Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Petrol boru hattı, toprağı ve meraları tehdit altında bırakacak Gökhan GÜNAYDIN (Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı) 5 Mayıs 2005 tarihinde Bakü Tiflis Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattına ilk petrol verildi. Toplam maliyeti 3 milyar 200 milyon dolar olarak belirtilen boru hattında, boruların döşenmesi, kaynaklaması ve denemeleri aşamalarından sonra petrol akmaya başladı. Bundan sonraki süreçte, boru hattının üzeri tamamen kapatılacak ve üzerinde gerekli onarım çalışmaları yapılacak… Boru hattının ülkemizde kalan kısmı BOTAŞ ana müteahhitliğinde yapılıyor. Toplam 1774 km olan boru hattının Türkiye sınırlarında kalan 1070 km’sinin % 29’u çayır ve meralardan geçiyor… Ziraat Mühendisleri ODASI, toprak akışı için adeta bir yatak oluşturan boru hattının geçtiği alanlardaki erozyon tehlikesine karşı alınan önlemlerin ve meraların niteliğinin korunmasına yönelik yapılan çalışmaların yetersizliği konusunda kamuoyunun dikkatini çekmeyi ödev saymaktadır. BTC ve bu hattın asıl ortağı olarak bilinen BP’nin yayınladığı raporlarda, Dünya Bankası ve diğer kurumlarla yapılan kredi anlaşmalarında, çalışmaların çevresel değerlere saygı gösterilerek yürütüleceği, ISO 14001 normlarına uyulacağı ve en uygun yöntemlerin kullanılacağı belirtilmişti. Bu çerçevede, başta BOTAŞ olmak üzere, BTC ve BP’ye soruyoruz: Yeryüzünde yapılan her boru hattı, ardında çevre 2 sorunları bırakıp kullanıma geçirilmiştir. Ülkemizde de, daha önce yapılmış bulunan NGPL (Doğal Gaz Boru Hattı) gibi BTC de kendi haline bırakılıp, çekilip gidilecek midir? Erozyona açık bir şekilde bırakılacak 1070 km’lik hattın sorumlusu kim olacaktır? Boru hattının geçtiği yerlerdeki çayır ve meraların yeniden canlandırılması için ne yapılmıştır? Ne yapılacaktır? Alınması düşünülen önlemler nelerdir? Çayır mera ıslahı ve tüm boru hattının yeniden yeşil hale getirilmesi, böylece erozyonun engellenmesi için hangi yöntemler kullanılmaktadır? Toprağı, yüzey ve derin sularımızı, çevreyi kirletici uygulamalar yapılmış mıdır ve bundan sonra yapılacak onarım çalışmalarında kirleticilik söz konusu mudur? Çevre koruma, mera ıslahı vb. duyarlı alanlar için bir bütçe ayrılmış mıdır, ayrılmışsa parasal büyüklüğü nedir, toplam ihale bedeline oranı ne kadardır ? BOTAŞ, BTC ve BP’yi, boru hattının geçtiği bölgelerde yitirilme tehlikesi ile karşı karşıya olan çevre – toprak – su – bitki ve hayvan çeşitliliğimizi korumaya yönelik bir iş programı varsa açıklamaya, yoksa süratle oluşturmaya davet ediyoruz. Ziraat Mühendisleri ODASI, 1070 kilometrelik boru hattının kapanmayacak bir yara izine dönüşmesine engel olmak üzere; erozyona açık boru hattının eski haline getirilmesi, topraklarımızın ve suların kimyasal zehirlerden uzak tutulması, meralarımızın yok olmasının engellenmesi, bitki ve hayvan çeşitliliğimizin korunması konularının izleyicisi olacak ve bulgularını kamuoyu ile paylaşacaktır. BTC boru hattı, 1070 km uzunluğunda, altından petrol akan ama üstü erozyondan kanayan, kanamaya devam edecek bir yara olarak kalmamalıdır. Üretmeyen Tarım Üreticilik bir zamanlar efendiliğin sembolüydü… Gerçek üretici olan çiftçiköylü milletin efendisi olarak tanımlanmıştı, büyük önderimizin vecizesi olmuştu… Milletimizin efendisi olan çiftçi efendiliğini devam ettiriyor. Ancak üretimini devam ettiremiyor. Ulusal ekonomimizin temeli olan tarımımızı ve tarım sektöründe uğraşan üreticiçiftçimizi ne hale getirdiğimizi irdelemeye çalışalım. Tütün yasasını çıkardık, sonuç olarak tütün üretimimize kota koyduk. Şeker pancarı kotasında aynı durum söz konusu, sonuçta üretimini azalttık. Özellikle hayvancılıkta yem olarak kullanılan pancarın melasını da yok ederek üretimsizliği yaşama geçirmiş olduk. Yani bindiğimiz dalı kesmeyi çok iyi beceriyoruz. Aynı uygulamalar pamuk üretiminde, fındık, çay, zeytin vb. söz konusu olmaktadır. Böylece ulusal tarımımızı baltalıyor ve üretimsizliği teşvik ediyoruz. Bunun için de; ayrıca Dünya Bankası’ndan prim alıyoruz. Çiftçimizi de buna alet etmekteyiz. Dünyada üretim rekabetinde; özellikle meyvecilikte, sebzecilikte, pamukta başa güreşmemize rağmen, bizi bu rekabetten bilinçli olarak alıkoyuyorlar. OKUYUCU MEKTUBU Cumhuriyet Tarım Hayvancılık Eki Atatürk Bulvarı 125/4 06640 ANKARA email tarimhayvancilik@cumhuriyet.com.tr Rakiplerimiz her türlü yolu deniyor ve de başarılı oluyorlar. Çünkü biz öyle –karakucak yarışıyoruz ki! Üretim planlaması yapmamız gerekirken, tarımın bu en önemli konusu gündeme gelmiyor. Aynı zamanda üretimin kaliteli ve verimli olması bakımından, tarımsal altyapı, tarımsal araştırma çalışmaları savsaklanıyor. Günübirlik basit ve göz boyama konularla zaman dolduruluyor. Böylece üretimde yarıştığımız ülkelerin ekmeğine yağ sürmüş oluyoruz. Tarım sübvansiyonlarını gelişmiş ülkeler arttırma kararları alırken ve uygularken, kendi üreticileri için destekleyici özel yasalar çıkartırken, bize akıl hocaları kanalıyla (IMF, Dünya Bankası, DTÖ) sübvansiyonları kaldırmamızı, çiftçimizeüreticimize hiçbir tarımsal destek vermememizi salık veriyorlar. Açıkça; siz üretmeyin, biz üretelim, siz (Pazar) olarak kalın diyorlar. Tarım arazilerimizin korunması için bugüne kadar bir yasa çıkartamadık. Yönetmelikle durumu idare ediyoruz. En değerli olan topraklarımızı, özellikle seçme tarım arazilerimizi hovardaca kullanıyoruz. Ticari konularda ciltlerle hukuk oluşturulurken ve yasalar çıkartılırken, tarımla, toprakla ilgili bir hukuk yok… Bu kadar ilgisizlik ve kayıtsızlık dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Tarım sektörümüzle ilgili kapsamlı, destekleyici, koruyucu, teşvik edici, yasalar yeterli olmayıp, ihtiyaca cevap verememektedir. Bir mer’a yasası çıkarttık, ancak yetersiz. Ülkemizin büyük bir bölümünü oluşturan tarım kesimiyle, sorunlarıyla ilgili yasal düzenlemelerimiz mevcut değil… Kırsal kesim yıllardan beri kendi kaderiyle baş başa, bir türlü makus talihini yenemedi. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi uluslar arası kuruluşların baskıları, dayatmaları ve oyunlarıyla karşı karşıya… Sonuç: Üretimsizlik… Mehmet Tan (Ziraat Yüksek Mühendisi) 21