01 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 ÇİZGİLİ DÜNYA? Yabancı sermaye hareketleri kirli ilişkilerle ucuz emeğe doğru kayıyor C S Aybike Koca TRATEJİ ÇİZGİLİ DÜNYA? Avrupa’da siyaset sağa kayarken 13 Financial Times 10 Eylül TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası [email protected] üreselleşme ve sanayileşme amacı taşıyan ülkelerin birincil hedefi sürdürülebilir büyümeyi sağlamaktır. Sürdürülebilir büyüme sağlanan ülkelerde, işsizlikten ya da enflasyondan korkulmaz, aksine bu ülkeler, düşük oranlı enflasyonu ekonomik yapıya entegre etmeye çalışırlar. Büyüme çizgisi dalgalı olan ülkelerde en ufak bir enflasyon artışı, başta tüketici olmak üzere küçük ya da büyük tüm yatırımcıların güven kaybına yol açar. Bu durumda ülkeye girmesi beklenen ya da ülke içinde bulunan "sıcak para" ve yabancı yatırımlar yön değiştirir ve daha güvenilir bir ekonomiye kayar. Nitekim Türkiye’de 2000 Kasım ve 2001 Şubat aylarında yaşanan krizlerde yüksek miktarda yabancı sermaye, Türkiye’yi terk etmiştir. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye ve benzeri ülkeler, istikrarsız ekonomilerine istikrar kazandırmak için yabancı sermayeye güvenmekte ancak güven ortamının hızlı bozulabileceğini hesaba katmamaktadırlar. Yabancı sermayeli firma sayısı her geçen gün artan Türkiye ekonomisi için bu durum, büyük risk oluşturmaktadır. ünyanın en büyük 20 pazarından biri sayılan ve D Asya, Avrupa ve Orta Doğu bölgeleri arasında köprü görevi yapan Türkiye, yabancı yatırımcı için cazip fakat riskli bir yapı oluşturuyor. Bunun nedeni olarak ise, dış ilişkilerde en ufak bir dalgalanmanın bile Türkiye ekonomisini baş aşağı edebilmesi gösteriliyor. Buna karşın Türkiye riski seven yatırımcının gözdesi halinde. Türkiye’ye başta Fransa olmak üzere en çok yabancı sermaye, Hollanda ve Almanya’dan geliyor. Bu ülkeler aynı zamanda özelleştirme kapsamındaki şirketlere de büyük ilgi gösteriyor. sayede yabancı sermayenin negatif etkilerinden kurtularak ekonomiye giren parayı değerlendirmek mümkün olabilir. Yabancı sermayenin ne kadarı yabancı? ünyanın en büyük 20 pazarından biri sayılan ve Asya, Avrupa ve Orta Doğu bölgeleri arasında köprü görevi gören Türkiye, yabancı yatırımcı için cazip, aynı özellikleri nedeniyle de risklidir. Yatırımcıların tercih ettiği bir pazara sahiptir çünkü karın artırımı Türkiye’de daha hızlı olabilmektedir. Bunun yanında risklidir çünkü gerek komşularıyla ilişkilerinde gerekse AB ile ilişkilerde en ufak bir gerginlik, güven ortamını bozarak yatırımcının karşılaşabileceği riski ikiye katlar. Bu yüzden Türkiye, riski seven yatırımcının gözdesi haline gelmiştir. Türkiye’ye başta Fransa olmak üzere en çok yabancı sermaye, Hollanda ve Almanya’dan gelmektedir. Özelleştirilen ve özelleştirilmek için bekleyen pek çok kuruluşa en büyük talep yine bu ülkelerdendir. Bu ülkelerin ortak özelliği, üçüncü ülkelere sermaye ile birlikte işgücünü de getirebilmeleridir. Türkiye, yabancı sermaye çekme bakımından, kimilerine göre başarısız görülse de gerçekte oldukça esnek bir yapıya sahiptir. Yeni kurulan şirketlerden ziyade iştiraklerin öne çıktığı bu yapıda, yabancı ortakların Türk firmalarıyla birleşmeleri ve paralarını bu kanaldan yönlendirmeleri sonucu sermaye aslında Türkleşmektedir. Zaten dışardan gelen ve "sıcak para" olarak nitelendirilen nakidin de ne kadar yabancı olduğu tartışılır. Adı yabancı olan bu sermayenin, Türk ekonomisine yarardan çok zararının olduğu görülmektedir. IMF zorlamalarıyla gündeme oturan özelleştirme faaliyetleri sonucu, yabancı görünen sermayenin Türkiye’ye girişi daha da kolaylaşmış, gelişmiş ülkelerin yatırım, istihdam ve büyüme K D bahanesiyle Türkiye ekonomisini yönlendirme çalışmaları daha da hızlanmıştır. Ekonomiyi ele geçirme amacıyla büyük şirketlere talip olan yabancı yatırımcı için iki yönlü bir durum söz konusudur. Bu şirketlere sahip olarak tekel gibi güçlenecek buna karşın kriz öncesinde ülkeyi terk etmesi sıcak para sahipleri kadar kolay olmayacağından, bu dönemde ekonomiye artı bir zarar getiremeyecektir. Bunun yanında bu şirketler, Türkiye’nin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’sına dahil olduğundan kayıplar da kazançlar da ülke ekonomisini yakından ilgilendirecektir. Hazine Müsteşarlığı denetlemeli ve MB YTL’yi savunmalıdır. ürkiye’nin yabancı sermaye konusundaki en büyük eksikliği, bu şirketlerin denetimini elinden çıkarmış olmasıdır. Denetimi bir yana yabancı şirketlerin kuruluşunda artık izin alınmamakta ve ortak başına 50.000 Dolar sermaye getirilmesi şartı bulunmamaktadır. Ayrıca limited ya da anonim şirket kurma zorunluluğu kaldırılmıştır. Artık Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü’nden değil Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ndan alınacak izin ile kuruluyor olması ise bu şirketleri yabancı sermayeli şirket statüsünden çıkarmaktadır. Yabancı yatırımlardaki istikrarsızlık siyasi mekanizmayla, mali konulardaki eksiklik de MB (Merkez Bankası) kanalıyla çözülmelidir. Sıcak para ve yabancı yatırımların AB veya IMF ile yaşanacak bir gerginlikte ülkeden çıkabileceği ihtimali üzerinde durulmalı, bu ihtimale göre bir politika belirlenmelidir. Uygulanacak para politikası, MB’nin YTL ’yi koruması çerçevesinde ve dinamiklerin döviz üzerinden değil YTL üzerinden harekete geçirilmesi şeklinde olmalıdır. Türkiye öncelikle kendi ulusal parasına sahip çıkmalıdır ki ulusal kuruluşlarını daha iyi savunabilsin. Küreselleşen dünyada kabul gören "para kimdeyse güç ondadır" felsefesi, ülkelerin kendi değerlerine sahip çıkabilmeleri bakımından da benimsenmelidir. T The Independente 11 Eylül Türkiye’de yabancı sermaye sancısı The Observer 11 Eylül Financial Times 12 Eylül Yabancı sermayenin ekonomiye hakimiyeti ürkiye’de yabancı sermaye konusunda ilk yasal düzenleme 1954 yılında olmuştur. 24 Ocak 1980 kararlarıyla girişi teşvik edilen yabancı sermaye yatırımları, bu tarihten sonra artmıştır. 1994 yılında yaşanan ekonomik krizle kesintiye uğrayan bu yatırımlar, 1996 yılında tavan yapmıştır. Hazine Müsteşarlığı’nın 2003 rakamlarına göre, Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı sermayeli firma sayısı 6 bin 511 idi. An Le Monde 10 Eylül The Independent 7 Temmuz T cak 2005 yılı Haziran ayı itibariyle şirket sayısı 10 bini buldu. Yabancı sermayeli firma en fazla imalat ve hizmet sektörlerinde faaliyet göstermektedir. Bunun yanında 2005 yılında gelmesi beklenen yabancı sermaye miktarı 4 milyar dolar dolaylarında. Tüm gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye’nin de yabancı yatırım(cı)lara olan ilgisi had safhadadır. Bu sermayenin gelmesini teşvik, gitmesini de engellemek için çeşitli ayrıcalıklar sağlanmaktadır. Bu amaçla değiştirilen "Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu (DYYK)", dışardan geldiği düşünülen yabancı sermayenin Türkiye’de daha iyi konuşlanmasına olanak tanımaktadır. Bugün 10 bin yabancı firmanın elinde bulunan Tür kiye ekonomisi, politik ve ekonomik istikrarsızlıkların gölgesinde kalmış ve kayıt dışılığı kabullenmiştir. Her şey bir yana, yaratılacak "sahte" istihdamın peşinde ve sıcak paraya muhtaç görünen Türkiye’de, yabancı sermayeli olmak, şirket kurup yatırım yapmaya yeterlidir. DYYK’daki değişiklikle artık izin dahi almalarına gerek olmayan bu şirketlerin ülke ekonomisine katkısı (!) en üst noktadadır. Cari açıkların yabancı sermaye ile finanse edildiği düşünüldüğünde bu katkı artarak devam edecektir. Ancak önemli olan sermayenin tamamen kesilmesi değil, sınırlı sermaye girişine olanak verecek bir mekanizmanın denetim yoluyla işlemesini sağlamaktır. Bu Le Monde 12 Eylül
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle