22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GIDA SEKTÖR KURULU SON DURUM RAPORU denetim altyapısı geliştirilmeli tışın belli bir kalite ve pazarlama altyapısına dayanmaması, 1998 yılı sonrasında söz konusu pazarların kapanmasını beraberinde getirirken, gıda sanayiinde atıl kalacak birçok yatırımın gerçekleştirilmesine yol açmıştır. Buna iç talebin yeterince araştırılmaması ve istikrarsız ekonomik ortam gibi nedenlerle yapılan hatalı yatırım seçimleri de eklendiğinde gıda sanayiinde düşük kapasite kullanım oranlarının ortaya çıkma nedenleri anlaşılmaktadır. Dünya ve AB ile bütünleşme çabası içerisinde bulunan ülkemiz küreselleşme olgusuna da uzak kalmamaktadır. Yabancı sermayeli uluslararası şirketlerin ülkemize daha fazla yatırım yapması yeni iş olanakları ve tüketiciler için avantajlar içerirken, tekelleşme ve oligopolleşme olgusu karşısında iç pazarda rekabet ortamının sağlanması konusunda kamuya daha fazla görev düşecektir. Uluslararası alanda işgücünün belli şartlarda serbest dolaşımının söz konusu edilmeye çalışıldığı bir ortamda bulunulmaktadır. Ancak bundan önce, yurtdışından daha ucuza çalışmak üzere gelen kaçak işgücünün yetişmiş mühendisler ve işsiz insanlar için ciddi memektedir. AB’ye uyum çalışmalarının yanı sıra, ülkemizde makroekonomik dengelerin kurulmaya başlaması, özellikle kurun belli bir dengede bulunması ve enflasyonun azalması sonucu rekabet daha büyük önem kazanacaktır. Gıda sanayiinde Gümrük Birliği ile belli alt sektörlerde artan rekabet, önümüzdeki dönemde diğerlerine de yaygınlaşabilecektir. Bu noktada, çok küçük ve güçsüz işletmelerin birleşme ve kapanmalarla ortadan kalkması sonucu, daha güçlü işletmelerin ortaya çıkması söz konusu olacaktır. Bu geçiş sürecinde sosyal ve ekonomik bazı zorluklar yaşanması olasıdır. Ulusal sermayenin dışında yabancı sermaye girişinin sağlanması ile yatırımların artırılması veya işletmelerin modernizasyonu sonucu bahsedilen sürecin gıda sanayii açısından rahat atlatılması mümkün olacaktır. Çevreye duyarlı yeni yatırımların yapılması, tarımsal üretimin bozulmadan daha büyük oranda işlenerek katmadeğeri yüksek ürünlerin işlenebilmesi ve yatırımların düşük düzeyde bulunduğu bölgelere girişimcinin çekilmesi için, altyapısı hazırlanmış özel gıda organize sanayi bölgeleri kurulması teşvik edici olacaktır. Organize sanayi bölgeleri küçük işletmelerin birleşerek büyümesini, yeni girişimcilerin ve yabancı sermayeli işletmelerin yatırıma yönelmesini teşvik edebilecek standartlarda bulunmalıdır. Türk gıda mevzuatının öncelikle AB gıda mevzuatına uyumlu hale getirilmesi, bilimsel yaklaşımın gıda mevzuatının uygulanmasında ve geliştirilmesinde temel olması, en büyük pazarımız olan AB ile ticari ilişkileri tehlikeye sokmayacak standartta güvenli gıdanın sunumunu sağlayacak üretim ve denetim altyapılarının geliştirilmesi gerekmektedir. İşletmelerin üretim yapılarını geliştirebilmelerini için gerekli teknolojiyi elde edebilmeleri finansman desteğinin sağlanmasını gerektirmektedir. Bu teknolojinin ülkemizde geliştirilebilmesi için ise gerekli ARGE çalışmaları ile yetişmiş eleman gücünün desteklenmesi zorunludur. Biyoteknolojik teknik yöntemlerin tarımsal gıda endüstrisi bitkileri üretimimizin hedef ve öncelikleri doğrultusunda kullanılabilmesi ve yararzarar değerlendirmesinin yapılabilmesi için ülkemizde ARGE faaliyetlerinin artırılmasında fayda görülmektedir. Geleceğin gıda teknolojileri gıdaları tazeye yakın özelliklerde uzun süre muhafaza edebilen, gıda kaynaklı hastalıkları azaltan, güvenli ve sağlıklı gıdalar üretmeye yönelik teknolojiler olacaktır. Gıda sanayiinde bilimsellik, gıda güvenliği ve tüketici sağlığı ön plana alındıkça gıda bilimi konusunda eğitim almış eleman açığı ortaya çıkacaktır. Halen gıda denetim ve üretim sistemi içinde gıdaların hazırlanması, saklanması, üretimi, tüketime sunumu, teknolojisi, otokontrol sistemleri, teknik ve hijyenik kriterler vb. konularda eğitimi olmayan kişilerin bulunması belli ölçülerde gıda güvenlik riski oluşturmaktadır. Dolayısıyla, ileriye dönük olarak yetişmiş ara kademe eleman ve mühendis ihtiyacının karşılanması, tarladan sofraya uzanan gıda üretim zincirinde görev alacak kişilerin ne düzeyde eğitim almaları gerektiğinin ve bunların görev, yetki ve sorumluluklarının nereye kadar devam edeceğinin saptanması önemlidir. AB’ye uyum sürecinin gıda sanayiine yeni bir soluk ve kan değişimi sağlayacağı, daha dinamik bir sektörün ortaya çıkacağı tahmin edilmektedir. Ancak, AB ile daha ileri ticari ilişkilerin ve küreselleşmenin olumsuz etkilerini yaşamamak için tarımsal üretim altyapısı ve destekleme politikaları başta olmak üzere, gıda güvenliği sistemlerinin oluşturulması ve ihtiyaç duyulan bilimsel yaklaşım dahilinde yeterli yetişmiş elemanın sağlanması gerektiği düşünülmektedir. Katmadeğeri yüksek ürünlerin işlenebilmesi ve yatırımların düşük düzeyde bulunduğu bölgelere girişimcinin çekilmesi için altyapısı hazırlanmış özel gıda organize sanayi bölgeleri kurulması teşvik edici olacak. risk oluşturduğu göz önünde bulundurulmalı, bu konuda denetimden kaçınılmamalıdır. Ülkemizde tüketim kalıpları incelenecek olursa, hayvansal ürün tüketiminin düşük olduğu anlaşılacaktır. Hayat şartlarının olumsuzluğu, çeşitli alışkanlıklar ve et ürünleri, süt ürünleri ve balığın görece pahalı olmaları nedeniyle, unlu mamul ve meyvesebze ağırlıklı beslenme şekli ülkemizde benimsenmektedir. Nüfusun çoğunu gençlerin oluşturduğu ülkemizde özellikle et ve süt üretiminin artırılması için hayvancılıkta üretim artışını sağlayacak ıslah çalışmalarının yanı sıra, büyük ölçekli, yaygın ve gıda sanayii ile entegre projelerin yürütülmesi önemli gözükmektedir. Gıda sanayiinin ihracata devam edecek miktarda kaliteli ve yeterli hammadde temin edebilmesi için tarımda verimlilik ve kalitenin artırılması, aynı zamanda, AB ve dünya standartlarında güvenli gıdanın tarladan sofraya gıda güvenliği ilkesi benimsenerek tüketiciye ulaştırılması çabayı gerektirmektedir. Bunu sağlamak üzere AB’ye uyum çerçevesinde atılacak birçok adım bulunmaktadır. Gıda sanayiinde kayıtdışılığın ortadan kaldırılarak haksız rekabetin önlenmesi, birçok kamu ve kuruluşunun ortak çabasını gerektirmektedir. Bu işletmelerin çoğu piyasaya sürdükleri sağlıksız gıdalarla tüketici açısından tehdit oluşturmaktadır. Ülkemizde işsizliğin boyutları düşünülerek acıma duygusuyla, dost ahbap ilişkileriyle ya da altyapı eksiklikleri nedeniyle kayıtdışılığın üzerine gidilmemektedir. Bu konunun başta kamunun denetimi ve cezai işlem uygulaması, daha sonra tüketici ve sanayicilerin örgütlü işbirliği ile çözülmesi uygun olacaktır. Ne yazık ki, kayıtdışılık kısa vadede çözüme kavuşturulabilecek bir sorun gibi görün büyük olumsuzluklar yaşanmaması için ithalata bağımlı bir yapının oluşmaması gerekir. Bu da ancak üretimi dış pazarlardaki dalgalanmalardan koruyacak bir gümrük koruma düzeyiyle sağlanacaktır. Sadece gümrük korumasının arkasına sığınmak yeterli olmadığı için tarımsal üretim ve işleme sanayii maliyet yapısının verimlilik artışı ve uygun destek politikaları ile düzeltilerek rekabet edebilir seviyeye getirilmesi gerekmektedir. Tarımın bir süre daha küreselleşmenin olumsuz etkilerinden korunabilmesi buna bağlıdır. Öte yandan, tarımsal üretimin iç talebi karşılayacak kadar büyümesinde dahi sorunlar yaşanırken, bazı ürünlerde ithalata bağımlılık artmakta ithal ürünlerin bir kısmı ise gıda sanayiinde işlenerek dış pazarlara da yönlendirilmektedir. Özellikle, Sovyetler Birliğinin dağılması sonrası birkaç yıl şu an Birleşik Devletler Topluluğu olarak bilinen ülkelere ihracatımız artmış, bu ar 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle