Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 47 / 8 Temmuz 2008 Meyve suyu ve unutturulmak istenilen bazı gerçekler... İbrahim YETKİN Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı ürkiye’de meyve suyu sektörünün gelişmesi, Tarım sektörünün nasıl organik bir bütün oluşturduğunun ve ekonominin gelişmesine nasıl çok yönlü ktatkılarda bulunduğunun canlı bir örneğidir. Türkiye’de 1960’lara kadar meyve suyu sektörü diyebileceğimiz bir sektör yoktu. Günümüzde ise, 600 bin ton dolayında meyve bu sektörde işleniyor ve yaklaşık 500 milyon litre içecek üretiliyor. Özellikle 2000'den günümüze işlenen meyve miktarında yaklaşık yüzde 50, meyve suyu tüketiminde yüzde 75, meyve suyu ihracatında ise yüzde 90 civarında artış gerçekleşti. Türkiye'de kişi başına meyve suyu tüketimi 1970'li yıllarda sadece 0,5 litreyken son yedi yılda tüketim yüzde 130 artarak 10 litreye ulaştı. Günümüzde gıda sektöründe faaliyet gösteren 30’un üzerinde büyük kuruluş meyve suyu sektöründe önemli yatırımlara girişmiş durumda. Bir çok önemli kuruluşun da bu yönde hazırlıklar yaptığı biliniyor. Bunlar arasında çok değişik sektörlerden bu alana gelenler olduğu gibi Pankobirlik gibi köklü ve büyük üretici örgütleri de bulunuyor. Kısacası, bu sektörün gelişmesi ülkemizde yalnızca meyveciliğin değil, KOBİ’lerin, Tarımsal Sanayiinin, fidancılığın, hatta hayvancılığın gelişmesine önemli bir katkıda bulunmaya devam ediyor. Nasıl mı?.. Örneği, bir kuruluşumuzun serüvenini kısaca aktararak vereceğim... *** 1950’li yılların sonlarında, Anadolu’nun ortasında, Tokat’ta, meyvecilikle ve küçük çapta şarap üretimi ile uğraşan Ziraat Teknisyenliği eğitimi almış bir girişimci, meyve suyu üretimi yapmaya karar verir. Üretim süreci başlar, ama kısa zamanda yeterli miktar ve kalitede meyve bulma sorunu ortaya çıkar. Kuruluş, bölgede modern meyveciliğin gelişmesine katkı T da bulunarak bu soruna çözüm bulmaya girişir. Ardından, süt işleme tesisi gündeme gelir. Bunun yolu da hayvancılığın gelişmesine katkıda bulunmaktır. Çünkü tesis kurulup çalışmaya başladığında günde ancak 600 litre kaliteli hijyenik süt bulunabilmiştir; oysa rantabl bir işletme için bu miktarın hızla artırılması gerekmektedir. sı gereken yerli damızlık ırkların üretimini geliştirmektir. Bu işe girişilir. *** 50. kuruluş yılını geçtiğimiz günlerde kutlayan bu kuruluş günümüzde 60 bin kişilik istihdam kapasitesine sahip bir işletme yaratmıştır. Yılda 400 bin meyve fidanı üretmekte, ülkenin değişik bölgelerinde meyve bahçeleri kurmakta ve kurdurmakta, nar gibi geleneksel ürünlerimiz arasında yer alan ama tüketimi yerel pazarla sınırlı ürünlerimizi dünyaya tanıtmak üzere projeler geliştirmektedir. Kuruluşun süt üretim tesislerinde günlük 120 ton civarında süt işlenmekte, kurulan damızlık üretim istasyonu dünyanın en modern tesislerinden biri olarak kabul edilmektedir. İşletme, son on yıldır devamlı Türkiye’nin en büyük 500 firması arasında yer almakta, teknolojisine katkıda bulunduğu üretim tesisi dünyadaki 1800 benzeri arasında ilk 10’a girmiş bulunmaktadır. Üretiminin yüzde 25’ten fazlasını 65 ülkeye ihraç etmekte, ihracat yapılan ülke sayısını 2010 yılına kadar 100’e çıkarmayı hedeflemektedir. Ve bunları, yüzde yüz yerli sermaye ile yapmakta, bir dünya markası yaratma yönünde hızla yol almaktadır. *** 1958 yılında Mustafa Vasfi Diren adlı bir Ziraat Teknisyeni tarafından Anadolu’nun “ücra” bir köşesinde kurulan DİMES’in öyküsüdür bu... Ülkemizin o yıllardaki ekonomik gelişmesinin hikayeleri yazılsa, tarım alanında kim bilir böyle daha ne öyküler bulunur. Bu öyküler, “Tarım milli ekonominin temelidir” şiarıyla yola çıkan Cumhuriyetimizin yarattığı öykülerdir. Ve günümüzde, “Tarım ekonominin sırtında yüktür”, “Tarım ülke ekonomisi için bir kara deliktir” şiarlarını karşımıza çıkaran “İkinci Cumhuriyetçi” bir takım siyaset erbabı ile “prof.” unvanlı kişiler tarafından unutturulmaya çalışılan öykülerdir. Bunun üzerine Kuruluş, süt üretimini artırabilmek için modern bir damızlık tesisi kurar. Ancak damızlık üretiminde de sorunlar yaşanır. Damızlık hayvanlar ithal edilmekte, ancak bunların önemli bir bölümü iklim ve çevre koşullarındaki değişime adapte olamadıkları için kısa zamanda telef olmaktadır. O zaman yapılma Gölmarmara su istiyor M 12 ANİSA (A.A) Uluslararası sulak alan statüsüne sahip, çevresi doğal koruma alanı olan Manisa'nın Gölmarmara ilçesi yakınlarındaki Gölmarmara Gölü'nde doluluk oranının yüzde 28'e indiği, Demirköprü Barajı'ndan su takviyesi yapılmaması halinde köylünün geçim kaynağı olan balıkçılığın sona ereceği bildirildi. Gölmarmara'nın güney kıyısında bulunan ve yetiştirdiği organik ürünleriyle adını duyuran Salihli'ye bağlı Tekelioğlu köyünde kurulan ve Manisa İl Özel İdaresinden gölü yıllık 16 bin YTL'ye kiralayan Gölmarmara Balıkçılık Kooperatifinin Müdürü Süleyman Karayel, AA muhabirine, 90 hanelik köy halkının yüzde 90'ının geçimini balıkçılıkla sürdürdüğünü belirtti. Ancak küresel ısınma ve yağışların beklenenden az gerçekleşmesi nedeniyle Gölmarmara'da doluluğun yüzde 28'e düştüğünü, suların çekilmesi nedeniyle gölün olduğu bölgede hayvanların otlatıldığını ifade eden Karayel, Ahmetli Regülatöründen geçen yıldan bu yana göle su basılmadığını bildirdi. Demirköprü Barajı'ndan su takviyesi için yazışmalar yapıldığını ifade eden Karayel, şunları kaydetti: ''Çok mağdur durumdayız. Demirköprü'den talep ettiğimiz belli oran ve metre küpte su takviyesi yapılmazsa balıkçılıkla uğraşan 85 hane insanı perişan olacak, gölde yaşayan balıkların büyük bölümü susuzluktan ölecek. Gölümüzdeki su oranını yüzde 55'lere çekmemiz lazım. En azından gölümüze tarımsal amaçlı sulamaya yetecek kadar su basılmalıdır. Yoksa tamamen doğal olan bu ortamı sadece resimlerden görürüz.'' Son iki yıldan bu yana göle üretme balığı atılmadığını da bildiren Karayel, balıkların bu süreden beri doğal yolla ürediğini kaydetti. Karayel, ''Bizlere verilen tekne ve avlanma ruhsatlarına, su ve balık olmadığından gerek kalmayacak. Bu belgeleri verenlerin, bize sahip çıkmalarını istiyoruz'' dedi. Köy sakinlerinden Abdil Yıldırım, barajdan talep edilen suyun bir an önce verilmesini beklediklerini ifade ederek, av sezonunun 15 Haziran günü başladığını, ancak mevcut şartlarda içlerinden balık tutmanın gelmediğini söyledi.