Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Meyvede görülen ‘Akdeniz sineği’ sebzeyi vurdu Gürsu KUNT E Karantina kontrollerinin yerine getirilmemesi, kontrolsüz tarım ve ihmalle başlayan sürecin sonunda Rusya’nın uyguladığı yasak en çok sera üreticisini etkiledi. Antalya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Tuncer, yasağa gerekçe gösterilen Akdeniz Sineğinin, sadece meyvede görülmesine rağmen, darbeyi sebzenin aldığını söyledi. Türkiye 2001 yılında Almanya’ya ihraç edilen biberde ilaç kalıntısının tespit edilmesiyle dış pazarda önemli prestij kaybına uğradı. Bu süre içinde üreticinin bilgilendirilmesine yönelik çalışmalara ağırlık verildi. Tam dış pazarda sorunların azaldığı düşünülürken, bu kez Rusya yaş sebze, meyve ve süs bitkilerinde "Akdeniz Sineği" çıktığı gerekçesiyle Türkiye’den ithalatını geçici olarak durdurdu. Tarım Bakanını yerinden eden, Türk üretici ve ihracatçısının tedirginliğini her geçen gün artıran soruna ilişkin, ortak görüş, "Sıkıntılar, Türk tarım sisteminden kaynaklanıyor. Kayıt ve kontrol sağlanmazsa, sorunlar yaşanmaya devam eder" yönünde toplandı. Tarım ilaçlarının zamansız kullanımı, zararlılara karşı yeterince mücadele edilmemesi, uyarıların dikkate alınmaması ve ihmalle uzayıp giden süreç, Mayıs ayı sonunda Rusya’ya gönderilen çiçekte zararlı görülmesiyle patlak verdi. Yasağa gerekçesi gösterilen ve üründe erken çürümeye yol açan Akdeniz Sineği’nin de narenciye, Trabzon hurması ve kayısı gibi meyvelerde görülüp, sebzede hiç rastlanmamasına rağmen Rusya’nın koyduğu yasaktan en büyük zararı sera üreticileri aldı. Uygulama, 2 sonra başlayacak çiçek ihracat sezonu için de şimdiden tehlike sinyalleri vermeye başladı. Antalya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Vahap Tuncer, sorunun asıl kaynağının sistem olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: "Türk tarım sisteminde, kayıt ve kontrol yok. 2001 yılında, tarım ilaçlarının zamansız kullanımı nedeniyle, Almanya’ya gönderilen biberde ciddi sıkıntı yaşandı. Bunlar aşılmak üzereyken, şimdi yeni bir sorun çıktı. Sıkıntı 2004 yılında Hatay’dan Rusya’ya gönderilen narenciye üründe Akdeniz Sineği görülmesiyle başladı. Rusya bu konuda Türkiye’yi uyardı. Ancak o tarihten bu yana devam eden ihmaller sonucunda, yine Rusya’ya gönderilen çiçekte zararlının tespit edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Üretim sisteminin kayıt ve kontrole dayalı olmaması, karantina kontrollerinin yeterince yerine getirilememesi, görülen eksikliklerin giderilmemesi, Rusya’nın uyarılarının dikkate alınmaması ve 1 yılı aşan ihmalin sonunda, önemli bir pazar olan Rusya’ya ihracat yolu kapandı." Dış karantina tedbirlerinin yeterince uygulanmadığını da ifade eden Tuncer, çiçekte görülen zararlının 10 yıl önce ülkemizde olmadığını ifade ederek, "Dış karantina kontrolleri uygulansaydı, çiçek zararlısı da ülkemize girmezdi" diye konuştu. Tuncer, mesleğini iyi bilen, hastalık ve zararlı konusunda deneyimli mühendislerinin çalıştırılmasının zorunlu olduğunu vurgulayarak, "Akdeniz sineği, aslında sebze zararlısı değil. Narenciye ve bazı meyve türlerinde erken çürümeye yol açan bir zararlı. Ancak sebzede hiç görülmemesine rağmen, en büyük zararı da sera üreticisi gördü. Bu durumda, bazı siyasilerin yaptığı gibi üreticiyi suçlayarak değil, bakanlık dahil herkesin üzerine düşeni yapmasıyla Son bunalımda en büyük zararı sera üreticisi gördü. sorun çözülür" dedi. Bu arada Kesme Çiçek İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Osman Bağdatlıoğlu da olayın bugüne kadar gelişini şöyle açıkladı: "25 Mart 2004’te, Rusya, Hatay’dan yapılan narenciye ihracatında Akdeniz Meyve Sineği bulunduğunu bildirdi. Tarım Bakanlığı da hemen Tarım İl Müdürlüğü’ne uyarı yazısı yazdı. Bu arada Rusya, 28 Haziran 2004’te Hollanda’dan yapılan ithalatta önce çiçeğe, ardından tüm tohum ve bitkilere yasak getirdiğini açıkladı. Bu olayın hemen ardından 6 Ağustos 2004’te, Rusya yine Hatay’dan yapılan narenciye ihracatında yeniden Akdeniz meyve sineği bulunduğunu bildirdi. Bunun üzerine Hatay Tarım İl Müdürlüğü bir kez daha uyarıldı. Önlem olarak uzmanlar görevden alındı. 26 Mayıs 2005’te de çiçekte zararlı görüldüğünü ifade edip, 30 Mayıs’tan itibaren Türkiye’den bitkisel ürünlerin ithalatına geçici kısıtlama getirdiğini açıkladı. Yasaklama kararında, bugüne kadarki taleplerine ya yanıt alınamadığı ya da çok geç alındığı ifade edildi." Rusya’nın 2 Kasım 2004’teki yazısıyla Türkiye’yi uyardığını ancak bu yazıya yanıt alamayarak Türkiye’yi bu konuda suçladığını belirten Bağdatlıoğlu, 2 Haziran’da da Tarım Bakanı Sami Güçlü’nün görevinden alındığını anımsattı. Bağdatlıoğlu, sorunun çözümüne yönelik Başbakan Erdoğan’ın da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüştüğünü de ifade ederek, Rusya’ya memorandum önerisi götürüldüğünü açıkladı. Rusya’nın, Hollanda’ya koyduğu yasağın da imzalanan bir memorandumla kaldırıldığını ifade eden Bağdatlıoğlu, "Hollanda Hükümeti’nin yaptığı gibi Rusya ile Memorandum görüşmeleri sırasında ihracatın devamlılığı açısından anlaşma sağlanıncaya kadar ön gümrük muayenesi ile malı alma sistemi kurulabilir" dedi. Kesme çiçekte bugüne kadar Rusya’dan herhangi bir uyarı alınmadığını ifade eden Bağdatlıoğlu, "Ancak Rusya, narenciyeyi ilgilendiren eksikliklerin telafi edilmemiş olmasının verdiği kızgınlıkla, tölere edilebilecek bir hatada yasaklama getirdi" diye konuştu. Bağdatlıoğlu, bugüne kadar çiçek ihracatının yüzde 25’inin söz konusu bölgeye gittiğini ifade ederek, "2 ay sonra çiçek ihracat sezonu başlıyor. Sorun çözülmezse, çiçek üretici ve ihracatçıları için de büyük bir darbe olacak. İhracatçılar, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Bakanlık bu konuda ortak strateji geliştirmeli" dedi. Bağdatlıoğlu, yasağın bir süre sonra bir şekilde kaldırılacağını, ancak ülkenin dış pazarda yeniden prestij kaybına uğradığını da ifade etti. Organik tarım üretimi AB’ye göre yenilendi A 30 NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Organik Tarım Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle organik olmayan ürünler için tüketicide organik ürün izlenimi yaratacak ‘‘bio, biyo, eco, eko, org’’ ön ekleri kullanılamayacak. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından, AB’ye uyum çalışmaları kapsamında yapılan değişiklikler uyarınca, ürün toplanmasında da organik yöntemler kullanılacak. Haziran ayında yürürlüğe giren yeni yönetmelik, orman ve doğal alanlardan organik tarım ilkelerine uygun olarak toplanan ürünlerin ambajlanması, etiketlenmesi, depolanması, taşınması, pazarlanması, kontrolü, sertifikalandırılması, denetimi ve bunların cezai hükümlerine ilişkin teknik ve idari noktaları da içeriyor. Yapılan değişikliklerle birlikte organik tarım ile ilgili tanımlar genişletilirken, genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar (GDO) tanımı da yönetmeliğe eklendi. Ayrıca çoğaltımda GDO’lu üretim materyallerinin kullanılamayacağı belirtildi. Daha önceki yönetmeliğe göre, kanun olmadığı için mevzuata aykırı davranışta sadece idari cezalar verilebilirken, yeni yönetmelik ile kurallara aykırı davranışlarda verilecek para cezaları ve yaptırımlar da getirildi. Yönetmelik ile organik tarım yapılabilmesi için arazilerin ana yollara, ağır sanayi tesisleri, reaktörler, hidrolik ve termik enerji santrallerine, maden işletmelerine, kentsel atıkların toplu olarak bırakıldıkları alanlara asgari 13 kilometre uzaklıkta olması şartı da kaldırıldı. Çevre kirliliğinden şüphe duyulan alanlarda organik tarım yapılıp yapılmayacağına ise kontrol veya sertifikasyon kuruluşları tarafından karar verilecek. Girişimci ile yetkilendirilmiş kuruluş arasında imzalanan sözleşmeye dayanacak organik tarım üretimi, bu kuruluşun kontrolünde yapılacak.Konvansiyonel üretimde kullanılan binalar, alet ve ekipmanlar da yönetmelikte belirtilen maddeler ile yıkanıp temizlendikten sonra organik üretimde kullanılacak.