01 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 P C S sin" söylemini dile getiren ABD yönetimiyle bir başka sıkıntı daha yaşamaktadır. Şimdilik ağırlıklı olarak aralarında yumuşak gibi yürütülen sorunların nirengi noktası Tayvan gözükse de, gözünü Orta Asya’ya dikmiş olan ABD’nin ilerde Sincan Bölgesini ele almayacağını kimse söyleyemez. ABD’nin terör bahanesiyle Orta Asya’da konuşlanmış olması bugün için Çin’in işine gelirken, ABD bu konuda ŞİÖ’yü doğrudan kullanma yerine, ŞİÖ’nün Çin dışındaki üyeleri ile ikili anlaşmalar yapmak suretiyle ve Bişkek’te kurulmuş olan Terörle Mücadele Merkezi’ni de kullanmaksızın bölgenin hatırı sayılır aktörü konumuna gelmiştir. Güneyde, Tayvan konusunda Üçüncü Dünya Savaşı’na bile varacak sürtüşmesi olan ABD’nin, kuzeyinde, ŞİÖ üyeleriyle içli dışlı olması ve adeta Çin’i kuşatması, bu ülkeyi rahatsız etmektedir. Rusya’nın yönetim ve ekonomiyle ilgili iç sorunları, Orta Asya’da Çin’e halen daha rahat hareket etme olanağı sağlarken, Çin bu rahat hareket olanağını ABD’nin etkinliğinin artmasının engellenmesi yönünde kullanmaktadır. Buna karşı, Afganistan seçimlerinden sonra bölgedeki aktivitesini azaltacağını ifade etmiş olan ABD’nin, tam tersine askeri ve siyasal açıdan bu aktiviteyi artırması Çin’i ve Rusya’yı rahatsız etmiştir. Bu rahatsızlığın en belirgin örneği, her iki ülkenin 6 Temmuz’da Astana’da yapılan ŞİÖ toplantısında ikna ettikleri Kırgızistan ve Özbekistan’ın topraklarındaki Amerikan üslerinin boşaltılmasını istemeleriyle ortaya çıkmıştır. Her ne kadar, sonradan bu konu taraflar arasında düşük düzeyde bir olguya indirgenmiş ve geçiştirilmeye çalışılmışsa da Özbekistan üsler konusundaki tutumunda kararlı gözükmektedir. Özbekistan’da boşaltılacağı kesinleşen Hanabad Hava Üssü’nün yakın gelecekte Azerbaycan’a nakli söz konusu olmaktadır. Yine TRATEJİ ekin yeni dünya düzeni kurma planları kapsamında silahlanıyor Çin’in silahlanma çabaları Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] ovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, büyük güçlerin paylaşım bölgesi olarak gördükleri ve doğal kaynaklarına göz diktikleri Orta Asya, Çin için ekonomik değerlerin de ötesinde önem taşımaya başladı. Bunun en önemli nedeni Sincan bölgesinde yaşayan ve bağımsızlık özlemi duyan Uygurların güç kazanmasının ve sınırdaş Müslüman Türk Cumhuriyetleri’ndeki çeşitli örgütlerden destek almalarının engellenmek istenmesiydi. Ekonomik ve askeri gücün de etkisiyle, önce sınırdaş olduğu Rusya, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan ile anlaşmalar yaparak Şanghay Beşlisi’ni meydana getirdi. Sonradan bu işbirliği sistemine Özbekistan’ın da katılmasıyla Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) tamamlanmış oldu. Başlangıçta tamamen, bölgede özellikle sınır güvenliği ve teröre karşı ortak mücadeleyi amaçlayan çizgide bir araya gelen ve başarılı çalışmalar yapan bu örgüt sayesinde Çin ciddi şekilde iç tedirginliklerden kurtulmuş oldu. Terörizm, ayrılıkçılık ve radikalizm gibi üç önemli ve ŞİÖ üyesi bütün ülkeleri müştereken rahatsız eden tehdit belli ölçülerde kontrol altına alınmış oldu. Ancak 11 Eylül terör olaylarından sonra Orta Asya Bölgesi’ne terörü bahane ederek giren ABD’nin varlığı bundan böyle başka kuvvet dengelerini de söz konusu edecekti. Esasen, Sincan Bölgesi’nden başka Tayvan dolayısıyla da ABD ile doğrudan bir sorunu olan Çin, her ne kadar kuzeyinde bağımsızlık isteyen Uygur Türklerini açıkça desteklemese de bu harekete sıcak bakan ve hatta başkan Bush’un Ekim 2001’de Çin’i uyaran "Çin, terörizmi bahane ederek azınlıkları ezme Çin’li general Zu Chengu’nun, Amerikalıları hedef alan ve Tayvan konusunda nükleer bir savaşı bile göze alabilecekleri konusundaki söylemi, ÇinABD ilişkilerinin çok yönlü boyutlarını ortaya koymaktadır. Çin’in çağdaş silahlanma programı atıyla olan bütün iyi ilişkisi ve çok ciddi ticari bağlantılarına karşın, otoriter, totaliter bir komünist partisi tarafından yönetildiği unutulmaması gereken Çin, saldırgan olmasa da Soğuk Savaş sonrasının en ciddi silahlanma programını yürütmektedir. Pragmatik bir anlayışla yönetilen Çin’in, ayakta kalmak, güçlü olmak ve 1.5 milyara yaklaşan nüfusunu doyurmak uğruna her yola baş vuracağı açıktır. Bu yolların içinde güç kullanma da söz konusudur. 1990’ların başlarında ağırlıklı olarak savunmaya dönük bir doktrine bağlı kalmış olan Çin Halk Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri, o günlerde hala 1950’lerin modifiye edilmiş Sovyet teknolojisine dayanan bir güçtü. Ancak her alanda olduğu gibi askeri teknoloji ve silah üretiminde de, 60 milyar Dolar civarındaki büyük savunma bütçesine paralel olarak kendini geliştiren Çin artık, modern bir askeri güç olarak, müşterek harekat yetenekli ve çıkarlarını bilgi çağının araçlarını kullanarak hassas vuruş ve saldırı teknikleri uygulayacak konuma gelmiştir. S B atıyla olan bütün iyi ilişkisi ve çok ciddi ticari bağlanB tılarına karşın, komünist partisi tarafından yönetildiği unutulmaması gereken Çin, saldırgan olmasa da Soğuk Savaş sonrasının en ciddi silahlanma programını yürütüyor. Her alanda olduğu gibi askeri teknoloji ve silah üretiminde de, 60 milyar Dolar civarındaki büyük savunma bütçesine paralel olarak kendini geliştiren Çin artık, modern bir askeri güç olarak, hassas vuruş ve saldırı teknikleri uygulayacak konuma geldi. Dünya Çin’in silahlanma programnıı yeni yapılan ÇirRus ortak tatbikatından izledi. Çin Halk Kurtuluş Ordusu, geliştirilen bu gücü stratejik tehdit ve baskı aracı olarak kullanmaya başlamıştır. Anlaşılan odur ki bundan böyle, palazlanan Çin Halk Kurtuluş Ordusu nükleer gücünü caydırıcılık anlamında değil, politik bir baskı aracı olarak da kullanabilecektir. General Zhu’nun ABD’yi son tehdidi bunun belirginleşmeye başlayan bir görüntüsüdür. Bu tehdit bundan böyle her halde yalnız ABD gibi en güçlü askeri güce değil, diğer bütün ülkelere de yöneliktir. Bunu, Çin’in süratle arttırmaya başladığı karadan ve denizaltından atılacak nükleer balistik füzelerinde görürüz. Ama, bu sofistike silah sistemlerinin yanı sıra antiuydu sistemleri, bilgisayar, istihbarat, gözetleme ve keşif yetenekli yeni saldırı denizaltıları, yerli üretim olarak daha da geliştirdiği FB7, yine yerli üretim yeni nesil Jian10(J10) (Pakistan’dan aldıkları bir F16’yı, İsrail Lavi’sine benzeterek ve ters mühendislik yöntemiyle taklit ve geliştirdikleri söyleniyor) ile Rusya’dan satın almakta olduğu Su30MKK çok amaçlı savaş uçakları da kayda değer. Bütün gelişme ve çabaların yanı sıra, özellikle; HQ9 uzun menzilli karadan havaya balistik füze, Song sınıfı sofistike dizel elektrikli denizaltı, radar görünmezliği arz eden 052C tipi destroyer üretiminde ciddi başarılar kazanılmıştır. Dış alım yoluyla edinilen veya üretimine başlanılan gelişmiş hassas güdümlü mermiler, Cruise füzeleri, havadanhavaya, havadanyere ve antiradyasyon mühimmatları da saldırı amaçlarına dönüktür. Çin’in ilginç bir çalışması da, elindeki yüzlerce eski ve depoya konmuş savaş uçağının insansız hava savaş uçaklarına dönüştürülmesi projesidir. Konvansiyonel silah sistemlerinde halen oldukça geri olan ve bunları asri konuma getirmek için batı teknolojilerine ve bu bağlamda AB’ye muhtaç olan Çin, Kuzey Kore’nin yanı sıra kitle imha silahları ve buna dönük teknolojileri geliştirme ve hatta ihraç etme konusunda göreceli olarak daha başarılıdır. Savunma çevreleri tarafından ifade edildiği üzere Çin’in toplam nükleer silah kapasitesi 400 atom başlığından biraz fazladır. Bunların 250 kadarı çeşitli stratejik silahlar ve 150 kadarı taktik silahlar bünyesinde biçimlendirilmiştir. ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle