22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Birliği Başkanı Yardımcısı Faik Yavuz: belirlenmenin zamanı geldi" re baktığımızda sulu tarım yaparak verimliliği de makside pek doğru değildir. Bir ülkenin su zengini sayılabilmemum seviyeye çıkarmışlardır. si için, kişi başına 10 bin metreküp su potansiyeline sahip "Yapılacak bir şey yok" deme hakkımız da ne yazık olması gerektiği hesaplanmaktadır. ki bulunmamaktadır. Çünkü tarımsal alanda kullanabileOysa ülkemizde su potansiyeli kişi başına 4 bin metceğimiz sularımızı denize döküyoruz. reküpün altındadır. Kişi başına kullanılabilir su miktarı Bu durum sadece bugünün meselesi değil… ise yaklaşık 1,600 metreküp gibi düşük bir düzeydedir. Küresel ısınmadan dolayı resmi ağızlardan yapılan OECD’nin tespitlerine göre Türkiye’ de kişi başına kullanılabilir su miktarı 580 metreküptür. Oysa bir kişinin gereksinim duyduğu su miktarı, en düşük dü Faik Yavuz’a göre, zeyde bakılsa bile, yılda kişi başına bin metreküp Tarım Çerçeve civarındadır. Bu rakam ABD’ de 1730 metreküp Yasası’nın ayakları civarındadır. eksik kaldı. Mevcut su kaynaklarımızın tüketilen kısmı 44 milyar metreküp olduğu dikkate alınırsa, bunun 33 milyar metreküp, yani yüzde 73 kadarını tarımsal amaçlı sulama için kullanıyoruz.. Bu düzeyde sulama ile de tarım alanımızın ancak yüzde 16 kadarı sulanabiliyor. Bu da pek çok AB ülkesinin altındadır. Örneğin; İspanya tarım alanlarının yüzde 23’ünü, İtalya yüzde 32’sini, Yunanistan ise yüzde 40 kadarını sulamaktadır. Türkiye, acil olarak kısa ve uzun vadeli su politikalarını tespit etmelidir. Özellikle denizlere akan suların, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, kuraklıktan birinci derecede etkilenen bölgeleri kapsayacak şekilde, gerekli proje düzenlemeleri yapılaçıklamalara göre, Türkiye ortalamasına bakıldığında '' malıdır. yüzde 15 ile yüzde 20 arası rekolte kaybı olmuştur'' denilSorunuzun ikinci kısmına gelince, yetkililer son bir mektedir. Kuşkusuz bu üretim modeli ile yapılacak fazsenedir, hep küresel ısınmayı gerekçe göstererek tarımsal laca da bir şey yok. Yapılacak olanlarda hükümet tarafınürün üretiminin düşeceğini ve tedbir almamız gerektiğidan borçların ertelenmesi ve primlerin arttırılması şekliyni söylerken ne yazık ki tedbiri nasıl almamız gerektiğile bir nebze de olsa telafi edilmeye çalışılmıştır. ni hiçbir zaman söyleyememişlerdir. Ancak hasat dönemi sonunda bir gerçek daha ortaya Yıllardır üzerinde mutabakata vardığımız, sulu tarıçıkmıştır. Rekolte eksikliği bir şekilde bertaraf edilebilir ma geçmemizin gerekliği tezinin bir kez daha öne çıktıancak, yüzde 4050 lere varan kalite sorunu nasıl gideğını görüyoruz. Oysa tarımsal üretimde gelişmiş ülkelerilecektir. 20032004 yıllarında bakanlık ve TOBB olarak ortaklaşa süne ile mücadele projesini başlattık ve çok başarılı bir sonuç alarak süne zararlısını yüzde 1 lerin altına düşürebildik. Ne yazık ki; devamını getiremedik ve bu hasat döneminde yüzde 810 lara varan süneli üretim neticesinde, buğdayın yüzde 70 i yemlik olarak işlem gördü. Önümüzdeki süreçte un sanayicimiz büyük bir ihtimalle kaliteli buğday bulmakta sorun yaşayacak ve milyarlarca dolarlık ithalat yapacaktır. Ogünlerde bu mücadeleye devlet politikası gibi baktık ve başarılı da olduk Ancak bugün gelinin noktada ve o günkü başarının bugün yok olup gittiğini üzülerek görüyoruz. Tarımda planlama gerekli midir? Evet, yukarıda dile getirdiğim sıkıntıların giderilmesi için tarımda hem de hiç zaman geçirmeden planlama yapılmalıdır. Türkiye, artık havza projelerini tespit etmelidir. Türkiye bugün hayvancılıkta organize hayvancılık bölgelerini süratle hayata geçirmelidir. Tüm iyi niyetlerle çıkartılan Tarım Çerçeve Yasası’nın ayakları eksik kalmıştır. Yasaya işlerlik kazandırmak için gerekli olan yönetmelikler ve genelgeler zaman geçirilmeden hazırlanmalıdır. Tarım ve hayvancılığa sadece ekonomik açıdan değil sosyal açıdan da bakılmalıdır. Bugün büyük kentlerimizde yaşanan asayiş olayları, yoksulluğun en önemli nedenlerinden biri tarım ve hayvancılığımızı ihmal etmemizden kaynaklanmaktadır. Kaldı ki; Türkiye, AB’ye tam üye olacaksa, ki böyle olması kaçınılmazdır, o zaman AB’ nin tarım ve hayvancılıktaki kriterlerini yakalayabilmek için mutlaka 57 yıllık acil, 10 ve 20 yıllık uzun vadeli planlamalar yapılmalıdır. Bunları sağlayabilirsek tarım ve hayvancılıkta yatırımlar artar, sektöre kalite ve verimlilik gelir. Girişimcinin ulusal ekonomi içinde her geçen gün daha fazla önem kazandığına dikkat çekilen kitapta, yeniliklerin yaşama geçirilmesinde girişimcinin rolü üzerinde duruluyor. Çalışmada, girişimcilerin sayısı ve niteliğinin ulusların rekabet gücünü belirlediği vurgulanıyor. Girişimcinin, "girişimci kişilik", "girişimci yetenek" ve "girişimcinin sosyal çevresi" olmak üzere üç faktörün etkisiyle oluştuğunun altı çiziliyor. Etik ve hukuksal normların girişimci açısından önemine de işaret ediliyor ve girişimcinin toplumsal saygınlığa ulaşmasının önemi vurgulanıyor. Çalışmada ayrıca, girişimcilik eğitiminin nasıl verilmesi gerektiği hakkında bilgi veriliyor. Girişimcilik, ilköğretimden itibaren öğrencilere kazandırılması gereken bir disiplin olarak tanımlanıyor. Kütahya’nın girişimcilik potansiyeli ayrıntıları ile inceleniyor. Çalışmada şu görüşlere de yer veriliyor: "Kütahya’daki KOBİ’lerin Girişimcilik Profili ve Girişim Şartları adını taşıyan araştırma sonunda, hedef kitlenin genel anlamda girişimciliğin ayırt edici unsurlarına sahip olduğu görülmüştür. Özellikle, yenilik, yaratıcılık ve fırsatları görme yeteneklerinin bulunması, ayrıca orta vadeli deneyime sahip olmaları bu kitlenin güçlü yönleridir." Kütahya’daki girişimcilik kitap oldu NKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay’ın, hazırladığı "Girişimcilik Kalkınma ve Rekabet İlişkisi – Kütahya’da KOBİ’lerin Girişimcilik Profili" adlı yüksek lisans tezi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından kitaplaştırıldı. Kinay’ın Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’de, Yrd. Doç. Dr. Meriç Subaşı Ertekin’in danışmanlığında hazırladığı yüzsek lisans tezi girişimcilik ve rekabet ilişkilerini inceliyor. 18. yüzyıldan başlayarak ekonomi literatürüne giren "girişimcilik" kavramının önemine işaret edilen tezde, ekonominin genel dengesinin sürdürülebilir kılınması, işsizliğin giderilmesi, dış ticaret ve bütçe açıklarının azaltılması için girişimciliğin gerekli olduğu vurgulanıyor. Tez; "Girişimcinin Tanımı ve Unsurları", "Girişimci ve Ekonomik Kalkınma", "Girişimci ve Rekabet", "Girişimin Başarısızlık Nedenleri ve Alınacak Önlemler", "Kütahya’daki KOBİ’lerin Girişimcilik Profili ve Girişim Şartları" başlıklı 5 ana bölümden oluşuyor. Birinci bölümde girişimcilik teorik ve yapısal açıdan incelenirken, girişimciliğe ilişkin bugüne kadar geliştirilmiş belli başlı teoriler özetleniyor. Girişimcinin profilinin çizildiği birinci bölümde, çevresel etkenler de A ele alınıyor. İkinci bölümde girişimci, kalkınma teorileri ve stratejileri kapsamında, sektörel gelişme faktörü olarak inceleniyor. Girişimcinin, rekabet kavramı üzerinden irdelendiği üçüncü bölümde, talep esnekliği, vergi, gibi dış etkenler konu ediniliyor. Dördüncü bölümde ise, girişimciyi başarısızlığa götürecek, yönetim yetersizliği, finansal planlama yetersizliği, muhasebe yönetimi yetersizliği, kayıt dışılık gibi madde başlıkları yer alıyor. Son bölümde ise girişimcilik Kütahya özelinde ele alınıyor. KOBİ’ler üzerinde yapılan araştırmalara işaret edilerek hazırlanan bu bölümü sonuç ve öneriler izliyor. 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle