18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 47 / 8 Temmuz 2008 Tekeller tohumlarımıza göz dikti ge Üniversitesi Ziraat Fakültesinde ilan panolarında öğrencilere yönelik bir afiş gözüme çarptı. Bir İsrail Firması olan Hazera Tohumculuk ve Antalya Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi işbirliği yaparak bir tohumculuk proje yarışması başlatmış. Konu; kaybolmakta olan yerel sebze çeşitlerinin yetiştirilmesi veya özelliklerinin belirlenmesi. Şirket daha önce de öğrencilere yönelik eğitim çalışmaları yapmış. Akdeniz Ziraat Fakültesinin dekanı da bunları çeşitli yerlerde açıklıyor. Birinci olana dizüstü bilgisayar verilecek, her fakültenin birincileri ve danışmanı olan hocaları (hocalar da öğrencilerin danışmanı oluyor) Antalya’da beş yıldızlı bir otelde bir hafta ağırlanacak. Hazera Tohumculuk firması aslen İsrail kökenli. Domates tohumları üzerinde ihtisası var. Hazera İbrani dilinde tohum demekmiş. Bu Hazera şirketi 1998’de Fransız Vilmorin tohum firması ile stratejik bir ortaklık oluşturuyor. Hisselerinin yüzde 12’sini Vilmorin’e veriyor. Vilmorin de aslında piyasanın dev tohum firmalarından Groupe Limagrain’in bir parçası. Limagrain dünyanın dördüncü büyük tohum firması. Yıl 2003 olduğunda Vilmorin’in Hazera’daki payı yüzde 55’e çıkıyor. Hazera’nın genel merkezi İsrail. Ayrıca hatırlayalım; Vilmorin geçenlerde Türkiye’nin büyükçe bir tohum firmasının tamamını satın almıştı. Olay son derece açıktır. Kimse anlaşılmaz, gizemli komplo teorilerine sapmasın. Ayrıca gene kimse Yahudi düşmanlığından söz etmesin. İşte gerçek ortada. Büyük şirketler düzeyinde ne din, ne milliyet önemli değildir. Fransız, İsrail, Türk şirketleri el ele vermişler. Birbirlerinin hissesini almışlar. Bunların zarar verdikleri, Türk, Fransız, Amerikalı vb. her ulustan ve E Prof. Dr. Tayfun ÖZKAYA Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi dinden çiftçilerdir, tüketicilerdir. Gene kimse bu firmaların yerel çeşitliliği korumak peşinde olduklarını söylemesin. Özel şirketlerin kâr dışında bir şeyi hedeflediklerini düşünenler ya çok saftır ya da bilinçli olarak böyle söylüyordur. Hazera’nın domateste önemli bir payı var. Amacı yerel çeşitlerdeki değerli genleri kendi çeşitlerine katmak. Gördüğümüz kadarı ile bunu bir bilgisayarla ve 2030 kişinin otel parası ile tereyağından kıl çeker gibi ucuzca, tehlikesizce ve bir de biyoçeşitliliğimizi koruyormuş gibi görünerek gerçekleştirecekler. Yarışmanın duyurularında ‘tohum toplanmayacak’ deniyor. Bu, eleştirileri önlemek için düşünülmüş sanırım. Ancak tohum toplamak hemen şart değil. Önemli olan bilgidir. Tohum toplama işi sonra yapılacak olan kolay bir iş olacaktır. Yerel çeşitlerdeki bazı özellikler örneğin bazı hastalıklara dayanıklılık genleri şirketlerin çeşitlerine aktarılınca şirket amacına ulaşmış olacaktır. Şüphesiz bu şirket çeşitlerinin sayısı çok az olacaktır ve bunlar gene de ilaçsız ve gübresiz yetiştirilemeyecektir. Ayrıca UPOV denilen Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliğine Türkiye geçenlerde girdiğini hatırlayalım. Genlerimizden yararlanarak geliştirilecek olan şirket tohum larının bir süre sonra bizim yerli çeşitlerimizden değil, bizim çeşitlerimizin onların çeşitlerinden yararlandığı bile iddia edilebilecektir. Hatta gümrüklerde domateslerimize el konulabilecektir. Çünkü onların çeşitleri patentlenecek veya tohumda geçerli fikri mülkiyet hakları ile korunacaktır. Tohum yasasının yerel tohumları saklanacak ve biyokorsanlığa açık olacak, ancak asla satılamayacak hale getirdiğini tekrar hatırlayalım. Küresel tohum şirketlerinin sevdiği UPOV’u kendi elimizle muhalefetsiz kabul etmiştik. Yerel çeşitlerimizden aktarılan yeni özellikler birkaç yıl sonra hiçbir işe yaramayacaktır. Çünkü şirket çeşitleri biyoçeşitliliğe karşı olmak zorundadır. Az sayıda çeşit, şirketler için kaçınılmazdır. Yoksa kârın en çoğa çıkarılması gerçekleşemez. Biyoçeşitliliğin olmamasının sonucu ise bu şirket çeşitlerinin kısa bir süre içinde hastalık ve zararlılara dayanıksız hale gelmesidir. Şirket çeşitleri ve endüstriyel tarım nedeniyle ABD’de sebze ve meyve çeşitleri yüzde 90’lar düzeyinde yok olmuşlardır. Gerek ABD gerekse İngiltere’de yapılan araştırmalar şirket tohumlarıyla üretilen sebze ve meyvelerin vitamin, mineral madde gibi antioksidantlar açısından 50 yıl önceki yerel çeşitlerden çok fakir olduğunu göstermektedir. Ziraat Fakülteleri niye bu işe alet oluyor? Bence ilanlar derhal indirilmeli, destek çekilmelidir. Daha önemlisi artık fakülteler ve Tarım Bakanlığı yerel çeşitleri koruyucu çalışmalara girmeli, katılımcı ıslah denilen köylü ve bilim insanlarının en başından el ele çalıştığı yaklaşımlarla araştırmalara başlamalıdırlar. Katılımcı ıslah dünyada 20 yıldır biliniyor. Bizim küreselci tarım çevrelerine soralım bakalım, katılımcı ıslahı doğru tarif edebilecekler mi? Yerel çeşitlerin yağmalanmasına son verelim. Sonra çok geç olacak. Ay yıldızlı rozetleri sadece dekor olarak takanlar, yeni bir sınav önünüzde. Hadi bakalım. GAP’ta zararın maliyeti 3 milyar dolar Akın BODUR SKENDERUN Hatay Milletvekili ve CHP PM üyesi Abdulaziz Yazar, sulama kanallarının yapılmamış olması nedeniyle GAP'daki ekimin yüzde 70'inin kuruduğunu, bunun da ülke ekonomisine maliyetinin 3 milyar dolar, işsizliğe katkısının ise 2 milyon kişiye yakın olduğunu söyledi. Partisinin İskenderun ilçe örgütünde Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı ile birlikte basın toplantısı düzenleyen Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar, "CHP tarımın sorununu kurultayda ele almaya karar verince, 6 yıldır GAP'a yatırım yapmayan, komik bütçeler ayıran AKP hükümeti ve Başbakan, Diyarbakır'da toplantı yapıp, vaadde bulundu. 6 yıldır tek başına iktidar olan AKP'nin bundan sonra yapacağının vaadine kim inanır?" dedi. Hükümetin, iktidardaki sürecinde emekli, üretici, işçi, işsizin sorununu ve ülkenin borç miktarını İ arttırdığını vurgulayan Yazar, şöyle konuştu: "Üretim yapmayan bir ülke kalkınabilir mi? Kalkınamaz. Israrımıza rağmen AKP Hükümeti bu tutumunu üreticinin lehine değiştirmedi ve aksine ABD'nin, IMF'nin talimatlarını uyguladı. Bu politikalarla halk fakirleştirilerek, sadakaya muhtaç hale getirildi. Zaten iktidarın da istediği buydu. Çünkü, o zaman seçim dönemlerinde birşeyler vererek, oy almayı hedefliyor..." GAP'ın, Güneydoğu Bölgesi ve Türkiye için çok önemli olduğunun altını çizen Yazar, "GAP'ın sulama sorununun çözülmemesinin ülke ekonomisine maliye ti 23 milyar dolardır. İşsizliğe katkısı ise 2 milyon insandır. Oysa 3 milyar dolarla sulama şebekesi döşenebilir, araziler sulanır ve Türkiye de dövizini tarım ürünleri ithal ederek, borçlanarak sıkıntıya girmez, yöre insanının zenginleşmesini, ülkenin katkınmasını sağlayabilirdi. Ama yapmadı, yapmak istemedi" diye konuştu. ‘GAP, terörle mücadele için de önemli’ Bir ülkenin kendi kendine yetmesinin çok önemli olduğunu anlatan Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı da, "Üretim olmayınca ithalat oluyor ve ülkenin borçları sürekli artıyor, halkı fakirleşiyor. Üretim için Türkiye'nin olanağı, kaynağı var. Ama sorun, iyi yönetilmemesinde" dedi. GAP'ın terörle mücadele açısından da büyük önem taşıdığını söyleyen Akıncı, "Ama nedense AKP GAP'a ilgisiz kaldı. Neredeyse bu hükümet döneminde Türkiye GAP'ı unuttu. Ama bu tesadüf değil. Çünkü, üreten bir Türkiye istenmiyor. AKP'nin dünyasında satmak, borçlanmak, hazırı yemek, yandaşlarına kıyak yapmak var, ülkenin kaderini değiştirecek projelere imza atmak yok" diye konuştu. 20
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle