19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

yü okuyamadan ya uçup da özgürlüğe kaçarsa kelebek diye korktuk…Yemeğini Arayan Tırtıl’ın yazarı, bu kez pencere ve kelebek motifini kullanmış öyküsünde. Nereden mi çıktı bu kelebek? Elbette ilk kitaptaki tırtıldan! “Küçük bir tırtılken,/ Orada burada sürüne sürüne gezerken,/ Bir akşam bir koza ördüm etrafıma ipekten,” diye girişte yaptığı göndermeyle, ipucunu veriyor okura. Öyküsüyle, resimleriyle ve tasarımıyla, ayrıcalıklı bir kitap. Okurken eğlenmek için. Devamı da var üstelik. Bakalım sonraki kitaplarda kimler neyini arayacak… Yasak 2Crista/ Melodi Baç/ İkinci Adam Yayınları/ 310s./ 2012/ 16+ Melodi Baç, ilk kitabının devamı olan Yasak 2Crista’yı okurların beğenisine sundu. On altı yaşındayken, geçtiğimiz yıl çıkardığı Yasak’ta dünyaya eğitim amacıyla inen bir meleğin, ölümlü sandığı bir şeytana âşık olması ve bu durumun imkânsızlıklarını anlatan yazar, Yasak 2’de ikisinin bütün dünyaya karşı verdikleri mücadeleyi anlatıyor. kitapta “Aşk” var ama yaşanması “Yasak”. Tutku desek el ? mak için pencereleri açsak, okurlar öykü bette o da “Yasak”. Ya “Sır”? Olmaz mı? Ama adı üstünde işte o bir sır ve açık edilmesi “Yasak”. Fantastik kurguları seven okurların ilgisini çekecek bir roman. Tekir Noktalama İşaretlerini Öğretiyor/ Yazan ve Resimleyen: Yalvaç Ural/ / YKY Yay./ 2012/ 82 s./ 6+ Tekir kedi neler neler anlatıyor. Önce farelerle nasıl dost olduğunu öğreniyoruz onun şiirsel öyküsünden. Sonra eski bir kitaptan düşen “nokta” ile arkadaş oluyor. Aralarına nokta da katıldıktan sonra, insanlara yararlı olma düşüncesi sarıyor hepsini. Ne yapabilirler? Sonunda bulurlar: “Bütün çocuklara ve büyüklere/ Noktalama işaretlerini/ Öğreteceğiz.” Noktalama işaretlerini doğru kullanamadıkları için yazdıklarından bir şey anlaşılmayan çocuklara ve büyüklere, noktalama işaretlerini öğretmeye kararlıdır Tekir. İşte bu andan sonra, önce nokta ile şiirleşir Tekir, sonra virgül ailesi katılır oyuna. Bununla bitmez tabii, Tekir noktalama işaretleri konusunda çalışıp öğrendiklerini bir bir aktarır okurlara. “Bir düşünsenize, ya noktalama işaretleri olmasaydı! Ne olurdu halimiz!” Evet evet, halimiz dumandı. Onun için okuyalım bu kitabı ve yaşımız kaç olursa olsun, işaretleri yerli yerinde doğru kullanmayı öğrenelim. ? K İ TA P L AR A R E NK L İ D O KU N UŞ Yurtdışındaki yayıncılarda her edebiyat türü için ayrı editörlerin görev aldığını öteden beri duyardık. Editörlük kavramı son yıllarda bizim dilimize de yerleştiği gibi, kitapların künyelerinde de yer buldu. Sahi, kimdir editör? Ne yapar? Sorduk, anlattılar. Konuğumuz, Redhouse Yayınları’nın editörü Turgay Bayındır ? Aytül AKAL ditörlük nereden geldi aklınıza? Bir ideal miydi? Türkiye’de editörlüğün ne olduğu tam olarak bilinmediği için editörlük bir meslek alternatifi olarak önümüze sunulmuyor. O yüzden de editör olmak pek planladığım bir şey değildi. Bir anlamda rastlantı eseri bu işe başladım. Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nde lisans ve yüksek lisans eğitimi aldıktan sonra İngilizce edebiyat doktorası yapmak üzere sekiz yıl Amerika’da bulundum. Türkiye’ye dönme kararı aldıktan sonra eğitim ve tecrübem doğrultusunda severek yapmak isteyeceğim bir iş ararken karşıma editörlük çıktı. Dildeki yetkinliğinizi nerede kazandınız? Boğaziçi Üniversitesi’nde ve ardından Amerika’da aldığım diledebiyat eğitiminin katkısı yadsınamaz, ancak bence dil yetkinliği kazanmakta en önemli unsur kişinin iyi bir okur olması. Dili doğru kullanmak ve dildeki değişim ve dönüşümleri takip edebilmek ancak bu şekilde mümkün olabilir. Bu da çok okuyan, okuduğu üzerine düşünen, dili irdelemeyi ve sorgulamayı seven ve sevmekten de öte bunu bir alışkanlık haline getirmiş biri olmak demek. Tabii bir de, Redhouse editörü olarak bunları sadece Türkçe değil, hem Türkçe hem İngilizce yapıyor olmak gerekiyor. Çocukluğumdan beri iyi bir okur olduğumu söyleyebilirim, ama bu alışkanlıkların her iki dilde bende iyice yerleşmesinde katkısı olan Boğaziçi Üniversitesi’ndeki hocalarıma da çok şey borçluyum. Çevirilerde, kitabın orijinalini de okuyor musunuz? Çeviri kitaplar üzerinde editoryal çalışma yaparken en zorlandığınız konular... Her ne kadar yayına hazırlama açısından bir editörün asli görevi metnin Türkçesinin düzgün olmasını sağlamak olsa da, çeviri kitap üzerine çalışan bir editörün, orijinal dili bildiği takdirde, kitabın orijinalini okuması gerekir. En azından çeviri üzerinde tereddüt edilen noktalarda orijinal metinle karşılaştırmak gerekiyor. Ancak bazı durumlarda editörlüğünü yaptığımız çeviri kitabın orijinal dilini bilmediğimiz için çevirmenin bilgisine güvenmekle yetinmemiz gerekiyor. Bu da çevirmenle sürekli iletişim halinde olmayı gerektirdiği için hem editoryal süreci çok uzatıyor hem de editör olarak müdahale etmek zorlaşıyor. Ayrıca, orijinal dili bilsek bile, her çevirmenin ifade şekli farklı olduğu için, bariz hatalar ya da anlatım bozuklukları haricinde editör olarak müdahale edip etmeme konusunda tereddüt yaşanabiliyor. Son olarak, özellikle yabancı dilden çevirilen çocuk kitaplarında ne derece kültürel adaptasyon yapmak gerektiği konusunda karar vermek zor olabiliyor. Sizce bir editör her alanda editörlük yapabilir mi? Ya da şiir editörü, öykü editörü gibi ayrımlar mı olmalı? Hatta çeviri editörlüğü ile telif dosya üzerinde çalışmak da çok farklı değil mi? Editör olarak tek görevimiz: basılacak kitabın dilinin düzgün olmasını sağlamak değil, aynı zamanda kitabın içinde sunulan bilgilerin doğru olduğundan ya da yanıltıcı olmadığından ve hedef kitleye uygun olduğundan emin olmamız gerekiyor. Bu anlamda bir editörün her alanda editörlük yapması oldukça zor. Akademik ve bilimsel kitaplar için konularında uzmanlaşmış kişilerin editörlük yapması tercih edilmeli. Hatta kurgu metinlerde bile, örneğin hastanelerde geçen bir polisiye romanda, editörün işini doğru yapabilmesi için tıp alanında bilgi sahibi olması gerekir. Zaten çeviri editörlüğü başlı başına farklı bir iş çünkü bunlara ek olarak bir de çeviride hata yapılıp yapılmadığının kontrolü dahil oluyor editörün görevleri arasına. Edebi bir metnin çevirisi söz konusu ise, o zaman iş iyice zorlaşıyor çünkü çevirmenin kitabın dilinin edebi özelliklerini koruyup korumadığını takip etmek de gerekiyor. Önünüze gelen bir dosyanın, başka bir kitaptan E R EN K Lİ KA L EM L E R Yazarlara merak ettiğimiz soruları sorduk. Aslında bu yanıtları okurları da çok merak ediyordu; biz de hem sorduk, hem okurlarıyla paylaştık… Konuğumuz Pelin Güneş. zamandan ve gerçeklikten biraz uzaklaşmak hoşlarına gidiyor. Özellikle son yıllarda gözlemlediğim şey, çocukları “psikologfinansteknolojigüç savaşları” üzerine kurulu ? Aytül AKAL yetişkin dünyamıza çok fazla ortak ettiğimiz. Bu yüzden de angi türlerde kaç ki Harry Potter gibi başka bir tabınız var? dünya fantezisi sunan kitap Okulöncesi ile be kahramanlarına öykünmelerine raber toplam on kitap oldu. Bir şaşırmıyorum. Bağımsız, kenşiir, iki masal, beş öykü ve iki dine ait bir dünyada sadece de okulöncesi için bol resimli kendine ait başarılar yakalamış olanlar. bir roman kahramanı son yıllaSizce çocuklar okudukları bir rın popüleri. kitabı neden sever? Bir okurunuzla aranızda geÇocuklar, okudukları kitapçen sizin için hoş bir anı... taki olay, kahraman ya da meOkurlarla aramda geçen kânla bir şekilde bağ kurabilsohbetlerde hayatlarına ait küdiklerinde mutlu oluyorlar. O çük ipuçları yakalamak keyifli kahramanın yerine geçmek, bu oluyor. Küçük yaşlar pek gerçekçi. Öykünün sonunda bir açık kapı varsa onu mutlaka sonlandırıp kapat diyorlar. Henüz ikinci sınıfta olan okurum, masalın sonunda iki çocuktan ikisine de hediye verilmesine rağmen sadece birininki açıklandı diye annesine telefon ettirip diğer hediyeyi öğrenmek istemişti. Daha üst sınıflardan, babama kamera vermeyin öyküsüne çok beğeni geliyor. Sanırım özel hayatlarının biraz daha gizli saklı kalmasını istiyorlar. Son okuduğunuz çocuk kitabı... Son okuduğum çocuk kitabı, Ursula Wölfel’e ait ‘’Öteki Çocuklar’’ adlı öykü kitabı. Çizmeli Kedi Yayınları’ndan. ? H Kİ T AP BU L MA C A ? Hazırlayan: Çiğdem GÜNDEŞ den büyük olmayan, henüz büyüme çağındaki bir peri olduğunu görüyordunuz. İçinden vücut hatları görünen ince damarlı, saydam bir yapraktan yapılmış zarif bir elbise giymiş olan bu kızın adı Çıngırak’tı. Birazcık da tombişti.” Yukarıdaki paragrafın hangi kitaptan alındığını bulabildiniz mi? Öyleyse hemen bize yazın. Adresimiz: [email protected] Doğru yanıtı verecek ilk üç okurumuza armağanımız olacak. Yanıtınızı yazarken iletinin “konu” başlığına “KİTAP BULMACA/ SA imdi odada gece lambalarından bin kat daha parlak olan başka bir ışık vardı ve biz bu cümleyi söyleyinceye dek, ışık Peter’in gölgesini aramak için çocuk odasındaki bütün çekmecelere girip çıkmış, gardırobu altüst etmiş, bütün cepleri tersine çevirmişti. Aslında o bir ışık değildi; yıldırım hızıyla oradan oraya gidip gelirken ışık gibi görünüyordu, ama bir an mola verdiği zaman, eliniz “Ş YI:…” yazmayı ve adınızı, soyadınızı, adresinizi, yaşınızı da belirtmeyi sakın unutmayın. Kolay gelsin.e söylemek istiyorsun?” “Yıldızlar bütün insanların,” diye yanıtladı. “Ama her insan için aynı değiller. Yolcular için, yıldızlar yol gösterici. Ötekiler için yalnızca gökyüzündeki pırıltılar. Bilim adamları için hepsi birer problem. İşadamı için zenginlik. Ama bütün yıldızlar sessiz. Sen… Yalnızca sen yıldızlara herkesten farklı sahip olacaksın…” ? ayarsız esinlenme ya da alıntıyla dolu olup olmadığını nasıl belirliyorsunuz? Diyelim ki esinlenilen orijinal kitabı okumadınız, bilmiyorsunuz... Bu oldukça zor bir durum. Belki de özellikle bu yüzden editörlerin belli konularda uzmanlaşmış olması ve her editörün kendi alanına hâkim olması çok önemli. Eğer editor o alana hâkim değilse işini doğru yapabilmek için araştırma yapması gerekir. Genel olarak, dikkatli bir editör dil ve anlatım özelliklerinden metnin bir kısmının başka bir kişinin yazısından alınmış olduğunu anlayabilir ya da en azından böyle bir şüpheye kapılırsa araştırıp başka bir yerden alınmış olup olmadığından emin olabilir. İyi bir editör