04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kitap Gölgesi Sabun Köpüğü Üfleyicisi Nurgül Ateş, Sabun Köpüğü Üfleyicisi’ndeki öykülerde, çocukların yaşamını kuşatan izlerin nabzını tutarken, okuru toplumsal manzaranın eleştirisine de çağırıyor. r Mavisel YENER annesi. Bu yüzden, sürekli ona piyano çalışmasını ve parmaklarına çok dikkat etmesini söylüyor, bunu defalarca tekrarlıyor. Parmaklarına bir şey olmasın diye onu futbol oynamaya bile göndermek istemiyor. Agop bunun için izin koparsa bile sahaya asla eldivensiz çıkmaması gerekiyor. Ali bir gün çok sinirlenince, tartıştığı arkadaşı ona maç yapmayı öneriyor. Üçe üç futbol maçı. Kaybeden takım kazananın okul çantasını sene boyunca taşıyacak. İki takımın maçının hakemliğini Ayça’nın yapması elbette rastlantı değil, çünkü Ayça da futbolu çok seviyor. Bu maçta golleri kimler attı, pasta kimlerin şerefine kesildi bakalım. Ya, Ayça’yı görünce yüreği hoplayan kim acaba? T omris Uyar okurları “Sabun Köpüğü Üfleyicisi”ni ilk kez onun öyküsünde duyduklarını anımsayacaklar. Nurgül Ateş, kitabını Tomris Uyar’a ithaf ederken aslında hem bunun ipucunu hem de öykü evrenine bakışının kodlarını veriyor. “Çocuk okurun okuma birikimi bu ipin ucunu tutabilmek için yetersiz” diyenler çıksa da Tomris Uyar’ın kim olduğunu merak etmeleri açısından, önemli diye düşünüyorum. Uyar’ın, yetişkinlerin yapmacıklı dünyasına direnen minik kahramanı Şükriye’nin işaret ettiği sabun köpüğü üfleyiciliği, bakalım bu kez ne biçimde karşımıza çıkıyor. Kitapta, kahramanları aynı olan üç öykü yer alıyor: Ali Topu Agop’a Attı, Eyvah, Ablam Evleniyor, Oklava Cadısı. Ali, Agop, Uğur mahalle arkadaşları; bu mahalleyi ve insanlarını kuşatan izleri buluyoruz kitapta. Çocukların büyüme sancıları, dostlukları, paylaşımları, kavgaları, mutlulukları, mutsuzluklarının yanı sıra, büyüklerin o hiç bitmeyen yanlış anlama döngüleri… Üç öyküyü kuşbakışı gördüğümüzde bir Nurgül Ateş romanın omurgasını da yakalayabiliyoruz aslında. İlk öyküde, kitapta bulunan kahramanların çoğu ile tanışıyoruz. Ali’nin annesi uzun süredir hasta, evleri hep kalabalık. Gece yarılarına kadar dışarıda oyun oynasa kimse bir şey demez. Annesi hastalandığından beri Ali biraz kavgacı, geçimsiz olmuş. Ali annesine üzüldükçe arkadaşları da bundan etkileniyor. Uğur’un annesine sık sık “Sana bir şey olmaz değil mi?” diye sorması da bundan. Çocuk duyarlığının kitaptaki bir başka kanıtı da Uğur. Öyküleri onun dilinden okuyoruz. Uğur, annesinin yaptığı kurabiyeleri Ali’ye ikram edip etmeme konusunda bile çekingen. Ya, Ali kurabiyeleri görünce kendi annesini düşünüp herkesin içinde ağlamaya başlarsa? Uğur kendini arkadaşı Ali’nin yerine kolayca koyabiliyor ama bunu yetişkinlerin anlaması öyle pek de kolay değil. Annesi, kurabiyeleri Ali ile paylaşmak istemediğini sanıp uzun uzun açıklamaya girişmiş bile… Ah şu büyükler! Agop’un annesi bir opera sanatçısı; oğlunun üstüne nasıl da düşüyor bir görseniz! Agop ileride iyi bir piyanist olsun istiyor “HEM ÇALGICI HEM ÇİNGENE” Kitabın ikinci öyküsünde Uğur bizi ablasıyla tanıştırmakla yetinmiyor, ablasının erkek arkadaşı Rahmi ile de tanıştırıyor. Rahmi’yi Uğur’un annesi hiç sevememiş, ablası da buna üzülüp Rahmi’den ayrılmış. Bütün bunlar Uğur’a çok tuhaf geliyor. Rahmi klarnet çaldığı için mi annesi onu dışladı? Yoksa “Çingene” olduğu için mi? “Ayşegül’ün erkek arkadaşı için hem çalgıcı hem Çingene demişsin. O nedenle kızı ayırmışsın…” (s 59). Böyle ayrımcılık olur mu? Bin soru bin yanıt kafasında dönüp duruyor Uğur’un. Öykünün sonunda hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlıyoruz. Uğur gibi, okurun da ezberi bozuluyor! Sürprizlerle biten bu hikâyenin ardından Oklava Cadısı adlı öyküye davetliyiz. Kapalıçarşı’daki yangın, Uğur’un babasının ekmek teknesini de kül edince hepsinin yüreğine karabulutlar çöküyor. Çantacı dükkânından arta kalan çantalar küçük bir kamyonetle eve getirilince ortalığı kaplayan is kokusu sanki sayfalardan taşıyor… İroni ve karabasan arasında gidip gelen bu öyküyü okuyan çocuklar mucizelere daha çok inanacak, umutla dolacak. Son sayfalarda, Agop’un babası kuyumcu Vartan Amca’nın hüzünlü hikâyesine ufacık bir pencere açılınca, onun da başka bir romanın kahramanı olabileceğini hayal ettim doğrusu. Oğlu üç yaşındayken ölen Vartan Amca’nın dükkânının kepenkleri yıllardır kapalı. Agop, her pazar babasını ziyarete, mezarlığa gidiyor. Bakalım kepenkleri kapalı olan bu dükkânı kim açıp Vartan Amca’nın hayaline nefes aldıracak. Nurgül Ateş, çocuklar için kaleme aldığı bu öykülerin arka planını toplumsal izlerle donatmış, yazarın gizliden hissedilen o muhalif ve muzip yanı öykülerin yapıtaşı olmuş. Basit olaylardan yola çıkılarak farklı açılımlara kapı açan bu öykülerin, okurlara fısıldayacakları var. n www.maviselyener.com Sabun Köpüğü Üfleyicisi / Nurgül Ateş / Resimleyen: Gamze Dumlu / Çizmeli Kedi Yayınları / 2014 / 96 s. / 10+ Mavisel Yener n Ata Cad. Defne Sok. No:1 D:1 Balçovaİzmir n www.maviselyener.com n [email protected] C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1303 5 Ş U B A T 2 0 1 5 n S A Y F A 2 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle