03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler Duygusal Eğitim / Gustave Flaubert / Çeviren: Aysel Bora / Can Yayınları / 568 s. Çağdaş romanın öncüsü niteliği taşıyan Duygusal Eğitim, arka planında Flaubert’in en ince ayrıntısına kadar gözlemleyip analitik bir zekâyla kusursuzca aktardığı Temmuz Monarşisi, 1848 Devrimi ve İkinci Cumhuriyet Dönemi’yle tarihçilerin de başvuru kitaplarından biri olmayı başarmış bir yapıttır. Paris’e eğitim almak üzere gelen on sekiz yaşında taşralı bir genç olan Frédéric Moreau’nun, sanatı, siyaseti, dostluğu, iktidar hırsını ve saf aşkı öğrenip deneyimlemesinin; monarşi, cumhuriyet ve imparatorluk arasında gelgitler yaşayan Fransız toplumunda kendine bir yer edinme arayışının, başka bir deyişle kayıp bir gencin hikâyesidir. Zengin bir sanat tüccarının eşi olan Madam Arnoux’ya duyduğu aşk ve içinde yaşadığı dünyayla kurduğu ilişkiler sonucunda, birer birer yanıp kül olan hayallerin ve yanılsamaların büyüttüğü Frédéric’in hikâyesi, aynı zamanda yürekleri hınçla dolu tüm gençlerin de hikâyesi. Adana’da Bir Nisan / Daniel Arsand / Çeviren: Alev Özgüner / Doğan Kitap / 222 s. Daniel Arsand, 1950 yılında Ermeni bir baba ve Fransız bir annenin oğlu olarak Fransa’da doğdu. Arsand’ın şimdiye dek dört dile çevrilmiş on beş kitabı yayımlandı. Adana’da Bir Nisan ise yazarın Türkçede yayımlanmış ilk romanı. Yıl 1909. Adana. Aylardan Nisan… Seyhan Nehri gürül gürül akmakta, bu defa rengi bulanık olsa da. Bir zamanlar Kilikya Krallığı’nın hüküm sürdüğü Çukurova’ya güneş doğuyor işte yine. Yeni bir gün. Islık çalan rüzgâr, pamuk tarlalarının üzerinden şehrin sokak aralarına doğru süzülmekte. Ermeni mahallesinde Paskalya Bayramı kutlanıyor. Çörekler kabarmış, yumurtalar rengârenk boyanmış. Peki, neden çocukların bilindik bayram neşesi yok ortalıkta? Herkes evinde, herkes tetikte. Bu nisan başka olacak. Bu Paskalya başka. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak… Kestik Diyor Yönetmen / İkbal Bayrak / Everest Yayınları / 192 s. “Uyuyunca geçer sanırsın ama öyle de geçmez. Uykuda geçen tek şey zamandır. Bir süreliğine uykuya emanet edersin acını yalnızca. Gözlerini açtığın anda fark edersin ki, o gelip yerleşmiştir bile yerine. Dün gibi hatırlıyor, beş duyunla algılıyorsundur hâlâ. Sol yanında bir boğum, boğazında bir düğüm öylece duruyordur. Geçmeyince geçmez yani mavi eşarplı teyzecim, geçmeyince geçmez!” Selim İleri, Bayrak’ın romanı için şunları söylüyor: “İkbal Bayrak bu yapıtında, beklenmedik büyük bir acının izini sürüyor. Soluk soluğa geçen dört beş günün çerçevesinde, geriye dönüşlerle yeniden yaşanan eşsiz bir içtenlikle, derin hesaplaşmalarla dile getirilen bir yaşamöyküsü! Yazar, bu beklenmedik büyük acıdan yola çıkarak, her okuru kendisiyle yüzleşmeye, ‘insan’a yaraşır ödeşmelere alıp götürüyor...” Emmanuel Levinas ile Söyleşi / Michael de Saint Cheron / Çeviren: Işık Ergüden / Alfa Yayınları / 216 s. Michael de Saint Cheron, ömrünün son demindeki Levinas’la söyleşiyor. Pus ve umut dolu, sevgi ve S A Y F A 2 8 n 5 Ş U B A T bakıyor. Bu amaçla Burke şahsında muhafazakârlık ve de faşizminin ölüleri sahiplenme biçimlerini ele alıyor ve Marx’ın “ölüleri, ölülerin gömmesi için bırak”tığını fakat Benjamin ve Adorno’nun şahsında Marksizmin onun bıraktığı yerden ölüleri “kefaret” ile sahiplendiğini öne çıkarıyor. Putin: Yüzü Olmayan Adam / Masha Gessen / Çeviren: Gözde Soykan / Epsilon Yayıncılık / 440 s. Vladimir Putin’in beklenmedik şekilde KGB ajanlığından dünya siyasetinin ön sıralarına yükselişinin tüyler ürpertici öyküsünü anlatıyor elimizdeki kitap. Putin’e karasevdayla bağlanan Batı ve Rusya, çiçeği burnunda devlet başkanında rüyalarının ilerici liderini görmekte kararlıydı, hatta Putin o merhametsiz iş bitiriciliği ile ülkenin medyasını hallaç pamuğu gibi atar, işadamlarının elindeki güç ve zenginliği çekip alır ve demokrasinin kırılgan mekanizmalarını paramparça ederken bile… Birkaç yıl içerisinde, Putin’in sahip olmak istediği mutlak iktidarın önündeki her türlü engel kaldırılmış, muhalif sesler susturulmuş, siyasi rakipler ya sürgüne ya da mezara gönderilmişti. Bu tarihi dönemi ilk elden tecrübe etmiş bir gazeteci olan Masha Gessen, hikâyeyi şu anki huzursuzluk ve belirsizlik dönemine kadar getirip önümüze koyuyor. Putin’in yükseliş ve iktidar dönemine ait anlatımı, bir klasik olmaya aday. Saf / Andrew Miller / Çeviren: Volkan Atmaca / Kırmızı Kedi Yayınları / 354 s. Yıl 1785. Fransa Kralı, Aydınlanma düşünürlerinden aldığı ilhamla Paris’i arındırmaya niyetlenmiş. Kral’ın halkı zehirlediğine inandığı Les Innocents Mezarlığı’nın duvarlarında görülmeye başlayan sloganlar ise bir devrim öncesinin gizemli atmosferini yansıtır. Kutsal mezarlığı ortadan kaldırma projesini üstlenen genç ve saf mühendis JeanBaptiste “Beche” Baratte, karşısındaki manevi ve maddi sorunları çözmek için hesaplar yapar: Yaşamın cıvıl cıvıl sürdüğü Les Halles mahallesine komşu olan ve geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan mezarlığı, duygularından ve korkularından arınarak nasıl ortadan kaldırabilir? Kent sakinlerini rahatsız etmeden, kendisine inananları hayal kırıklığına uğratmadan, Paris’in şatafatına kapılmadan ve aşk, dostluk, vazife, inanç sorgulamalarıyla yılgınlığa düşmeden bu işin altından kalkabilecek mi ve duvarlarda müjdelenen devrimin temellerini de atacak mı? Efeyiman / Işık Demirtaş / Ceres Yayınları / 96 s. Işık Demirtaş Efeyiman’da, hayata dair bir bakışın, sezişin, kavrayışın öykülerini kurmaya çabalıyor. Bir yandan insanlık durumlarına bakıyor, ötede de yaşanan sorunların arka planını sorguluyor. Bunu, insanlık adına söylenmiş her iyi sözün kapısını aralayıp giderek kaybedilenlerin neler olduklarını da hatırlatarak yapıyor. Yer yer düşündüren, sorgulamalarına okuru da katan Demirtaş, kaybedenlerin dünyasında kazanan olmanın da bir bedeli olabileceğini hatırlatıyor. DİSK (19671975) / Süreyya Algül / İletişim Yayınları / 412 s. Süreyya Algül, DİSK’te (19671975) kuruluş ve gelişme yılları içinde Türkiye’nin en önemli sendikal deneyimini ele alıyor. Türkİş’e karşı örgütlenme zorluklarını aşıp kitlelere ulaşan bir konfederasyonun tarihini anlatırken bir yandan DİSK’le siyasal partiler, kurumlar arasındaki ilişkileri inceleyerek, karşılıklı etkilenme süreçlerini analiz ediyor. Süreyya Algül, incelediği dönemC U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 3 0 3 hayranlıkla süren bir söyleşi bu. Levinas’ın başkalık aşkınlığı yolunda dişiliğin yeri; Bergson’un, Paul Ricoeur’ün felsefesinde zaman kavramı; tarihin sonu vizyonu... Hepsi, bu söyleşinin kapsamına dahil oluyor. İkinci bölümde ise yazar yüz fenomenolojisi üzerine bir düşünümün yanı sıra, Levinas’ın eserinde yapıçözüm, kopuş sorunsalı üzerinde dururken, Sartre, Ricoeur, Malroux, keza Kant, Heidegger ve Derrida’nın eserlerini bu gözle sorguluyor. Büyük bir filozofun düşüncesine son derece yenilikçi bir yaklaşım... Toplum Bilimlerinde Araştırma Yöntem ve Teknikleri / Maurice Duverger / Çeviren: Özer Ozankaya / Cem Yayınevi / 528 s. Siyasal toplumbilimin en tanınmış adı olan Maurice Duverger’in Toplum Bilimlerinde Araştırma Yöntem ve Teknikleri kitabı, temel eserlerindendir. İnsan ve toplum bilimlerinin yöntem ve yordamları üzerine yazdığı bu kitabın Fransızca aslından tam metin çevirisi ilk kez okur karşısında. Duverger bu kitabında insan bilimleri yöntemlerinin de doğal bilimlerin yöntemlerine benzediğini belirtmektedir. Kitapta toplum ve insan olaylarının temel özellikleri, bunları inceleyen bilimler ve tarihsel süreçteki gelişimleri anlatılıyor. Bu bilimlerin gözlem, araştırma ve dizgeli çözümleme, sonuçta kuramlar geliştirme aşamaları sergileniyor. Duverger her bölümün sonunda, anlatılan yöntem ve tekniklerle ilgili çok geniş kaynakçalarda veriyor. Psikolojiniz Bozulmasın / Jel Levy / Çeviren: Duygu Akın / NTV Yayınları / 168 s. 1999’da yapılan bir çalışmada deneklere birbirine basket topu atan öğrencilerin görüldüğü bir video izletildi ve beyaz giyen oyuncuların paslarını saymaları istendi. Videonun ortalarına doğru goril kostümlü bir adam oyuncuların arasında dolaşıyordu. Ne ilginçtir ki videoyu izleyenlerin yaklaşık yüzde ellisi dikkatlerini pasları saymaya odakladıkları için gorili fark etmedi. İşte istem dışı körlük diye anılan bu örnek kitapta açıklanan pek çok sıra dışı fenomenden sadece biri. Bu kitap beyin yıkamadan davranışçılığa, déjà vu’dan rüyalara, placebo etkisinden psikoza uzanan bir yolculukla sizi zihnin işleyişiyle tanıştırıyor. Böylece kendi kişiliğinizi ve çevremizi kuşatan dünyayla etkileşimimizi daha iyi anlayacaksınız. Canavar ve Ölü – Burke, Marx, Faşizm / Mark Neocleous / Çeviren: Ahmet Bekmen / h2o Kitap / 190 s. Gazeteciler anlayamadıkları her şeyi “canavar” etiketi altında sunarlar: Seri katiller, pedofiller, despotik liderler ölümü davet eden canavarlardır. Yönetenler için de kullanışlıdır canavar: Trafiğin sorumlusu bir türlü alt edilemeyen “Canavar”dır! Düşmanlar birer canavara dönüştürülür, uluslar şehitler üzerine yükseltilir. Açıktır ki canavarların ve ölülerin politik güçleri vardır. Dinin ölüleri sahiplenmesinin, ölümü “ateizm açısından bir turnusol kâğıdına” döndürdüğü söylenegelmiştir. Bu kitap ölüleri politikanın turnusol kâğıdı haline getirdiğimizde ne olduğuna 2 0 1 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle