04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Akhisârî’nin tütün risalesi ve bir tartışma Keyif verici mamulatın Osmanlı serüveni Ahmed erRumî elAkhisârî, on yedinci yüzyılın başında tütünle tanışan ve onun tiryakisi olan Osmanlı’yı bundan vazgeçirmek üzere “Risâletü’d Duhâniye”yi kaleme alır. “Tütün İçmek Haram mıdır?” adlı kitap, Yahya Michot’nun notlarıyla bu risaleyi tekrar hatırlatırken o dönemin tartışmalarını bugüne taşıyor. r Ali BULUNMAZ azılan tarihle yaşanan arasında bazı farklılıklar ya da uçurumlar olduğu tartışma götürmez. Çarpıtma ve tahrifatların, birilerinin işine geliyor diye tarih olarak yutturulması ise bambaşka bir inceleme konusu. Gel gelelim gerçeğin yerini sahtesinin aldığı tarih mevzu, bir gayya kuyusu. Herkes bir şey söylüyor ama kaynaklara başvuran ve konunun uzmanlarına soran çok az nedense. Aslında neden belli; “yeni” diye eskisini, hatta eskisinden de beterini ve kof olanını dayatmaya uğraşanalar, “şanlı” tarihten parçalar koparıp bunları kendince birleştiriyor. Üstelik elinde tuttuğunu yorumlamaktan kaçınarak. Bu aralar Osmanlı konusu tavan yapmışken geriye yaslandığımız ve referans alıp pek bir moda ettiğimiz o parçaları daha dikkatle okumamız lazım. Geçelim yakın tarihi, uzaktaki hakkında ne biliyoruz? Ne kadar biliyoruz? Daha da önemlisi, bildiklerimizin ne kadarı bilgi? Konu netameli, dallı budaklı. En iyisi biz kültür tarihinden yürüyüp bugün bir sürü insanın öykündüğü on yedinci yüzyıla uzanalım. Belki o zaman yukarıdaki “hikâye” daha iyi anlaşılır. Hıristiyan ailenin oğlu olarak Kıbrıs’ta doğan ve çocuk yaşta devşirilip Osmanlı evladı yapılan Ahmed erRumî el Akhisârî, adından da anlaşılacağı gibi Akhisar’da yaşamış Hanefi âlimiydi. “Anadolu püriteni” olarak bilinen bu zat, kimilerine göre kendi halinde bir âlim kimilerine göre Osmanlı topraklarını Vahhabilikle tanıştıran Kadızadeli hareketinin hızlı bir üyesi. Din âlimi ve risale üstadı olarak nam salan Akhisârî’nin birbiri ardına yazdığı risalelerde İslamın hemen her sokağına girip çıktığı görülüyor. Kâtip Çelebi, onu “Fanatiklik yüzünden çıkan ve hiçbir yararı S A Y F A 2 0 n 5 Akhisârî, tütünün “zararlı ve kötü kokulu olduğu için” haram sayılması gerektiğini söyler ve tezini Kuran’la, hadislerle ve farklı ulemaların görüşleriyle destekler. Sis çökmüş kahvehaneler ve sokak sokak gezen tütün dumanı, Akhisârî ve onun ulema dostlarını günden güne rahatsız eder. “Ahlak dışı” ve “yozlaştırıcı” dediği kahvehaneleri sıkı takibe alırlar. Kâtip Çelebi’nin “kenar müftileri” dediği ve IV. Murat’a tütünü yasaklaması için fikir verenlerle yan yana bir isim Akhisârî. Fakat tüm çabasına ve püriten tavırlarına karşın o ve arkadaşları, tütünün Osmanlı ahalisi arasında yayılmasına engel olamaz çünkü Akhisârî gibi düşünenlerin “reform” dediği yasaklama “kültürü”, hemen tepki görür ve tütün daha çok içilir. Y olmayan münakaşalardan uzak durmayan biri” şeklinde niteler; katı ulemanın ve yasakçıların yanında saf tutan Akhisârî’nin, Osmanlı sokaklarında hızla yayılan tütün içmeye kafayı takıp Risâletü’d Duhâniye’yi (Tütün Risalesi’ni) yazmasını durduğu bu yere bağlayabiliriz. “KENAR MÜFTİLERİ” Osmanlı’nın, hem mali hem de manevi Üstte, İstanbul’da bir sokak. Le Magasin Pittoresque, c.viii, Paris, 1840, s. 237. Altta ise çöküş yaşamaya başladığı on yedinci yüztütün içenler: Solda, bir kartpostaldan ayrıntı, yılda adı duyulan Akhisârî, aynı dönemde İstanbul, Max Fruchtermann, no. 105, 1900’ler. Sağda, Yenice sigara kâğıdı reklamı, Osmanlı, “Osmanlı elden gidiyor” deyip harekete 1910 civarı. geçme gereği gören başkaca ulema ve ne şekilde algılandığı önemli. Haz alınan, âlimlerle kol kola girer. rahatlatan ve alışkanlık yaratan bu ürün, Gerçekte bunu, Osmanlı’nın on yedinci kahvehanelerin vazgeçilmezi haline geyüzyılda geçirdiği evrimden duyduğu kaylince ulemanın dikkatini çekmeye başlar, gıyla yapar ama musikîde olduğu gibi pek arka arkaya fetvalar verilir. Akhisârî’nin çok yeniliği günah ve küfürle eşleştirmesi risalesi de bu fetvalara dahil edilebilir. de durumun abesliğini gösterir. Şarap, afyon, kahve ve kenevirde Akhisârî’nin yer aldığı grup, yine Kâtip olanın aksine tütüne haram diyen bir Çelebi tarafından “sultanın disiplin altına ayet veya hadis bulunmayınca ulema alması gereken fanatikler” içine yerleştida tütünü yasak kılmanın yollarını arar. rilir. Denetlenmediği takdirde devletinki Kültürel, sosyal ve dini tartışmalar açdeğil imamların yetkisi konuşmaya başmayı hedefleyen Akhisârî, Duhâniye’yle lar ve onlar her konuda “icat çıkarır.” bir anlamda ortam yaratır veya hazırlar. Akhisârî ise yenilikler getiren ve bunların Sağlığı, başka yasaklayıcı hadisleri ve uygulayıcısına dönüşen devlet yetkililerini Batı’ya duyduğu güvensizliği öne süren şeriata uymamakla suçlar. Ona göre şeriat, Akhisârî, tütün için kalemini sivriltir ve “zorbalığı engellemenin yoludur.” Kendisi haram müessesini çalıştırır. de bu yola gönülden bağlıdır. Bu nedenle Osmanlı topraklarına giren tütün, ona göre toplumsal felaketin ayak seslerinden yalnızca biridir. Tütün, Osmanlı’da herhangi bir anlama sahip değilken afyon ise tam tersi bir yerde durur. Batı’ya Osmanlı’dan giden afyona karşılık İngilizler de Osmanlı’yı tütünle tanıştırır ve olanlar olur. IV. Murat’ın keskin yasaklarının dışında tütüne nasıl Türk kahvehanesi, The Illustrated London News, 3 Aralık 1853, s. 468. tepki verildiği ya da onun Ş U B A T 2 0 1 5 BİR ELDE TÜTÜN BİR ELDE KAHVE Şaraba benzetilen ve bu nedenle günah sayılan tütün, bazı Sufiler tarafından da içilmeye başlayınca kimi ulema tarafından usta bir manevrayla önce mubah, sonra da mekruh ilan edilir. Burada halkın alışkanlıklarına göre görüş değişir; tütünün, haramdan mekruh sayıldığı döneme kadar geçen sürede tiryakilik çoğalır. Âlimler ve ulema da buna göre vaziyet alır. Âkhisârî, fetva verircesine kaleme aldığı risalesinde tütün içmeyi daha çok dini gerekçelerden hareket edip zevk vermesinden ya da kişiyi sorumluluklarından alıkoymasından dolayı haram sayar. Çoğunlukla net konuşmasına rağmen, ulemanın tütünle ilgili kafa karışıklığı Akhisârî’ye de yansır. Kiminin “şifa veriyor” dediğine bir başkası karşı çıkar, kitaptan ve hadisten söz açar ama yine de kimse tezini sağlam bir yere oturtamaz çünkü ne kadar yasaklanırsa yasaklansın ve “haramdır” diye fetva verilirse verilsin tütün, on yedinci yüzyılda Osmanlı’da hızla yayılır. Akhisârî, tütün kullananın kullanmayandan ayrılması, hatta neredeyse toplumdan dışlanması gerektiğini ima eden cümleler kurar. Ona göre “mümin insana düşen, azap ehline benzememesi ve azap aracı olan böyle bir şeyi kullanmamasıdır.” Afyon ve kahve gibi tütün de “kişiyi yozlaştırdığı” gerçeğiyle “insanın dürüstlük, cesaret ve namus gibi asli özelliklerine zarar veren” tehlikeli madde kategorisine sokuluyor Akhisârî tarafından. Bir bakıma o, kıyas yoluna gidip yürüttüğü “mantıkla” birtakım çıkarımlara varmayı deniyor, dolayısıyla bir “içtihadı takip ediyor.” Bu anlamda Akhisârî ters reformcu kimliğiyle öne çıkıyor. Akhisârî’nin risalesinin bugün de güncelliğini koruduğu ortada çünkü benzer tartışmalar bu topraklarda hemen hemen aynı gerekçe ve bahanelerle sürüyor. O dönem gücü elinde tutanlar, kimi âlimlerin ve ulemanın etkisiyle tütünü yasaklama yoluna gitti. Tartışma büyüdü. Ancak halk arasında algı farklıydı. Kıssadan hisse: Tütünün kokusu ve dumanı, Akhisârî ve arkadaşlarını neredeyse gücendirecek ölçüde etrafa yayıldı. O ünlü kahramanlık marşının tersine insanlar, duhâna karşı olan âlimleri ve ulemayı çok da ciddiye almadan, bir elde tütün bir elde kahve Osmanlı sokaklarında boy göstermeye devam etti. n [email protected] Tütün İçmek Haram mıdır?: Bir Osmanlı Risalesi/ Ahmed erRumî el Akhisârî/ Çeviren: Ayşen Anadol, Mehmet Yavuz/ Kitap Yayınevi/ 96 s. K İ T A P S A Y I 1303 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle