Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Türkiye Odalar ve Borsalar "Tarımda yeni hedefler NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkan Yardımcısı Faik Yavuz, tarımda yeni hedef belirlemesi yapılması gerektiğini gündeme getirdi. Yavuz, bu yıl yaşanan kuraklığın, tarım üzerindeki etkilerine değinerek, Türkiye’nin, acil olarak kısa ve uzun vadeli su politikaları saptamasının zorunlu hale geldiğini ifade etti. Yavuz, "Özellikle denizlere akan suların, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, kuraklıktan birinci derecede etkilenen bölgeleri kapsayacak şekilde, gerekli proje düzenlemeleri yapılmalıdır" dedi. Faik Yavuz, ekimizin güncel sorunlara ilişkin sorularını şu yanıtları verdi: Önceki hükümet dönemini tarım açısından değerlendirebilir misiniz? Bugün işbaşında bulunan 60. Cumhuriyet Hükümeti öncesinde, 57,58 ve 59. hükümetler döneminde de tarım da önemli gelişmeler olmuştur. Özellikle 58 ve 59. hükümetler döneminde beklediğimiz çok sayıdaki yasa yürürlüğe girmiştir. Tarım Çerçeve Yasası, Lisanslı Depoculuk Yasası, Ürün Sigortaları Yasası başta olmak üzere ana temel yasalar ve bu yasalar çerçevesinde hazırlanan yönetmelikler gibi tarım alanında önemli ilkler yürürlüğe girmiştir. Ancak bunları yeterli görmek mümkün değildir. Artık tarım ve hayvancılıkta sorunlarımıza yeni bir bakış açısı istiyoruz. Tarımda, yeni hükümetin önüne gelen sorunları nelerdir? Hükümet bu konuda neler yapmalıdır ? AB’ye tam üyelik sürecinde, müzakere takvimini işleten bir ülke olarak Türkiye, özellikle tarım ve hayvancılıkta çok dinamik ve hızlı bir reform sürecine girmelidir. Türk tarım ve hayvancılığı her platformda da belirttiğimiz gibi bu görüşmelerin en önemli noktasını teşkil etmektedir. Çünkü kalite, verimlilik ve gıda güvenliği açısından önemli eksikliklerimiz vardır. Tarım ve hayvancılık artık sadece tarladaki süreç olarak değerlendirilemez. Tarım, üretim öncesinden başlayan, üretimle devam eden ve soframıza kadar gelen bir süreci kapsamaktadır. Bu nedenle Türkiye tohumculukta önemli yatırımları gerçekleştirmek zorundadır. Türk tohumculuğu, verimliliği ve kaliteyi de birlikte getirecektir. Bilim ve teknolojiyi ve finansmanı tarıma sokan ülkelerle Türki A ye’ yi kıyaslarsak konunun önemi bir kez daha önem kazanacaktır. Örneğin buğday üretiminde Türkiye’ de 225 kilo hasat yapılırken AB ülkelerinde bu 750 kiloya kadar çıkmaktadır. Süt üretiminde de aramızda dağlar kadar fark vardır. Et üretiminde de aynı sıkıntıyı yaşıyoruz. Bizde karkas ağırlığı 170190 kilo, AB ülkelerinde 250360 kilodur. Yani aynı emeği harcıyor aynı giderleri yapıyoruz ama onlar bizim 34 katımız kadar ürün almaktadır. Türkiye’de işletme başına büyük yük getiren bilimsellik ve teknoloji kullanımının temelinde, işletme büyüklükleri de önem taşımaktadır. Ülkemizde kaynakların israf edilmesinde ve maliyetlerin yüksek olmasında tarım işletmelerimizin küçüklülüğü önemli bir faktördür. Bugün ülkemizdeki 4 milyondan fazla olan kırsal işletmenin yüzde 84’ü 1 ila 4 baş hayvana sahiptir. Faal durumdaki sığır besi işletmelerinin yüzde 87’si 10 başın altında hayvana sahip bulunmaktadır. Bu amaçla Türkiye, ortalama 52 dekar olan tarımsal işletme ölçeğini, 150 dekar’a çıkarmak ve 4 milyonu aşan kırsal işletme sayısını da, 15 yılda 2.5 milyona, 25 yılda ise, 1.4 milyona düşürmek gerekmektedir. Hayvancılık sektöründe ise, 14 baş olan ortalama işletme ölçeği, süt sığırcılığında 15 baş’a, besi sığırcılığında ise 25 başa yükseltilmelidir. 2010 yılında 80 milyona ulaşacağı tahmin edilen nüfusumuzun gelişmiş ülkeler standardında dengeli, kaliteli, ve güvenli beslenebilmesi için kişi başına yılda 182.5 kg süt, 36.5 kg et ve 300 adet yumurta tüketmesi gerekmektedir. Bunun için et üre Türkiye’de işletme başına büyük yük getiren bilimsellik ve teknoloji kullanımının temelinde, işletme büyüklükleri de önem taşımaktadır. Ülkemizde kaynakların israf edilmesinde ve maliyetlerin yüksek olmasında tarım işletmelerimizin küçüklülüğü önemli bir faktördür. timimizi üç kat, süt üretimimizi yüzde 50, yumurta üretimimizi ise yüzde 90 oranında artıracak teknik ve ekonomik tedbirler alınmalıdır. Gıda güvenliği açısından da durum çok parlak değildir. Bugün ülkemizde sadece 28 bin civarında gıda işletmesi bulunmaktadır. Modern teknolojileri uygulayan büyük ölçekli işletmelerin sayısı fazla olmayıp, 2000 dolayındadır. Geriye kalan önemli bir bölümünü küçük ölçekli uygun teknoloji ve yeterli hijyene sahip olmayan işletmeler oluşturmaktadır. Aynı yapısal bozukluk gıda sanayii işletmelerinin girdisini sağlayan tarım ve hayvancılık işletmeleri için de geçerlidir. İşte tüm bu sorunlar 60. hükümetin de gündeminde, ajandasında yer almalıdır. Kuraklık tarıma ne kadar zarar vermiştir? Çiftçinin durumu nedir? Stratejik ürünlerimiz içinde yer alan buğdayda, dünyada fiyatlarının yükseldiği bir ortamda, gelinen nokta nedir? Türkiye, 2006 yılında başlayan ve 2007 yılında tepe noktasına çıkan yoğun bir kuraklık faciası ile karşı karşıyadır. Özellikle tarım alanlarında büyük tahribata neden olan kuraklık felaketinin görünürdeki bilançosu 5 milyar YTL ’yi geçiyor. Buna birde tarıma dayalı sanayinin uğradığı zarar eklendiğinde faturanın ikiye katlanacağı yetkililer tarafından ifade edilmektedir. Bu kuraklık bizlere şunu göstermiştir: 20. yüzyılda dünya, enerji kaynaklarının etrafından şekillenirken, 21. yüzyıla da tarım ve özellikle de su kaynaklarının etrafında şekillenmektedir. Türkiye bilinenin aksine su zengini bir ülke olmadığı gibi gelecekte de su fakiri olarak nitelendirilecek bir ülkedir.. Sınır aşan sularımızın yanı sıra, denizlerimize akan sularımızı değerlendiremediğimiz sürece de, su yoksulu bir ülke olmaya devam edeceğiz. Ülkemizde bugün kişi başına düşen su miktarı, 1950’ li yıllarla kıyaslandığında neredeyse üçte biri oranındadır.. 1950 yılında yer kürede kişi başına düşen tatlı su stoku 17 bin ton iken, günümüzde söz konusu stok 7 bin 600 ton düzeyine inmiştir. İşin daha can sıkıcı tarafı, 2025 senesinde söz konusu kişi başına düşen tatlı su stoku 5 bin tonun da altına inecek olmasıdır. Bu düşüş, hem küresel düzeyde nüfus artışından, hem de dünyamızdaki kullanılabilir su stokunun azalmasından kaynaklanacaktır. Ülkemizde göller ve nehirlerden oluşan önemli tatlı su kaynakları mevcuttur. Ama ülkemizdeki su kaynaklarının bol ve sınırsız olduğunu, su zengini olduğumuzu düşünmek Faik Yavuz 16