henüz gerçekleşmemiş bir tezdir. Avrasyacılık yeniden devlet ideolojisi . Putin’in Rusya Devlet Başkanlığından itibaren tekrar ‘resmi’ olarak canlanan Avrasyacılık gelişimi için, yükselen Rus imparatorluk hedefine yeni ve çağdaş bir ideolojik dayanak arayarak A. Soljenistin’in fikirlerinden faydalanmak istenmektedir. Rus sosyologu ve jeopolitikacısı A. Dugin , ‘Yeni Avrasya Hareketi’adı altında bir parti kurmuştur. Hedefi, tüm Asya’yı içine alan tüm toplumları, etnik grupları, farklı din ve dillerin yaşatılması gerektiğini savunan, anti 2 K V