Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Dünya Gıda Günü’nü kutlarken… H. Yalçın KÖKSAL Veteriner Hekimler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi B u yazı yayınlandığında yaklaşık 1 ay önce 16 Ekim Dünya Gıda günü kutlanmış olacak. Bence bu başlıktaki kutlama sözcüğü yanlış oldu. Dünyada milyonlarca insan açlıkla savaşır ve açlıktan ölürken Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 16 Ekim'i Dünya Gıda Günü olarak kabul etti. Bu kutlama gününde Birleşmiş Milletlere üye ülkelerde açlık, gıda üretimi ve tüketimi gibi konular incelenir. Bir yandan yeterli ve dengeli beslenme konuları işlenirken diğer yandan da bilinçli gıda üretimi ve tüketimi konularında insanları aydınlatıcı çalışmalar yapılır. Artan nüfusa paralel olarak, üretilen gıda maddeleri yeterli olmamaktadır.Özellikle üretim yetersizliği yaşanan ülkelerdeki açlık ve yetersiz beslenme sorunlarına dikkat çekilmeye çalışılır. Açlık ve yetersiz beslenme sorunları günümüzde hemen tüm ulusların ortak sorunu haline gelmiştir. Üretilen besinlerin yetersizliğinin yanı sıra bilinçsiz tüketim, hızlı nüfus artışı, ekonomik sıkıntılar ve çevre sağlığının yeterince korunamaması, sanayileşmenin getirdiği rant hırsı gıda üretiminin gerilemesine neden olmaktadır. Gelişmemiş ülkelerdeki insanların açlık sınırının altında beslenmelerinin yanı sıra az gelişmiş ülkelerdeki insanların yetersiz beslenmeleri artık günümüzde en önemli insanlık sorunu olarak ilk sıraya oturmuştur. İnsanların yeterli ve dengeli beslenememelerinin neticesi olarak vücut dirençlerinin düşmesi ve hastalıklara açık bir obje haline gelmeleri kaçınılmazdır. Dünyada açlıktan ölen insanların yanı sıra, yarım milyarın üzerinde insanın yetersiz beslendiği de acı bir gerçektir. Ülkemiz yakın zamana kadar beslenme açısından kendi kendine yeten sayılı dünya ülkelerinden biri iken, kaynaklarımızın bilinçsizce adeta çarçur edilmesi, yetiştiricilerimizin günün gelişmelerine ayak uyduramamaları bu konuda eğitim ve destek almalarının sağlanamaması ve bilinçsiz gıda tüketimi, ekim ve yetiştiricilik alanlarının elden çıkartılması, şehirlere göçün önüne geçilerek insanların tarım ve hayvancılık konularına bağlılıklarını artıracak önlemlerin alınmaması ve de en önemlisi hızlı nüfus artışının önüne geçilememesi, bu yönde de insanlarımızın yeterince eğitilmemesi, çoğu zaman dış baskılar ile üretime konulan kota uygulamaları ülkemizi her geçen gün biraz daha dışa bağımlı hale getirmektedir. Oysa artık dünya üzerinde soğuk savaş olarak nitelendirilen konular arasında gıda ürünleri üretimlerinde verilen mücadele hemen hemen ilk sırayı almaktadır. Bir diğer deyişle yer altı kaynakları kadar yer üstü kaynakları da giderek önem kazanmakta ve bu uğurda ülkeler bir diğer ülke üretiminin kendi üretimlerinden daha fazla olmasını yani bir diğer ülkenin üstünlüğünü kabul edememektedirler. Ülkemiz bazı tarım ürünlerinde tüm dünya ülkeleri arasında birinci sırada gelmesine karşın bu sektörlere dayalı yaşam süren insanlarımızın emek ve üretimlerinin karşılığını alamadıkları da gerçektir. Güncel bir örnek verilmesi gerekirse dünya üretiminin % 80’ ini elimizde tuttuğumuz fındıkta dahi dış piyasalarda sağlanamayan etkinliğimizi gösterebiliriz. Esasen, bir diğer dikkat edilmesi gereken önemli husus gıda maddelerinin üretimi kadar tüketimine de önem verilmesidir. Zira tüketim savurganlığı sadece bu savurganlığı yapan kişiyi değil tüm toplumu da ilgilendirmektedir. Büyük kentlerimizde yapılan bir araştırma sonucuna göre gıda maddelerinin onda biri çöplüklere atılmaktadır. Daha açıkça anlatmak Mandarinde hedef geçen yıl rakamları İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Türkmenoğlu, geçen sezon ülke geneli 45 milyon 617 bin, Ege Bölgesi’nde ise 10 milyon 886 bin dolarlık satsuma ihracatı gerçekleştirdiğini belirterek, "Küresel ısınma nedeniyle yüzde 25 rekolte düşüşü oldu. Bu koşullarda geçen sezonki ihracat rakamlarını yakalamamız başarı sayılabilir" dedi. Ege Bölgesi’nin geleneksel ihraç ürünlerinden satsuma mandarinde ihracat 18 Ekim’de başlıyor. Bu sezon Ege Bölgesi'nde 154 bin 377 ton mandarin rekoltesi bekleniyor. Üretimin 97 bin 329 tonu ihracata uygun ürünlerden oluşuyor. Satsuma mandarin üretiminin son yıllarda Çukurova bölgesine de kaydığını anımsatan Türkmenoğlu, "Çukurova Bölgesi’ndeki satsuma fiyatlarından yüzde 4050 arasında yüksek olması Ege Bölgesi ihracatçılarının hammadde bulmasında sıkıntı doğuracak. Bu sezon Ege Bölgesi’nden yapılan ihracatın miktar bazında düşeceğini ancak ihracat değerinin geçen sezonu yakalayabileceğini öngörüyoruz" diye konuştu. Türkiye'nin satsuma ihracatının yapıldığı ülkelerin başını Ukrayna, Rusya ve İngiltere çekiyor. gerekirse ve de ülke nüfusumuzun yaklaşık üçte birini barındıran beş büyük kentimizde savrulan gıda maddesi yani çöpe giden gıda maddesi ile rahatlıkla 3 milyona yakın insanımızı beslemek mümkün olacaktır. Tabiidir ki her konuda olduğu gibi bu konuda da eğitim son derece önemlidir. Üretici eğitimi kadar tüketici eğitimine de önem verilmelidir. Dünya Gıda Günü çerçevesinde yapılan aydınlatıcı etkinliklerin yetersizliği ortadadır.İnsan yaşamını doğrudan etkileyen bir konunun sadece bir gün ve son derece kısıtlı bir ortamda ele alınması ve bir daha hatırlanmaması, eğitim kurumlarımızda özellikle gıda tüketim bilincini pekiştirecek programlara yer verilmemesi veya yeterli etkinliklerin yapılmaması sorunun çözümünü geciktirmektedir. Ayrıca, açlıkla savaşan ve ölen insanların yaşamları özellikle görsel medyada sıkça sergilenerek insanlarımızın gıda savurganlığı konusunda daha duyarlı hareket etmeleri sağlanmalıdır. Bu bağlamda bir diğer önemli konuda, son yılların çılgın alışkanlığı fastfood tipi beslenmeye de değinmeden geçemeyeceğim. Ki ben buna Amerikan tipi beslenme diyorum. Şu anda dünya üzerinde en önemli hastalıklar arasında yer alan obezite etkenleri arasında birinci sırayı bu tip dengesiz beslenme modeli almaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken husus yukarıda değindiğim rant hırsıdır. Bir yandan insanları özellikle görsel medya kaynakları ile bu tip beslenmeye özendirirken, diğer yandan da aynı insan kitlesine, diyet ürünleri adı altında ayrı bir kulvar sunulmaktadır. Sonuç olarak, dünyada güçlü olmak için, özellikle beslenme konusunda dışa bağımlı olmamak önemlidir. Bu noktada ilgili icracı güçlerin ortaklaşa programlar yaparak gıda konusunu ciddiyetle ele almaları, üretimi artırıcı tedbirleri düşünürken, tüketimde de eğitici olmayı ön planda tutmaları, özellikle halkın bu konularda sürekli olarak aydınlatılması tarım ve hayvancılıkla geçinen nüfusun korunması gerekmektedir. 30