olmanın sizce olmazsa olmaz üç ölçütü... Daha önce de belirttiğim gibi, iyi bir editör her şeyden önce iyi bir okur olmalı. Sadece çok okuyan bir kişi değil, neyi neden okuduğunu bilen, okudukları üzerine özgün fikirler oluşturan bir kişi olması gerekir. Ayrıca editörlük çok sabır ve dikkat gerektiren bir iş. Çabuk sıkılan ya da dikkatini uzun süre bir konuya veremeyen kişilerin bu alanda başarılı olabilmesi çok zor. Son olarak, editörlük tanımı gereği başkalarının yazdığı metinler üzerinde çalışma işi olduğu için, iyi bir editörün insan ilişkilerinde de başarılı olması gerekir. Yazarlar ya da çevirmenlerle birlikte çalışırken editör olarak yapmak istediğimiz müdahalenin sebebini iyi açıklayıp onları ikna edebilmek ve bunu da mümkün olduğunca yapıcı ve uzlaşmacı bir tavırla yapmak gerekiyor ki bu kişilerle ilişkilerimizi çıkmaza sokmayalım. Onların değiştirilmesini istemedikleri konularda da, geçerli sebepler verdikleri takdirde, bizim de ikna edilmeye açık olmamız gerekiyor. İşinizde karşılaştığınız zorluklardan birkaçı... Bir Redhouse editörü olarak en çok zaman harcadığım şey sözlükler. Sözlüklerin yayına hazırlanmasında da iki farklı iş mevcut: Yeni bir sözlük hazırlamak ya da var olan bir sözlüğü güncellemek. Sözlük editörlüğünün en zor tarafı çok dikkat gerektirmesi; en ufak noktalama işaretlerinin bile büyük önemi var. İnsanlara doğru ve güncel bilgi vermeyi misyon edinmiş bir yayınevi olarak da mümkün olduğunca hatasız sözlükler ortaya koymayı hedefliyoruz. Yeni bir sözlük hazırlamanın en zor tarafı aynı anda çok fazla ayrıntıya dikkat edilmesi gerektiği için çok yavaş ilerleyen bir iş olması. Sözlük güncellemenin en zor tarafı ise hangi yeni sözcüklerin sözlüğe ekleneceğine, tanımlarının nasıl yapılacağına ve (üzücü olsa da) yer kısıtlamasından dolayı, hangi sözcüklerin sözlükten çıkarılacağına karar verme aşaması. Ülkemizde editörlük kurumu hangi aşamada? Sizce yeterli mi? Ülkemiz editörlük kurumu açısından bir geçiş döneminde. Bazı yayınevleri ve süreli yayın kuruluşları (gazete, dergi, vb.) editörlük kurumuna son derece önem ve değer veriyorlar ve hem yetkin editörleri bünyelerine katma hem de editörlere işlerini yapabilmeleri için en iyi iş ortamlarını yaratma konusunda duyarlı davranıyorlar. Ancak maalesef bu, sektörün sadece küçük bir kısmı. Sektörün önemli boyuttaki başka bir kısmında ise, kâr etme amacı yayımcılık ilkelerinin önüne geçtiği için hem yetkin olmayan editörler çalıştırma hem de yetkin olsalar bile editörlere zaman kısıtlamasından kaynaklanan aşırı iş yükleme sebebiyle son derece yetersiz işler çıkarılıyor ortaya. Kendi özel zevkiniz için de okumaya zaman ayırabiliyor musunuz? Elbette ayırıyorum ve zaten ayırmamak söz konusu olamaz. Bir editörün işi haricinde kitap okumaması, herhalde işi başkalarına spor yaptırmak olan bir kişinin işi dışında spor yapmaması gibi bir şey olur. Her şeyden önce, dilin sürekli bir değişim ve dönüşüm içinde olması sebebiyle, bu değişiklikleri takip etmeyen bir editör işini hakkıyla yapamaz. Bununla birlikte, iş gereği gün boyunca çok okuduğum için, maalesef zevk için okumaya istediğim kadar vakit ayıramadığımı da söylemem gerekir. ? Mavisel Yener Ata Cad. Defne Sok. No: 1 D: 1 Balçovaİzmir www.maviselyener.com [email protected] CUMHURİYET KİTAP SAYI 1198 31 OCAK 2013 ? SAYFA 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle