Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 47 / 8 Temmuz 2008 Köylülerin koparılıyor ünyada sözde “yenilikçilik” “özgürlükçülük” adı altında gezegenin tüm sakinleri arasında dayanışma ve birliktelik bağlarını zayıflatan, rekabeti körükleyen, küçük ama etkin bir uluslararası azınlık var. Bu uluslararası küçük azınlık, kendi devasa ekonomik projelerini yoksul büyük kitlelere dayatıyor. Yoksullar da kendi kültürlerini, insanca yaşama haklarını korumak için mücadele ediyor. Tarım sektöründe, bu çatışma iki karşıt model halinde ortaya çıkıyor: Birincisi; kadınıyla erkeğiyle, doğal kaynakların sürdürülebilirliğini savunan, sağlıklı gıdalar üreterek topraklarında yaşamlarını sürdürmek isteyen küçük çiftçi/köylü üretimini yapanlar… İkincisi ise; büyük ölçekli arazilerin işlenmesine, yoğun kimyasal ve mekanizasyon kullanımına, “serbest ticarete” ve ihracata dayanan endüstriyel üretimden yana olanlar, yani ulus aşırı tarım ve gıda şirketleri… Ki bunlar; milyonlarca köylüyü insanca bir yaşam sürmenin mutluluğundan yoksun bırakıyor. Dünyadaki çiftçiliğe ilişkin genel gidişat böyleyken, Türkiye’de gelişmeler farklı mı? Asla! çiftçilik ile bağı Abdullah AYSU ÇiftçiSen Genel Başkanı D Dünyanın yeniden düzenlendiği bu süreçte, Türkiye tarımı da buna koşut olarak yeniden yapılandırılıyor. Bu yeniden yapılandırmayla aslında Türkiye tarımı yapılanmıyor, tahrip ediliyor. Çiftçilik mesleği bıraktırılıyor. Çiftçili mesleğini zorunlu olarak bırakanların toprakları, şirketler veya daha büyük değişik yapıların elinde toplanıyor. Türkiye’de tarımında tahribat süreci 1980 sonrasında hükümet olan siyasi partiler, IMF ve Dünya Bankası ile işbirliği içinde tarımın tahribatına giriştiler ve Türkiye tarımına ulusaşırı tarım ve gıda şirketlerini egemen kılmak için üç aşamalı bir plan uyguladılar. Planın birinci bölümünde devlet ile köylünün bağını koparacak olan; ? Tarıma yapılan destekleri azalttılar, ? Tarımsal kredi faizlerini yükselttiler, ? Destekleme alımı yapan kuruluşları özelleştirdiler. Uygulanan bu şirket yanlısı politikalar sonrasında devletin köylü ile olan bağı iyice zayıfladı. Köylüler üretebilmek için önemli ölçüde şirketlere mahkum oldular/edildiler. Bu aşamada tarımsal Kamu İktisadi Teşebbüslerden (KİT); Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu ve Yem Sanayisi özelleştirildi. Bu özelleştir meler sonucunda 1980 yılında 80 milyon olan hayvan sayısı 44 milyona kadar geriledi ve hayvancılık çöktü. Hayvansal ürünlerde ihracatçı olan Türkiye önce yeterlilikten çıkarıldı sonra da ithalatçı konuma getirildi. Tütün ve şeker yasası çıkarıldı. Çıkarılan bu kanunlar sonrasında şekerpancarı üreticileri ile tütün üreticilerinin önemli bir bölümünü üretimden koparıldı, işsizler ordusuna katıldı. Çiftçilerden boşalan yere şekerde ulusaşırı şirket olan Cargill, Tütün ve sigarada ise Philip Morris, JTİ, BAT gibi ulusaşırı tütün ve sigara şirketleri aldı. Planın ikinci bölümünde çiftçi ile örgütünün bağını koparacak olan Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerine ilişkin kanun Dünya Bankası’nın isteğiyle değiştirildi. Kanunla; ? Yeniden Yapılandırma Kurulları oluşturuldu. Kurullar yönetimlerin üzerinde yetkiyle donatıldı. ? Kooperatifler ait fabrikaların üç yıl içerisinde A.Ş’lere dönüştürülmesi yoluyla özelleştirilmesi kanuna madde olarak konuldu. ? Özelleştirme, planlama, denetim konularında uzman Yürütme Biriminin oluşturulması yasaya konuldu. ? Birliklerin devlet veya diğer kamu tüzel kişilerinden herhangi bir mali destek (kredi) sağlayamaz engeli yasayla getirildi. ? Aynı yasa ile kooperatiflere banka kuramaz yasağı da getirildi. Bu yasa köylülerin üyesi oldukları kooperatifleri ile bağlarını koparıyor. Fabrikalarının da şirketler tarafından ele geçirilmesinin önünü açıyor. Planın üçüncü bölümünde köylülerin çiftçilik ile bağını koparacak olan Tohumculuk Yasası çıkarıldı. Kanun ile; ? Yurt içinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin veriliyor, ? Ticarete konu olmamak ve şahsi ihtiyaç miktarı ile sınırlı kalmak şartıyla, çiftçiler arasında tohumluk mübadeleleri kanun dışında bırakılıyor, ? Kamu üretim, sertifikalandırma, ticaret ve denetimi pratikte özel sektöre, gerçekte ise büyük dünya tohum devlerine bırakılıyor. Tarıma yerli ve yabancı büyük şirketlerin egemen kılınması karşısında dünya ölçeğinde çiftçiler örgütleniyorlar. Türkiyeli çiftçiler de örgütlendiler. Ürün bazında sendikalarını kurdular. Üreticiler üzüm, tütün, fındık, hububat, ayçiçeği, çay ve zeytin alanında yedi sendika kurdular. Küçük çiftçilerin ürün bazında kurdukları yedi sendikaları 21 Mayıs 2008 tarihinde bir konfederasyon çatısı altında birleşti; Cumhuriyet tarihinin ilk çiftçi konfederasyonu olan Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu –ÇİFTÇİ SEN’i kurdular. 22